Ne kadar çevreci yaşadığınıza takılmayı bırakın ve kurumsal iktidarı toplu olarak üstlenmeye başlayın Yanan bir evde birinden havluları çırpmasını ister miydiniz? Bir silahlı çatışmaya sinek kovucu getirmesini? İklim değişikliğine yönelik tavsiyeler, krizin doğasıyla en az bu fikirler kadar uyumsuz. Gelen kutumdaki e-postalar geçtiğimiz hafta bana ofisimi daha çevreci hale getirmek
Hemen her gün basında, televizyonlarda, sosyal medyada “insan faaliyetleri sonucu dünyamızın ısındığına” ve yakın zamanda büyük iklim felaketleriyle karşılaşacağımıza hatta belki de bütün insanlığın yok olacağına ilişkin haberlere denk geliyoruz. Bu haberler belki doğrudur belki de değildir. Bu yazının amacı ne küresel ısınmayı doğrulamak ne de ona karşı çıkmak. Amacımız
Doğanın tahribi, kentlerin sınırsız betonlaşması, enerji, maden ve inşaat ekonomisi üzerinden yürütülen politikalar iklimi etkilemeye devam ediyor. İklim değişikliği ile birlikte Türkiye’de sel, fırtına, şiddetli sıcak-soğuk gibi aşırı iklim olayları iki kat arttı, 2015’te ise rekor kırdı. Doğal yaşam alanlarının hızla yok edilmesi beraberinde iklim değişikliğini getiriyor. 350 Ankara grubu,
ABD Ulusal Çevre Bilgi Merkezi’nin NASA verilerine dayanarak hazırladığı 2015 raporunda, 2015 Temmuz’unun bu yıla kadarki görülmüş en sıcak ay olduğu bildirildi. Bu haberi tam da kuraklıktan ve şehirdeki susuzluktan kavrulduğumuz günlerde aldık. Biz kentli insanlar televizyonlarımızın başında oturup, Dünya’nın çeşitli yerlerindeki selleri, kuraklıkları, yangınları ve acayip hava olaylarını izlerken,