Sakarya’nın Hendek İlçesi’nde bulunan Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 3 Temmuz 2020 günü bir patlama yaşanmış ve patlama sonucu 7 işçi yaşamını yitirmiş, 114 işçi de yaralanmıştı. Soma’da, Karadon’da, Torunlar’da, Çorlu’da yaşanan acılar bu kez Hendek Katliamı’nda yaşandı; adalet taleplerine bu kez ‘Hendek için Adalet’ talebi eklendi. Katliamla ilgili açılan
Koronavirüs (Covid-19), Çin’in Wuhan bölgesinde ortaya çıktı, sonra hızla yaygınlaşarak milyonlarca insanı etkiledi. Covid-19’un küreselleşmesine bağlı olarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) pandemi ilan etmek zorunda kaldı. Dünya ülkeleri pandemi sonucu, ekonomik, sosyal ve kültürel durumuna, vaka sayısına bağlı olarak farklı önlemler aldı, hayata geçirdi. Bilim insanları Covid-19’u önlemek için aşı
Kapitalizm iş cinayetleri tarihidir. Tanım: İş Cinayeti İş cinayeti, tabir olarak, literatürdeki iş kazası formlarından biridir. Önlenebilir özellikteki iş kazalarına dair, kazaya yol açan şeyin mevcut çalışma sistemi ve koşullarıyla ilgili olduğunu tespit eder. Dolayısıyla, bir kaza önlenebilir olduğu halde meydana geliyorsa, ihmalin varlığı kaçınılmazdır. Bu ihmalin adli bir vaka
Zonguldaklı madencilerin yeraltındaki direnişi ile gündeme gelen Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) ait kömür sahalarının ihale edilerek özelleştirilmesinin önünü açacak olan 58. Madde (Yeni 51. madde) değişikliği, TTK’nın aktif olarak üretim yaptığı ocaklar kapsam dışı bırakılarak Meclis’ten geçti. Değişiklik ile TTK ve TKİ ruhsatlarında bulunan madenler
Soma katliamının, 301 işçinin Soma Holding’e bağlı Eynez kömür ocağında hayatını kaybettiği kara günün 3’üncü yıldönümündeyiz. 13 Mayıs 2014… 301 işçinin 5’i meslektaşlarımız, maden mühendisleriydi. Daha dün gibi geliyor birçoğumuza, Soma’dakiler için, madenci yakınları için zaman geçmiyor, acıları, üzüntüleri azalmıyor, kayıplar geri gelmiyor. Artık tek umutları devam eden ve 20’inci
Türkiye’de 2016 yılında 1970 işçi hayatını kaybetti(1). Dile kolay değil! Her gün ölüyor işçiler. Ölenler arasında mühendisler de var, hatta öğrenimine devam eden mühendislik öğrencileri de. Mühendisler sadece ölmüyor. Mesleki sorumlulukları sebebiyle kazalar, iş cinayetleri, katliamlar sonrası yargılanıyorlar da, yargılanmalılar da. Peki sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı hazırlamak zorunda
Günümüzdeki anlamıyla üretim, belki de Magna Cartha’dan beri, bir tarihe – dolayısıyla diyalektiğe – tabiidir ve geçirdiği dönüşümler, toplumsal evrimle doğrudan ilişkilidir; aslında onun asli itici gücüdür[1]. Başka bir ifadeyle, hiçbir toplumsal doktrin, ondan bağımsız düşünülemez. Bu bakımdan, ne şekilde idare edildiğimiz, hangi koşullarda ürettiğimizle ve yaşadığımızla doğrudan ilişkilidir. Burada
Bir dağa bakmak ve anlamamak… Yaşadık mı …. ? Biz hiç, bir dağa korkuyla sarıldık mı ? , umutla baktık mı… ? O dağı oysan kaç ömür sığar içine ?…. bildik mi …. ? Bir dağa kaç ömür , bir ömüre kaç dağ sığar sorduk mu … ? Bilmedik ….
“Yük taşıyan bir hayvan huysuzlanıp gitmezse, sahibi döver onu. Ama ne kadar döverse dövsün hayvanı yaralamak, sakat bırakmak, öldürmek gelmez içinden. İşte böyle sakınmalardan bile uzaktık ‘’mükellefiyette’’ biz. Bir hayvan bir eşya kadar değerimiz yoktu nedense! Ayağı kırılan bir ocak katırı, yiten bir kazma, bizlerin ölümünden daha çok üzerdi başımızdakileri.
İş yerlerinde, madenlerde, inşaatlarda iş kazalarını önlemek için çalışan ‘İş Güvenliği Uzmanı’ mühendisler var. Mühendisler iş bulma olasılıklarını arttırmak için bir umutla iş güvenliği uzmanı oluyor, çalışma hayatına uzman olarak atılıyor. İş güvenliği uzmanlarının mesleki sorumluluğu büyük: İş yerlerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı yaratmak, iş kazalarını önlemek. Ancak
Bu konunun tarafımdan seçilmesinin nedeni şu an İstanbul’da yaşadığımız tüm problemlerin aynı çatı altında toplandığı bir vaka örneği özelliliğindendir. Noeliberal politikaların Mühendislerin, Mimarların ve Şehir Plancılarının (MMŞP) etik kurallarını da zedeleyen gelişim süreci, sonuçlardan bakıldığında bu kuralları uygulamakla yükümlü meslek örgütlerini de kıskaca almış durumdadır. Bu yazı basit tespitler yapmaktan
İstanbul’un dışında sayılabilecek bir yerde sanayinin yoğun olduğu ve yoksul gecekonduların bulunduğu Hadımköy’de bulunan Greif Çuval Fabrikası’nda 600 işçi taşerona, ağır çalışma koşullarına, düşük ücrete karşı haklarını savunmak için işgal ettikleri fabrikada yeni bir yaşam örgütlüyor… 20 Şubat Perşembe günü işgalin 11. gününde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi
Makina, Elektrik, İnşaat Mühendisleri ve Mimarlar Odası temsilcilerinden oluşan 5 kişilik bir heyetin inceleme izni için savcılığa öğlen saatlerinde dilekçe verildi. Sözlü olarak olumlu cevap alındı, ancak asıl yetkili savcıya ulaşılamadığı gerekçesiyle yazılı cevap 12 Mart günü alınamadı.