“Şantiyemdekilerin aksine yanımda olacak meslektaşlarımın varlığını bilmek istedim” – Röportaj
Spread the love

Ant Yapı, Galataport şantiyesinde adı işçilere ücretlerini ödememesiyle gündeme gelen, Bodrum’da 1. derece arkeolojik sit alanının da içinde yer aldığı Anthaven projesiyle kent suçu işleyen, bu yıl Türkiye’nin en büyük 10 müteahhitlik şirketi arasında beşinci sırada olan inşaat şirketi.

Röportaj ise Ant Yapı’nın, cinsel tacize uğrayan bir kadın mimar çalışanına kayıtsız kalışını konu ediyor. Kadınlar iş yerlerinde tacize uğramasın, şirketler eşitlikçi kurumsal düzenlemelerle tacizcilerin üstüne gitsin diye!

Meslektaşımız mimar Z* ile yaşadıkları ve dava süreci üzerine sohbet ettik.

Politeknik: Ant Yapı’da çalışmaya ne zaman başladın ve neler yaşadın, biraz bunlardan bahseder misin?

Z*: 2018 yılında Ant Yapı firmasının Bodrum Aspat Koyu’nda dizayn mimarı olarak çalışmaya başladım. Evim işyerine uzak olduğu için şantiyenin kamp alanında kalmaya başladım. Bu kamp alanı şantiye içerisinde 3 katlı konteynırlardan oluşuyor, staff ve işçi konteynırları aynı alanda. Kampta kaldığım ilk gündü sanırım, akşam odama döndüğümde odama birisinin girdiğini fark ettim. Ertesi gün, kamp amirinin yanına gittim, odama birilerinin girmiş olabileceğini söyledim. “Evet, biz girdik. Elektrik işleri falan vardı” dedi. Bana sormadan böyle bir şey yapmamaları gerektiğini ve odamda özel eşyalarım olduğunu söyledim. “Ya evet biraz dağınıktı” diyerek güldü. Çok sinirlendim, benim bilgim olmadan kesinlikle odama girilemeyeceğini söyledim. O da çok sinirlendi, “İstediğimiz zaman gireriz, sen kimsin” gibi sözler söyledi ve tartıştık.

Politeknik: Açıkça kabul ediliyor yani odalara girildiği…

Z*: Evet, açıkça söylüyorlar. Herkesin odasına giriliyor bu arada. Henüz şantiyede kalmaya başlamadan önce katıldığım bir toplantıda, personel işleri şefi herkesin odasını tek tek dolaştığını söyledi. Hatta orada bulunan inşaat mühendisi bir arkadaşa “Senin odana köpek bağlasan durmaz” gibi çirkin bir laf etti. Başka bir çalışan tepki gösterdi bu duruma.

Kapımızı iki kere kilitleyip çıkıyoruz, geldiğimizde bir kere kilitlenmiş oluyor. Dolaplarımız açılmış oluyor vs. Hatta işçilerin söylediklerine göre, bizzat kamp amiri anahtarların çoğaltılmasını söylemiş işçilere. Herkes odasını kendi temizliyor, anahtarlarımız ne için veriliyor öyleyse başkalarına. Zaman geçtikçe bunun gözdağı verme amacı taşıdığını düşünmeye başladım. İstediğimizi yaparız, siz de sesinizi çıkaramazsınız demiş oluyorlardı aslında bize.

Personel işleri müdürüne bu durumu aktardım. Çok şaşırdı, kamp amirini kesinlikle uyaracağını söyledi. İlgilendiği için çok mutlu olmuştum açıkçası.

Ara ara çeşitli gerekçelerle odama girmeye devam ettiler. Her seferinde uyardım, rahatsızlık duyduğumu ifade ettim, kamp amiri ile aramız çok kötüydü bu dönemde. Bir seferinde odamdan klimanın kumandası alınmıştı, orada çalışan işçiyi sıkıştırdığımda, klima kumandasını almasını kamp amirinin istediğini söyledi. Personel müdürü ile durumu görüştüğümdeyse “kadınlar burada çalışmasın burası kadınlara göre bir yer değil” şeklinde bezdirici ifadeler kullandı.

Kasım ayında, çamaşırlarımı yıkattığım bir gün, öğle saatlerinde proje müdürünün asistanı geldi ve “İç çamaşırların makinada kalmış, kamp amiri sana iletmemi söyledi” dedi. Panikledim ve gerçekten unuttuğumu düşündüm. Çamaşırhaneyi ortak kullandığımız için çamaşırları aldıktan sonra, eşyalarımın kalmadığında emin olmak için defalarca makinayı çeviriyorum normalde ama yine de bir ihtimal unutmuş olabileceğimi düşündüm.

Çamaşırhaneye gittim, makinada 2 tane iç çamaşırım vardı, kuruydular ve başka bir deterjan kokuyorlardı. Kasım ya da Aralık ayı(2018), gerçekten unutmuş bile olsam bu kadar kısa sürede kurumuş olamazlardı.

İç çamaşırlarımın alınıp bırakıldığından şüphelendim. Sonrasında bu durumu tekrar proje müdürüme, şeflerime söyledim. İşten ayrılmak istediğimi belirttim. Kesinlikle ortaya çıkarılacağını, bu durumun cezasız kalmayacağını ve işten ayrılmamı istemediklerini söylediler. İşimi seviyordum ve ayrılmak istemiyordum. Bu durumun ortaya çıkarılmasını ve cezasız kalmamasını istediğimi söyledim. Hep bir şeyler yapmalarını bekledim ancak bir gelişme olmadı, kimseyi sorgulamadılar ve olayın üzerine gitmediler.

2019 yılının Mart ayı gibi, yan konteynırda kalan arkadaş, çalışmadığı bir gün, gün içinde odama birinin girdiğini duyup, ben olduğumu düşünerek telefon etti. Ben ise o sırada ofisteydim ve odaya yine birilerinin girdiğini duyunca bağırıp çağırıp olay çıkardım. Bu olay üzerine konteynırların anahtarları değiştirildi.

Politeknik: Bu iddiayı hiç araştırmadan direkt anahtarları değiştiriyorlar o halde…

Z*: Aynen, odalara girildiğini kabul ettikleri için anahtarları direkt değiştiriyorlar. Sürekli bir şeyler yapılması konusunda yöneticilerimi zorluyordum, ara ara istifa etmeye karar verdiğim gelgitli bir süreç oldu. Onlar da “Mock-up teslimi yapalım ondan sonra”, “lansman partisi var ondan sonra bakalım” gibi bahanelerle ertelediler, beni başlarından savdılar. Şirket etkinliklerinde, toplantılarda kamp amiri ile aynı ortamda bulunmak zorunda kalıyordum, aynı masada oturuyorduk. O çok rahattı, geçip karşıma bana bakıyordu ama benim için çok rahatsız ediciydi. Onu yönetime şikayet ettiğim için koridorda ‘Bu karıyı işten çıkarttıracağım. Çok olmaya başladı. Kendini ne sanıyor.’ diyerek bağırıyordu. Bunlar herkesin duyduğu gördüğü ama kulak tıkadığı durumlardı. Yönetim araştırma yapacak diye hep sustum ve işime baktım.

Politeknik: Bu konuda şikayetlerini ilettiğin halde, bu iddiaları soruşturmakla yükümlü yöneticiler kulağının üzerine yatmışlar.

Z*: Ben şikayetlerimi şantiyedekilere ilk söylediğim zaman, bu durumu bu çalışma alanında, kendi içimizde çözelim önerisini sundular, merkez ofise bildirim yapmayalım dediler.

26 Ağustos’ta tekrar konuştum şefimle, bir şey yapıp yapmayacaklarını sordum. Bu defa proje yöneticim “Bu çok ciddi bir iddia” dedi. Bir senedir bunu söylüyordum oysa ben de, bu çok ciddi bir iddia ise bunun araştırılması gerekiyordu elbette. Çok canım sıkıldı ve aynı gün sinir krizi geçirerek şantiyeyi terk ettim. Avukatımın yönlendirmesi ile notere gittim ve ihtar çektim. İşverenin tacize göz yummasından ötürü iş sözleşmemi feshettim ve tüm haklarımın, alacaklarımın ödenmesini talep ettim. Benim ihtarnamemi yok saydılar ve 15 gün sonra, 15 gün boyunca işe gitmemiş olmamı gerekçe göstererek ve iftira atmakla itham ederek beni işten çıkarttılar.
Gönderdikleri ihtarnamede bu iddianın araştırıldığını ve 2018 yılında böyle bir olayın gerçekleşmediğini söylediler ki bana bugüne kadar hiç böyle bir bilgilendirme yapılmadı. Böyle bir şikayet varsa ortada, bunun araştırılması ve şikayetçi olan işçiye bu yönde bir dönüş yapılması gerekir, bu hiç yapılmadı.

Sonuç olarak İş Kanunu madde 25/2’den yani ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığım iddia edilerek iş sözleşmem feshedildi ve SGK 29 kodu ile işten çıkartılmış oldum. Aynı gün kamp amiri hakkında şikayetçi olmak için cumhuriyet başsavcılığına gittim, suç duyurusunda bulundum. Savcı olayı dinledikten sonra bu olay kesinlikle cinsel taciz ve hırsızlıktır dedi. Bölge karakoluna gitmemi ve şikayetimi vermemi söyledi. Bu adamları hemen gözaltına almalılar dedi. Bölge karakolu şantiyeye çok yakın bir yerdeydi ve şantiyedeki amirlerle jandarmanın yakın bir ilişkisi vardı. Bölge karakolunda tanıklarımın söyledikleri kayda bile geçilmedi, söylemedikleri şeylerin altına imza atıp gönderdiler onları. İfadeye çağrılan şirket yetkilileri çay kahve içip gittiler, ne ifade verdiklerini bile bilmiyorum. Taciz davasından maalesef bu şekilde takipsizlik kararı çıktı, iş davam hala sürüyor.

Politeknik: Peki bu şikayetlerini, taleplerini yazılı olarak sunmuş muydun?

Z*: Şikayetleri kendi yöneticilerime hep sözlü olarak ilettim. Bu ve bunun gibi olayların Ant Yapı’yı gündeme taşıması sebebiyle benim yaşadıklarımı mümkün olduğunca gizli tutmaya çalıştılar. Benim hatam yaşadıklarımı merkez ofise bildirmemek oldu. Böyle şeyler olduğu anda merkez ofise e-mail atmam gerekiyordu. Güvendim, iyi niyetim suistimal edildi. Araştıracaklarını, gerekeni yapacaklarını söyledikleri için, suçlu olan ben değilim nasılsa diyerek bekledim. O kişiler hala orada çalışıyor, suçlu olan ise ben oldum.

Politeknik: Sen merkez ofise bildirmedin ama istifandan haberleri oldu, sonuçta dava da açtın. Sonrasında seninle iletişime geçtiler mi?

Z*: Ne yazık ki hayır. Ant Yapı’nın kurumsal iletişiminden sorumlu bir kadın yetkili kadınlar gününde bizi davet etmişti, “Kadınlara çok önem veriyoruz, değer veriyoruz” şeklinde konuşmalar yapılmıştı. Ben istifa ettim, bir kişi de arayıp, “sen cinsel taciz iddiasıyla işten ayrılmışsın, ne oluyor, neden böyle bir şey yaptın?” diye sormadı.

Şirket sahibiyle de diyaloğumuz var, toplantılara sürekli birlikte katılıyoruz. Beni tanıyor, biliyor. “Ne oldu, sen niye ayrıldın, derdin nedir, problemin nedir, gayet iyi çalışıyordun…” sorularını beni arayıp rahatlıkla sorabilirdi. Üstelik durum da çok ciddi, cinsel taciz diye ifade etmişim sonuçta.

Şu an aynı kadın yetkili, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkan tweetler atarak, Ant Yapı’nın itibarını yükseltiyor. Oysa kirletmekten başka bir şey yapmıyorlar, tüm bunların samimiyetsiz olduğunu sonradan farkettim.

Bana gönderdikleri tebligatta, dokuz ay hiçbir şey olmamış gibi çalıştığımı yazmışlar, yaşadığım olayların üstüne! Oysa siz bana çalış dediniz, araştıracağız dediniz, ben de çalıştım, fiziksel bir tacize de uğramadığım için o dönemler travmatik de hissetmiyordum, sürekli tedirgindim, odama girdiler mi diye, her seferinde etrafı kolaçan ediyordum birisi var mı diye, huzurlu değildim, sorunu çözeceklerine inanmıştım.

Politeknik: Bizimle iletişime geçtin. Yaşadıklarını paylaşmak ve duyurmak istedin. Bu kararı hangi duygularla aldın? Buna ne vesile oldu?

Z*: Bir arkadaşım, İzmir’de bir mimarlık ofisinde yaşanan taciz olayından bahsetti. Bu olayı sizin gündeme taşıdığınızı, röportaj yaptığınızı söyledi. Taciz eden mimarın Mimarlar Odası’nda tanınan birisi olduğunu, bu röportaj sayesinde teşhir edilmiş olduğunu ifade etti. Röportajı okuyunca cesaretlendim. Demek ki şantiyedekilerin aksine yanımda olan meslektaşlarım da var dedim. O yüzden paylaşmak istedim. Yanımda birilerinin olduğunu bilmek istedim.

Politeknik: Peki, son olarak, duruşma bilgilerini bizimle paylaşır mısın? Buradan tüm kadınları işyerlerimizde, yaşam alanlarımızda tacize karşı ses çıkarmaya, duruşmaya çağıralım.

Z*: Üç duruşmayı geride bıraktık. Gelecek duruşma 2 Ekim’de, saat 10.45’te, Bodrum İş Mahkemesi’nde.

Politeknik: Umuyoruz ki, açtığın dava haklarını alacağın şekilde sonuçlanır. Çalışma hakkın iş yerinde yaşadığın tacizle elinden alınmış! Ve umuyoruz ki işyerlerinde taciz kadın dayanışmasıyla son bulsun.
Teşekkür ederiz.

Z*: Ben de çok teşekkür ederim.

politeknik.org.tr


Spread the love