İzmir İKK tarafından “Ücretli Çalışan ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları- Kriz ve Etkileri” başlığıyla 18 Nisan’da Tepekule Kongre Merkezi’nde panel düzenlendi.
İzmir İKK tarafından oluşturulan Çalışma Komisyonu’nun organize ettiği ve Kurultay sürecinde yapılan ilk kitle etkinliklerinden birisi olan etkinlik, canlı bir başlangıç oluşturdu. Etkinliğe katılan üyelere İzmir İKK tarafından yayınlanan “Bir Çalışan Olarak Haklarınızı Biliyor Musunuz?” başlıklı broşür de dağıtıldı. Panele değişik branşlardan yaklaşık 100 mühendis ve öğrenci katıldı.
Panelin Açılışını Çalışma Komisyonu’ndan Ömer Karakul yaptı ve etkinliğin Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı hazırlıkları içinde yapıldığını belirterek, sözü Kurultay Yürütme Kurulu üyesi Makina Mühendisi Ertuğrul Bilir’e verdi.
Ertuğrul Bilir, konuşmasında ücretli mühendislerin mücadele tarihinden bazı başlıklar aktararak, Kurultay’ın bu tarihin bir devamı olduğunu söyledi. Bilir, konuşmasında Kurultay’ın sadece bir toplantılar dizisi olarak görülmemesi gerektiğini, sürecin bir örgütlenme, işyeri temsilciliklerini oluşturma, sendikalarla ilişkileri geliştirme dönemi olarak örgütlenmesi gerektiğini belirtti. 1 Mayıs’a da çağrı yapan Bilir, sözlerini Gülseren Yurttaş, Hasan Balıkçı, Zeki Erginbay, Teoman Öztürk şahsında mücadelede yeralmış kayıplarımızı anarak “Biz kazanacağız” sözleriyle tamamladı.
Daha sonra panel bölümüne geçildi. Konuşmacılardan Avukat İbrahim Bahçıvancılar, kriz fırsatçılığıyla yüksek ücretli çalışanların işten çıkartılıp sonrasında düşük ücretlerle çalışmaya zorlandığını belirtti. Ardından kriz döneminde en yoğun karşılaşılan sorunlardan olan işten çıkarmalar ve çalışanların haklarını anlattı. Bahçıvancılar konuşmasında mühendislerin işveren vekili statülerinin sınırları, belirli süreli sözleşmelerdeki haklar üzerinde durdu.
Prof. Dr. Yüksel Akkaya ise, kapitalizmin krizsiz yaşayamayacağını belirtti. Akkaya’nın üzerinde durduğu bazı başlıklar şöyle:
“Kapitalizm başlangıcından itibaren devamlı krizler yaşamasına rağmen 1873-75,1929,1974 ve içinde bulunduğumuz kriz olmak üzere dört buhran yaşamıştır. Her krizden emek üzerinde yeni denetim teknikleri geliştirerek ve sömürüyü yoğunlaştırarak çıkmıştır. 1974 krizi ardından esnek üretim yaygınlaşmıştı. Daha zalim ne olabilir? Daha zalimi, insanların tuvaletlerinin bile sınırlandırılması, biyolojik ihtiyaçlarının bile önemsenmemesi, hapishanelerin üretim yerlerine dönüştürülmesi, insanların insanlıktan çıkarılmasıdır. Böyle bir süreç yaşanıyor. Cezaevi tarihiyle kapitalizm tarihi örtüşür. Böyle zalim bir ortamda emek yönetim teknikleri işlevini kaybeder. O zaman devreye cemaatleşme ve milliyetçilik girmektedir. İçinde bulunduğumuz şekildeki büyük kriz dönemlerinde genel kural olmasa bile, genel olarak gericilik güçlenmektedir.
“Mühendisler kendilerini verili işbölümüne hapsetmemelidir. İş bölümü insanı insanlıktan uzaklaştırır. Her iki tür kutsal kitapta çalışma yüceltiliyor. Oysa işçinin kendine en büyük iyiliği işçilikten kurtulmasıdır. Bir yandan büyük işsizlik diğer yandan yoğun çalışma saatleri var. Biz dünyaya çalışmak için mi geliyoruz? Sorun şudur: Biz kapitalizm içinde kalarak mı çözümler arayacağız, yoksa kapitalizm içinde kalmayacak mıyız?”
Yüksel Akkaya’nın konuşmasının ardından katılımcıların soru ve yorumlarına geçildi. Çok sayıda katılımcı hukuki süreçler, TMMOB’nin ücretli çalışan üyelerine ilişkin çalışmaları, sendikalarda yaşanan sorunlar üzerine soruları ve üç konuşmacıyla yürütülen tartışmaların ardından panel sona erdi.
politeknik.org.tr