Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) A.Ş.’nin, vergi cennetlerinde kurulu başka şirketlerle para alışverişi yapmak için yetki istediğini iki gün önce duyurdum (Rusya’nın Ankara’da kurduğu şirketin tek Türk yönetim kurulu üyesi Cüneyd Zapsu).
Henüz resmi bir açıklama gelmeyen bu gelişmenin, şirketin 25 Aralık’ta Ankara’da yapacağı olağanüstü genel kurulunda görüşüleceği Ticaret Sicil gazetesinde yayımlandı.
Akkuyu’ya 1 milyar 730 milyon TL sermaye desteği sağlayan JSC Rusatom Overseas adlı şirket, Akkuyu’nun çoğunluk hisselerine (yüzde 75) sahip oldu.
25 Aralık’ta şirket yönetim kurulunun mevcut yetkilerinde büyük ve önemli değişiklikler yapılacak. Ticaret Sicil’de yayımlanan bu değişikliklerin en önemlisi, “yeni revizyon” başlığıyla 5. maddede düzenleniyor:
“Off-shore alanlarda kurulmuş tüzel kişilerle işlem yapılması ile off-shore alanlara veya alanlarından para transferi yapılması işlemlerinin onaylanması.”
Para operasyonları karanlıkta
Akkuyu A.Ş.’ye büyük tutarda sermaye sağlayarak şirketin yüzde 75’ine hakim olan JSC Rusatom Overseas, Rus devlet şirketi Rosatom’a bağlı. “Overseas” kelimesine bakılırsa, bu şirket de vergi cenneti bir alanda kurulmuş görünüyor.
Dolayısıyla, hakim ortağı vergi cennetinde kurulu bir şirket olan Akkuyu NGS A.Ş. 25 Aralık’tan sonra sermaye ve para operasyonlarını vergi cennetleri üzerinden gerçekleştirebilecek. Hangi posta kutusu şirketten para transferi yapıldığını bilmeyeceğimiz gibi, yine vergi cennetlerinde kurulmuş hangi posta kutusu şirketlerine ne kadar aktarılacağını da bilemeyeceğiz.
Bu da şirkete sağlanan vergi kolaylıklarının yanı sıra ülkenin bir başka “kapitülasyon” benzeri projesi olan Akkuyu’da finansman işlerinin kapalı ve karanlıkta kalması anlamına gelecek. Bu meselenin bir boyutu.
Meyve ağaçları kesilip işçi kampı oluyor
Akkuyu NGS’ye dair bilmediğimiz bir diğer önemli gelişmeyi de reaktör inşaatının yapıldığı alanda yaşayan bir okurumdan öğrendim (Adının saklı tutulmasını istiyor).
Rus Titan-2 adlı şirket ile İçtaş İnşaat ortaklığında yapılan reaktör inşaatının bulunduğu alanla ilgili bilgi veren okurum, köylülerin bahçelerinin kiralandığı ya da satın alındığını, portakal, limon ve nar ağaçlarının kesildiğini, bu bahçelere konteynırlar kurularak, reaktör inşaatı için “işçi kampı” haline getirildiğini yazıyor. Büyükeceli köyünden yazan okurumun e postası, tarımın bitişiyle birlikte işçinin köleleşmesini de yansıtan cümleler içeriyor:
– İşçilerin koşulları çok kötü. 18-21 metrekarelik konteynırlarda 6 ve 8 kişi yatıyor. 35-40 kişiye bir banyo tuvalet düşüyor. Akşamları banyo yapamıyorlar. Çünkü işletmeci suyu kapatıyor. Bu da yetmezmiş gibi maaşlarını üç ayda bir bölük pörçük alıyorlar.
– 40 kişilik servis araçlarında işçiler bazen 80 kişi taşınıyor. İnsanlar servislere binebilmek için soğukta ve yağmurda en az yarım saat bekliyor.
– Tarım arazileri bittiği gibi turizm de bitiyor. Yazlık ev sahipleri mülklerini elden çıkarıyor.
Mektubu okuyunca bu ülkenin çok sahipsiz kaldığını düşünüp derinden üzüldüm. İşçisiyle, köylüsüyle, verimli topraklarıyla, güzelim doğasıyla gerçekten çok sahipsiz.