Bilgisayar bilimleriyle ilgilenen kadınların sayısı neden gittikçe azalıyor?- Ecem Öztürk (Çatlak Zemin)

1999’da yayımlanan bir araştırmaya[1] göre kadınların iyi bir mühendis olamamasının gayet mantıklı bir açıklaması var: Çünkü olamazlar da ondan. Beyinleri erkeklerden oldukça farklı, kadınlar detaylar için yaratılmış. Onlar sözlü iletişimde iyiler. Erkeklerin beyni ise adeta üç boyutlu düşünme, analitik beceri ve kararlılık ile donatılmış. Yani arabanızı tamir edemiyor ya da kod yazamıyorsanız üzülmeyin. Bu sizinle değil, kadın olmanızla ilgili.

Kadınlar kod yazamıyor. Çünkü regl oluyorlar, hormonal dengeleri zekalarını altüst ediyor. Beyinlerinin sadece sağ tarafını kullanıyorlar. Öğretmenlik yapabilir, avukat olabilir ya da halkla ilişkiler departmanında yükselebilirler. Ancak bilgisayar başında saatlerce, konuşmadan durmak onların tüm psikolojisini bozar. Uzun tırnakları klavyeyi hızlı kullanmalarını engeller. Ayrıca kadınların memeleri var ve bu bakış açılarını kapatıyor. Her satırından erkeklik fışkıran bu tür beyanları çoğumuz ciddiye bile almıyoruz. Fakat cinsiyetçilik karşımıza her zaman düşmanca bir tavırla çıkmıyor. Desteklemek, ilham vermek ya da iltifat etmek için söylenen sözlerde de gizlenmiş cinsiyetçilikle karşılaşabiliyoruz. Yazılım mühendisi bir arkadaşıma, mobil teknolojiler geliştirmek istediğimi, bu konuda ne düşündüğünü sormuştum. Bana çok güvendiğini ve çok hızlı ilerleyebileceğimi söyledi. Bu düşüncesinin neyden kaynaklandığını sorduğumda şöyle dedi: “Çünkü senin beynin erkekler gibi çalışıyor.” Yani eğer bir kadın, tüm kadınlığına rağmen, yine de kodlama yapıyorsa bunun sebebi bellidir: Beyninin erkek olması. Tüm bu korkunç cinsiyetçi düşünceler bir yana -ve aynı zamanda bu düşüncelere bağlı olarak- kod yazan kadınların sayısı giderek azalıyor. Ve bu durumu bir an önce tersine çevirmezsek cinsiyetçiliği ortadan kaldırma mücadelemiz daha çetin bir hal alabilir.

Üniversitelerdeki kadın öğrenci sayısı sosyal, sayısal ya da dil bilimleri genelinde düzenli olarak artıyor. 1970 öncesinde kadınların tıp fakültelerindeki oranı yüzde 5’ten azdı. Günümüzde ise %45’in üzerinde. Benzer durum hukuk ya da fizik bölümleri için de geçerli. Fakat bilgisayar bilimlerinde öğrenim gören kadınların sayısı giderek azalıyor. 1970’lerde kadınların sayısı kısıtlı iş alanına sahip olan bilgisayarla ilgili bölümlerde tıp bölümündekilerden üç kat fazlaydı. 1980’lerde bu oran yüzde 35’e yükseldi. 2010’lu yıllarda ise sadece %18. Yani tıp okuyan kadınların neredeyse üçte biri.[2] YÖK’ün 2020 verilerine göre, Türkiye’deki en yüksek puanlı 10 tıp fakültesine giren öğrencilerin yüzde 50,25’i  kadın (Kadın: 399, erkek: 395). En yüksek puanlı 10 bilgisayar mühendisliği bölümüne giren kadınların oranı ise yüzde 18 (Kadın: 83, erkek: 377) .[3] Yani durumun kadınların akademik başarısı ile hiçbir ilgisi yok. Kadınlar, mühendislikle ilgili birçok bölüm için olduğu gibi, bilgisayar mühendisliğini tercih etme konusunda giderek daha isteksiz. Peki bilgisayar, yazılım ya da sistem mühendisliği gibi bölümlerdeki kadınların sayısı niçin sürekli azalıyor? Bununla ilgili birçok teori var. Bunlardan biri, bu alandaki kazancın sürekli artmaya devam etmesi. Araştırmalara göre, erkekler daha yüksek gelir sağlayan mühendislik gibi işleri tercih ederken kadınlar daha düşük ücret sağlayan gazetecilik, bakım ve öğretmenlik gibi işleri tercih etmek durumunda kalıyor. (Tamamen ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte, kapsamlı bir araştırmanın sonuçları meraklısı için şurada). Daha doğru bir deyişle, erkekler yüksek ücretli işlere daha çok rağbet gösteriyor ve patriyarkanın etkisi de eklenince kadınlar için bu alanlar neredeyse olanaksız hale geliyor. Bir diğer teori, tahmin edeceğiniz gibi, kadın ve erkeklere biçilen rollerle ve çocukken oynadığımız oyuncakların türüyle ilgili. Robot ya da uzaktan kumandalı arabalarla oynamanın, erkeklerin mekanik işlere yönelmesini kolaylaştırıldığı düşünülüyor. Ancak bu teori, 1980’lerdeki kadın yazılımcı artışını açıklamaya yetmiyor. Kadınların mekanik ya da analitik beceri (otomobil ya da uçak kullanma, elektrikli ya da elektronik eşyaları tamir etme, bilgisayar kullanma vb.) gerektiren konularda erkeklerden başarısız olduğu son derece yaygın bir kanı. GitHub tarafından yapılan bir araştırma, bu kanının cinsiyetçilikle ilgisini gösteriyor. [4] 12 milyon üyesiyle dünyanın en büyük açık kaynaklı yazılım geliştirme platformlarından biri olan GitHub’da bir grup öğrencinin yakın zaman önce yaptığı araştırmanın sonucuna göre kadınların daha iyi kod yazdığı açıklandı. Araştırma kapsamında 3 milyon kod incelendi ve kadınlar tarafından gönderilen kodların %78,6’sı onaylanırken erkeklerin gönderdiği kodların %74,6’sının onaylandığı ortaya kondu. Fakat araştırmanın daha önemli bir sonucu var. Kadınların kodları daha fazla onay alıyor ve daha çok beğeniliyor, tabii eğer profillerinde cinsiyetlerini açık bir şekilde belirtmedilerse. Profilinde cinsiyeti herkese açık olarak görünen kadınların yazdıkları kodlar daha az onaylanıyor.

Kadınların neden mühendislik bölümlerini tercih etmediği konusuna geri dönelim. Çalışma saatlerinin bazı durumlarda belirsiz olması, mesleki açıdan sürekli gelişimin şart olması gibi nedenler var. Çocuk bakımı, ev ihtiyaçları ve temizlik gibi tüm işler genelde kadınlara yüklendiği için, çalışma şartları kadınlar için daha zorlayıcı olabiliyor. Ayrıca bu “kutsal görevler” nedeniyle kız çocukları “rahat” görülen mesleklere yönlendiriliyor: Hemşirelik, öğretmenlik, halkla ilişkiler gibi. Bunların yanı sıra, bilgisayar bilimlerini seçen kadınları, çalışma ortamında bir bonus bekliyor: Brogrammerlar. İngilizce “bro” ve “programmer” kelimelerinin birleşimi olan brogrammer, bilgisayar bilimlerindeki eril stereotipi tanımlamak için kullanılan terim. Bazen aşağılamak için kullanılsa da birçok mühendis tarafından sahipleniliyor. Brogrammerlık, kadın yazılımcılara karşı oluşturulan bir akım değil. Ancak neden olduğu etki tam olarak bu. Erkek egemen yapı, kız çocuklarının meslek seçiminde yönlendirilme biçimi, çalışma şartları ve brogrammerlık gibi etkilerin mühendislik bölümündeki kadınların sayısının azalmasına neden olmasının yanı sıra, mühendis kadınların çalışma oranı da çok düşük. Bir araştırmaya göre, mühendislik bölümlerinden mezun olan kadınların %40’ı; cinsiyetçilik, düşük ücret, çalışma koşulları, sık seyahat etme zorunluluğu gibi nedenlerden dolayı işi bırakıyor ya da başka bir alana yöneliyor.[5] Kadınların teknoloji üretiminde daha az rol alması, bu alandaki ihtiyacın artmasıyla bir kriz haline geldiğinden, teknoloji şirketleri son yıllarda cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik politikalar üretmeye başladı. Ancak yapılan çalışmalar kesinlikle yetersiz. Ve teknoloji üretiminin erkeklerin elinde olmasının bedelini artan cinsiyetçilik ile ödemeye devam ediyoruz. Düşüşün devam etmesi ya da anlamlı biçimde artmaması durumunda, gelecekte daha ciddi sorunlarla karşılaşabiliriz. Bizi bekleyen en büyük tehlike, geliştirilen yapay zekaların cinsiyetçiliği. Ancak neredeyse hiç kimse yapay zekanın cinsiyetçi olacağı tehlikesinden söz etmiyor. Elbette cinsiyetçiliğin yanına ırkçılık, homofobi, transfobi ve türcülük de eklenebilir.

Girls Who Code ya da Women Who Code gibi girişimler, tüm dünyada daha çok kız çocuğu ve kadını kodlamayla tanıştırmak için çalışıyor. Rol modellerin görünür olmaması kız çocuklarının kodlamayla daha az temas kurmasına neden oluyor. Temas alanımızı artırarak bu durumu değiştirebiliriz. Bu konudaki farkındalığımızı artırmamız, bu alandaki cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyi hızlandırabilir, birçok kadına ilham verebilir ve kız çocuklarının hayatını değiştirebilir.

[1] https://academic.oup.com/cercor/article/9/8/896/346741

[2] https://cdn-images-1.medium.com/max/800/0*H5PrnnEAD7GteRHf.

[3] https://yokatlas.yok.gov.tr/lisans-anasayfa.php

[4] https://peerj.com/preprints/1733/

[5] https://www.huffpost.com/entry/female-engineers_n_5668504 ETİKETLER