İstanbullular kara kara su ve ulaşım zamlarını konuşmaya başladı.
Yoksulluğu, yoksunlaşmayı derinden hissettiğimiz bu günlerde ilk kötü zam haberi dün (5 Nisan) İSKİ’den gelmiş oldu. Suya %29 zam yapıldı. İstanbullular açısından bu haberden ziyade bir negatif durum da su zammının duyurulma biçiminde yatıyordu: İBB Basın Sözcüsü Murat Ongun bu zammı gururla, sevinçle İstanbullulara ‘hayırlı’ olması dileğiyle duyurdu. Ongun “Bugün (5 Nisan) İSKİ Genel Kurulu’nda İBB Meclisi oy birliğiyle İstanbul ve İSKİ için doğru bir karar aldı. Şimdi sıra UKOME’de. Tüm kurumlarımızın İstanbul’u sevdiğine inanıyoruz. Yarın İstanbul’un sağlıklı ve sürdürülebilir toplu taşıma hizmetine oy birliğiyle destek çıkmasını bekliyoruz” diyerek paylaştı. Ongun böylelikle, son iki UKOME toplantısında iki kez reddedilen ulaşım zammı tekliflerinin peşini bırakmayacaklarını da ilan etmiş oldu!
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da zam kararı çıkmayan UKOME toplantısının ardından “İETT’yi, metroyu, deniz ulaşımını, taksi, dolmuş ve otobüs esnafımızı batırmaya yönelik kararlara imza atanları kınıyorum” demişti.
Son seçimlerde İstanbul halkının, 25 yıldır İstanbul’u yöneten AKP’ye “dur” diyerek, kentte, kent yaşamında yeniden var olmak isteyerek değiştirdiği İBB yönetimi, İstanbulluların bu tercihini yanlış anlamış. Ve hatta su ve ulaşım zamlarındaki ısrar ve coşku örneklerinden yola çıkarsak, zam taleplerini AKP karşıtlığına eşitledikleri bir varlık yokluk meselesine dönüştürmeleriyle halkçı yerel yönetim politikalarından ne kadar yoksun olduklarını gösterdiler. İstanbulluları, AKP’li meclis üyelerinin şov yapma amacıyla verecekleri red oylarının ‘insafına’ bırakmış oldular.
Elbette AKP’lilerde (de) insaf olmadığı için, kamusal hizmetlerden kar elde etmek yönetim anlayışlarının ana ilkelerinden biri olduğu için, AKP’li meclis üyeleri yeterince dalga geçip, şov yaptıktan sonra bugün (6 Nisan) UKOME’den de %40 ulaşım zammı kararı çıktı.
İBB’nin zam gerekçeleri
Mevcut İBB yönetimi, döviz kurlarının artışıyla birlikte maliyetlerin fazlaca arttığını, İSKİ ve İETT’nin zor durumda olduğunu, zam dışında bir seçeneklerinin olmadığını söyledi.
İBB yönetimi bu savunularda daha da ileri gidiyor ve özel taşımacılık yapan şahısların/şirketlerin kar elde ettiği sarı dolmuş, taksi, minibüs vb. araçların temsilcilerinin zam taleplerini videolarla gündeme taşıyor. Bunlar arasında İstanbul’un taksi sorununun sorumlularından İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu bile var. Aksu yakın geçmişte taksi sorununun çözümüne karşı UKOME toplantısı esnasında kontra eylem organize etmiş, iktidar sözcülüğü yaparak taksi sorununun çözümüne karşı çıkmıştı. Toplu taşıma ücretlerindeki ‘maliyet artışı’ nelere kadir oldu!
Kamusal bir hak olarak ulaşım
AKP’nin yüksek enflasyona, TL’nin değer kaybına, döviz artışına sebep olan mevcut ekonomik sisteminin kentsel/kamusal hizmetlerde maliyetleri arttırdığı, Saray’ın; muhalif belediyelerin bütçelerini, gelir olanaklarını kıstığı tartışılmaz bir gerçek. Bu gerçekle neoliberal belediyeciliğin ilkeleri kullanılarak savaşılamaz, başa çıkılamaz.
İşçilerin, emekçilerin, İstanbulluların geçim derdi büyümüşken, “ulaşım ucuzlayacak” propagandasıyla da seçilen Ekrem İmamoğlu ve İBB yönetimi; merkezi yönetimin ekonomi politikaları sonucu karşı karşıya kaldıkları zorluklarda, belediyenin bütçe açığını ve/veya gelirlerini halkın kullandığı hizmetlerden sübvanse etmeye çalışıyor. Yani akıllara gelen tek çözüm piyasacı belediyecilik!
Maaşı eriyen, geçimi imkansız hale gelen İstanbulluların; ulaşım hizmetlerini, suya erişim hizmetini sübvanse etme görevi mi var? Elbette hayır!
Ulaşım kamusal bir haktır. Hizmet maliyetlerini karşılamak üzere bütçe hesabıyla gelir-gider dengesi gütmek, yatırımlarını, halktan aldığı ulaşım ücretinden çıkarmaya çalışmak şirket yönetir gibi yerel yöneticilik yapmak demektir.
AKP’lilerin yıllardır örgütlediği proje fetişizmi çizgisinde, Ekrem İmamoğlu imzasıyla asılan ‘Dünyada aynı anda en fazla metro inşa edilen kent’ pankartları aylardır İstanbul’un her yerinde idi. AKP döneminde başlatılan tüm projelerin aynı biçimde devam ettirilmesi ile ortaya çıkan yük İstanbul halkına kaldı.
Peki ya, İstanbul’u AKP’den temelli kurtarmak isteyenlerin, yerel yöneticilikte halkçı adımlar görmek isteyenlerin, geçim sıkıntısı çekenlerin su ve ulaşım zamlarıyla ilgili tepkileri AKP’nin değirmenine su taşımakla eleştirenlere ne demeli???!!! Tarifi gerçekten yok!
Musluktan içilebilir su yerine para pul hesabı
İSKİ’de de aynı tartışmalar sürdürüldü. Bir önceki toplantıda AKP’lilerce ‘reddedilen’ zam, son yapılan İSKİ toplantısında ‘bağlandı’. Suya zam teklifi oy birliği ile kabul edildi. İSKİ’nin batmaması için hep birlikte suyu finanse etmemiz gerekti!
Yaşamın ve ekosistemin önemli bir parçası olan su temel bir insan hakkıdır. Su hakkı suya erişim hakkıyla birlikte değerlendirilir. Herkesin sağlıklı, güvenli, yeterli, fiziki olarak ulaşılabilir suya erişimi olmalıdır. Suya erişim hakkı, mevcut yeraltı ve yer üstü su varlıklarının yönetimi politikasının temelini oluşturur.
Suya fiziki olarak erişilebilirlik tanımı evlere, işyerlerine, kurumlara, kuruluşlara ve pek çok yere yeterli, güvenli ve sağlıklı suyun makul yakınlıkta su altyapılarıyla ulaştırılmasıdır. Sağlıklı suya erişim hakkı herkes için içilebilir ve sağlık açısından bir zarar oluşturmayacak suya erişim hakkıdır. Bugün bu hak musluktan su içilemeyen bir durumda zamlanarak verilecek. İstanbul halkı su içmek için fiyatı 30TL’lere ulaşan damacanalarla sınanıyor. Lezzetli, nitelikli suyun her evin musluğundan nasıl akacağına dair gösterilmeyen çaba ve propaganda; sudaki kar-zarar/bütçe hesabında yapılıyor. Ne de olsa AKP İSKİ’yi batırmak istiyor!
‘Her şey güzel olacak’ coşkusuyla seçtiğimiz İBB yönetimi yanlış hesaplarda
Temel hizmetlerde KDV kaldırılsın, ülkenin ortak varlıkları kamusal hizmetlere harcansın, yerel yönetimlere ayrılan gelirler arttırılsın vb. talepler neden örgütlenmez? İBB yönetimi bunu nasıl ve neden hiç düşünmez? Her şey bu zamlarla nasıl güzel olacak?
AKP’nin maskesi düşürülecekse, bugüne kadar İstanbul’un nasıl yağmalandığı ortaya çıkarılacaksa, yerel yönetimde AKP’nin de uyguladığı neoliberal politikalarla asla yapılamayacak.
İstanbul halkının desteğini arkaya alacak doğru talepler olmadan bir gelecek planlamak, neye gebe olduğu ne yazık ki şimdilik bilinmeyen siyasi arena ortamında yalnızca nafile bir çaba.
Kamusal haklar bütçelere sığamaz. Ulaşım da, su da bu ülkenin varlıklarını üreten halkın temel hakkıdır ve pazarlığa kapalıdır. Mevcut yönetim farkını tam da bu yaşamsal ihtiyaçlarda ortaya koyacağı halkçı politikalarla gösterebilir. Belki her şey o zaman güzel olabilir…
Ersin Kiriş
İnşaat Mühendisi / Politeknik YK Başkanı