Su akar Gökçek bakar – Alp Tekin Babaç

“…Bizim mahalle de İstanbul’un kenârı demek: / Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmeyerek! / Adım başında derin bir buhayre dalgalanır, / Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır.” 

“Akif”, Safahat’ta yer alan “Küfe” şiirinde İstanbul’da yaşadığı mahalleyi tarif ediyor. Sene 1911. 

Bir asır sonra, bu sefer İstanbul değil Ankara… 15 Haziran günü Ankara sokakları ve caddeleri yüzme bilmeyenler için bir hayli tehlikeliydi. 20 dakika yağan dolu ve yağmur, Ankara’yı sular altında bıraktı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 70 günde yapmakla övündüğü ve AKP’nin “Ak icraatlar” dediği altgeçitler derin buhayrelere (göl) döndü. Nerden nereye… 

Gökçek’e göre parmağıyla güneşi işaret eden kişinin “parmağına bakmak” gerek. Yani sorun altyapıda değil, yağmurda. Biz parmağa da güneşe de bakmayalım ikisi arasındaki mesafeye bakalım. 

Meteoroloji, günler öncesinden şiddetli bir yağışın geleceğini söyledi. Gökçek, önlem almadı. Öğle saatlerinde başlayan sağanak yağmurun sadece 20 dakika yağması sonucunda Gölbaşı, Ahlatlıbel, Or-An, Balgat, Cevizlidere, Konya Yolu ve Çetin Emeç Bulvarı’nı sel götürdü. Gökçek’in yapmakla gurur duyduğu, AKP’nin ise “Ak icraatlar”ı arasında saydığı alt geçitlerin birçoğu sular altında kaldı. Gökçek, Şehir Bölge Planlamacılara “nasıl yapılmaması” konusunda yine ışık tuttu. 

Normal şartlarda yollarda bulunan direnaj kanalları kente düşen yağmur miktarının daha fazlası hesap edilerek yapılır. Direnaj kanallarının mantığı, yağmur ve kar suyunu mümkün olan en kısa şekilde ve sele sebebiyet vermeden kanalizasyona karışmasını sağlamaktır. Kanallarda tıkanma olsa bile meteorolojinin böylesi uyarılar yaptığı dönemlerde altyapı unsurları özel ilgi ister. Tıkanan yerler hızla açılmalı ve olası bir aşırı yağmura hazırlıklı olmak gerekir. İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Nevzat Eran da bunu ifade ediyor:“Sadece hızlıca yapılması önemsenen alt geçitlerde yağmur tahliyesine önem verilmemesi, gerekli bakımların yapılmaması sonucunda mazgalların tıkanarak suyun akışının sağlanamaması doğal bir sonuçtur.” 

Bir diğer önemli nokta da su basan alt geçitlerin, 70 gün gibi kısa sürelerde tamamlanması. Gökçek’in, “Provokatör” dediği meslek odalarının açtığı ya da açacağı davalara takılmamak için hızla yapılan bu alt geçitlerde altyapı unsurlarının üzerinden atlanmış görünüyor. 70 gün gibi kısa sürede bitmesi demek, aynı zamanda yoğun bir emek sömürüsü de demek. 

Bu hazırlıkların hiçbiri olmayınca Ankara, “Akif”in şiirinde bahsettiği 1911 İstanbul’una döndü. Belki daha da kötü… 

Yaşanan selden sonra muzaffer başkan Gökçek yağmura karşı mücadeleye girişti ve savaşın ilk hazırlıklarını yaptı; tüm Ankaralıları evden çıkmamaya çağırdı. 

Gökçek’in selden sonra yaptığı açıklamalar ise bir hayli ilginç. Yağmurun doğal bir afet olduğunu söyleyen Gökçek, “Dünyada da sel felaketleri oluyor” dedi. Ufak bir araştırma yapan bir kimse, dünyada meydana gelen sel felaketlerinin çoğunun, büyük nehirlerin taşması sonucu olduğunu bilir. Örneğin ABD’deki Missisipi, Hindistan ve Pakistan’daki Ganj, Çin ve Vietnam’daki Yang Çe, Avustralya’daki Fitzroy gibi ırmakların yakınlarında bulunan kentler defalarca sular altında kalmıştır; ancak Ankara gibi bozkırın ortasında böylesi bir sel felaketi yaşayan kent, biraz düşündürücü. Gökçek, belki de bu kadar yağışı beklemiyordu. Ama büyük insanlık, günümüzden 3 ya da 4 bin yıl öncesinde su taşkınlarını hesaplayabiliyordu. Nitekim Mısırlılar, Nil’in taşmasına bakarak, matematik, geometri gibi bilimleri geliştirmiştir. 

Gökçek’in bir diğer bahanesi ise Dikmen Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi’nin bitmemiş olması. Ankara’yı bilenler bilir; bilmeyenler ise bir Ankara haritasından rahatça bakar; Dikmen Vadisi ile Konya yolunun hatta Çetin Emeç Bulvarı’nda su baskının olduğu alt geçidin farklı taraflarda olduğunu görür. Aynı yağmur Dikmen Vadisi’ne de yağdı. Orada altyapı olmadığı için yollar dereye döndü. Zaten her yağmurda Vadi’deki yollar dere olur. Ama ne olduysa halkın kurduğu gecekondular, Gökçek’in övündüğü alt geçidin yağmurdan etkilendiği kadar etkilenmedi. Vadi ile Gökçek’in alt geçidinin aynı akıbeti paylaşması bile altyapı konusunda eksiklikler olduğunu ortaya koyuyor. 

Neticede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın HES projelerini anlatırken sık sık değindiği gibi su aktı, Ankaralı baktı. Hatta sadece bakmadı Ankaralı, evlerine hapsoldu ve baktı. 

Ankara’da 20 dakika yağan yağmura mukayyet olamayan AKP iktidarı Çoruh’u, Dicle’yi, Fırat’ı nasıl zapt etsin. Kim bilir, bu bereketi ve muazzam akıntıyı gördükten sonra AKP’nin fikri değişir ve Ankara’da tam da 70 Gün Altgeçidi’nin oraya bir hidroelektrik santrali diker. Bir tane yetmez, her altgeçide bir tane dikmesi gerekir. Böylece Ankaralı seli de enerjiye çevirir. 

AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e çağrıdır: “Su akar Türk bakar atasözünü değiştirmeye Ankara’dan başlamaya ne dersin? 

“Akif”in yüz yıl önce “adım başında derin buhayrelerin dalgalandığı” kentin altyapısını esaslı bir tadilattan geçirmek gerekmez mi? Ya da Ankara’yı yüz yıl geriye götüren Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in istifa etmesi gerekmez mi? 

Yoksa bundan 15 sene sonra bir parti başkanı bir seçim mitinginde demez mi, “Ah benim Ankaralı kardeşim ah, biz biliriz AKP zulmünü. 2011’de bunların belediye başkanlarının yönettiği siz Ankaralılar değil miydiniz belinize kadar çamura bulananlar…” 

 

Sendika.Org