MMO’nun “Altı Sigma-Yalın Konferansları” üzerine* – Ertuğrul Bilir

Esnek üretim ve onun bir bileşeni olan yalın üretim mevcut sömürü sisteminin temel araçlarıdır. Bizler eğer bir sömürü düzeninde yaşadığımızı unutursak, attığımız adımların halkın, mesleğin ve meslektaşın gerçek çıkarıyla bağı kopar.

Dikkat! Daha fazla dikkat! 

“Sermayenin kısıtlı ve maliyetlerin yüksek olduğu ülkemizde artan küresel rekabet ve yüksek girdi fiyatları kuruluşların ayakta durmasını zorlaştırmaktadır. Ayakta durmayı, büyümeyi ve gelişmeyi sağlamak için kuruluşların verimliliklerini arttırmaları gerekmektedir. Verimlilik artışını sağlamak için israfı önlemek ve kıt olan kaynakları verimli kullanmak gerekir. Tasarruf edilen kaynaklar, daha fazla değer yaratmak, mevcut pazarlarda daha geniş ekonomik olanaklar bulmak ve yeni pazarlara doğru yürümek için gereklidir.”

Yukarıdaki alıntı bir TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu), TÜSİAD veya MESS broşüründen alınmadı. Ülkemizdeki ilerici emek örgütlerinden birisi olan TMMOB’nin en büyük odalarından MMO tarafından 9-11 Mayıs 2008 tarihinde İzmir’de düzenlenecek olan “Altı Sigma-Yalın Konferansları” isimli etkinliğin ilk çağrı broşüründen alındı. (http://altisigmayalin.mmo.org.tr)

Sözkonusu etkinlik esnek üretimin temel unsurlarından olan yalın üretim ve onu bütünleyen bir yöntem olan “6s” üzerine yapılacaktır. Esnek üretim olarak adlandırılan ve esnek uzmanlaşmayı (taşeronluk) ve yalın üretim (Toplam Kalite Yönetimi, Tam Zamanında Üretim (JIT), Kalite Çemberleri, 6sigma, kaizen) gibi yöntemleri kullanan yeni üretim teknikleri, işçi sınıfının ve onunla birlikte tüm emekçilerin, yoksulların hak kayıplarını hızlandırmış, verimliliği ve sermayenin karlılığını artırırken dünya genelindeki yoksulluğun artmasında işlev görmüştür.(1) Sendikalarımız ve meslek örgütlerimiz yıllardır bu yöntemlerin doğal uzantısı olan yasalarla ve uygulamalarla boğuşmaktadırlar.

Biz bildiriye geri dönelim. Demek ki bildirimize göre neymiş: “Ülkemizde sermaye kısıtlı ve maliyetler yüksekmiş”. Biz bu cümleyi genellikle sermaye örgütlerinin, işçilik maliyetlerinin düşürülmesi, şirketlere vergi teşviği sağlanması, sosyal harcamaların kısılması gibi taleplerinden önce görmeye alışığız. “Tasarruf edilen kaynaklar, daha fazla değer yaratmak, mevcut pazarlarda daha geniş ekonomik olanaklar bulmak ve yeni pazarlara doğru yürümek için gerekliymiş”. Bu değerin kimin için yaratıldığı, bu tasarrufun bedelinin kim tarafından ödendiği ve kim tarafından faydalanıldığının ise bizim için önemi yok anlaşılan.

Son paragrafta ise Konferansın amacı şöyle belirtilmektedir: “Konferansımızın amacı; ülkemizde verimlilik artışını sağlamak üzere imalat ve hizmet sektöründeki kuruluşlarda çalışan yönetici, mühendis ve teknik elemanları küresel rekabet ortamında kuruluşlarının varlıklarını, karlılıklarını ve büyümelerini sağlayacak iki yönetim tekniği YALIN ve ALTI SİGMA ile ilgili olarak bilgilendirmek, Yalın ve Altı Sigma ile ilgili gelişmeleri, uygulamaları ve bilimsel çalışmaları seminer, bildiri, atölye çalışması ve panel vb. sunum yöntemleri ile katılımcılarla paylaşmaktır”.

Tabii ki amacını “küresel rekabet ortamında kuruluşlarının varlıklarını, karlılıklarını ve büyümelerini sağlayacak” yönetim teknikleri hakkında bilgilendirmek olarak koyunca destekleyen kurumlar ve katılımcılar da buna göre şekilleniyor. Doğal olarak bu etkinliği herhangi bir emek örgütü desteklemiyor ve konferans programında herhangi bir emek örgütünün fikir bildirmesi de yok. Muhtemelen bu etkinliği düzenleyen arkadaşlar üretim süreci “yalın” da olsa, “altı sigma” da uygulansa bu süreçte işçilerin/emekçilerin çalıştığının ve bu uygulamalardan etkilendiğinin farkında değil. Çünkü altı paragraflık duyuruda, bu sürecin çalışanları nasıl etkilediğine ilişkin tek bir sözcük yok. Şirket var, müşteri var. O kadar…

Bu etkinliği destekleyen kuruluşlar İzmir Valiliği, Dokuz Eylül Üniversitesi, Yalın Enstitü Derneği, KalDer, Ege Kobider, MPM (Milli Prodüktivite Merkezi), TTGV (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, EBSO (Ege Bölgesi Sanayi Odası) olarak sıralanıyor.

Destekleyen kuruluşların kimliği bile böyle bir etkinliğin kime hizmet edebileceğini ortaya sermektedir. Bu hizmet, kesinlikle emekçilere ve emekçilerle kader birliği yapmış olanlara olmayacaktır. Örneğin destekleyen kuruluşlardan TTGV, internet sitesinde (ttgv.org.tr) kuruluşunu şöyle anlatmaktadır: “Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı 1991 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile Dünya Bankası arasında imzalanmış olan bir uluslararası borç anlaşması gereğince kurulmuştur” . İşlevini ise “TTGV, kamu fonlarının kullanımında insiyatifi özel sektörün ağırlığına veren, şeffaf, izlenebilir ve etkin bir mekanizma olarak varlığını sürdürmektedir”. Yani MMO, Dünya Bankası’nın klasik bir uygulaması olan “borç karşılığı ülkeyi emperyalizme daha da bağlama ve şekillendirme” uygulamasının bir kurumunun desteğiyle bu çalışmasını yürütmektedir. Ve bu kurum, odamızın yıllardır karşı çıktığı kamunun tasfiyesinin gerçekleşmesini, araştırma geliştirme alanında yürüten, “kamu fonlarının kullanımında insiyatifi özel sektörün ağırlığına veren … bir mekanizma”dır.

Yalın Enstitü Derneği ise 2002 yılında, çoğu Koç Grubu’nda uzun yıllar yöneticilik yapmış kişiler tarafından kurulmuş bir dernek. Yukarıda başlangıçta verdiğimiz paragraf ta aslında bu derneğin internet sitesinde “Türkiye’de Yalın” başlığı altındaki bölümden biraz değiştirilerek alınma.

Diğer kurumların (Valilik, EBSO, Kobider, KalDer) sınıfsal kimliği daha fazla bilinmektedir.

Toplantı Hakkında Özet Bilgi 

Etkinliğin açılışında davetli konuşmacılar olarak Bob Bennett (TOYOTA) ve Yalçın İpbüken (Yalın Enstitü Derneği Başkanı) konuşuyor.

Yalın Enstitü Derneği’nin internet sitesinde yeraldığı kadarıyla Yalçın İpbüken çalışma yaşamının önemli kısmını (1970-2000) Koç Holding’de üst düzey yönetici olarak geçirmiştir. 2002 yılında da Yalın Enstitü Derneği’nin kurulmasına öncülük etmiş ve başkanlığını yürütmektedir.

Konferanslar boyunca hemen tamamı şirketler tarafından düzenlenecek yaklaşık 40 oturumda sunuş yapılacaktır. Sunuş yapacak olan bazı kurumlar ve sunuş konuları şöyledir:

– FORD, “Zirveye Taşıyan Sistemler; Yalın Üretim ve Altı Sigma”
– YEŞİM TEKSTİL, “Yeşim’in Yalın Yönetim Yolculuğu”
– TOFAŞ, “Dünya Sınıfında Üretim”
– ARÇELİK, “Arçelik AŞ’nde Altı Sigma, Yalın Üretim ve TPM Uygulamaları”
– BOSCH, “Sıfır Hatalı, Yalın ve Verimli Süreçlerimizle Müşterilerimizi Cezp Ediyoruz”
– SABANCI HOLDİNG, “Sabancı’nın Altı Sigma Yolculuğu”
– MESS, “Altı Sigma ve Yalın uygulamalarında Güvenilir Veri Sisteminin Önemi”

Şimdi bu etkinliğe örneğin Nakliyat-İş üyesi bir Arçelik işçisinin katıldığını düşünün. Bu işçi Arçelik’in taşeronu Yıldıran Yükleme Boşaltma Şirketi’nde çalışmakta iken sendikalı olmuştur. Sendikadan istifa etmeleri için baskılar sonuç vermeyince, Arçelik taşeron firma ile sözleşmesini feshederek 160 işçinin işine son vermiştir. Ardından Arçelik, bu işçilere “Türk Metal”e üye olmaları koşuluyla Arçelik kadrosuna alınma teklifi yapmıştır. İşçi ise sarı sendikaya üye yapılarak sendikal örgütlülüğünün yokedilmesi teklifini reddetmiştir. Yine bu işçi arkadaşımız SSGSS karşıtı eylemlerde TMMOB/MMO bayrak ve pankartlarını görmekte ve “helal olsun mühendislere, onlar da bizimle birlikte mücadele ediyor” demektedir. Bu işçi arkadaşımız tesadüfen bu etkinliğe katılmıştır. 9 Mayıs 2008 Cuma günü saat 15.30’da İzmir’de MMO’ya ait Tepekule Kongre Merkezi’nde kendisinden istenen 80 YTL’yi ödeyerek Ege Salonu’nda koltuğa oturmuştur. Biraz sonra sırasıyla Arçelik’ten 4 yönetici kendilerine içinde bol miktarda “kaliteye yolculuk, çalışan memnuniyeti, takım ruhu, şirket kültürü, mükemmele ulaşma” kavramlarının geçtiği bir güzelleme anlatacaktır. Ve bu arkadaşımız, konferanstan sonra ya “biz ne ettik te bu yeryüzü cennetinden (Arçelik) kendimizi kovdurduk” diye düşünecek, ya da MMO bayraklarını bir eylemde gördüğünde içinden hiç te hayırlı şeyler söylemeyecektir.

Benzer şeyleri örneğin Yeşim Tekstil güzellemesi dinleyen bir kişi de yaşayabilir. “Sosyal güvenlik sisteminin yarattığı karadelik” gerekçe gösterilerek SSGSS yasası meclisten geçirilmiştir. Banka hortumlamak vb. şekillerde kamuyu ve halkı çarpmış olan Cavit Çağlar’a ait firmalardan olan Yeşim Tekstil de, içinde bolca “sosyal sorumluluk, çalışan memnuniyeti” kavramları geçen sunumlar yapacaktır. Orada bulunan hiç kimse Yeşim Tekstil’in işçilerin 52 milyon YTL tutarındaki SSK primlerini ödemeyerek sisteme ve bu sistemden yararlanmayı uman “çalışanlara” (hatta “çalışan” da değil “takım üyelerine”/”paydaşlara”) darbe vuran firmalardan birisi olmasını sorgulamayacak mıdır? “MMO da parayı veren düdüğü mü çalıyor?” diye sormayacak mıdır?

Mesela 11 Mayıs’ta MESS adına sunum yapıldığında, salona MESS’in 1970’lerdeki işçi ve halk düşmanlığı, eski MESS Başkanı Turgut Özal’ın hayaleti, halen MESS üyelerinin işçilerin sendikalaşmasını engellemek veya sarı sendikaya yönlendirme gayretleri, MESS’in demokrasi düşmanlığı dolmayacak mıdır?

Ve diğer şirketlerin hiç birisi de benzer tarihlerden bağımsız değil…

Tartışma 

MMO Genel Kurulu’nda dile getirdiğim “altı sigma-yalın konferanslarının sermaye ve TİSK bakış açısıyla düzenlenmiş bir toplantı olduğu” şeklindeki eleştirime MMO Başkanı Emin Koramaz “Altı sigma ve yalın üretim tabii ki bilinecek. Ama bu uygulamalar Türkiye’ye ve emekçilere zarar veriyorsa o zaman odaya bildirilecek” şeklinde cevap verdi.

En başta etkinliğin programı ve katılımcıları, bu etkinliğin bir “bilgilendirme, bilimsel bilgiyi paylaşma” etkinliği olmadığını göstermektedir.

Kapitalist bir ülkede yaşadığımızın ve bu ülkede yaşamak için çalışmak zorunda olanların kapitalistlerin kendilerinden beklediği işleri yapmak zorunda olduğunun bilincindeyim. Endüstri mühendisleri de içinde olmak üzere mühendisler de iş bulmak ve çalışmak istiyorlarsa patronlarının kendilerinden beklediği üretim teknikleri bilgisine sahip olmak zorundadır. Ancak yukardaki örneklerle de gösterildiği gibi, patronların bu düzeydeki işgücünden beklediği bilgi sadece bu kadarla sınırlı değildir. Sermaye, yönetici personelden “sendikalaşmayı engelleme becerisi, işten atma becerisi, maliyetleri düşürmek için personel giderlerini olabildiğince düşürme becerisi, halkın yararlandığı kamusal harcamaların kesilmesini sağlama becerisi, rüşvetle ihale alma becerisi, kamu kaynaklarının özel sektör emrine sunulmasını sağlama becerisi” istemektedir. Peki bu becerileri de MMO kazandıracak mıdır?

MMO 1970’li yıllardan beri sol-demokrat bir anlayış tarafından yönetilmektedir. Uzun yıllardır yapılan genel kurullardaki sol ile sağın en temel tartışma konularından birisi “odanın meslek sorunları ile mi, toplumsal sorunlarla mı öncelikli olarak uğraşacağı”dır. Sağcılar, odanın politika ile uğraştığını, mesleğin çıkarlarının geliştirilmesine odaklanması gerektiğini savunurlar. Solcular/demokratlar ise “Oda çalışmalarında, meslek ve meslektaş sorunlarının ülke ve toplum sorunlarından ayrılmayacağı temel ilke kabul edilir” (MMO 41. Dönem Çalışma Programı) anlayışını temel bir “çalışma ilkesi” olarak tanımlamıştır.

Meslek çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan bir anlayış oluşturulan geleneğe terstir. Bu yapılan işin başka alanlardaki karşılıklarını düşünelim.

Örneğin Maden Mühendisleri Odası’nın, “üyelerinin çalışma alanının gelişebilmesi için madenciliğin gelişmesi gerektiği, bu nedenle Kaz Dağları’ndaki maden aramalarından ve siyanürle altın aramadan yana olduklarını” duysanız ne düşünürsünüz? Herhalde “pes” dersiniz.

Gerçekten de bir kısım mühendis ve bir kısım işçi buralarda çalışıp geçimlerini sağlayacaklardır. Ama bu durum toplum yararına terstir.

Veya “nükleer reaktör kurulması” tartışmalarına bakalım. Teknik ve dar mesleki açıdan bakıldığında böyle bir reaktörün kurulmasından fayda sağlayacak olanlar vardır. Ama örneğin Elektrik Mühendisleri Odası bu projeye atlayıp “bu bizim meslek alanımıza girer, bu işi biz yürütmeliyiz” derse hepimiz ayıplarız. Çünkü bu proje çevrenin ve halkın uzun vadeli varlığıyla ters düşmektedir.

Dikkat! 

Bu örnek eğer bir mesleki demokratik kitle örgütü olan MMO’nun yaptığı tekil bir yanlış olsa, belki çok fazla üzerinde durmak gerekmeyebilirdi. Ancak odamız ve TMMOB’nin odaları egemen ideolojinin (sermaye ideolojisi) giderek daha fazla etkisi altına girmektedir. Yürütülen eğitim çalışmalarının pek çoğunda ele alınan konuya eleştirel hiçbir yaklaşım getirilmemekte, aynen şirket kültürünü yansıtan eğitimler yapılmaktadır.

Ya da MMO tarafından çıkarılan “KOBİ El Kitabı” isimli yayının MMO Yönetim Kurulu imzalı “Sunuş” yazısında, odanın diğer konulardaki tutumuyla tümüyle çelişik şekilde, “Orta sınıf özellikleri ve dinamik yapıları ile kobiler, yalnızca ekonomik istikrarın teminatı olarak görülmeyip, sosyal değişimin de temel dinamikleri kabul edilirler” denilebilmektedir. Böylece biz “sosyal değişimin temel dinamiklerinin “orta sınıf özellikleri ile kobilerde” olduğunu ve yıllardır değişim dinamiklerini yanlış yerde aradığımızı öğrenmiş oluyoruz.

KOBİ örneği, bir kalem sürçmesi olabilir. Ama bu sürçme diğer örneklerle birlikte bize geminin su almakta olduğunu göstermektedir. MMO’nun demokrat yapısı, egemen ideolojiden giderek daha fazla etkilenmektedir.

TMMOB camiasında, TMMOB’un en devrimci dönemini temsil eden Teoman Öztürk’ün bazı sözleri sık sık tekrarlanmakta, ama anlaşıldığı kadarıyla bu sözlerin bugünkü karşılıkları üzerinde pek düşünülmemektedir. MMO 42. Dönem Çalışma Programı Taslağı’nın da girişinde yeralan metinde Teoman Öztürk şöyle demektedir: “Mühendis-mimarların, teknik bilgi ve becerilerini halkımızın yararına kullanamamaları, ülkenin içinde bulunduğu somut şartların bir sonucudur.(…) Böyle bir sömürü düzeni içinde ülkemizin geri bırakılmışlıktan kurtulacağını ve tüm çalışanların yaptığı hizmetlerin ve yarattığı değerlerin halkımıza ulaşacağını sanmak kendimizi aldatmak olur. Emeğimizin halkın hizmetine girebilmesi, ülkemizin her alanda bağımsızlığını kazanmasına, sömürüye dayanan düzenin (abç) sona ermesine bağlıdır.”

Esnek üretim ve onun bir bileşeni olan yalın üretim mevcut sömürü sisteminin temel araçlarıdır. Bizler eğer bir sömürü düzeninde yaşadığımızı unutursak, attığımız adımların halkın, mesleğin ve meslektaşın gerçek çıkarıyla bağı kopar.

Dikkat! Daha fazla dikkat!

* Bu yazı www.politeknik.org.tr ve www.sendika.org için yazılmıştır. 

1. Esnek üretim tartışması için bkz: ANSAL, Hacer, “Esnek Üretimde İşçiler ve Sendikalar”, Birleşik Metal-İş Yayınları, http://www.birlesikmetal.org/kitap/kitap_99/1999-3.pdf