TMMOB, 22 Kasım 2008 Cumartesi günü Türkiye çapında gerçekleştireceği eylemlere hazırlanıyor. İl koordinasyon kurullarının bulunduğu tüm illerde saat 12:30’da kitlesel basın açıklamaları şeklinde gerçekleşecek olan eylemin başlığı, “TMMOB, Krize, AKP’ye, Gericiliğe, Neoliberalizme, Irkçılığa Karşı Sokakta Sözünü Söylüyor” olarak belirlendi.
Ekonomik krizin Başbakan’ın, ‘hamdolsun, bize teğet geçecek’ söylemiyle karşılandığı ülkemizde, işten çıkartmalar ve yoksullaşma giderek etkisini arttırıyor. Teknik elemanların da tek tek, ama sayıca artan bir şekilde maruz kaldığı işten çıkarılmalarının bahanesi hep kriz oluyor. Bu konuda TMMOB birimlerine yapılan başvurularda artış var. Özellikle küçük ve orta ölçekli işyerlerinde, önce işten çıkarılanlar, mühendis, mimar ve şehir plancıları oluyor.
Aslında yaşamak için, temel bir insan hakkı olarak devlet tarafından karşılanması gereken enerji ve suyun kar hırsıyla ticarileştirilmesi süreci, zalimce yapılan zamlarla sürdürülüyor. Dünyadaki düşüşe rağmen, petrol fiyatları aşırı yüksek tutularak, başta gıda maddeleri olmak üzere pahallılık, halkın yaşam koşullarını dayanılmaz hale getiriyor. Hem geleneksel hem de yeni palazlanan “yeşil” sermaye kesimleri de krizden yararlanma derdine düşmüş durumda. İşten çıkartmaların kolaylaştırılmasını ve ücretlerin dondurulmasını istiyorlar.
AKP’nin topluma yaydığı gerici kültür, “hamdolsun” ve “çok şükür” söylemleri arasında asıl işlevini yerine getiriyor. Devlet olanaklarıyla verilen sadakalarla, toplumun dilencileştirilmesi, saldırılara karşı halkın direnme, isyan etme dürtülerini törpülüyor. Yıllardır bu sayede neoliberal yıkım politikalarını yürüten iktidar, krizin yıkıcı etkilerinin yaratacağı tepkilerden de bu sayede kurtulmayı umuyor.
Buna rağmen evdeki hesabın çarşıya uymaması, AKP’nin, özellikle de Doğu’da inisiyatifi Kürt siyasal hareketine kaptırmış olması sonucu, çözümsüzlüğü 25 yıldır görülmüş olan savaş politikalarının Genel Kurmayla beraber bir parçası olduğunu, Başbakan ve bakanların ağzından en adi ırkçı söylemler dökülmeye başlamasıyla açık bir biçimde gözler önüne serdi. Kürt sorunu”nun telafuz edilmesi ve kimi açılımlardan söz edilmesinin içinin boş olduğu ve AKP hükümetinin de diğerleri gibi bir savaş hükümeti olduğu daha fazla kesimce fark ediliyor.
Fethullahçı kadrolaşma ile tahkim edilmiş polisin, krizin yaratacağı olası tepkilere karşı önemli bir işlev yerine getireceği de ortaya çıkıyor. Her gün polisin fail olduğu yeni bir infaz ve işkence haberi, “polis devleti” görünümünü giderek daha da belirginleştiriyor.
İşte bu koşullarda, krizin faturasının emekçilere kesilmemesi için; hak gasplarına karşı, hak arama mücadelesi için sokağa çıkmak büyük önem taşıyor. Çünkü kriz emekçiler için yıkım getirirken, aynı zamanda mücadele ve çıkış için de olanaklar oluşturur. Bunun nasıl kullanılacağı emekçi sınıfların örgütlü gücüne ve mücadelesine bağlıdır. Bu fırsatın kullanılamadığı durumlarda ise daha baskıcı, gerici uygulamaların gündeme gelmesi olasıdır. Tarihte görülmüştür. Halkevleri’nin 2 Kasım’da Ankara’da gerçekleştirdiği eylem, bu açıdan öne çıktı. Orada hem somut hak talepleri dile getirildi, hem de bu hakların elde edilmesi/tutulması için fiili meşru bir mücadele hattı önerildi. Bunun yanında çeşitli bölgelerde işten atmalara ve fabrika kapatmalara karşı, sendikaların öncülüğünde eylemler de gelişiyor. TMMOB birimlerinde ise krizi anlayabilmeye ve mücadele programı oluşturabilmeye yönelik çeşitli salon etkinlikleri düzenleniyor. Bu aşamada, krizin oluşturduğu karamsar havayı dağıtarak umudu yeşertmek gerekiyor. Bugün de önümüzde açıklanmış iki eylem süreci var. KESK ve DİSK, 29 Kasım’da Ankara’da merkezi olarak “Krize, işsizliğe, yoksulluğa ve zamlara karşı emek, barış ve demokrasi mitingi” düzenleyeceğini açıkladı. Örgütümüz TMMOB’nin 22 Kasım eyleminden ise yukarıda söz etmiştik.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, bağlı odaların yönetim kurulu başkanlarına yazdığı bir mektupla eylem ile ilgili bilgi verdi:
‘Genel Kurul Kararlarımız, Oda Yönetim Kurulu Başkanları ile yaptığımız toplantı ile TMMOB Danışma Kurulu toplantısında konuşulanların ışığında Yönetim Kurulumuz, 12 Ekim 2008 tarihli toplantısında;
“Dünyada ve Türkiye’de yaşanan son gelişmeler üzerine; Kapitalist küreselleşmenin yarattığı küresel kriz ile birlikte yaşanacakların açığa çıkarılması, AKP iktidarının emperyalizme bağımlı bir şekilde emeğin aleyhinde yürüttüğü uygulamalarına karşı çıkılması, bir yaşam biçimi haline getirilmeye çalışılan gericiliğe karşı durulması, Kürt sorununun çözümüne yönelik TMMOB tavrının bir kere daha ortaya konması ve her türlü ırkçılığa karşı çıkılması”
amacıyla bir dizi etkinlik yapılmasını kararlaştırmıştı.
Bu kez de 22 Kasım 2008 Cumartesi günü 12:30’da, eşzamanlı, İKK’larımızın bulunduğu tüm illerde “TMMOB (Krize, AKP’ye, Gericiliğe, Neoliberalizme, Irkçılığa Karşı) SOKAKTA SÖZÜNÜ SÖYLÜYOR” başlığıyla kent merkezlerinde kitlesel basın açıklamaları düzenlenecektir.
İl Koordinasyon Kurullarımız koordinasyonunda gerçekleştirilecek bu etkinliği büyütmek, bunu görünür kılmak ve amacına ulaşmasını sağlamak şüphesiz Oda Yönetim Kurullarımızın sorumluluğundadır. Odanızca, bu etkinlikle de ilgili olarak gerekenin yapılacağına olan inancımız tamdır.’
Eylemin başlığının mevcut durum göz önüne alındığında oldukça yerinde olduğu görülüyor.
Mektupta referans verilen Yönetim Kurulu kararının numarası 120. Mektupta yazılmayan devamında ise şöyle deniyordu: ‘…amacıyla Ekim ve Kasım ayları içerisinde TMMOB ortamında belirtilen konular ile ilgili Bölge Toplantılarının, Kasım ayı sonlarında diğer emek ve demokrasi güçlerinin desteğini alarak Ankara’da alan etkinliği yapılmasına ve tüm bunlar için Yürütme Kurulu’na görev ve yetki verilmesine karar verildi.’ Nitekim, TMMOB Başkanı, örgüte gönderdiği, 15 Ekim tarihli mesajında ‘Kasım ayı içerisinde de emek ve demokrasi güçlerinin desteğini alacağımız bir TMMOB mitinginin gerçekleşmesini hep birlikte sağlayacağız.’ diyordu.
Öncesinde yapılan/yapılamayan etkinlikler bir yana, kararda TMMOB’nin Ankara’da bir alan etkinliği yapmasından söz ediliyor. Gelen eylem kararı ise böyle bir merkezi etkinlik yerine illere yayılmış basın açıklamaları olarak ifade edilmiş. Merkezi eylem kararından vaz geçilmesinin gerekçeleri açıklandığında, eleştiri hakkımızın saklı olduğunu söyleyelim. Ancak kimi TMMOB birimlerindeki yöneticilerce dile getirilen “Ankara mitinginin maliyetinin yüksek olması gibi bir argümanı dikkate bile almadığımızı; sömürüye, gericiliğe, faşizme karşı mücadelenin oda gelirlerine, tasarruf tedbirlerine vb bağlı olamayacağını şimdilik kaydedelim.
Burada dikkat çekmek istediğimiz ikinci nokta, KESK ve DİSK’in 29 Kasım’da Ankara’da yapacağı merkezi miting çağrısında TMMOB’nin imzasının olmaması. Bunun yanı sıra şu ana kadar destek ve katılım kararının da açıklanmamış olmasıdır. Böylesi özel bir dönemde, TMMOB’nin bu eylemin çağrıcıları içinde olmamasını anlayabilmiş değiliz. Bunun akılcı gerekçelerinin açıklanacağını bekliyoruz. Bu olumsuzluğa rağmen, TMMOB yönetiminin ve Başkanının mücadele sürerken, hangi gerekçe ile olursa olsun, ilerici emek güçlerini zaafa uğratacak bir yönelimde olmayacağını umuyoruz. Bu yüzden TMMOB yürütmesinin 29 Kasım eylemine katılmama gibi bir edimine ihtimal bile vermiyoruz. Üyeleri bizzat kriz mağduru olurken, taşıdığı bilgi ve deneyim birikimiyle TMMOB’nin ilerici emek güçlerinin birleşik eylemi için inisiyatif alması ve eylemlerin örgütleyicisi olması gerekiyor. Bu aynı zamanda mesleki bilgi birikiminin toplum yararına kullanma misyonunun da doğal bir sonucu olarak görülmeli. Bu bakış açısıyla TMMOB’nin 22 Kasım’da illerde yapacağı eylemleri, 29 Kasım’da ilerici emek güçlerinin Ankara’da yapacağı merkezi eyleme bir hazırlık olarak değerlendiriyoruz.
Devrimci mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları olarak, krizin faturasının emekçilere ödetilmesine, gericiliğe ve ırkçığa karşı, fiili meşru mücadelenin yükseltilmesinde bir adım olması için tüm teknik elemanları, 22 Kasım’da bulundukları illerde, 29 Kasım’da ise Ankara’da sokağa çağırıyoruz.