Taşeron çalıştırmanın rutin sonucu; iş kazaları – Dr. Coşkun Canıvar*
Spread the love

65 yaşındaki bir işçiyi, hastane çatısında (!) hiçbir güvenlik önlemi almadan, işin risklerini değerlendirmeden çalıştırmanın sonucunda meydana gelen olay “kader” midir yoksa “Başkasını bilerek tehlikeye atmak” mıdır, “talihsizlik” midir yoksa “taksirle insan yaralamak” mıdır? Yaş itibariyle emekli olması geren bir insanı oluşturduğunuz sosyal koşullarda çalışmak zorunda bırakmak “istihdam politikası” mıdır yoksa “insan onuruna saldırı” mıdır?

İstanbul Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde taşeron temizlik şirketi bünyesinde çalıştırılan 65 yaşındaki Mehmet Abbasoğlu 27 Eylül 2013 tarihinde öğle tatili esnasında hastane çatısında ağaç budama işi yaparken yaklaşık 6 metre yükseklikten düştü. Kafa travmasına bağlı beyin kanaması geçirdiği öğrenilen Mehmet Abbasoğlu, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’de yoğun bakımda takip ediliyor. Halen bilinci kapalı olan Mehmet Abbasoğlu’nun hayati tehlikesi devam ediyor.

Özel sektörün neredeyse tüm işkollarında temel istihdam yöntemi haline gelen taşeron çalıştırma kamuda sayısı yüz binlerle ifade edilecek boyutlara ulaştı. Sağlık Bakanlığı 100 binin üzerinde taşeron çalışanı ile bu alanda başı çekiyor. Kışkırtılmış sağlık talebi karşısında sağlık emekgücü yetersiz kalan hastaneler, çözümü daha az kişiye daha çok iş yaptırarak emek yoğun çalıştırma ve tüm bunları da hizmet satın alarak çalıştırdığı taşeron işçilere yaptırma gibi politikalarda buluyor.
Çok düşük maaşlarla, yıllık izinlerini dahi çoğu zaman alamadan, aylık 240 saatin üzerinde uzun sürelerle çalıştırılan taşeron işçiler aynı zamanda iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla boğuşuyor. Alt işverene bağlı çalıştırma; iş yerlerini, iş kazalarına bağlı sakatlıkların, iş cinayetlerinin ve meslek hastalıklarının artık rutinleştiği ve doğal sayıldığı ortamlara dönüştürdü.

Taşeron çalıştırılan işçilerin görev tanımlamasının yapılmamış olması, adeta “joker” gibi hastanede sorun yaşanan her alanda çalıştırılmaları, yapılacak olan iş için risk değerlendirmelerinin yapılmamış olması, işçinin o işin barındırdığı risklere yönelik eğitim almamış olması ve kişisel ve çevresel hiçbir önlem alınmadan çalıştırıyor olması iş kazalarına açıkça zemin hazırlamaktadır. Tüm bunlara uzun çalışma süreleri ve işçilerin yaşadığı psikolojik baskılar (mobbing) de eklenince kazalar hayatın bir parçası olmaya başlamaktadır.

Siyasi iktidarın en yüksek mercilerince bile “kader” olarak değerlendirilen bu iş cinayetlerinin sorumluları net bir şekilde ortadadır. Taşeron çalışma koşullarını iş hayatının her alanına yerleştirmek için çabalayan sermaye sahipleri ve bunun hukuki ve sosyal altyapısını hazırlayan siyasi iktidar yaşanan iş cinayetlerinin kuşkusuz önde gelen sorumlusudur. Siyasi iktidarın politikalarını “kraldan çok kralcı” anlayışıyla uygulayan hastane yöneticilerin payı da yadsınamayacak kadar fazladır.
Ülkenin herhangi bir hastanesi veya işyerinde, her an, her birimizin başına gelebilecek olan iş kazlarına karşı mücadele için kaybedecek zamanımız bulunmamaktadır. Mücadeleden ödün verdiğimiz her an aramızdan bir arkadaşımızı daha almaktadır. İşçiler olarak sağlığımızı, sermayeye ve onun payandası siyasi iktidara bırakamayız.
Başta sendikalar olmak üzere emek hareketinin tüm bileşenleri olarak işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda, işçi sınıfının mücadele hattını çok sağlam ve kararlı bir şekilde örmeliyiz.
Mehmet Abbasoğlu’nun  bir an önce sağlığına kavuşarak aramıza dönmesini umuyorum…

*İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi

Kaynak: Sendika.Org


Spread the love