“Efsane” Değil, Aramızda!…: TEOMAN ÖZTÜRK

1973 – 1980 yılları arasındaki görev süresi boyunca TMMOB örgütlülüğünün devrimci bir hatta doğru taşınmasında önemli katkıları olmuş bir dava insanı. Teoman Öztürk’ün, “sadece” konuşmaları süsleyen bir “hayal” halini almaması için, O’nun yaptıklarını da anlamak ve anlatmak gerekiyor.

‘Yüreğimizdeki insan sevgisini ve yurtseverliği baskı, zulüm ve engelleme yöntemlerinin söküp atamayacağının bilinci içinde, bilimi, tekniği emperyalizmin ve sömürgenlerin değil; halkımızın hizmetine sunmak, her çabayı sürdürmek ve güçlendirmek için, bu yolda inançlı ve kararlıyız…’

Öztürk’ ün 24 Mayıs 1980’de 7 yıllık TMMOB Başkanlığını bıraktığı sırada söylediği ve gerçekten önemli ve tarihsel değere sahip bu sözler günümüze de ışık tutuyor, yolumuzu işaret ediyor…

Bu sözler, bir başka deyişle, demokrat, yurtsever, devrimci ve sosyalist mühendis- mimarların, daha 1973’de belirlenmiş ilkelerinin ifade edilmesi aslında… Şu anda da TMMOB ortamındaki konuşma metinlerin içine çokça giriyor.

1980’den bu yana 28 yıl gibi uzun bir zaman geçti. Teoman Öztürk’ün ölümünden ise tam 14 yıl. TMMOB’nin emekten halktan yana bir çizgiye getirilmesinde önemli rol üstlenmiş bir önder. Peki, yukarıdaki cümleyi sarf etmekten başka neler yapmıştı?

Teoman Öztürk’ün savunduğu ve hayata geçmiş olan örgütlülük modeli TMMOB’yi üyesine dayanan “gerçek” bir örgüt haline getirdi. Üyelerini dönüştürmeye çalıştı. Mücadele çizgisine ters yönde uygulamalara müdahale etti. Örneğin, Etibank’ta işçilere kötü davranan mühendisleri uyardı. TMMOB üyeleri -bugün olduğu gibi- işyerlerinde kendi başlarına yalnız kalmıyorlardı. Örgüt, sürgünlere, faşist baskılara karşı üyelerle dayanışma içinde oldu. Teoman Öztürk o dönemi ‘… emekçi halk kitleleri içinde adından güven ve sevgiyle söz edilen TMMOB’ olarak tanımlamıştır.

1970’lerde mücadelenin eksenlerinden biri TMMOB üyelerinin çalışma koşulları ve sınıfsal konumlarından kaynaklanmaktaydı. Örneğin, Teoman Öztürk, 1989’da katıldığı TMMOB Genel Kurulu’nda 4. Teknik Elemanlar Kurultayı ve “çalışanlar kurultayı” yapılmasını önerir. Teoman Öztürk’ün mücadelesini ve TMMOB’ de devrimci geleneği yeniden inşa etme iddiasında bulunun devrimci demokrat mühendis ve mimarlar, daha sonra çeşitli kereler 4. Teknik Elemanlar Kurultayı’nı gündeme getirdiler.

Ancak, bu öneriler ve çabalarımız, ilginç bir şekilde önce “Mühendislik Mimarlık Kurultayı”na dönüştürüldü. Ardından Mühendislik Mimarlık Kurultayları, TMMOB ve Oda yönetimlerindeki egemen anlayış tarafından uzman/yekin/yetkili mühendislik tasarılarının meşrulaştırılmasının aracı olarak kullanıldı.

Oysa  ki, 1970’lerde, üç defa toplanan Teknik Elaman Kurultayları, teknik elemanların büyük oranda birer ücretli emekçi olarak işçi sınıfının yanında, içinde olduğunu tespit eder ve tüm çalışanların birlikte mücadele etmesini öngörür. Teoman Öztürk’ün önerdiği de işte bu çizgidir. Ancak, onun sözlerine sahip çıkanlar, tüm çalışanların birliği yerine, teknik elemanlar arasında yeni kastlaşmalar oluşturacak oluşumlara çanak tutacak kararları kurultayda, daha sonraları Oda Genel Kurullarında çıkarabildiler Üstelik bu tasarıların, hizmet alanlarını yeniden düzenleyen GATS benzeri emperyalist anlaşmalara ve AB gibi emperyalist birliklerin dayatmalarına uygun olduğu şeklinde eleştirilere rağmen…

Teoman Öztürk, TMMOB’de yeni bir dönemin ve değişimin önünü açan süreci anlatırken, yönetime geldikleri sırada, 12 Mart faşist darbesinin ardından bir dağılma yaşayan TMMOB örgütlülüğünün yeniden toparlandığından, TMMOB’ nin kapatılması yönündeki yasa tasarısına karşı mücadelenin yükseldiği bir dönemden söz eder. Bu mücadelenin sonucu olarak Nisan 1973’de yapılan TMMOB Genel Kurulu sonucunda seçilen yönetim kurulunda 7 ye karşı 8 oyla başkan olur. O dönemi anlatırken çalışma programındaki “teknik eleman mücadelesi” ifadesinde geçen mücadele sözcüğü için yönetim kurulunda üç saat tartıştıklarını anlatır. Sağcı yöneticiler mücadele yerine “çalışması” ifadesinin kullanılmasını önerirler. İşte Teoman Öztürk’ü anlatan önemli bir kavram burada beliriyor. Sonuçta 7 ye karşı 8 oyla “mücadele” çalışma programına girer. Böylece, TMMOB’de mücadeleci bir dönem ve süreç başlar.

1973 – 1980 arasındaki mücadele üç ana eksende yürümüştür. Ücretli emekçi tespitine dayanan özlük hakları mücadelesinden yukarıda söz etmiştik. Bunun yanında TMMOB, “bilimi ve tekniği halkımızın hizmetine sunmak” ilkesi doğrultusunda emekten yana bir bakış açısıyla, meslek alanlarından kalkarak birçok rapor üretmiştir. Madencilik, enerji, çevre, sanayi, tarım, kentleşme başlıklarındaki raporlar, dönemin siyasi tartışmalarını yönlendirmiş ve etkili olmuştur. Emperyalist sistemin bu alanlardaki yağma, talan politikaları anlatılmıştır. Bunu yaparken de gerçekten kendi üyelerinin özgücü ve bilgisine dayanmıştır TMMOB… Halbuki bugün “profesyonel” çalışmalar hazırlatma eğilimi gelişmektedir.

Dönemin bir diğer mücadele ekseni, TMMOB üyelerinin üniversite eğitimi almış insanlar olarak bir anlamda taşıdıkları aydın karakterlerinden kaynaklanıyordu. TMMOB hem örgütlülüğü ile hem de üyeleri ile bu karakterine uygun olarak, gericiliğe ve faşizme karşı mücadelede oldukça kritik, öncü bir rol almıştır.

O dönemdeki mücadelenin geliştirilmesinde, mücadelenin hedeflerine uygun olarak Teoman Öztürk’ün savunduğu bir TMMOB örgütlülüğü modeli belirginleşmektedir. Bu modelin ilkeleri, TMMOB içinde ortak davranış, dayanışma,  katılım, birlikte üretme ve birlikte yönetmedir. Bunların yanında, başat olan TMMOB duruşu, sermayeden, devletten, örgütsel bağımsızlık, emek ve demokrasi güçleriyle mücadele birliğidir. O, bu ilkeleri pek çok konuşmasında, yazısında ve TMMOB ile ilgili karar tasarılarında vurgulamıştır. Bu doğrultuda ortak mekan, ortak basımevi ve yayın düşüncesini ölene kadar savunmuştur. Birliğin etkisizleştirilerek ya da lağvedilerek odaların kendi kurumsal kimliklerini kazanmasını isteyen anlayışlara karşı teknik elemanların ortak mücadele örgütü olarak Birlik’i savundu. Meslek şovenizmine karşı dayanışmayı öne çıkarmıştır. TMMOB’nin merkezi yapısını ortak davranış için geliştirmeye çalışırken, katılım araçları da onun döneminde gelişmiş, demokratik merkeziyetçilik TMMOB ortamlarında sahici bir olgu haline gelmiştir. Bu dönemde, İl koordinasyon Kurulları, İl Temsilcilikleri, TMMOB İşyeri Temsilcilikleri en önemli mücadele birimleri olarak örgütün yaygınlaşmasını sağlamıştır. Bunlar yerel birimlerdi, ama uzmanlık alanlarındaki farklılıklara rağmen ortak davranış ve dayanışmanın gerçekleştiği, araçlar oldular. TMMOB’nin çağrısıyla on binlerce teknik elemanın 19 Eylül 1979’da gerçekleştirdiği bir günlük iş bırakma eyleminin başarısının ardında işyeri temsilciliklerinin önemli rolü vardır.

TMMOB, o zamanlar kendi dışındaki teknik elemanların örgütlerine, sendikalara, öğrencilere şüphe ile yaklaşmadı. Tam tersine mücadeleyi ortak yürütmeye ve dayanışma içinde olmaya çalıştı. Sendikal mücadeleyi hedefleyen TÜTED (Tüm Teknik Elemanlar Derneği) ile pek çok ortak çalışma yürütüldü. Teknik Eleman Kurultayları TÜTED’in de içinde olduğu onlarca teknik eleman örgütüyle birlikte düzenlendi. Gericiliğe ve faşizme karşı mücadelede ise demokratik kitle örgütleri ve sendikalar ile birlikte davranabilmek için inisiyatif aldı. Demokrasi mücadelesi, yürütülürken örgüt içinde de demokrasi işler hale geldi.

Günümüzde ise TMMOB başkanına “hakaret” edildiği öne sürülerek, Halkevleri gibi toplumsal muhalefetin önemli bir örgütüyle ilişkileri dondurma anlamına gelecek kararlar alınabilmektedir. Gelinen son “aşama” ile eleştirilere tahammülsüzlük, artık üyelere de yansıtılmış, e-posta yolu ile TMMOB Başkanına yapılan eleştiriler “hakaret” olarak gösterilerek meslekten men cezaları verilmeye başlanmıştır.

TMMOB’nin kuşku duymadan güvenle yaklaştığı bir kesim de teknik eleman adayı öğrencilerdi. Teoman Öztürk ve dönemin yöneticileri faşist saldırılara karşı öğrencilerin yanında oldu. Öğrenciler, örgütün bir parçası olarak değerlendirildi. Şimdilerde ise, öğrenciler “öğrenci üye” olarak odalara üye olabilirken, son genel kurulda (40. Olağan Genel Kurul) yetkin mühendislik vb tasarılardan rahatsız olan ve söz almak isteyen öğrencilere tüzük, yönetmelikler bahane edilerek söz verilmedi. Öğrenciler lehine söz aldığını söyleyen TMMOB Başkanı ise öğrencilere söz hakkı verilmesini isteyen bir konuşma yapma “büyüklüğünü” gösteremedi. Öğrenciler, var olan antidemokratik tutumu protesto ederek salondan çıkarken attıkları slogan durumu özetliyordu: ‘Teoman Öztürk Aramızda!’

Bugün köprülerin altından çok suların aktığı görülüyor. Üye sayısı kat kat artmış ama üyelerinin TMMOB için üretimi azalmış durumda. Bütçe karşılaştırılmayacak kadar büyüdü. Odalar hizmet üreterek para kazanıyorlar ve bu yüzden üye aidatlarına pek de ihtiyaçları kalmadı. Kazanılan paralarla işler profesyonel olarak yaptırılıyor. Ancak, üye ile örgütlü ilişki söz konusu değil. İşyeri temsilcilikleri nostaljik bir anı haline geldi. Görece kalabalık mitingler, bütçeden aktarılan büyük paralar, genelgeler ve bir tür halka ilişkiler yöntemiyle düzenleniyor. Ama bu kalabalıklar, doğaldır ki,  örgütlü ilişki haline gelemiyor. Böyle bir tabloda üyeyi dönüştürmek, üyeyi Oda süreçlerine katmak, üye ile dayanışma içinde olmak söz konusu bile değil elbette…

Teoman Öztürk’ün mücadeleyi sırtladığı dönem boyunca, devletten ve sermayeden bağımsız örgütsel yapı özenle korundu. 1971 yılında İMO üyeliğinden ihraç talebi ile Oda Onur Kurulu’na sevk edilen, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’le ilgili süreç TMMOB ve Odalar tarihi açısından önemli bir mihenk taşıdır. 1970’lerde, Demirel’in de sorumlusu olduğu tüm saldırılara, MC ( Milliyetçi Cephe) iktidarlarına karşı,  antiemperyalist, antifaşist mücadele hattı cesurca geliştirildi ve bu süreçte TMMOB yerini ve safını, emekçi sınıflar ve direnen halkın yanında aldı.

Bu noktada, TMMOB’nin son genel kurulunda, gelinen süreç ise başka bir mihenk taşına işaret etmektedir. AKP’li beş bakanın ihraç istemiyle oda onur kurullarına verilmesine yönelik önergeye karşı, mevcut yönetim ve çevresi, sudan bahanelerle ayak diredi. Sonunda, AKP’li, mühendis-mimar kökenli Bakanların, görev ve icraatları nedeni ile kınanmaları ve Odalarının Onur Kurulları’na sevk edilmeleri yönündeki tasarı, TMMOB Delegasyonu’nun sol duyusu sayesinde, bu ekibe rağmen, “AKP Halka Hesap Verecek” sloganları ile birlikte kabul edildi. 

Kanlı, canlı yaşamış ve mücadele etmiş devrimci bir önder, sözlerinin içeriği boşaltılarak bir “efsane” haline getirilmemedir. Devrimci mühendis, mimar ve şehir plancıları, ya da onun daha çok kullandığı deyimle, devrimci teknik elemanlar, TMMOB’de “Gardırop Teoman Öztürkcülüğü’ nden  uzak duracaktır. Teoman Öztürk’ün söz ve eylemi, gerçek anlamda yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir. 

…”Sorunların kaynağı emperyalist-kapitalist sistemdir. Çözüme emperyalist-kapitalist sistemin çözülmesiyle varılacaktır. Emperyalizme ve onun içteki uzantılarına, faşizme ve onun silahlı çetelerine karşı emekçi kitlelerle dayanışmamız ve ortak mücadelemiz güçlenerek sürecektir. TMMOB bu anlamda bir mücadelenin önemli demokratik araçlarından biridir. Gelecek günlerin bugün ki bir avuç egemen azınlığın değil halkımızın olacağına inanıyoruz. Bu inançla yola çıktık. Bu inançla başaracağız.” (Teoman Öztürk 21.Genel Kurul konuşmasından)