Daha az “iş kazası”, daha fazla ölüm! Garip gelebilir, ama gelmesin aynen öyle olacak. Önümüzdeki yıllarda daha az “iş kazası” kayıtlara geçecek ama daha çok işçi ölecek ve yaralanacak. Çoğu işçinin nerede çalıştığını, aslında ne iş yaptığını, hangi sektörde kayıtlı olduğunu, hangi sendikaya girebileceğini, iş kazası kayıtlarının olup olmadığını… Çoğu şeyi bilemeyeceğiz veya çoğu şeyi kağıt üzerinde bileceğiz ve o bildiğimiz şeyler gerçekliği yansıtmayacak.
Neden derseniz, malumunuz Kölelik Yasası geçti. Buna yasa koyucular özel istihdam bürosu açmayı düzenleyen yasa da diyorlar. Gecenin 4’ünde AKP’li işçi düşmanı milletvekillerinin oyuyla işçilere kölelik reva görüldü. Bu yasanın her ne kadar kadın işçileri, ev içi emeği ve tarım işçilerini gözetmek için hazırlandığı söylense de Özel İstihdam Büroları aracılığı ile sermaye sahipleri asıl iş koluna dahil olan işler için de işçi kiralayabilecekler. Bir başka ifadeyle asıl işkolunu kapsamayan taşeron sistemi sınırsızlaştırılacak. Örneğin bir fabrikada, pek çok firma temizlik, bakım ve benzeri işleri taşeron aracılığıyla yaptırır, devlet de de bu yaygınlaşmıştır. Ama artık ana üretim kısmında yer alan bir işçi de kiralık işçi olabilecek, kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan özel istihdam bürosundan (işçi simsarları diyelim) kiralanan işçi olabilecek. Şimdi bakalım bu rezil yasa ne getiriyor:
- Asıl işverenle hukuki bir bağı kalmayan işçiler istendiği anda işten çıkartılabilecek.
- İşçilerin örgütlenme hakları da fiilen ellerinden alınmış olacak.
- Türkiye’deki kayıtlı istihdamın yarısı kiralık işçilik olarak kullanılacak. Toplam istihdamın dörtte biri kiralık işçi olabilirken, 10 kişiden az işyerlerinde yarısı olabilecek. Böylelikle Türkiye’de toplam istihdamın neredeyse yarısı yasal olarak kiralık işçi olabilecek
- İşçiler her an işten çıkartılabileceğinden, kıdem tazminatlarını kullanmaları mümkün olmayacak.
- Yıllık izinlerin kullanımı ise hayal olacak
- İşçilerin sağlık sigortaları, gelirleri, SGK prim ödemeleri de düzensiz olacak. 4 ay kiralanıp 4 ay işsiz kalan işçinin aradaki sürelerde devlete sağlık primini (Genel Sağlık Sigortası-GSS) ödemesi gerekecek.
- İşçiler işçi simsarlarına muhtaç olacak. Sözleşme imzaladığı özel istihdam bürosu kendisini çağırmadan başka bir işte çalışamayacak, çünkü taahhüt vermiş olacak.
- İşçi simsarları kiralık işçileri 3’er aylık boşluklar vererek çalıştırabilecek. . İşçiler 3 aydan önce ÖİB’den ayrılmak isterlerse, kıdem tazminatı alamayacakları gibi işverene ihbar tazminatı ödemek zorunda da kalabilecek. Öte yandan işverenler işçilerden “cezai şart” adı altında yüksek miktarlarda tazminat da talep edebilecek.
- Emeklilik hayal olacak.
- Kiralık işçi veya artık köle diyebiliriz, coğrafi olarak Türkiye’nin her yerine gönderilebilecek. Yerleşik yaşam, aile yaşamı, sosyal ilişkiler vs. tarihte kalacak.
Peki tüm bu söylenenler işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından neler getirecek:
- Zaten allahlık olan meslek hastalığı kayıt sisteminin tutulabilmesi neredeyse imkansız hale gelecek, bir işçinin yaşadığı sağlık sorunları ile çalıştığı iş arasında “uygun illiyet bağı”nı ispat etmesi neredeyse imkansızlaşacak.
Özellikle ölümle sonuçlanmayan ve yasal olarak “iş kazası” olarak değerlendirilmesi gereken vakaların çok daha büyük bir kısmı kayıt dışı hale gelecek. - İş Güvenliği disiplininde en önemli şeylerden birisi olan “işe uygunluk” ve “işe alışma” ortadan kalkacak, 4 ay bir işte 4 ay başka bir işte çalışan işçi, aynı işi yapsa dahi işyeri koşullarına alışma evresinde ciddi ölçüde risklere maruz kalacak.
- İşçi ihtiyacı olan fabrikalar, kadrolu işçi çalıştırmak yerine özel istihdam bürolarından diledikleri sayıda işçiyi, belli gün ya da saat için kiralayacaklar. Kiralanan işçinin, süresi dolduğunda o fabrikayla ilişiği kesilecek. Düzenli iş saati, planlı bir aile yaşamı, hatta düzenli yeme içme uyku gibi doğrudan işçileri fiziksel ve ruhsal açıdan olumlu etkileyebilecek etkenler tamamen bozulacak.
- Herhangi bir ölüm veya yaralanmada sermaye sahiplerini iş güvenliği konusunda rahatlatmak için topu istihdam bürolarına atmak, gerek ceza davalarında, gerekse de tazminat davalarında içinden çıkılmaz labirentler yaratacak.
- Örgütsüz ikinci sınıf statüde sürekli işten atılma endişesi taşıyan kiralık işçiler o işletmeye hep “dışsal” olacak ve herhangi bir işletmede dahi merkezi olarak planlanması ve tüm işçileri kapsaması gereken iş güvenliği kiralık işçileri kapsayamayacak.
- Öte yandan, işçi sağlığı ve iş güvenliği için, işi öğrenme, işi bilen iş arkadaşlarıyla deneyim paylaşma, işyerindeki koşullara ve çalışma yöntemlerine alışma gibi hususlar bilimsel çalışmaların da gösterdiği gibi son derece önemli. Bu yasayla bunlar ortadan kalkacak.
- Dinlenme, sosyalleşme, rahatlama işçinin sağlıklı olarak, dikkatli bir şekilde işine odaklanabilmesi için de gerekli. Bunu sağlamada gerekli olan yıllık, hatta haftalık izinler hayal olacak, sermaye sahibinin iki dudağı arasında kalacak.
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin bir işletme bazında denetlenebilmesinin ve en basitinden iş kanununda yer alan “çalışmama hakkı”nın kullanılmasının bile en temel koşulu örgütlülük. Kiralık işçilerin sendikalı olması, hakkını arayabilmesi, hele ki işçi sağlığı ve iş güvenliğine aykırı bir durum tespit edip çalışmama hakkını kullanabilmesi imkansız.
- Kiralık işçiler birbirinden farklı özellikler taşıyan çalışma ve üretim koşullarında, kısa süreli zamanlarda çalışacak, aradaki işsizlik zamanlarında yine “körelecek”, her farklı işletmedeki farklı iş güvenliği yönetim sistemi, talimatlar vs. düşünüldüğünde her zaman “sıfırdan başlayacak”. Basit, her an atılabilir, yerine yenisi konabilir bir vidadan farkı olmayacak.
Özetle kölelik yasası daha fazla ölüm, sakatlanma, meslek hastalığı ve ruhsal çöküntü olarak Türkiye işçi sınıfının üzerine kabus gibi çökecek.
Tabii biz önleyemezsek, ki muhtemelen önleyecek ve insanca bir yaşamı kuracağız…