Site iconPoliteknik – Halkın Mühendisleri Mimarları Şehir Plancıları

Türkiye tarımında milli çöküş… Hayati ürünler üretilmiyor! – Olcay Büyüktaş (Cumhuriyet)


Hayvan sayısı nüfusun iki katından yarısına indi, buğday ekim alanları 14 yılda 16 milyon dönüm azaldı, üretici yanlış politikalarla üretimden vazgeçirildi ve ithalatın payı arttı… Çiftçi- Sen Başkanı Abdullah Aysu: “Tarım Bakanı’nın söylediği gibi milli bir tarım bugün mümkün değil. Çünkü bunun için önce bağımsız olmak, kendine ait bir tarım politikasına sahip olmak gerekiyor”

Türkiye’nin 2000’li yılların başında bile hâlâ kendine yeten birkaç ülkeden biri iken yalnız 15 yılda en önemli kalemlerde bile ithalat yapar hale gelmesi, özellikle yükselen fiyatlarından dolayı artık neredeyse gündemden düşmeyen et başta olmak üzere pek çok üründe dışa bağımlılığın artması gözleri bir kez daha tarım politikalarına çevirdi. Yeni tarım bakanı Faruk Çelik’in tarımda millileşmeyi öne çıkaran açıklamaları sonrasında odaklandığımız tarım istatistikleri ve görüşüne başvurduğumuz uzmanların verdiği bilgiye göre durum hiç parlak değil ama çözümsüz ve umutsuz da değil…

Saman bile alındı
Mercek altına alındığında ortaya çıkan tablo özetle şöyle: 2010 yılından itibaren önce canlı hayvan, ardından et, sonrasında saman ve kurbanlık hayvan ithalatına izin verildi. Mayıs 2016’ya kadar 272 bin baş damızlık sığır, 1.4 milyon baş damızlık olmayan sığır, 2.2 milyon baş koyun ve keçi ile 211 ton sığır eti ithal edildi. Toplam 4 milyar dolar ödendi. Ancak bu dönemde et fiyatları artmaya devam etti.

gg2003-2015 yılları arasında Türkiye tarım ve gıda ithalatı için 400 milyar TL ödedi. Türkiye; buğdayını, Rusya, Almanya, Fransa ve Ukrayna’dan temin etti. Arpayı İngiltere ve Hırvatistan’dan sağladı. Samanını Gürcistan’dan aldı. Pamuğunu ABD, Yunanistan, Türkmenistan ve Hindistan’dan getirdi. Soyayı Arjantin’den, mısırını ABD, Arjantin ve Brezilya’dan ithal etti. Çeltik ve pirincini ABD, Vietnam, İtalya ve Tayland’dan sağladı. Mısır ve Çin’den kuru fasulye aldı Kanada’dan yeşil mercimek ve nohut ithal etti. ABD, Ukrayna ve Kanada’dan bezelyesini, Bulgaristan’dan kurbanlık koyun, Şili, Uruguay ve Fransa’dan büyükbaş hayvan, Bosna ve Hersek’ten lop et ithal etti.

Üretimden çıkarıldı
Özellikle tütün ve şeker yasaları ile üretim alanları daraltılan ve emek yoğun söz konusu ürünlerde 400 bin üretici aile 270 bin civarına indi. Geri kalanlar ya mevsimlik işçi ya da işsiz oldu. Zeytin desteklendiği için zeytin ağacı sayısı arttı ancak bizde özellikle 1960 yıllardan itibaren margarin desteklendi. Son hazırlanan zeytin yasası ile de şimdi zeytinlikler maden arama şirketlerine verilmek isteniyor.

Gıdaya 58 milyar dolar
Genel olarak tarım ürünleri ithalat-ihracat dengesine bakıldığında son birkaç yıla kadar ihracatın oldukça iyi olduğu görülüyor. Ancak bu yanıltıcı olması zira Tarım Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’nin 2014 sonu itibarıyla tarım ihracatı 18 milyar 759 milyon dolar, tarım ithalatı ise 18 milyar 58 milyon dolar. Yani neredeyse başa baş. Ancak Türkiye fındık, üzüm ve incir gibi ürünlerde dünya ölçeğinde önemli hatta lider ülke. Dış ticarette baz alınması gereken ürünler temel gıda ürünleri yani et, buğday ve yağ… Ziraat Mühendisleri Odası verilerine göre Türkiye son üç yılda gg 58 milyar dolar ödedi ve buna içinde bulunduğumuz yıl dahil değil…

Yem desteklenmeli
Hayvancılık maliyetinin yüzde 60-70’inin yem olduğu belirtiliyor. Türkiye’nin yem üretimi 9 milyon ton. Gereksinim ise 14 milyon ton. 5 milyon ton açık var. Karma yem üretimi yüzde 50 ithal hammaddelere bağlı. Bu açık ne yazık ki genetiği değiştirilmiş GDO’lu mısır ve soya ile karşılanıyor.

Kaba yem üretimi de 59 milyon ton. Buradaki gereksinim de 74 milyon ton. Açık 15 milyon ton. Çünkü kaba yem ihtiyacı olan meralar korunmak yerine amaç dışı kullanılıyor.

Tam ödenmedi
2003-2015 döneminde ithalata 400 milyar, desteğe 79 milyar ödeme yapıldı. Tarım Kanunu hükmü uyarınca hükümetin çiftçiye 50 milyar TL borcu vardır. Zira, 2006’da çıkarılan Tarım Kanunu’nun 21. madde hükmüne göre her yıl GSMH’nin yüzde 1’ini tarım desteği olarak vermesi gerekiyordu.

Ancak, hükümet kanun hükmüne rağmen çiftçiye vermesi gereken desteğin yaklaşık yarısını ödedi. Çiftçinin 50 milyar TL’sine el koydu.

Destek devlete yaradı
Çiftçi mazota yaptığı ödemeyle devleti destekliyor şöyle ki mazotun rafineri çıkış fiyatı 1.15 lira, buna 1.60 lira ÖTV, 44 kuruş bayi ve dağıtıcı kârı ve 64 kuruş KDV eklendikten sonra çiftçiye satılıyor ve çiftçi mazot üzerinden her yıl yaklaşık 9 milyar lira vergi ödüyor.

Bağımsız değilse milli olamaz
Türkiye’de başta tütün ve şeker olmak üzere bir dizi alanda özelleştirmeler önerilirken hatta devlet politikasına dönüştürülürken, başka ülkelerin milli tütün şirketlerinin ülkede cirit attığı bir ortamda milli tarımdan söz edilemeyeceğini dile getiren Çiftçi- Sen Başkanı Abdullah Aysu, “Tarım Bakanı’nın söylediği gibi milli bir tarım bugün mümkün değil. Çünkü bunun için önce bağımsız olmak, kendine ait bir tarım politikası gerekiyor. Türkiye’ başta JTI olmak üzere büyük tütün tekelleri cirit atıyor, bu şirketler bu alanlara egemen olduğunda, fiyatları da belirliyor. Şu anda üretici bir kilo tütünü 60-70 liradan satması gerekirken 16 liraya satamıyor. Çiftçi artık üretmekten vazgeçer hale geldi” dedi.

Şimdi de kotaların kaldırılarak şekerpancarı üretenlere büyük bir darbe vurulduğunu anlatan Aysu, ithalattaki vergilerin de düşürülerek ülkenin iyice ithalat yapar hale getirildiğini belirtti.

Şirkete değil çiftçiye
Başta Avrupa Birliği olmak üzere ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde ciddi tarım destekleri olduğu için oralardaki üreticinin ürününü daha ucuza mal ettiğini ve bizim gibi ülkelere kolaylıkla satarak, piyasayı ele geçirdiğini dile getiren Aysu, bakanın söylediği üretimin küçük üreticilerle yapılmasının zor olduğunu ancak büyük şirketler ve üreticilerle yapılabileceğine dikkat çekti. Aysu, üretici desteklenirse üretici, şirket desteklenirse şirketlerin kalkınacağını ifade ederek, “Hükümet, sözünü ettiği 800-900 havzada şirketleri değil üreticiyi desteklerse, üretici şahlanır, ithalat son bulur” dedi.


Exit mobile version