Şili ve Meksika depremle nasıl mücadele ediyor? – Zeynel Fırat Aydın

Maraş Depremleri’nin üzerinden geçen 2.5 aylık süreçte siyasi iktidardan, daha önceden de alışık olduğumuz şeyleri duyduk. Bu felaketin bir milat olduğu ve bundan sonrasının farklı olacağı vs. Tıpkı Gölcük, Van ve İzmir depremlerinden sonra duyduklarımız gibi. Ancak neyin değişeceği nasıl değişeceği hala muğlak. Bu muğlaklığın sebeplerinden biri de bu felaketin ne düzeyde önlenebilir olduğunun üzerinin bizzat iktidar tarafından örtülmesi. Tam da bunun için iktidar, deprem sonrası yaşanan yıkımları ve can kayıplarını “taktir-i ilahi”, “asrın felaketi” gibi ifadelerle tanımlayarak sürekli, felaketin çok büyük, engellenemez, önlenemez ve tedbir alınamaz olduğuna vurgu yaptı.

Bu propaganda tabi ki doğru değil. Kahramanmaraş depremi özelinde, deprem bölgesinin planlamasından, yapı stoğunun depreme karşı dayanıklılığına kadar çok farklı bileşenleri olan önlemler dizisinden bahsedilebilir.

Bu yazıda görece basit bir konuyu ele alacağız. Türkiye’nin karşılaştığı depremlerden çok daha büyüklerine maruz kalmış ve çok daha az can kaybı ile depremleri atlatmış, ekonomik güç açısından benzer seviyedeki Şili ve Meksika örneklerine bakacağız. Bu ülkelerdeki erken uyarı sistemleri, depremlere karşı oluşturulan duyarlılık, gerçekten işe yarayan merkezi bir arama kurtarma sistemi gibi başlıkları araştıracağız.

Şili

Şili’de 2010 yılında 8.8 büyüklüğünde bir deprem ve ardından tsunami meydana geldi. Resmi rakamlara göre 525 kişi yaşamını yitirdi. 2015 yılında gerçekleşen 8.3-8.4 büyüklüğündeki depremde ve tsunamide 15 kişi hayatını kaybetti. Türkiye ile karşılaştırıldığında kayıpların ciddi biçimde az olmasının sebepleri var tabi.

Şili – 2010 Depremi

Şili, 1960 yılında 9.5 büyüklüğünde, dünyada kaydedilmiş en büyük depreme maruz kalmış ve ülkede 5000 kişi ölmüştü. Bu depremden sonra, Şili’de oluşan toplumsal tepki, yapılar için yeni yönetmelikler getirilmesine sebep olmuş oldu. Bugün Şili’deki yapı yönetmeliği, çok katlı binaların 9 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olmasını gerektiriyor. İş tabi sadece yönetmelikle kalmıyor, denetim mekanizması yerinde ve çalışıyor.

2010 yılındaki 8.8 depremi ve tsunami sonrasında 525 kişinin ölümüyle ilgili olarak, devlet görevlileri halkı tsunamiye karşı yeterince erken uyarmamakla suçlandı ve akabinde 4 devlet yetkilisi dolaylı olarak insan öldürmekten ceza aldı. Bu durum 2015’te meydana gelen tsunami öncesinde erken uyarı sistemi kurulmasına ön ayak olmuş oldu ve bir kaç saat içinde milyonlarca insanın tsunami bölgesinden uzaklaştırılabilmesini ve hayatların kurtarılmasını sağladı. Şili’nin başarı hikayesi, kapsamlı bir iletişim ağı kurabilmesinde, düzenli tatbikatlar yaparak toplumda tehlikeye karşı farkındalık yaratmasında ve kamu olanaklarının insan hayatını kurtarmak için kullanılabilmesinde yatıyor. 2010 depremi hakkında devlet tarafından yazılan raporda, 12 saat boyunca deprem bölgesiyle iletişim kurulamadığı kabul edildi. Bu durum deprem bölgeleriyle iletişim kurulabilmesi için, coğrafi bilgi sistemi bazlı bir yazılım geliştirilmesini, bu yazılım ile bilboard, televizyon, radyo, sms, email gibi enstrümanların hepsinin iletişim için kullanılabilir olmasını sağladı. 2015 yılında sistem çok iyi çalıştı ve milyonlarca insana ulaşılabildi. Ayrıca, kıyı bölgelerinde, elektrik kesintisine karşı uzun süre dayanıklı batarya yedekli sirenler bulundurulmakta ve donanma tarafından tsunami tehlikesi oluştuğu anda devreye sokulmaktadır. Bütün bunların gerçekleşmesinde 2010 yılındaki depreme gösterilen toplumsal tepkinin etkisi büyük; tepkiler kapsamlı erken uyarı sistemlerini ve yılda en az 7 kere bir kaç şehri kapsayan büyüklükte tatbikatların yapılmasına ön ayak olmuş oldu.

Meksika

Mexico City – 1985 Depremi

Meksika da Şili gibi deprem bölgesinde. Meksika’nın da depremle ilişkisi 1985 yılında yaşadığı 8 büyüklüğündeki depremde 9 bin 500 kişinin hayatını kaybetmesiyle değişmiş. Her sene 19 Eylül’de bir nevi bu depremi anmak için deprem tatbikatları yapılıyor. Meksika’yı Şili’den ayrı tutan en önemli özellik ise erken uyarı sistemleri. SASMEX adını verdikleri sistem, depremin yere uzaklığına göre 1 dk civarında erken uyarı gönderebiliyor. 2012 yılında yaşanan 7.4’lük depremde Mexico City’ye 80 saniye önceden uyarı gönderilebildi. 30 bin binanın hasar gördüğü depremde 2 kişi yaşamını yitirdi. Sistemi CIRES isimli bir sivil toplum örgütü kontrol ediyor ve neredeyse bütün okullar ve hastanelerin üye olduğu bu sistemin 90 bin üyesi var. SASMEX’in radyo dalgası ile iletişime geçen alıcıları var ve bu alıcılar okul hastane gibi yerlere konuluyor. Ayrıca şehirlerde hoparlör ile yayın yapılıyor ve televizyon/radyo kanallarından uyarı geçiliyor. İsteyen kişiler sisteme yıllık bir ücret ödeyerek üye olabiliyor, sms mesajı ile bilgilendiriliyor. Sistemin Twitter hesabından ücretsiz olarak uyarıları paylaşılıyor. Akıllı telefonlar için Twitter uyarılarını erken uyarılara çeviren uygulamalar üretilmiş durumda. 2017 yılında yaşanan 8.2’lik deprem ve 12 adet 6 büyüklüğündeki artçı depremlerde 80 kişi öldü. Ölü sayısının binlere ulaşmamasında SASMEX’in etkili olduğu düşünülüyor.

Erken uyarı sisteminin etkili çalışması için 2 katlı binalarda 40 saniyede mekan boşaltma tatbikatları yapılıyor. Depremle ilgili eğitimler erken yaşlarda veriliyor ve mağdurlarla iletişimin kopmaması için Şili benzeri iletişim sistemleri de mevcut. Ayrıca denilmezse olmaz, deprem yönetmelikleri ve bu yönetmeliklerin denetimi konusunda ciddiler. Binaların depreme karşı dayanıklı yapılmasına en azından şehir bölgelerinde özen gösteriliyor.

Türkiye’de ne yapılmalı?

Hem Şili hem Meksika, Türkiye ile benzer ekonomilere sahip ülkeler. Bu iki ülkedeki kapsamlı sistemler Türkiye’de de kurulabilir. Türkiye’de erken uyarı sistemi kurulmasına yönelik bir çalışma yapılmış durumda. Ancak 2010 yılında başlatılan proje için yalnızca 9 milyon TL harcandığından 20 adet erken uyarı (Meksika’nın 97 adet istasyonu var) istasyonun sadece 5 tanesi yapılmış ve onlar da Kahramanmaraş depreminde kullanılamamış bile. Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nde görevli Doç. Dr. Serkan Irmak’a göre İskenderun ve Hatay bölgesinde erken uyarı sistemi 50 sn önceden uyarı verebilirdi. Bu durumun Türkiye özelinde, sistematik tatbikatlar olmadan ve çok katlı yapılaşmanın çokluğu dikkate alınarak ne kadar hayat kurtarabileceği henüz bilinmese de deprem sonrası oluşan doğalgaz kaçakları ve elektrik kısa devreleri kaynaklı yangınların önlenmesi gibi önemli faydaları olabilir.

Buraya kadar bahsedilen uygulamalar teknik değerlendirmelere konu olacak ve kapsamlı araştırılması gereken uygulamalar ve araçlar. Tabii ki en başta deprem güvenli yapılara kavuşmak zorundayız. Deprem sonrası yeni bir yaşam kuracaksak, sadece erken uyarı sistemlerini, düzenli tatbikatları değil; kopmayan iletişim servisini, kesilmeyen elektrik hatlarını, daraltılmayan internet bandı uygulamasını talep etmek zorundayız. Depremde mağdur olmuş halkı ve ihtiyaçlarını günlerce görmezden gelmeyen bir kamu düzenini talep etmek zorundayız. Deprem güvenli evlerde, kentlerde yaşamayı, işyerlerinde çalışmayı ve doğa olaylarının yıkım ve ölüm anlamına gelmediği bir ülkede yaşamayı talep etmek zorundayız. Ancak bu şekilde son felaketimiz gerçek bir milat olur.

Zeynel Fırat Aydın / Harita Mühendisi
Politeknik YK Üyesi