İşim gereği memleketin bir çok yerini araçla geziyorum. Doğal olarak yolları arşınladığımdan son dönemde çoğumuzun tanık olduğu ve tepki gösterdiği “bitmeden hizmete açılmış” yollar, köprüler ve tünellerden geçiyorum.
Bu ülkede seçim dönemlerinde atılan temellerin hikayelerini bilmeyen yoktur. Kimi medyada yer almış bu seçim rüşvetleri yeni dönemde değişik bir forma girdi. AKP geçmiş dönem siyasetçilerinden daha “üstün” hizmet anlayışını yatırımları seçim öncesi bitirmek üzerine kurmuş durumda. Tabi bu yatırımların temel mantığının oy almak olduğu göz önüne alınırsa ortaya çıkan tablo çok vahim bir hal almakta çünkü seçimlere kısa bir süre kalmışken başbakan veya bakanlardan biri tarafından açılması gereken bu “hizmet kaleminin” “bitirilmesi” şart. O zaman ortaya korkunç bir durum çıkıyor: Ya aylardır kullanımda olan bir binanın açılışı yapılıyor ya da daha bitmemiş bir yol-tünel hizmete sokuluyor. Türkiye’nin en büyük ve en işler noktalarından birindeki Bolu Tüneli bu konuda ki en bariz örnektir. Büyük törenlerle iki yıl önce açılan bu yol-tünel; açıldığı günden bu yana sürekli tamirat ve tadilat görmekte. Böylesine büyük ve pahalı yatırımlarda olması gereken sağlamlık, dayanıklılık ve tamlık belli ki burada göz ardı edilmiş. Ne acıdır ki bu eksikler yüzünden bugüne kadar onlarca kaza olmuş ve bir çok insan ya canını kaybetmiş ya da yaralanmıştır. Bu kazalarda görünen suçlu sürücülerdir. Raporlar bu şekilde tutulmaktadır ancak gerçek suçlular hesapsız- kitapsız, eksik-gedik buraları hizmete açanlardadır. Benzer öngörüsüzlük son dönemlerde yeni “hizmete” açılan Pozantı -Ulukışla ve Havza-Samsun Yolu/Tünellerinde karşımıza çıkıyor. Yine seçim arifesinde ve bir sürü eksiği olan yol ve tüneller. Daha açılışın arifesinde tamirata alınan, hiçbir levhası olmayan, sürekli tek şeride düşen veya tek taraflı tünel kullanılarak sağlanan ulaşım. En korkuncu da neredeyse araçların yarısı nereye gittiğini nasıl gittiğini bilmeden, öndeki aracı takip ederek yolunu buluyor! Bu arada bu tamirat ve tadilatlar için ne kadar ek bütçe aktarılıyor, kimler buradan ne kadar vole vuruyor o da meçhul.
Aslında bu geleneği AKP ‘lilere öğreten Ankara’nın başkanı İ.Melih Gökçek’tir. Çok yaratıcı olduğundan alt ve üst geçitlere işin bitiş süresini isim olarak koyan İ.Melih Gökçek; daha sonra işin süresi kadar tamirat ve tadilat yaptırarak (bir o kadarda para harcayarak) kendi çapında başka bir rekor kırmıştır.Bu arada yaşanan kazalar, ölen yaralanan insanlar görev zaiyatı olarak bile kayda geçmemiştir.
Burada sorgulanması gereken iki temel konu var;
1-Bu projelerde yer alan ve imza atan teknik elemanların bu konuda tepkisizliği veya etkisizliği. Etkisizlik daha doğru olacaktır çünkü firma o işi alırken sözler vermiştir ve seçimden önce bu yatırımın açılışı yapılacaktır. Yoksa hak edişini alamaz ve ilgili bakanlık onu aforoz ederek bir daha iş vermez. Bu durumda ilgili teknik eleman ancak kişisel tepkisini gösterir ve patrondan ‘ya yap ya da git’ cevabı alır. İşte meslek odalarının belki de üyelerine en çok destek vereceği noktalardan birisi de budur: Teknik elemanın eksik veya yanlış bir uygulama karşısında tepkisini ortaya koyması durumunda işten atılmasını engellemek ve işin tekniğe uygun bir şekilde yapılmasını sağlamak.
2-AKP hükümeti ihale sisteminde yaptığı düzenlemelerle çok temiz tarafsız vs.vs bir ihalecilik getirdiğini iddia etti. Oysa bütün ihaleler onların veya onlara bağlı çalışan firmaların denetimine geçti. ANAP dönemi taraftarlarına peşkeş çekilen ihalelerle hatırlanır. AKP onlara rahmet okutur hale geldi. Çok büyük projeler teknik olarak yetersiz firmalara peşkeş çekiliyor. Onlar da ya bir başka firmaya taşere ediyor ya da yarım yamalak iş yapıyor. İhalelerde sadece en düşük fiyat ve (para ile satın alınan) aslında bir nitelik göstermeyen belgeler belirleyici oluyor. Bu noktada meslek odalarının bu tür kritik projelerde-ihalelerde kontrol veya denetleme yapması ve işin tekniğe uygun yapılmasını sağlaması görevlerinden bir başkası olarak durmaktadır.
Memet CEYHAN
Jeofizik Mühendisi