Bulut bilişim? – İzlem Gözükeleş

Bilişim tekelleri,  çoğu zaman son derece belirsiz ama çok şey vadeden yeniliklerle tüketiciyi yanıltma yoluna gidebiliyorlar. Son zamanlarda sıkça sözü edilen ve bir çok sorunun çözümü olacağı iddia edilen bulut bilişim (cloud computing) örneğinde olduğu gibi…

Bilişim Sanayicileri Derneği tarafından hazırlanan Bulut Bilişim Dosyası raporunun başında bulut bilişim aşağıdaki gibi tanımlanıyor [1]:

Bulut Bilişim, ortak kullanılan kaynaklar üzerinde, ihtiyaca göre ölçeklenebilen, anında kullanıma hazır, kaynak ataması ve yönetimi kolay yapılabilen BHT-Bilişim ve Haberleşme Teknolojileri servisleri olarak tanımlanabilir. Bulut platformları; hemen her türlü elektronik cihazın bağlanabildiği, Web servisleri üzerinden donanım ve yazılım gibi mevcut BHT kaynaklarının dinamik olarak paylaştırılabildiği ve ölçek ekonomisinin avantajları ile yaygın hizmet sunan servis sağlayıcılardan oluşan İnternet ortamını ifade eder.

Hemen ardından gelen yazıda  zaten yıllardır bulut bilişimi kullanmakta olduğumuzu öğreniyoruz:

…bulut bilişim teknolojilerini, son kullanıcılar ve kurumlar MSN Hotmail, Yahoo Mail ya da Gmail gibi e-posta ya da ajanda servisleri ile 10 yılı aşkın zamandır kullanıyorlar.

Oracle’ın CEO’su Larry Ellison bulut bilişimin bu geniş içeriğini şu sözlerle eleştiriyor [2]:

Bulut bilişim konusunda ilginç olan şey bugüne kadar yaptığımız her şeyin bulut bilişim içerisine alınmış olması. Bulut bilişim hakkında yapılan duyurulardan sonra, bulut bilişim kapsamına girmeyecek herhangi bir şeyin olabileceğini düşünemiyorum. Bilişim endüstrisi, kadın modasından daha çok modacılar tarafından yönetilen tek endüstri. Belki budalanın biriyim, fakat insanların ne konuştuğunu anlayamıyorum…

Şirketler ve kurumlar bulut bilişime büyük yatırımlar yapıyorlar. Sonra yazılım tekellerinden birinin CEO’su çıkıp kralın çıplak olduğunu söylüyor.  Fakat Ellison bu sözlerinden ardından bulut bilişim modasından geri kalmayacaklarını da ekliyor.

Ancak bir yandan da, çeşitli bilişim haber sitelerinde FSF’nin (Free Software Foundation – Özgür Yazılım Vakfı) bulut bilişime karşı yürüttüğü muhalefete şahit oluyoruz. Olmayan bir şeye karşı çıkılamayacağına göre bilişim sektöründe neler oluyor? Bulut bilişim var mı yok mu? Özgür Yazılım Vakfı neden bulut bilişime karşı çıkıyor? Bu yazıda bunları tartışacağız.

Bu sorulara yanıt verebilmek için, öncelikle şirketlerin reklamlarından sıyrılarak akademik çalışmalara bakmakta fayda var. Bilişim teknolojilerinin gelişim sürecindeki farklı dönemlere ait paradigmalar, neyin yeni neyin eski olduğu hakkında bilgi veriyor:

Birinci dönemde, büyük ve güçlü bir ana bilgisayar ve işlemleri bunun üzerinden gerçekleştiren “aptal” erişim bilgisayarları var. Bu erişim bilgisayarları, ana bilgisayar üzerindeki programları kullanarak işlem yapıyorlar.

İkinci dönemde, ana bilgisayara bağlı güçsüz bilgisayarlar paradigması yerini PC’lere (kişisel bilgisayarlara) bırakıyor. Kullanıcı kendi bilgisayarına program kurabiliyor, bu programlar aracılığıyla çeşitli işlemler yapabiliyor. Birinci döneme ait paradigma güçlü işlem kabiliyeti isteyen kurumlarda hala geçerliliğini koruyor. Fakat PC’ler de birçok bilgisayar kullanıcısının ihtiyacına cevap verebiliyor ve bilgisayarların üniversitelerden ve araştırma kurumlarından, evlere girmesinin önünü açıyor.

Üçüncü dönemde, PC’ler işlem gücünü arttırabilmek amacıyla birbirlerine ve daha yüksek işlem gücüne sahip sunucu bilgisayarlarına bağlanarak yerel ağlar oluşturuyorlar.

Dördüncü dönemde belirleyici paradigma ise ağların ağı İnternet oluyor. Yerel ağlar tüm dünyayı saran bir ağın altında birleşiyor. Kullanıcılar, yerel ağ dışındaki kaynakları da kullanabiliyorlar.

Grid Bilişim olarak adlandırılan beşinci dönemde ise kullanıcı PC’leri aracılığıyla dağıtık bilgisayarlar  tarafından sağlanan işlem gücünü ve saklama kapasitesini kullanıyor.

Son dönemde bulut bilişim tarafından vadedilen ise  kaynakların İnternet üzerinden, ölçeklenebilir ve daha basit şekilde ortak kullanımı. Bir bakıma başladığımız yere dönüyoruz. Fakat şimdi, tek bir ana bilgisayar yerine İnternet üzerinden çok sayıda bilgisayarın bir araya gelmesiyle oluşan neredeyse sınırsız bir işlem gücüne sahibiz. Ayrıca bu güçlü işlem gücüne erişimi, aptal erişim bilgisayarlarından farklı olarak, veri depolayabilen, kendi üzerinde de işlem yapabilen kişisel bilgisayarlarımız aracılığıyla sağlıyoruz.

Buna göre, bulut bilişimin temel özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:

·         Altyapı, kullanıcı talebine göre ölçeklenen sunuculardan, depolama alanlarından ve ağlardan oluşur.

·         İçerdiği uygulama yazılımları web tabanlıdır. Bir diğer deyişle, bilgisayarınıza herhangi bir yazılım kurmadan, web tarayıcınızla ya da web hizmetlerine erişim sağlayan araçlarla uygulama yazılımlarını kullanabilirsiniz.

·         Yeni bulut bilişim uygulamalarının geliştirilmesi ve var olan bulut bilişim uygulamalarıyla entegrasyon için altyapı sağlar.

·         Sistem yönetimi ve kullanımın izlenmesi hızlıdır.

Bu çerçevede bulut bilişim, bilişim teknolojisi donanımının ihtiyaca göre ölçeklenebilir olması ve her yerden erişime açık olmasıyla ilgi çekici görünüyor. BT kullanıcısı şirketler, gereksiz donanım yatırımlarından ve aşırı alımlardan kaçınabilecek, istihdam etmesi gereken BT personeli sayısı azalacak, geniş bir coğrafyaya yayılmış kurumlar, BT kaynaklarını merkezileştirebilecek vs. Ayrıca çok sayıda bilgisayarın entegrasyonundan oluşan sınırsız işlem gücü potansiyeli özellikle teknik çalışanların gözlerini kamaştırıyor. Bu konunun, özellikle kamu bilişim politikaları bağlamında tartışılması gerekiyor. Özel mülk yazılımda yaşanılanlar gibi, kurumların şirketlere tam bağımlı hale gelmesi gibi durumların ortaya çıkması, ulusal güvenlik vs sorunları var.

Fakat, bu yazıda bulut bilişim konusunu  son kullanıcının çıkarlarıyla sınırlı tutacağız. FSF  tarafından, Oracle’ın CEO’sundan farklı gerekçelerle bulut bilişim modasına karşı ısrarlı bir muhalefet yürütülüyor. Sonuçta, Oracle karını arttırmak isteyen bir şirketken, FSF olgulara üretim özgürlüğü, tüketim eşitliği penceresinden bakan bir örgütlenme.

FSF,  Ellison ile aynı noktadan yola çıkarak, bulut bilişim teriminin belirsiz ve çok şeyi içeren bir anlamı olduğunu ifade ediyor. Fakat Ellison’dan farklı olarak, piyasanın bu moda sözcüğünü kullanmayı reddediyor. Bulut bilişimin kimi zaman İnternet üzerinden gerçekleşen her şeyi kapsayıcı, belirsiz tanımlarının, insanların konu hakkındaki düşüncesini de belirsizleştirdiğini ve tartışılan konuyu anlaşılmaz kıldığını ve kafa karışıklığına neden olduğunu söylüyor. Stallman’ın da vurguladığı gibi “iş dünyası bizden, soru sormamamızı, onlardan gelen her şeye duraksamadan güvenmemizi istiyor. Bilgisayar işlemlerimizi kimin kontrol ettiği ve verilerimizin nerede saklandığı konusunda endişelenmemeliyiz. Sunulan hizmetin asılı olduğu oltadaki kancayı görmeyin ve yutun diyor.”

Bu doğrultuda FSF, bulut bilişimi tartışmak yerine, Bir  Servis Olarak Yazılım’ı  (BSOY) tartışıyor. Piyasadaki tartışmalardan da görüleceği gibi bulut bilişim her şeyi içerdiğinden, tam anlamıyla BSOY ile aynı anlamı taşımıyor, ama BSOY’u da kapsıyor. FSF’nin karşı çıktığı da BSOY.

Stallman, BSOY’a neden karşı çıkılması gerektiğini açıklarken, özel mülk yazılımdaki tehlikelerin BSOY’la farklı şekilde karşımıza çıktığımızı belirtiyor. Aşağıda Stallman’ın BSOY hakkındaki görüşleri özetleniyor[4].

BSOY’a karşı çıkılması gerektiği sorusuna yanıt vermeden önce FSF’nin, özel mülk yazılıma neden karşı çıktığını anımsayalım. Sayısal teknolojiler bizleri özgürleştirebileceği gibi var olan özgürlüğümüzü de elimizden alabiliyor. Apple, Oracle ve Microsoft gibi şirketler geliştirdikleri özel mülk yazılımla, kullanıcıların bilgisayar işlemlerini özgürce gerçekleştirmesini engelliyorlar. Yazılımların ne içerdiğini bilmiyoruz, bilmediğimiz bu kod kimi zaman şirket tarafından uygun görülmeyen (örneğin telif hakları yüzünden) içeriğe erişimi bizim irademize rağmen engelleyebiliyor. Kimiz zaman şirket, bizim irademiz dışında bilgisayarımıza erişebiliyor. FSF, bu nedenle özel mülk yazılıma karşı özgür yazılımı geliştirmeye başladı. Böylece, kullanıcılar yazılımı kendi ihtiyaçları doğrultusunda değiştirebilecek ve kullanabilecek hale geldi. Kaynak koduna özgürce erişilebildiğinden, yazılımın bilgisayarımız üzerinden bize rağmen işlem gerçekleştirmesinin de önüne geçiliyor.

BSOY’a karşı çıkış gerekçeleri de aynı noktadan hareket ediyor. Kullanıcının, kendi bilgisayar işlemleri üzerinde tek yetkili olması. BSOY’da şirketler tarafından belirli bilgisayar işlemlerimizi gerçekleştirmek için yazılımlar içeren (hesap tabloları, kelime işlemciler, bir dilden diğerine çeviri yapan yazılımlar vs) ağ sunucuları kuruluyor ve İnternet üzerinden kullanıma açılıyor. Kullanıcılar bu sunuculara verilerini gönderiyorlar ve sunucu bu verileri işliyor, sonucu kullanıcıya dönüyor. Burada özel mülk yazılımdan daha büyük bir risk var. Özel mülk yazılımda, elimizde en azından kaynak kodu olmayan, çalışabilir dosya var. Çalışabilir dosyanın varlığı, özel mülk yazılımın ne yaptığının anlaşılmasını imkansız kılmıyor, ama oldukça zorlaştırıyor ve kullanıcıya bunu değiştirme olanağı vermiyor. BSOY’da ise işlemi gerçekleştiren yazılıma hiçbir şekilde erişemiyorsunuz. Yazılımın, size sunulan dışında, tam olarak ne yaptığını bilemiyorsunuz ve onu kendi ihtiyaçlarınız doğrultusunda değiştiremiyorsunuz.

Microsoft platformlarında kullanılan bazı uygulamalar (Media Player ve Real Player gibi), izlediğiniz ve dinlediğiniz içeriği Microsoft’a gönderiyor. BSOY’da ise daha vahim bir durum var: Verilerimizi  kendi ellerimizle işlem sunucusuna gönderiyoruz. Her ofis dosyanın bir kopyasının Microsoft’a gitmesi gibi… Ayrıca sunuculardaki içeriğimizin geleceği, yine sunucu sahibi şirketin elinde oluyor.

Stallman, bazı yazılımcıların, özel mülk yazılıma karşı mücadeledeki deneyimleri BSOY’a da uygulama çabası içinde olduğunu, ancak bunun boşuna bir çaba olduğunu söylüyor. Örneğin, sunucularda özgür yazılımın ve standartların kullanılması ya da BSOY’a ait kaynak kodunun kamuyla paylaşılması, BSOY’daki tehlikeyi ortadan kaldırmıyor. Sunucularda özgür yazılım kullanılması, sunucuyu işletenlerin kendisi için olumludur. Fakat yine kendi işlemleri üzerinde tek söz sahibi olamayacaklarından, bunun kullanıcılara bir faydası olmayacaktır.

BSOY’un diğer ağ hizmetleriyle karşılaştırılması, bulut bilişimin getirdiği kafa karışılıklığını giderebilir:

·         Web siteleri BSOY değildir. Web sitelerindeki bilgilere eriştiğimizde ya da blog üzerinden bilgi paylaştığımızda BSOY’daki tehlike yoktur. Sadece, özel olmayan, kendi irademizle kamuya açtığımız bir bilginin paylaşımıdır.

·         Arama motorlarından yaptığımız aramalar, BSOY değildir. Fakat, kendi sitemizde arama işlemi için bir başkasının arama motoru tarafından sunulan hizmeti kullandığımızda bu BSOY kapsamına girer.

·         Elektronik ticaret BSOY değildir.

·         Wikipedia tarzı siteler BSOY değildir. Bu tarz sitelerde gerçekleşen, wikipedia’nın ortaklaşa oluşturulması ve sizin de buna katkıda bulunmanızdır.

·         Başka  bilgisayar(lar) üzerinden işlem yürütüldüğünden İnternet üzerinden oynanan çok kullanıcılı oyunlar BSOY kapsamına girer. Fakat sunucuda tutulan bilgi sınırlı olduğu sürece, buralardaki BSOY kullanımı büyük bir risk oluşturmaz.

·         BSOY’a en güzel örneklerden biri Google Docs’tur. Kendi verilerinizi, Google Sunucuları üzerinden işlersiniz.

·         Facebook, Flickr ve benzeri sosyal ağ siteleri normalde BSOY değildir. Fakat kimi zaman içerikleri çeşitli yazılımlar BSOY kapsamında değerlendirilebilir. Flickr’ın resim düzenleme uygulaması gibi…

BSOY benzeri yazılımlara rağbet etmemek gerekiyor. Ofis belgelerini, LibreOffice ya da diğer özgür uygulamalar yerine Google Docs ile düzenlemek, normal Microsoft Office ile düzenlemekten daha tehlikeli olabiliyor. Normal Microsoft Office’in, en azından şu an bilindiği kadarıyla, ofis dokümanlarını bir yerde toplayan bir alt yapısı yok. Fakat, Microsoft’un Office 365 adlı adlı BSOY’u ve Google Docs’u ABD Hükumeti’nin hizmetine sunulmuş durumda. ABD yasaları bunu gerekli kılıyor. Bu örnek  bile BSOY’un içerdiği potansiyel tehlikeyi gözler önüne seriyor.

Kaynaklar

[1] Bulut Bilişim Dosyası, www.tubisad.org.tr/Tr/Library/Analizler/bulut_bilisim_dosyasi.pdf, son erişim 20/08/2011

[2] Oracle’s Ellison nails cloud computing,  http://news.cnet.com/8301-13953_3-10052188-80.html, son erişim 20/08/2011

[3] Furht B. (2010), Cloud Computing Fundamentals, Handbook of Cloud Computing ed. B. Furht ve A. Escalante, Springer

[4] Who does that server really serve?

,  http://www.gnu.org/philosophy/who-does-that-server-really-serve.html,son erişim 20/08/2011

[5] Google also passes on European data to US authorities, http://www.h-online.com/security/news/item/Google-also-passes-on-European-data-to-US-authorities-1319434.html, son erişim 20/08/2011