İnşaat Mühendisleri Odası: “Üçüncü Boğaz Köprüsü cinayettir”

“Üçüncü Boğaz Köprüsü cinayettir”

– Başbakan Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde üçüncü köprü için “cinayet” demişti.

– Üçüncü köprü için onay vererek “üçüncü cinayetin” ortağı oluyor.

– Üçüncü köprü, kent trafiğini rahatlatmayacak, aksine trafik yükünü çoğaltacak, yeni bir köprü yapımını tetikleyecektir.

– Üçüncü köprü kentin kuzey bölgelerindeki ormanlık alanların yok olmasına yol açacak, su havzalarını tahrip edecektir.

– Yeni köprü, sağlıksız ve kaçak yapılaşmayı tetikleyecek, yeni Sultanbeyliler oluşacaktır.

– Kamuoyundan sır gibi saklanan köprü güzergâhı içinde yer alan bölgelerde daha önce büyük arsa alımları yapıldığı kamuoyuna yansımıştır ki bu, kentsel değerlerin yandaşlara peşkeş çekilmesini ifade etmektedir.

– İnşaat Mühendisleri Odası ismini üçüncü köprüye karşı çıkanlar listesine yazdırmak istemektedir. Çünkü dördüncü köprü kaçınılmaz olduğunda, bu cinayete ortak olanları İstanbul affetmeyecektir.

– İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul kent içi ulaşım için ayrıntılı çalışmalar yapmış ve bunları kamuoyuyla paylaşmıştır.

Başlıkta yer alan ifade Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaparken üçüncü köprü tartışmalarına katılmış, “Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul’un çağdaş kentleşmesi ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur” diyerek, boğaza köprü yapılmasına karşı çıkan bilim insanlarının, çevrecilerin, üniversitelerin, meslek odalarının, ulaşımcıların yüreğine su serpmişti. Tarih 27 Nisan 1995’ti.

Dün böyle düşünen Başbakan bugün “İstanbul için ölümcül sonuçlar” doğuracak adımı atmakta, cinayete birinci derecede ortak olmakta sakınca görmüyor. Hatta üçüncü köprü yeniden gündeme getirildiği günlerde; 2006’nın Aralık ayında Marmaray Projesi temel atma töreni sırasında yaptığı konuşmada “Bu ülkede boğaz köprüsü yapılacağı zaman ne gürültüler koparıldığını hatırlayınız. Bugün bile hâlâ üçüncü köprü yapılmasına karşı çıkanlar var. Bu zihniyetler maalesef hâlâ aramızdalar” diyerek, birinci ve ikinci boğaz köprüsüne karşı çıkanları hedef tahtasına oturtuyordu.

Hangi Erdoğan doğru söylüyor; hangi Erdoğan’ın kent içi ulaşımla ilgili yaklaşımı doğru? Kamuoyu hangi Erdoğan’a inanacak? Yoksa, “dün dündür, bugün bugündür” sözü, başbakanlar için muteber olmaya devam mı edecek?

 

Boğaza köprü ulaşım sorununa çözüm müdür?

Başbakan Erdoğan’ın görüşleri sık sık değişiyor ama birinci boğaz köprüsünden bugüne, kent içi ulaşımla ilgili yaklaşımını değiştirmeyen, boğaz köprülerinin ulaşım sorununu çözmeyeceğini, hatta trafiği daha da kilitleyeceğini, kente kaldıramayacağı bir yük getireceğini savunan bilim insanları ve uzmanlar bulunuyor.  

İstanbul Boğazı’na ilk köprü 1973 yılında yapılıyor.  Köprü için karar alındığında, tartışma alevleniyor ve salt kent içi ulaşım konusuyla sınırlı kalmıyor; sosyal, siyasal, toplumsal odaklı bir kulvara evriliyor. 1960’lı yılların gençlik hareketi tarafından “Boğaza değil, Zap suyuna köprü” kampanyası açılıyor. İnşaat Mühendisleri Odası, tartışmanın önemli bir ayağını oluşturuyor ve boğaz köprüsünün işlevsel olmayacağı, kent içi ulaşımı rahatlatmayacağı doğrultusunda görüş bildiriyor. İMO, “Köprü, kısa zamanda ikinci, üçüncü köprüleri gerekli kılacaktır. Köprü ile birlikte yapılacak çevre yolu yerleşmeler için cazibe merkezi olacak ve böylece oluşan değer artışı birkaç spekülatörün cebine inecektir. Kent ulaşımına köklü çözüm getirmeyecektir.”  diyerek hem bilimsel hem de öngörülü bir yaklaşım sergiliyor. İMO’nun olacak dediği her şey oluyor; birinci köprüyü, ikinci ve şimdi de üçüncü köprü izliyor. 

Aynı tartışmalar ve meslek odalarının aynı yöndeki itirazları ikinci köprü için de gündeme geliyor. Ama sonuç değişmiyor. 1988 yılında devreye giren ikinci köprü, bir üçüncü köprüyü tetiklemekten başka bir sonuca yol açmıyor. Köprüler kent içi ulaşım sorununu çözemediği gibi, rant kapısı oluyor, çevre katlediliyor, arazi vurguncularına gün doğuyor.

 

Üçüncü Köprü: Yağmaya açılma sırası İstanbul’un kuzeyinde

İstanbul trafiğinde toplu taşım araçlarının payı yaklaşık yüzde sekiz, özel araçların ise yüzde 92’dir. Köprü geçişleri bu oranı özel araçlar lehine daha da artırmaktadır. 2010 yılında İstanbul’da özel araç sayısının dört milyonu aşacağı tahmin edilmektedir ki bu, toplu taşımacılık yaklaşımından uzak kent yönetiminin dördüncü köprü projesini şimdiden hazırlayacağının bir başka ifadesidir.

Karadeniz Sahil Yolu’nu işlevsel haline getirmek amacıyla gündeme getirilen üçüncü köprü, İstanbul trafiğine yük getirecektir. Üçüncü köprü için transit geçişin öngörüldüğü ifade edilmektedir. Hatırlanacağı gibi, ikinci köprü projesinde olmayan pek çok bağlantı yolu, köprü çevresinde oluşan yapılaşma nedeniyle devreye alınmış, köprüdeki trafik akışı kent içi trafiğine yakın bir yoğunluğa ulaşmıştı. Açık ki, üçüncü köprüde de aynı durum açığa çıkacaktır.  

Kentin Kuzey tarafı yeni yerleşmeler için cazibe merkezi haline gelecek, üçüncü köprü kendi talebini yaratacak, artan nüfus ve ekonomik hareketlilik bırakalım ilk iki köprünün yükünü hafifletmeyi, iki köprüyü de içine alacak şekilde olumsuz sonuçların kentin geneline yayılmasına neden olacaktır.

Üçüncü köprüyle birlikte yeni Beylikdüzü’ler, Sultanbeyli’ler oluşacak, kent yağması hızlanacak, Belgrad Ormanlarını da içine alan ormanlık alanlarda ciddi tahribatlar yaratacak, Ömerli ve Alibeyköy su havzalarının kirlenmesi İstanbul’da yaşanan su sorununu katlayarak artıracaktır.

Köprü güzergâhı içinde kalan bölgelerde iktidar partisine yakın isimler tarafından büyük arsa alımlarının yapıldığına dair iddialar gazetelerde yer almıştır ki bu, kentsel değerlerin peşkeş çekilerek türedi zenginler oluşturulması, zenginlerin daha da zenginleşmesi anlamına gelmektedir.  

Birinci köprüden önce tarihi yarımada ve Beyoğlu’yla sınırlı yerleşik alan, köprü ve çevre yollarla Beşiktaş ve Bakırköy’e kadar yayılmış, ikinci köprü ile de uçsuz bucaksız kaçak yapılarla dolu devasa büyüklüğe ulaşmış, Elmalı ve Küçükçekmece Barajları su rezervi dışına çıkartılmış, orman alanlarında ciddi bir gerileme görülmüştü. Üçüncü köprü ile İstanbul Karadeniz kıyılarına kadar genişleyecek, yeni yerleşim birimlerinin oluşması orman alanlarını ve su havzalarını yok edecektir. 

Kısa süre sonra üç köprünün biriktirdiği sorunları çözmek için yeni köprü projesinin gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

 

İMO’nun önerileri

İnşaat Mühendisleri Odası ilk iki köprüye neden karşı çıktıysa üçüncüsüne de aynı gerekçelerle karşı çıkmaktadır. Çünkü boğaza köprü yapmanın Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi “cinayet” işlemek olduğunu düşünmektedir. İMO köprülere karşı çıkmakla kalmamakta, İstanbul trafiği için çözüm önermektedir.

Buna göre;

– İstanbul’da ulaştırma yatırımları mutlaka plana dayalı olarak yapılmalıdır. 

– Ulaştırma yatırımları toplu taşımaya yönelik olmalıdır.

– Mevcut toplu taşıma sistemleri olan deniz taşımacılığı, raylı sistem taşımacılığı ve otobüs taşımacılığı geliştirilmeli, aralarındaki aktarma ve eşgüdüm olanakları iyileştirilmelidir.

– Deniz ulaşımının kullanımını arttırmaya yönelik çözümler ivedilikle uygulamaya geçirilmelidir.

– Yol kapasitelerini arttırıcı trafik mühendisliği önlemleri alınmalıdır.

– İstanbul’da yeni kavşak, köprü ve yol genişletme çalışmalarından (çok zorunlu değilse) kesinlikle vazgeçilmeli, buralara akıtılan kaynaklar metro yapımı için kullanılmalıdır.

– İstanbul’da yoğunluk artırıcı yapılaşmalara kesinlikle olanak sağlanmamalıdır.