TMMOB Zonguldak İl Koordinasyon Kurulu, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) ve KESK Zonguldak Şubeler Platformu, ortak bir basın toplantısı düzenleyerek Türkiye Taşkömürü Kurumu’ndaki (TTK) taşeronlaştırma uygulamalarının yaşanan son olumsuzluklarla artık iflas ettiğinin ortaya çıktığını vurguladılar.
Ortak açıklamayı, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı okudu. Kaymakçı açıklamasına 31 Ekim 2010 günü İstanbul Taksim Meydanı’nda güvenlik güçlerini ve vatandaşları hedef alan canlı bombalı saldırıdan derin bir üzüntü ve endişe duyduklarını belirterek başladı. Ülkenin birliğine kast eden bu hain saldırıyı nefretle kınadıklarını kaydeden Kaymakçı, yaralılara acil şifalar diledi. TTK’da çalışan taşeron firmalarının iş güvenliğini yeterince almadığını ve işçilerin haklarını ödemediğini savunan Kaymakçı, bunun son dönemlerde yaşananlarla net olarak ortaya çıktığını söyledi. Kaymakçı, “TTK bünyesinde alt işveren olarak faaliyet gösteren ve yerin yüzlerce metre altında uzmanlık gerektiren bir faaliyet olan hazırlık, tamir-tarama işlerini ihaleyle alan taşeron şirketlerin iş güvenliği önlemlerini yeterince almadan ve işçilerinin haklarını ödemeden çalıştıkları son dönemde yaşananlarla bir kez daha net bir biçimde ortaya çıkmıştır. 17 Mayıs 2010 tarihinde TTK Karadon Müessesesi’nde taşeron şirketin çalıştığı -540 kodunda hazırlık çalışmaları sırasında meydana gelen grizu faciasında 30 insanımızı kaybettik. Aradan 5 aydan fazla bir süre geçmesine rağmen 2 madenciye halen ulaşılabilmiş değil. Gerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu müfettişlerince hazırlanan raporda, gerekse bilirkişi raporunda Yapı-Tek adlı taşeron şirketin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almadan çalıştığı, uzmanlık gerektiren maden işkolunda faaliyet gösteren işçilerini eğitmeden çalıştırdığı belirlenmiştir. Karadon’da meydana gelen facia; sonuçları itibariyle de Karadon Müessesesi’nin hazırlık işlerini engellemiş ve aynı zamanda tüm havza çapında maden işçilerinin moral-motivasyonu üzerinde çok olumsuz etkiler yaratmıştır. Son olarak TTK Üzülmez ve Kozlu Müesseseleri’nde hazırlık, tamir-tarama işlerini ihaleyle alarak yürüten Star firması çalışanları, haklarını alamadıklarını gerekçe göstererek eylem yapmış ve ocaklara girmemişlerdir” dedi.
“İŞÇİ HAKLARINI ÖDEMEMEKTE ISRAR EDİYORLAR”
Taşeron şirketlerin TTK’dan hak edişlerini zamanında aldığını belirten Kaymakçı, “Sistemin dayattığı taşeron şirketler, hak edişlerini TTK’dan zamanında ve düzenli olarak almış olmalarına rağmen, asgari ücret düzeyinde maaş alan taşeron şirket çalışanları, haklarını alamadıkları için eylem yapmaktadırlar. Taşeron şirket, ekonomik nedenleri bahane ederek yerin yüzlerce metre altında canı pahasına çalışan maden işçilerinin haklarını, bir çok kez uyarılmış olmalarına rağmen, düzenli olarak ödememekte, maliyetleri düşürme uğruna öncelikle işçilerin haklarından kesinti yapmakta ısrar etmektedir. Nitekim, Üzülmez Müessesesi’nde çalışan taşeron şirket işçilerinin bir bölümü haklarını alıncaya kadar işe gitmeme eylemi başlatmışlar ve dava açmışlardır. Haklarını almak için eylem yapan işçiler, şirket yetkililerince işsizlikle tehdit edilmektedir. Şirket yetkilileri, ‘mevcut şartlar altında çalışmak istemeyen gider’ anlayışı içindedir” diye konuştu.
“ÖRGÜTLENMELERİ ENGELLENİYOR”
Star şirketinde çalışan maden işçilerinin, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) çatısı altında örgütlenmiş ve sendikaya üye olduğunu kaydeden Kaymakçı, ancak Star şirketinin, sendikanın yetkisine, GMİS’in maden iş kolunda örgütlü olduğu, kendilerinin ise inşaat şirketi olduğu gerekçesiyle itiraz ettiğini söyledi. Yerin yüzlerce metre altında madencilik faaliyeti gösteren işçilerin inşaat işçisi değil maden işçisi olduğunu kaydeden Kaymakçı şöyle konuştu:
“Böylelikle hem örgütlenme çalışmalarını baltalayan bir süreç uygulamışlar hem de kendilerinin maden iş kolunda uzmanlıklarının olmadığını, kendi ifadeleriyle kayıt altına almışlardır. Yerin yüzlerce metre altında madencilik faaliyeti gösteren işçiler, inşaat işçisi değil maden işçisidir. Çalışanlarının örgütlenmesinin önüne engeller çıkaran, işçilerin haklarını zamanında ve tam olarak ödemekten kaçınan taşeron şirket, ‘karlılığı’ öncelikli hedef seçmiştir ve diğer hususları sadece maliyet unsuru olarak görmektedir. Keyfi uygulamalarıyla çalışanlar üzerinde baskı uygulamaktadır. TTK ile imzalanan sözleşmede yer alan hükümleri çiğnemekte ve TTK’da buna göz yummaktadır. İşçileri yönelik hak kayıplarından TTK’da sorumludur. Hem taşeron firma hem de TTK, attıkları imzaya sahip çıkmamaktadır. Kapitalist sistemin dayatması olarak her alanda özelleştirme, buna bağlı olarak da örgütsüzleştirme, kuralsızlaştırma ve ticarileştirme mevcut durum haline getirilmiştir. Bugün bu anlayışın bedeli ne yazık ki ağır ödenmektedir.“
“VERİMLİ ÇALIŞAMIYORLAR”
Taşeron şirketlerinin verimli çalıştıklarını söylemenin mümkün olmadığını kaydeden Kaymakçı, “TTK’nın geçmişten bugüne yaparak uzmanlaştığı hazırlık ve yıkama faaliyetlerinden; sistemin, iktidarın ve kurum yöneticilerinin dayatmasıyla verimlilik ve maliyetler gerekçe gösterilerek vazgeçilmiştir. Ancak bugün gelinen nokta açıkça göstermektedir ki, söz konusu bu taşeron şirketlerin verimli çalıştıklarını söylemek mümkün değildir. Bu firmalar teknolojik olarak farklı bir uygulama getiremedikleri gibi TTK’nın makine ve teçhizatlarını kullanarak faaliyetlerini yürütmektedirler. Dolayısıyla taşeron şirketler, verimli çalışamamakta, taahhüt ettikleri işleri zamanında yapamamakta ve sürekli olarak süre uzatımı istemektedirler. Verimlilikten uzak ve yüksek maliyet gerekçesiyle TTK’nın kendi faaliyetlerinden vazgeçmesi bugün geldiğimiz noktada çok ciddi zararlara yol açmıştır. Bu yanlışta ısrar edilmemelidir. Geçmişte hem işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından hem de verimlilik ve maliyetler açısından yaptığımız tüm uyarılara rağmen yürürlüğe konulan taşeron uygulamalarında yaşanan son olumsuzluklar da göstermektedir ki, taşeron uygulaması artık iflas etmiştir. Geldiğimiz noktada yaygın ve planlı bir biçimde uygulamaya sokulan taşeronlaştırma uygulamalarının başlıca amacı çok sayıda işçinin çalıştığı işyerlerinde üretime yönelik faaliyetleri ana firma ve taşeron firma olarak bölmektir. Bu bölünme de işçilerin yan yana gelmesini ve örgütlü mücadele yapmasını engellemiştir. Yani iş güvencesini, işçi haklarını lüks haline getirmiştir. Yani sömürünün yeni adı taşeronlaştırma olmuştur” dedi. Zaman ve ekonomik kayıplara neden olan taşeron uygulamalarından vazgeçilmesi gerektiğini savunan Kaymakçı sözlerini şöyle tamamladı:
“Artık, TTK için zaman kaybına ve ciddi ekonomik kayıplara neden olan taşeron uygulamasından mümkün olan en kısa sürede vazgeçilmelidir. Taşeron şirkette çalışan maden işçileri ise kurum bünyesine alınmalıdır. 160 yıldır olduğu gibi TTK, asli işi olan hazırlık, tamir-tarama işlerini yine kendisi yapmalıdır.”
Kaynak: medya73.com