JMO: “Rize’de Bir Doğa Olayının Afete Dönüşmesine Neden Olanlar ve Bunu İtiraf Edenler Hesap Vermelidir!”

Rize il merkezinde 25 Eylülde meydana gelen sel yine can aldı, yüzelerce ev ve iş yeri sular altında kaldı, insanlar yine ciddi ekonomik zararla yüz yüze geldi.
 
Bölgenin jeolojik ve meteorolojik özelliklerini dikkate almadan bilinçsizce doğaya müdahale edilmesi, verilen yanlış kentleşmeye dair yer seçimi ve yapılaşma  kararları sonucu yine bir doğa olayı insan eliyle afete dönüştürüldü.
Tüm uyarılarımıza rağmen, jeolojik risk ve tehlikelere karşı jeoloji bilim ve uygulamalarını dikkate almadan;
-Derelerin denize ulaşmasını engelleyen, doğayı tahrip eden Karadeniz sahil yolunu yapan,

-Denizi doldurarak yapılaşmaya açan,

-Dere yataklarında yanlış ıslah ve dere kapama uygulamaları yapan,

-Eski dere yataklarında yapılaşmaya izin veren,

-Heyelan riski bulunan alanlarda kontrolsüz yol yapım çalışmaları ve tarım alanı açarak doğanın dengesinin bozan ve üstelik bu alanlarda yapılaşmaya göz yuman,
anlayışlar bir kez daha yağışların sele ve yıkıma yol açmasına neden olmuştur.
Bu ülkenin mühendislerinin şehir plancılarının tüm uyarılarına kulaklarını tıkayanlar, bütün bu olumsuzluklardan sorumlu olanlar, şimdi yıllardır soruna dikkat çeken bizleri haklı çıkarararak tespitlerimizi afetin nedeni olarak dile getirmek zorunda kalıyorlar;  yaşananların kendi eserleri olduğunu görmezden gelenler şimdi, “Karadeniz Sahil Yolu‘nun şehir merkezinden 70 santimetre daha yüksek yapılması ve ıslahı yapılan derelerin üzerinin kapatılmasının afete yol açtığını” söyleyebiliyorlar.
Daha geçen yıl, Rize‘nin Gündoğdu Beldesinde meydana gelen ve 14 yurttaşımızın hayatını kaybettiği sel felaktinden sonra TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak doğa olayının afete dönüşmesiyle ilgili olarak tüm uyarılarımızı yaptık, jeolojik tehlikelere dikkat çektik, önlem ve önerilerimizi kamuoyuyla, yerel ve merkezi idareyle paylaştık. Ayrıca, konuyla ilgili meslek disiplinlerinden oluşan TMMOB‘nin teknik heyetinin bölgede yapmış olduğu  incelemeden sonra hazırladığı ayrıntılı rapor ile tespitler ve yapılması gerekenler bir kez daha ortaya konuldu, sonuç karar vericelere aktarıldı.
Bu raporda;
“-Selin etkin olduğu yerleşim alanlarında yer alan yapıların genellikle vadi kenarlarında yer alan küçük alüviyal düzlüklere kurulduğu, bazı kuru dere yataklarının da yapılaşma amacıyla kullanıldığı,

 -Eski kıyı çizgisinde yer alan yapılar ile denizin doldurulması sonucu oluşan alanların yerleşime açılması ve bu yerleşim alanları ile deniz arasına yapılan Karadeniz Otoyolunda yüzeysel drenaja yeteri kadar imkan tanıyan sanat yapılarının (köprü, menfez, açık drenaj kanal ve barbakanların) yapılmamasından dolayı karayolunun; deniz ile yol gerisinde yer alan yapılar arasında sedde görevi görmesine neden olduğu, bu durumun sel sularının denize uşamayarak yükselmesine neden olduğu,” tespitleri yapıldı.
Yine “Rize kent merkezinde birçok dere yatağının kapatılarak yüksek yoğunluklu yapı alanları olarak kullanılmaya başlandığı, Karadeniz bölgesi yağış alışkanlıklarının bilinmesine rağmen yapılan ve yapılmakta olan bu uygulamaların gelecekte, nüfusun çok daha yoğun olduğu bölgelerde de yaşanması olası çok daha büyük can ve mal kayıplarına da yol açacağı” vurgulanarak önerilerimiz şöyle  ifade edilmişti:
“- Bölgede özellikle kent içinde yer alan altyapı ve Karadeniz Otoyolu gibi üst yapı tesislerinin  afete neden olmasının önüne geçmek amacıyla; açık dere ve çay yatakları kapatılmamalı, taşkın tekerrürleri gözetilerek mevcut haliyle kapatılmış derelerin doğal drenaja imkân verecek şekilde yeniden gözden geçirilerek, gerekli olanlar yeniden inşa edilmeli ve Karadeniz Otoyolunun doğal drenaja engel olan bölümlerinde menfez, köprü gibi alt yapılarla yolun sedde görevi görmesi engellenmelidir.
– Ormanlar, doğal drenaj alanları, dere ve çay yatakları kesinlikle yerleşime kapatılmalıdır.
– Karadeniz Bölgesi gibi; heyelan, akma, kaya düşmesi, devrilme gibi jeolojik tehlike ve riskler ile çığ, sel baskını gibi meteorolojik olayların neden olduğu alanlar ile yüksek eğimli alanlar yapılaşmaya kapatılmalıdır.
– Bölgesel bitki dokusunu bozan ve tahrip eden uygulamalardan, orman açmalarından kaçınılmalı ve kentsel yerleşim alanları içinde çay ekim alanları sınırlandırılmalıdır.”
Ancak, görülüyor ki değişen bir şey yok, malesef akla, bilim ve mühendisliğe değer vermeyen anlayışlar ve politikalar yine doğa olaylarını afete dönüştürmeye devam ediyor. Yine insanlarımız zarar görüyor, yine ekonomik kayıplar yaşatılıyor.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak  tekrar ifade ediyoruz ki; meteorolojik bir olayın afete dönüşmemesi için;
· Yerleşim alanlarının seçimi ve yapılaşmada rant ve günü kurtarma anlayışı değil; akıl, bilim ve planlama anlayışı temel alınmalıdır.
· Yerleşim yerleri, yol güzergah seçimleri ve arazi kullanım planlamasında; yapılan jeolojik bilimsel çalışmalar göz önüne alınmalıdır.
· Yağışlı dönemlerde yüzey sularının drenajını sağlayan kuru dere yatakları başta olmak üzere, tüm dere yatakların sel taşkın seviyeleri belirlenerek bu alanlar mutlaka yapılaşmaya kapatılmalı ve yerleşim yeri içinde bulunan ve üstü kapatılan dereler de dahil olmak üzere,  yerleşim yerleri içinde kalan tüm dereler doğal drenaja izin verecek şekilde üstü açılmalı ve şehrin peyzajına uygun olarak altyapısı ve üst yapısı( menfez, köprü gibi) yeniden gözden geçirilerek inşa edilmelidir.
-Karadeniz otoyolunun doğal drenaja engel olan ve yağışlı mevsimlerde sedde görevi gören bölümleri gözden geçirilerek, dere sularının denize ulaşımı sağlanmalıdır. Bunun için Karadeniz Otoyolunun dere sularının denize ulaşımı engelleyen bölümleri köprü, menfez vb. gibi alt yapılar ile beslenerek desteklenmesi gereklidir.
· Doğu Karadeniz bölgesine özgü dağınık yerleşim düzeninden vazgeçilerek, bilimsel çalışmaların ışığı altında belirlenecek yerlerde toplu yerleşime geçilmelidir.
· İmar, Kıyı Koruma Yasası vb. yasaların bilimsel gerçeklere göre yeniden düzenlenmelidir.
· Kent merkezlerinde ve dışındaki belde ve köylerde, dere yatakları ve kırsallarda inşa edilecek, tüm yapılaşmalar içinde yer seçimi esnasında mutlaka jeolojik etütler yaptırılmalıdır.
· Erozyon nedeni ile dereler kum, çakıl ve kayalarla dolduğundan dere yataklarındaki suyun normal akışının sağlanması için sık sık ilgili kurumlarca temizlenmelidir.
· Doğu Karadeniz bölgesinin tamamının sel ve heyelanlar açısından bir master plan çerçevesinde incelenmesi, heyelan ve taşkınları engellemek için bölgeye ait heyelan ve taşkın haritası hazırlamalıdır. 
Sonuç olarak, yaşanan bu son olay ile; ülkemizde aklı, bilimi ve insanı merkezine almayarak uygulanan sosyo ekonomik politikaların iflası bir kez daha acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Günü kurtaran, kaderci ve ranta dayalı plansız çarpık kentleşme politikalarını esas alan siyasi iktidar halkı doğa olayları karşısında yapayalnız bırakmış,  kaderine terk etmiştir.
Dün bizlerin söylediklerini kabul etmeyerek göz ardı eden, ancak bu gün geldiğimiz noktada selin nedenlerini itiraf ederek bunu kabul etmek zorunda kalanlar doğa olayının afete dönüşmesinin sorumlularıdır ve hesap vermelidirler.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

26 Eylül 2011