Meslek odaları ve sendikalar, Can Dündar ve Erdem Gül’ün Erdoğan’ın talimatıyla tutuklanmasının ardından açıklama yaptı: “Faşizme karşı omuz omuza!”
Emek ve meslek örgütleri, MİT tırlarıyla silah taşındığını belgeleyen haberler yaptıkları gerekçesiyle Erdoğan talimatıyla tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Erdem Gül‘e destek açıklaması yaptı. Savaş suçlarını işleyenler yerine, belgeleyen gazetecilerin tutuklanmasının trajik olduğunu vurgulayan emek ve meslek örgütleri halkın haber alma hakkının, basın özgürlüğünün tamamen ortadan kaldırılmaya çalışıldığını belirtti. Meslek odaları ve sendikalar, Tayyip Erdoğan’ın “tek adam” diktatörlüğüne karşı Can Dündar ve Erdem Gül`ün yanında olduklarını açıkladı.
DİSK-KESK-TMMOB-TTB
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül “MİT TIR’ları” soruşturması kapsamında tutuklandılar. Bizzat Cumhurbaşkanı’nın, bu haberi (haberi yapılan suçu) kişiselleştirip suçüstü psikolojisiyle gazetecileri hedef göstererek “Bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu” demesinden beri beklenilen oldu. Böylece, bir kelepçe daha takıldı “basın özgürlüğü”ne ve bir kilit daha vuruldu halkın doğru haber alma hakkına.Bu tutuklamalarla birlikte cezaevlerindeki gazeteci sayısı 30’u buldu. Gazetelerin bombalanıp gazetecilerin yargısız infazlarda, faili meçhullerde katledildiği; gazete/dergi/tv baskınlarının, sansürün, yasaklamaların, kapatmalarının, kayyumlarla el değiştirmelerinin artık “olağan” sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Yani durum bu anlamda “yeni” değil. Yani iktidar karşıtı her muhalif düşünce “tehlikeli” görülerek hep bastırılmaya ya da“nötralize edilmeye” çalışıldı. “Devlet” bunu hep yaptı ve devletin bugünkü sahipleri de bunu yapıyorlar!
“Vatan, millet, güvenlik” edebiyatı eşliğinde bizzat Cumhurbaşkanı’nın şikayetçi olduğu bir soruşturma sonucunda, hukukun da paspas yapılarak alınan tutuklama kararının ardından “Bu sır devlete ait bir sır mı? Kendi şahsi sırrı mı?” sorusu da sorulmaya başlandı. Bu sorunun altında yatan “ortak kabul”, kurumlarının ağır aksak da olsa işlediği bir devlet yapısının “yürütme”den göreceli bağımsızlığının ortadan kalkmış olduğunu görmektir.
Yine görülmesi gerekiyor ki, ortada yasama, yürütme, yargı kalmadığı gibi bunların bağımsızlığından da söz edilemez artık! Recep Tayyip Erdoğan’ın “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” sözüyle bütünleşen gerçeklik parlamenter sistemin gömüldüğü, “başkanlık” rejiminin işlerlik kazandığıdır.
Bunun artık bir “ima” değil, “ilan” olduğu, “fiili başkan”ın habere konu olan MİT tırlarını kastederek“Silah olsa ne olur, olmasa ne olur” demesinde açıkça gözükmektedir. Yani şaşırmamız gereken şey, şeytanı utandıran hukuksuzluklarla gerçeklerin tersyüz edilmeye çalışılması, dünyanın gözünün içine baka baka “yalan” söylenmesi değil, aksine, tüm fütursuzluklarıyla “doğrunun” söylenmesidir. Bu, malumun ilanıdır ve adı da faşizmdir!
Kendisinin de her fırsatta belirttiği gibi, artık devlet O’dur, O, devletin kendisidir! Onun, devletin tüm yetkilerini elinde tutan, ağzından çıkanın yasa sayıldığı tek adam olduğunu Gezi’de, Roboski’de, Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta ve Ankara Katliamı’nda gördük. O’nun Ortadoğu halklarının kırıldığı savaştaki katkılarını ve “tarafını” da gördük.
13 yılda hukuksuzluğu, yolsuzluğu, adaletsizliği, yobazlığı, şiddeti, cinsiyetçiliği, mezhepçiliği, ötekileştirmeyi iktidarın vazgeçilmez karakteri haline getirerek devlet olanlar, sorumluluğuna ortak oldukları suçları açığa çıkarmayacakları gibi, bunu açığa çıkartanlarla da, hesap sorulmasını isteyenlerle de savaş halinde olacaklardır. Çünkü iktidarda kalmalarının tek dayanağı budur.
Fiili başkanlığın ilan edildiği, yasama, yürütme ve yargıyla birlikte basının da susturulup sindirildiği bir sistemde, özgür haberlere de, halkın haber alma hakkına da, demokratik muhalefete de nefes alma hakkı tanınmayacaktır. Dün başkalarımızı aldılar, bugün suçlarını teşhir edenleri aldılar, yarın da yine içimizden birilerine el uzatacaklardır.
“Hukuk tanımam, istediğimi yaparım, herkese dokunurum” pervasızlığına, tek adam diktatörlüğüne, Saray darbesine karşı demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesini yılmadan, usanmadan, kararlılıkla ve sıranın kime geldiğine aldırmadan sürdürmeliyiz. Demokratik toplumsal muhalefetin de tek dayanağı budur; birleşik bir mücadele!
DİSK-KESK-TMMOB-TTB olarak; Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve yazarı Erdem Gül’ün tutuklanmasını kınıyor, iktidarın tüm baskı ve gözdağlarına rağmen, halklarına ve mesleklerine karşı duydukları sorumluluk ve kararlılıkla görevlerini yapan tüm onurlu gazetecileri desteklediğimizi, yanlarında olduğumuzu bildiriyoruz.
Maden Mühendisleri Odası
Toplumun haber alma özgürlüğüne yapılan saldırılar hiçbir dönem meşru olmamıştır. Ülkemizde de bunu örnekleri özellikle darbe dönemlerinde ve sonrası süreçlerde sıkça görülmüştür. Türkiye haklarının demokrasi mücadelesi basın özgürlüğünün önündeki bu engelleri ortadan kaldırmayı başarmıştır.Basına, haber alma özgürlüğüne, düşünce ve ifade özgürlüğüne AKP iktidarı döneminde saldırılar sistematik olarak sürdürülmüştür. Ceza evlerindeki gazetecilerin gazeteci olup olmadığı hep tartışılmıştır. Basın; havuz medyası / yandaş medya tartışmaları içerisinde iktidarın borazanı olarak biçimlendirilirken bası emekçileri işten atılırken, basın organlarına el koymalar halen hızla sürmektedir.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar‘ın MİT tırlarıyla silah taşındığını belgeleyen haberi ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül‘ün IŞİD kampına cihatçı taşındığına ait yaptığı haberi sonucu çıkarıldığı mahkemece tutuklanmışlardır.
Can Dündar ve Erdem Gül`ün halkımıza doğru haber verme çabası içerisinde sürdürdüğü çalışmaları sebebiyle tutuklanmalarını doğru bulmuyoruz.Cezaevlerindeki tutuklu tüm gazetecilerin tutukluluk hallerinin sonlandırılmalı ve ülkemizdeki ifade ve düşünce özgürlüğü, haber alma ve basın özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Elektrik Mühendisleri Odası
Gazetelere ve gazetecilere yönelik baskı, gazetecilerin işten attırılması, yandaş basın yaratılması, medya kuruluşlarına el konulması, kayyum atama, vergi vb. araçlarla basın kuruluşları üzerinde oluşturulmaya çalışılan iktidar egemenliği, bugün yargı nezdinde gazetecilerin tutuklanması düzeyine vardırılmıştır. Bizzat halkın haber alma özgürlüğü ve gazetecilik mesleği tutsak edilmiştir. Cumhuriyet Gazetesi‘nden Can Dündar‘ın MİT tırlarıyla silah taşındığını belgeleyen haberi ve Erdem Gül‘ün IŞİD kampına cihatçı taşındığına ilişkin haberi nedeniyle tutuklanmasını protesto ediyoruz. Ne meşru zeminde, ne hukuki temelde, ne siyasal anlamda kabul edilebilir olan bu kararı tanımıyoruz. Suçluların değil, kamuoyunu bilgilendirmek üzere görevlerini yapan gazetecilerin yargılandıkları ve tutuklandıkları bir adalet sistemini reddediyoruz.Tırlarda önce gıda yardımı taşındığını söylediler. Bu yalanı başka bir yalanla örtmeye kalktılar. Silahların Türkmenlere gittiğini söylediler. Bunun da yalan olduğunun ortaya çıkması üzerine, haber yapan gazetecileri “vatana ihanet”le suçladılar. Yalanladıkları haberlerin doğruluğunun kanıtı, bizzat Can Dündar ve Erdem Gül aleyhine açılan davanın kendisidir. Sahte dedikleri görüntülerle ilgili olarak “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “terör örgütünün propagandasını yapma” suçlamalarıyla soruşturma açtılar.
Yargılama sürecinde mahkeme koridorları dahi gazetecilere, milletvekillerine kapatıldı. Mahkeme önünde bekleyen Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarına ve milletvekillerine özel güvenlik eliyle saldırıldı. Polis devleti uygulamalarını aşan görüntüler altında “talimatlı adalet” hükmü verildi.
Özgür bir basının, güvenilir bir adalet sisteminin olmadığı bir ülkede ne demokrasiden, ne hukuktan, ne yargı bağımsızlığından, ne de insanların can güvenliğinden söz edilebilir. Böyle bir ortamda kamunun kendi haklarını korumak için harekete geçmesi kaçınılmazdır. Bu diktatörlük ortamına karşısında tüm emek ve demokrasi güçlerinin bir arada durması zorunludur.
Elektrik Mühendisleri Odası olarak başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere Cumhuriyet Gazetesi‘nin, basın özgürlüğünün, halkın haber alma hakkının yanında olduğumuzu ve bu kararı tanımadığımızı açıklıyoruz. Tüm baskılara karşın üst mahkemenin yapılacak itirazı kabul ederek, tutsak edilen halkın haber alma özgürlüğünün ve gazetecilerin salıverilmesini bekliyoruz.
politeknik.org.tr