Prag 2000 Raporu – TMMOB YK Üyeleri
Spread the love

KÜRESEL YOKEDİCİLİĞE VE EMPERYALİZME KARŞI

KÜRESEL DİRENİŞ – ULUSLARARASI DAYANIŞMA

 

PRAG – 2000  RAPORU

 

İsmail KÜÇÜK                                                                    Ethem TORUNOĞLU

Meteoroloji Mühendisi                                                       Çevre Mühendisi

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi                                          TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi

 

 

… Baktım arkasından

kollarım iki yanıma sarkık

yağmurlar içindeydi Prag…

… Yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri boşaldı,

içinden elini çektiğin bir eldiven gibi boşaldı

söndü artık, seni görmeyen nasıl sönerse.

Yitirilmiş akşamlar gibi, Vıltava Suyu

Akıyor köprülerin altından…

 

Nazım Hikmet – 1961
 

26 Eylül 2000’de, PRAG’da; Prag Baharı’nı Yaratanlara Selam!

Yeni Dünya Düzeni’nin, insanlığı, doğayı ve geleceği yok etmeye yönelik politika ve uygulamaları, beraberinde karşı tepkileri de gündeme getirmiştir.

Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kuruluşların toplantı ve etkinlikleri, dünyanın birçok bölgesinde kapitalizm karşıtı tepkilerin yoğunlaşmasına ve yeni bir uluslararası dayanışmanın oluşmasına da neden olmuştur.

Seattle, Washington, Melbourne süreçlerinde Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü “uzmanları”nın daha fazla kar için yaptıkları zirveler (Gelişmemiş ülkelere program dayatılan toplantılar), sığıntı toplantılara dönüşmüştür. G8 Zirvesi protestoları sırasında (Almanya-Köln-Haziran 1999) Londra Borsası’nın 3 gün süreyle kapatılması, Melbourne’de Dünya Ekonomik Forumu sırasında dünya kapitalistlerinin zora başvurmaları ve bunun karşısında meşru bir direnme hattının oluşması, S-26 Prag Süreci’ni çok daha anlamlı ve önemli kılmıştır.

Dünya Bankası ve IMF’nin Prag Zirvesi’ni izlemek, karşı forumlara katılmak, kapitalizm karşıtı örgüt, kuruluşlar ve halklarla dayanışma ortamları kurabilmek amacı ile, TMMOB Yönetim Kurulu’ndan iki kişi ve değişik Odalardan meslektaşlarımızla (Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube, Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube, Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube, Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şube) Prag’da etkin ve aktif bir katılım gerçekleştirilmiştir.

Prag Süreci; toplantıların engellenmesi ve bloke edilmesi, IMF delegelerinin dağıtılması hedefini de içermesi nedeni ile TMMOB Heyeti açısından ayrı bir önem taşımaktaydı.

İşte böyle bir havada Prag’a hareket eden, değişik kuruluşları temsil eden aktivistler, (Türkiye Küreselleşme ve MAI Karşıtı Çalışma Grubu şemsiyesi altında; TMMOB, KESK, DİSK, Toplumsal Ekoloji Grubu, Ankara Küreselleşme Karşıtı Girişim, İzmir Küreselleşme Karşıtı Hareket) sekiz gün boyunca yoğun bir çalışma ve eylem, etkinlikler içinde olmuşlardır.

 

I- PRAG SÜRECİ’NE İLİŞKİN ÖN NOTLAR

30 Kasım 1999’da, ABD’nin Seattle kentinde, küreselleşme karşıtları, Dünya Ticaret Örgütü – WTO’nun “Milenyum Raund” denen zirve toplantısını engellemeye yönelik eylemler gerçekleştirmişti. Hem bu eylemler, hem de sonucunda toplantının karar alınmadan dağılması şeklinde, elde edilen başarı, dünya kamuoyu gündemine yeni bir sürecin başlangıcı olarak oturmuştu. Yirmi yıldır bütün dünyada sürdürülen neo-liberal politikalar,on yıldan fazla bir süredir de bu yeni emperyalist politikaların küreselleşme adıyla pazarlanması dönemi, çok renkli ve uluslararası bir hareketin gelişmesinin de önünü açmıştı. Elbette Seattle birdenbire ortaya çıkmadı. Belçika Emek Partisinin çağrısı üzerine Belçika’da yapılan ve sosyalist, komünist partileri bir araya getiren toplantılar, Londra’daki Marksizm toplantıları yeni süreci anlamaya çalışan ve toparlanma gayretleri olarak tarihe geçti. Ama bu türden, daha çok yakın ideolojik duruştaki yapıların platformları yerine, başta Latin Amerika ve Asya olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde yürümekte olan sosyal mücadelelerin birbirleriyle buluşma girişimleri, Zapatista’ların organize ettiği Neo-Liberalizme karşı Intergalaktica toplantısında somutlanmıştı. Meksika’nin Chiapas eyaletinde yerlilerin hakları için ayaklanan ve hem Meksika emekçilerinin hem de dünya halklarının sempatisini kazanan Zapatista’lar, sorunlarının sadece yerel bir sorun olmadığı bilinciyle bu uluslararası toplantıyı 1996’da Ispanya’da gerçekleştirmişlerdi. Arkasından yapılan ikinci toplantı uluslararası bir koordinasyonun gerekliliğini ortaya çıkarmış ve böylece 1997 Şubat’ında, PGA (“Serbest Ticaret” ve WTO’ya karşı Halkların Küresel Eylemi) isimli iletişim ağı ve eylem koordinasyonu oluşmuştu. Nikaragua’dan Sandinist Emekçiler Merkezi, Meksika’dan Zapatistalar, Brezilya Topraksız Emekçiler Hareketi, Hindistan, Nijerya ve Filipinler’den köylü hareketleri gibi kitlesel ve direnişçi hareketler tarafından oluşturulan ilk komite, 16-20 Mayıs 1998 tarihlerinde ilk küresel eylemin de çağrıcısı oldu. Cenevre’de yapılan WTO – Dünya Ticaret Örgütü 2.Bakanlar zirvesi, hem toplantının yapıldığı yerde, hem de pek çok ülkede yapılan eylemlerle protesto edildi. Cenevre’de Güney Kore’nin radikal sendika liderlerinden, Latin Amerika’daki halk hareketlerine kadar pek çok temsilci, İsviçreli ve diğer Avrupa ülkelerinden küreselleşme karşıtlarıyla beraber toplantıyı engellemeye çalışarak bir geleneği başlatıyorlardı.1997 sonunda MAI – Çok Taraflı Yatırım Anlaşması’nın açığa çıkması ve dünyada çeşitli kitle örgütü ve STK’lardan büyük tepki alması küreselleşme karşıtlarını emekçi örgütlerinden, çevrecilere, insan hakları savunucularından siyasi yapılara kadar geniş bir çerçevede birleştirdi. Bu geniş bileşim, bir dizi küresel eylem günü gerçekleştirdikten sonra, daha Seattle eylemleri olmadan önce, yeni küresel eylem günleri arasında IMF ve Dünya Bankası’nın yıllık ortak toplantısının protesto edilmesi sayılıyordu. 26–28 Eylül 2000 tarihleri arasındaki toplantının yapılacağı yer Çek Cumhuriyetinin başkenti Prag idi. Böylece S26 (September 26) kodlamasıyla anılacak olan eylem günü hazırlıkları başlamış oldu. Çek Cumhuriyetinde bir yıl kadar önce, çeşitli eğilimlerce kurulan INPEG – Ekonomik Küreselleşmeye Karşı Girişim- bu sürecin yükünü üstüne aldı. INPEG, eylemlerin asıl olarak IMF, DB toplantısı özgülünde küresel kapitalizme karsı olduğunu, ancak kendilerinin şiddet yanlısı olmadığını ilan etti. Resmi açılışın yapılacağı 26 Eylül gününe kadar geçen 22-25 Eylül tarihleri arası, çeşitli hazırlık çalışmaları ve çeşitli eylemlere ayrılmıştı. 26 Eylül günü büyük eylem günü olarak ilan edilirken, 27 ve 28 Eylül günleri ise hem IMF, DB toplantısına karşı protesto ve engelleme eylemlerinin devam edeceği hem de olası tutuklamalara karşı dayanışma eylemlerinin süreceği günler olacaktı.

 

II- MERHABA PRAG, MERHABA UMUT!
(21 Eylül 2000)

Prag’a gidiş, TMMOB, DISK-Birleşik Metal-İş, KESK, MMO Ist. Sb., EMO Ist.Sb., ITO MMMB, GÜMÇED, Toplumsal Ekoloji Grubu gibi kitle örgütü temsilcileri, Ankara Küreselleşme Karşıtı Girişim ve İzmir MAI Karşıtı Çalışma Grubu çalışanları, bireysel katılımcılar ve bir grup ÖDP’liden oluşmuş 23 kişilik bir toplulukla gerçekleşti. İlk 18 kişilik grubun gidişi, geçmişteki bir davasının arşivlerden silinmeyişinden dolayı bir arkadaşımızın havaalanında gözaltına alınmasıyla tatsız başladı. Bu arkadaşımız sorunu halledip iki gün sonra bize katıldı. Aynı gün Çalışma Grubu organizasyonu dışında, Ankara’dan 4 kişi daha farklı bir uçakla gelmişti. Hazırlık çalışmaları uçak varış saati farklılığı nedeniyle, iki farklı grup olarak, 21 Eylül Perşembe akşam üzeri Prag’ta kalacak olduğumuz öğrenci hosteline varabildik.

 

İlk Temaslar – Karşı Toplantılar

22 Eylül 2000 Cuma günü IMC (Independent Media Center) Bağımsız Medya Merkezine yapılan ziyaret ile Prag’taki ilk temasımız başladı. IMC, Seattle sürecinde ismini duyurmuş, bütün dünyadan bir çoğu profesyonel gazeteci olmayan gönüllülerin katkısıyla oluşturulmuş bir haber ağı. Su anda pek çok ülkede açılan ofisler bu ağa eklemlenerek ve internet olanakları ile emperyalist medyanın bilgisizleştirme tekelini kırmaya çalışıyor. IMC’nin çeşitli uluslardan Prag’a gelen amatör haberci ordusu, süreci doğru biçimde aktarabilme yolunda önemli bir işlev yerine getirdi. IMC, şehir merkezi ile Kongre merkezinin arasında bir bölgede tutulan birkaç katlı bir binada çalışmalarını yürütüyordu.

Cuma günü, grubun bir kısmı Karşıt Zirve toplantılarından birine katılmak üzere giderken, diğer grubun ikinci durağı INPEG’in Bilgi Ofisiydi. Gelen yabancı eylemcilerin bilgilendirilmesi ve basınla ilişkiler bu ofisten sağlanıyordu. Çoğunlukla yabancı gönüllülerin çalıştığı bu merkezde bir arkadaşımız da danışma görevlisi olarak çalıştı. INPEG bu ofis dışında kendi iç organizasyonu için bir başka ofis daha oluşturmuştu. Ayrıca şehir merkezine uzak olmayan bir bölgede terkedilmiş bir fabrika kiralanmış, temizlenmiş ve Convergence Center (Yoğunlaşma, Toplanma Merkezi) olarak eylemcilere tahsis edilmişti. Convergence Center biri 8-10 bin metrekarelik ve diğeri 2-3 bin metrekarelik iki kapalı alan, 8-10 bin metrekarelik üstü kapalı yanları açık bir alan ve bahçelerden oluşuyordu. Büyük bina çalışma gruplarının ve ülke toplantılarının yapılması için ayrılmıştı ve akşamları yapılan genel strateji toplantıları da burada yapılıyordu. Küçük binanın bir kısmı Rampenplan isimli bu tür etkinliklerde yemek vb organizasyonları yapan Hollandalı gruba ayrılmıştı. Bütün gezici mutfak araçlarıyla gelmiş olan bu grup, geliri eylem organizasyonunda kullanılmak üzere vejetaryen yemekleri yapıyor özellikle yoksul ülkelerden gelenlerin ve bu alanda çalışanların beslenmeleri sağlanıyordu. Aynı zamanda bitki çayı, siyah çay ve kahve kazanları sürekli hizmet vermekteydi. Hiç kimseden para istenmiyor, parası olan bu hizmetlerin verildiği yerlerdeki kutulara ekonomik güçleri oranında katkıda bulunuyordu.

Küçük binanın kalan alanı ise kukla, maket, pankart, döviz ve diğer gösteri araçları yapmak üzere ayrılmıştı. Fabrikanın neredeyse tüm atıkları son derece yaratıcı biçimde kullanıldı. Tel örgülerden patronları simgeleyen dev bir maket, kolilerden iskeletler ve çeşitli kuklalar, ağaç dallarından dünya maketi vb.leri böyle ortaya çıktı. Biz de burada ortak taşınacak çok dilli pankartların boyanması ve dikilmesi islerine katkıda bulunduk. Üç büyük pankart hazırlanmaktaydı. Mavi pankartta değişik dillerde “çeşitlilik”, sarıda “birlik” ve pembede “direniş” yazmaktaydı. Grubumuzdaki TMMOB’lilerin içinde olduğu 6 kişinin 26 Eylül 2000’e Büyük Yürüyüşe kadar olan günleri 23 Eylül 2000’deki eylem dışında burada geçti. Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu imzalı pankartı da bir beyaz nevresimi kullanarak burada hazırladık. Convergence Center eyleme her yönüyle hazırlığın yapıldığı bir mekandı. Örneğin birkaç İngiliz müzikçi, 4 günlük bir sürede olağanüstü bir ritim orkestrası oluşturdular. Samba Band isimli bu yürüyüş amaçlı orkestra, Merkez’e gelen ve böyle bir faaliyeti orada haber alan çeşitli ülkelerden yüze yakın insanin katilimi ve günde bir – iki saat çalışmasıyla ortaya çıktı. Fabrikada bulunan değişik boylardaki bidonlar, bahçedeki ağaçların dalları enstrüman olarak kullanıldı. Yüzlerce konserve kutusu ve pet şişe içlerine küçük taslar konarak ve boyanarak “shaker” haline getirildi. Bütün farklı sesli enstrümanların, farklı ritimler atmasıyla kapitalizmin kakofonisine karsı müthiş bir uyum estetiği yaratıldı. Bizden de birkaç kişi bu çalışmalara katıldı. Bunun yanında burada eyleme yönelik pek çok çalışma grubu toplantı yapıyor ve çeşitli eğitimler veriyordu. Sokak çalışma grubu asil olarak eylem planı için öneriler hazırlarken, hukuk çalışma grubu yasal haklar ve olası gözaltılara karşı bilgilenme notları hazırlıyordu. Cezaevi dayanışması çalışma grubu, eylemler sonrası cezaevlerine düşecek eylemcilerle ilgili eylem plânları yapıyor, sağlık çalışma grubu eylemlere katılacak grupların sağlık temsilcilerine ilk yardim setleri dağıtırken, eylemcilerin yanlarında bulundurması gereken malzeme dökümünü duyuruyorlardı. Çalışma grupları ayni zamanda ilk yardim, göz yaşartıcı bomba ve biber gazından korunma, yasal bilgiler gibi eğitimler de düzenlediler. “Şiddetsiz doğrudan eylem” eğitimi bizim de bir çok arkadaşımızın katıldığı bir eğitim oldu. Bu eğitimde önce neyin şiddet olup olmadığı tartışıldı. Eğitimci, politikacıya pasta atmak,banka cami kırmak, bir delegenin yoldan geçişini engellemek vb eylemlerin şiddet içerip içermediğini soruyor, iki tarafa ayrılan katılımcılar, kendi düşüncelerini açıklıyorlar bu tartışmalara göre kimileri görüşlerini değiştiriyor ve diğer tarafa geçiyordu. Bunun arkasından şiddete başvurmadan bir yeri ablukaya almak, oturma eylemi yapmak, gözaltına alınırken ya da polisin saldırısı sırasında veya atlı polise karşı tavır, göz yaşartıcı gaz saldırısı sırasında yapılabilecekler gibi konular, uygulamalı olarak islendi. Bu eğitimlerde ve çeşitli toplantılarda dikkat çeken noktalardan biri katılımcılığı teşvik eden tavır oldu. Örneğin eğitimci “sorusu olan var mi?”diye sormak yerine, daima “önerisi ya da bir düşüncesi olan var mi?” diye soruyordu. Onlarca değişik dili konuşan, çok farklı hedef ve beklentileri olan kitlelerin geniş toplantıları ve eğitim çalışmaları aynı zamanda bir karar verme eğitimi oldu ve bu yöntem, eylemler sırasında özellikle de 26 Eylül sonrasında da kullanıldı. Eylemler sırasında birbirleriyle beraber hareket edecek kişilerden oluşmuş gruplara “ilişki grupları” (affinitiy groups) deniyordu. Bunlar, önceden birlikte yürüttükleri faaliyetler, semt, işyeri, vb nedenlerle birbirlerini tanıyan, güvenen topluluklardı. Toplantılar, geniş bir çember oluşturularak yapılıyor, iç çemberde grupların o toplantıdaki sözcüleri yer alıyor, grubun diğer üyeleri de arkasına yerleşiyordu. Tüm konuşmalar, istenilen sayıda dile çevriliyordu ama bunun yanında bir işaret dili de geliştirilmişti. Bu, değişik kültürlerde farklı anlamlara gelen el işaretlerini de uyumlulaştırıyordu. Söz istemek, acil söz istemek, çeviri istemek, usul hakkında söz istemek gibi işaretlerle toplantı etkin hale geliyor, bir fikre katılıp katılmamak veya tamamen reddetmek gibi işaretlerle de, siyasi, kültürel böylesine farklılıkların olduğu bileşimde eğilim belirleyebilmek mümkün oluyordu.

 

Atölye Çalışmaları- Forumlar- Etkinlikler

22 Eylül 2000 tarihinde, PGA (People’s Global Action- Halkların Küresel Eylemliliği) tarafından düzenlenen forum ve atölye çalışmasında, değişik ülkelerin IMF ve Dünya Bankası politikaları karşısında yaşadığı sorunlar ve buna yönelik politik durum üzerine bilgi alışverişinde bulunulmuştur. Bu toplantıda Meksika, Panama, Brezilya (Topraksız Köylüler Hareketi), Nikaragua, Bangladeş, Kolombiya ve Hindistan gibi ülkelerin deneyimleri aktarılmıştır. Bu forumda, TMMOB’den bir meslektaşımız Türkiye’deki sosyal-ekonomik durum, uluslararası tahkim, yatırımlar, nükleer santral projeleri, Sosyal Güvenlik Reformu gibi konularda bilgi aktarmıştır.

 

Küreselleşme Ve Sendikal Hareket Paneli

23 Eylül 2000 günü, bir sinema salonunda düzenlenen panele Çek Tarım İşçileri Sendikası Başkanı, Liverpool Liman İşçileri Sendikasından bir yetkili, Seattle’da örgütlü denizciler sendikasından Jeff Engels isimli bir aktivist ile Türkiye’den, Türkiye Küreselleşme ve MAI Karşıtı Çalışma Grubu sözcüsü sıfatı ile Gaye Yılmaz katıldı. Liverpool’dan katılan konuşmacı İrlanda ve İngiltere’de özelleştirme ve neo-liberal politikaların sonuçlarını rakamsal verilerle aktarırken, Seattle’dan katılan konuşmacı esas olarak Seattle sürecinin nasıl örgütlendiğine, eylemlerde işçi ve sendika yoğunluğunun nasıl sağlandığına, NAFTA anlaşmasının bu süreçte Sendikaları ikna etmede ne kadar etkin olduğu konularına değindi. Gaye Yılmaz ise, önceden üzerinde ortaklaşılan konuları dile getirerek Türkiye’de en yakıcı olarak hissedilen esneklik ve kalite ile enerji, ulaşım, sağlık, bankacılık sektörleri başta olmak üzere özelleştirme ve sosyal güvenlik sisteminin özelleştirilmesi ve sendikaların bu konulardaki tepkileri ile ülkemizin AB adaylığının bu süreci nasıl daha da zorlaştırdığını aktardı ve sendikal ilişkilerde çok sık kullanılan uluslar arası dayanışmanın içinin boşaltıldığına değinerek, sermayenin hızla küreselleştiği bu ortamda gerçek dayanışmayı hayata geçirmenin tek yolunun uluslar arası dayanışma grevlerinin organize edilmesi olduğunun altını çizdi. Çek Tarım işçileri Sendikası başkanı konuşmasını özellikle Prag eylemlerine hazırlık sürecine endeksledi ve eylemlerde ve hazırlık aşamasında neden Çek Sendikalarının çekimser kaldığına açıklamalar getirmeye çalıştı. Bu açıklamalarda Çek Cumhuriyetinin AB tam üyeliğine ilişkin sıralamada ilk 5 içersinde yer alan ülkeler grubunda olmasının büyük bir etkisi olduğu ve sendikaların ülkenin sıralamasındaki yerini kaybetmesine neden olabilecek –Seattle benzeri- eylemlere katılmayı bu nedenlerle istemedikleri vurgusu yoğun olarak yer aldı. Çek Sendika başkanına yöneltilen sorular ise 3 gün sonra yapılacak büyük yürüyüşe daha fazla sendika ve işçi katmayı amaçlayan bir planlarının olup; olmadığında yoğunlaştı. Bu konuda genel kanı, bu tip çabalar için geç kalındığı, artık zaman kalmadığı üzerinde birleşti.

 

Küreselleşme ve Militarizm

Bu toplantı, aynı gün ve saatlerde Çek Komünist Partisi, Morevian Komünist Partisi ve Çek İşçi Sendikalarının düzenlediği “Küreselleşme ve IMF Karşıtı Miting”le çakıştığı için toplantıya katılım sağlanamamıştır.

 

Küreselleşme Ve IMF Karşıtı, Birleşik Cephe Mitingi
(23 Eylül 2000- Cumartesi)

Çek Komünist Partisi öncülüğündeki cephenin izinli eylemine dünyanın pek çok yerinden emekçi örgütleri ve sol partiler katildi. IMF’yi durdurun temeli bu eyleme Çek solunun anarşistler dışındaki diğer renkleri de ilgi gösterdi. Şehrin merkezinden geçen çok uzun bir güzergah boyunca yapılan yürüyüşte kortejler hem kendi dillerinde sloganlarını attılar, hem de ortak sloganları İngilizce, Almanca ve İspanyolca olarak haykırdılar. İzleyenlerin çeşitli biçimlerde destek verdiği eyleme dört – beş bin kişi katildi. Topluluğumuz eyleme Türkçe ve İngilizce “Küreselleşme = Sömürü Savaş Açlık” yazılı pankartla katıldı. Eyleme TIKB pankartı arkasında daha çok Avrupa ülkelerinden gelen Türkiyelilerin oluşturduğu bir grup ta katıldı.

 

Bizim kortejde atılan Türkçe sloganlar:

MAI MIGA Tahkim Kahrolsun Emperyalizm

Direne Direne Kazanacağız

Yasaşın Halkların Kardeşliği

Yaşasın Enternasyonal Dayanışma

Washington Washington Duy Sesimizi Bu Gelen Emeğin (Halkların) Ayak Sesleri

Atılan ortak sloganlar:

İngilizce:

The workers united will never be defeated – Birleşmiş isçiler asla yenilmez.

Shut, shut, shut the IMF – Kapat, kapat IMF’yi kapat

Smash, smash, smash the IMF – Parçala, parçala, IMF’yi parçala

Say hey say ho, the IMF has got to go: Hey de, ho de, IMF gitsin.

IMF kills, kill the IMF: IMF öldürüyor, IMF’yi öldür.

One solution: Revolution – Tek yol (çözüm) devrim.

Almanca:

Hoch die international solidaritad – Yaşasın uluslar arası dayanışma

İspanyolca:

El pueblo unido jamas sera vencido – Birleşmiş halk asla yenilmez

No passaran – Geçit yok.

Fransızca:

Tous ensemble, tous ensemble, raid, raid, raid: Hep birlikte, hep birlikte,güçlü, güçlü, güçlü (bükülmez, dik, sert)

Kapitalizm: (herkes kendi dilinde) hayır; Sosyalizm: Evet

Enternasyonal marşını aynı anda herkes, kendi dilinde söylediğinde de ilginç bir tablo oluştu. Bu miting, 26 Eylül öncesi bir güç ve güven tazelemenin yanında, iyi bir prova özelliğini de taşımaktaydı.

 

Anti Faşist Yürüyüş

Antifa isimli Çek anti-faşist grubunun düzenlediği izinsiz eyleme daha çok otonom gruplar katildi. Çek ve Avrupalı faşistlerin ayni gün yaptıkları mitinge karşı yapılan bu eyleme topluluğumuzdan da iki kişi gözlemci olarak katildi. Bu eylem de oldukça uzun bir güzergah ile şehir merkezini dolaşarak 26 Eylülün küçük bir provasını oluşturdu. Her iki eylemde de polisin tavrı oldukça temkinliydi. Türkiye’den de oldukça farklıydı. En azından ilk izlenimimiz böyleydi.

 

Küreselleşme ve Ekolojik Borçlar Forumu
(24 Eylül 2000)

Bu toplantıda küreselleşme politikalarının yarattığı çevresel sorunlar tartışılmış, bu noktada Toplumsal Ekoloji Grubu’nun Bergama’ya yönelik hazırladığı İngilizce broşür katılımcılara sunulmuştur. Toplantıda şu noktalar üzerinde durulmuştur;

Doğal kaynakların tekelleştirilemeyeceği vurgusuna karşın küreselleşme ile birlikte doğal kaynaklar tekelleştirilmektedir. Doğal kaynaklar bakımından kendi kendine yetebilen ülkelerin doğal kaynakları, küresel politikalar ile tamamen ticari hale getirilmektedir.

İnsan yaşamının en kaçınılmaz gereksinimi olan “su”, küreselleşme uygulamalarına bağlı yeni politikalar ile bir başka sömürü alanında kendisini daha açık bir şekilde gösterecektir.

Dünyamızın her bölgesi kendine özgü bir iklime sahiptir. Fakat daha fazla para kazanmak uğruna yapılanlar ekolojik dengeyi bozmakta ve iklimlerin değişmesine neden olmaktadır. Bu durum bazı alanlarda canlı yaşamının tamamen yok olmasına, bazı alanlarda ise geleneksel yaşamların değişmesine neden olmaktadır. Küreselleşme uygulamaları bölgesel, kültürel özellikleri de yani, çeşitlilikleri de yok etmektedir.

Kapatılmış olan nükleer santralların yeniden faaliyete geçirilmesi ya da yapımı planlanan bir barajın binlerce insanı yerinden etmesine karşın devletler küresel programları uygulamak için var olan yasalara bile uymayarak şiddet kullanmaktadırlar. Bölge halklarının doğal yaşam alanları küresel politikalar uğruna hiçe sayılmaktadır. İnsanlar küreselleşme politikaları uğruna yüzyıllardır yaşadıkları topraklarından, yerlerinden sürgün edilmektedir.

 

Kapitalizm ve Toplumsal Hareketler Konferansı

24 Eylül günü yapılan bu etkinliğe, yaklaşık 400 kişilik bir dinleyici katılıyordu. Kapitalizmin ve emperyalizmin yeni soygun ve talan politikaları karşısında, insanlık mirasına sahip çıkma ortak düşüncesi toplantının öne çıkan temasıydı. Kadın Hareketi, Ekolojik Hareketler, Çocuk Hakları bu dönemin öne çıkan toplumsal hareketleri olarak değerlendiriliyordu.

 

Şiddet İçermeyen Eylem ve Sivil İtaatsizlik

25 Eylül 2000 Pazartesi günü, tüm çalışmalar Convergence Center’da yoğunlaşmıştı. Eylem hazırlıkları ve strateji toplantıları yanında, şiddet içermeyen eylem ve sivil itaatsizlik eğitim etkinliği yoğun bir ilgi ve katılımla gerçekleştirildi.

 

Balkan Sosyalistleri Toplantısı
(25 Eylül 2000)

Balkan Sosyalistleri Toplantısı’na özellikle, Yunanistan’dan gelen parti ve sendikalar ayrı bir önem vermekteydi. Yunan Sosyalist İşçi Partisi’nin TMMOB Heyeti’ni de davet ettiği bu toplantı, ne yazık ki; büyük yürüyüşün hemen öncesine geldiği için iptal edilmek durumunda kalındı. Ancak, Yunanistan Sol Partileri ve sendika temsilcileri ile sohbetler yapıldı, iletişimin bundan sonra da devam etmesi yönünde sağlam temeller atılmış oldu.

 

Ortadoğu Forumu

Prag sürecine İsrail’den katılan bir grubun önerisiyle Türkiye ve Yunanistan’ın katılımı ile bir Ortadoğu Forumu düzenlenmesi ve bu forumda Prag ve sonrasında birlikte hareket edilmesinin koşullarının tartışılması gündeme gelmiştir. Böyle bir süreçte, İsrail Heyeti Yunanistan’dan gelen kişi/kuruluşlarla biraraya gelip gelemeyeceğimizi sormuş, tarafımızca verilen olumlu yanıt üzerine ilişkiler devam etmiştir. Ancak, eylem ve etkinliklerin yoğunluğu içinde uygun zaman ve mekan bulunamadığı için Ortadoğu Forumu yapılamamıştır.

 

III- TMMOB İLGİ ODAĞI OLUYOR

Türkiye Küreselleşme ve MAI Karşıtı Çalışma Grubu içerisinde, TMMOB’nin yoğun ve hazırlıklı katılımı, bir süre sonra grup içerisinde, bazı sıkıntıların ve sorunların oluşmasına neden olurken, TMMOB aktivistlerinin gerek forumlarda, gerekse eylem hazırlıklarında gösterdiği özveri uluslararası ortamda yeni ilişkilerin ve sağlam dostlukların kurulmasına yol açıyordu. Türkiye Küreselleşme ve MAI Karşıtı Çalışma Grubu’nda ve grup dışındaki bazı (parti temsilcisi olduğunu belirten) kişilerin bireysel tutumları (zaman zaman TMMOB üyelerini ve örgütümüzü dışlayıcı yaklaşımları ve pasifist tavırları) nedeni ile, Prag sürecinde ve eylemlilikler ortamında önemli bir ayrışmanın yaşanmasına neden olmuştur. TMMOB şemsiye örgütlenme ve platform anlayışının korunması için uğraşmış ve bu konuda ısrarcı olmuştur. TMMOB platformun taşıyacağı pankartın hazırlanmasında emek harcamışken, bu pankartın arkasında TMMOB pankartının açılmasına belli kişiler tarafından karşı çıkılmıştır. Eylem anında başka tartışmalara girmemek için 26 Eylül Büyük Yürüyüşü’ne TMMOB kendi pankartı ile, çalışma grubundan ayrı bir noktada katılmak zorunda kalmıştır. Barikatlarda, Yunan, Fransız, İtalyan aktivistlerle birlik ve dayanışma sağlanırken, Türkiye’den gelen bazı arkadaşlar ne yazık ki, yanımızda olmamışlardır. Bu tesbitin yapılmasında ve bu yazıda ayrıntılarına girilmeyen bazı hususların TMMOB ortamında tartışılmasında yarar vardır. Bu durum, TMMOB’nin adı geçen “çalışma grubundaki” konumunu da yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kılmaktadır.

Bu iç sorunların dışında belirtilmesi gereken hususlar özetle şunlardır; TMMOB’nin tanıtım broşürü ve Marmara Deprem Broşürü (İngilizce) INPEG ve Convergence Center’da sergilenmiş, bu kanalla birçok kuruluşla irtibat sağlanmıştır. Ayrıca, Fransız, İtalyan, İngiliz ve Çek televizyon kanallarına demeçler verilmiş, bir Fransız televizyonunun hazırladığı belgeselin bir bölümünde yer alınmıştır. Yine yazılı basınla da özel röportajlar yapılmıştır. Ayrıca, NTV, CNN TÜRK ve TGRT televizyonları ile Milliyet, Radikal ve Sabah Gazeteleri ile görüşmeler yapılmıştır.

Burada, özellikle belirtilmesi gereken husus, yabancı basının mühendis-mimarların böyle bir süreçte yer alması konusunda duydukları hayret ve azgelişmiş ülke bilim ve teknoloji politikaları hakkındaki yetersiz bilgileri olmuştur. Bu konulara ilişkin, kendi özgün durumumuzu, sorunlarımızı anlatan görüşmeler ve bilgilendirmeler yapılmıştır.

 

IV- 26 EYLÜL 2000/ KÜRESEL EYLEM GÜNÜ- BÜYÜK YÜRÜYÜŞ

25 Eylül günü yapılan son eylem değerlendirme toplantısında sokak çalışma grubu tarafından önerilmiş olan eylem planı kabul edildi. Buna göre otel ablukaları ya da geceden kongre merkezine gitmek gibi otonom eylemler yapılacaktı. Ama asil büyük eylem, saat 09:00’da Namesti Miru’da (Barış Meydanı) izinli toplantıyla başlayacaktı. Daha sonra saat 11:00’da izinsiz olan yürüyüşle üç koldan IMF-DB toplantısının yapılacağı kongre merkezine yürünecekti. Çeşitli liberter gruplardan, anarşist-komünistlere kadar anarşist gruplar, mavi grupta; sendikalar ve enternasyonal sosyalistler pembe grupta yürüyecekti. Sari grubun önünde ise PGA’nin bu yılkı Avrupa koordinasyonunu yürüten Ya Basta (Artık Yeter) isimli radikal İtalyan grup olacaktı. Ya Basta bine yakın eylemciden oluşan ve polis barikatını asmak üzere hazırlanmış ve son derece iyi örgütlenmiş bir gruptu. Bir bölümü omuzlarını ve göğüs kafeslerini koruyan sünger ya da kauçuk, el yapımı yelekler kuşanmış, biber gazına karşı sentetik tulumlar giymiş, gaz maskeli ve kasklıydı. Yürüyecekleri güzergah kongre merkezine giden ana arterdeydi ve en kısa yoldu. Bu üç koldan kongre merkezine yaklaşılarak delegelerin dışarı çıkmaları engellenecek ve IMF/DB’nin kendisini feshettiğini açıklaması istenecekti. Bizler Fransızlarla bir abluka eylemine katılıp sonra yürüyüşe gitmeyi düşünmüştük. Buluşma noktasına gittiğimizde onları bulamayınca, Namesti Miru’ya gittik. Yürüyüş başladığında pembe grubun önünde “enstrüman”larını pembeye boyamış, ve kendileri de üzerlerine pembe giysi ya da aksesuar takmış, samba orkestrası, uzun sopalı pembe ve gümüş renkli bayraklarıyla yürüyordu. Çeşitli çevreci gruplar bu hattaydı. Burada yurtdışından gelen tek tek Türklerde bulunuyordu. Türkiye’den gelen AGF’li gençler ise mavi gruba katılmıştı. Bizler, sendika ve sosyalist grupları takip ettik ve onlarla beraber sari hatta kaldık. Burada ÖDP’liler, dövizleriyle ayrı bir grup olarak yürürken, Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu kendi pankartıyla yer aldı. 23 ündeki eyleme yetiştiremediğimiz “Yaşasın Uluslararası Dayanışma” sloganını da İngilizce olarak pankarta eklemiştik. Ayrıca yurtdışındaki Türklerin oluşturduğu, TIKB ve MLKP kortejleri de bu hattın değişik noktalarındaydılar.

TMMOB’liler ve Ankara’dan gelen 14 kişi, kenarlarında, IMF, MAI, DB, WTO, Emperyalizm, Nükleer vb., ortasında ise İngilizce olarak “Bu Abluka Dağıtılacak” yazan pankartla, Yunan sendika ve sosyalist grupların arasında yürüdük. Diğer ülkelerden gelen bazı Türklerin de katılmasıyla sayımız arttı. Ayrı bir güzergahtan gelen Çek ve diğer ülkelerin geleneksel sol partileri de bir noktada sari grubun arkasına yerleştiler. Burada da MLKP’nin bir baska korteji ve EMEP’liler yürüyordu. Yine çeşitli ülkelerden sol partilerden insanların olduğu Moravya Komünist Partisinin uluslar arası kortejinde bir SIP bayrağı taşıyan bir temsilci göze çarpıyordu. On bin civarında göstericinin buluştuğu bu hat, en kalabalık yürüyüş kolunu oluşturdu. Ya Basta grubu, Çek yetkililerin çekindiği gruplardan biriydi ve sınırdan sokulmadıkları için bir gün boyunca sınırda eylem yapmışlar ve ayni sürede Prag’da da bir dizi korsan protesto eylemi olmuştu. Uzun Pazarlıklar ve İtalyan elçiliğinin araya girmesi üzerine bilinen 5 lider dışındakiler Çek Cumhuriyetine gecikerek girebildiler. Ya Basta, bir gün önceki son eylem stratejisi toplantısında INPEG’in çizdiği çerçeveye sadık kalacağını ve ama mümkün olan bir şekilde, sari hattaki polis barikatını aşacağını açıklamıştı. Daha sonradan taktik olduğu yolunda kurguların da olduğu bu açıklama etkisini gösterdi ve Robocop görünümlü Çek çevik kuvvet polisinin önemli bir bölümü sari hattaki Kongre merkezine giden bir meydana yigildi. Meydanın girişinde göğüs göğüse yapılan bir mücadele başladı. Polis bir çok defa saldırdı, sayısız göz yaşartıcı gaz bombası attı ve biber gazi sikti. Bütün caddeyi kimyasal kokusu sarmıştı. Bu arada yaralılar için bir koridor oluşturulmuş Sinir Tanımayan Hekimler ve INPEG’in görevli ilk yardim ekibi yaralılara müdahale ediyordu. Bizlerse ön tarafla koordinasyon halindeki bir minibüsten gelen talimatlarla, birbirimize kenetlenmiş ve ileri doğru basınç yapıyorduk. Bir süre sonra polis barikatı açarak, Kongre merkezine bağlanan viyadüke çekildi. Bu süre zarfında kitlenin daha çok protesto amaçlı gelen bir bölümü dağılırken kalanlar meydana girdiler ve viyadükün başında göğüs göğüse ikinci mücadele başladı. Ya Basta, Kongre merkezinden gelen en önemli yolun kapatıldığını düşünerek, polis barikatının önünde beklemeye başladı. O anda sosyalist gruplar ve sendikalar iki yönlü olan viyadüğün boş olan diğer bölümüne geçerek yeni bir cephe açtılar. Bizler de bu bölüme geçtik Burada barikatın 5-6 sıra arkasına gelmiştik. Polis uzun viyadükü, panzerler ve araçlarla tamamen kaplamış ön tarafa da gaz maskelileri dizmişti. Burada birkaç yüklenmede ortalığı gaz kokusu sardı. Hapşırmalar başladı. Ön sırada Yunanistanlı ve Türkiyeli sol gruplar çarpışıyorlardı. Gaz yemiş bir Yunan eylemci yanımıza geldi ve suyla onun yüzünü yıkamaya başladık. Bütün bu süreçte Fransızca ve Almanca “direniş, direniş” ve ileri yüklenirken “push, push” (it, it) diye bağırmalarımız duyuluyordu. Elbette yürüyüş sırasında 23 Eylül’de atılan sloganlar da çokça atıldı.

Saat dörde doğru Ya Basta ve arkasındaki gruplar, Ablukayı sürdürmek için orada kalırken Sendikalar ve sosyalist gruplar, şehir merkezine doğru yürüyüşe geçti. Hemen bütün polis gücü, Kongre merkezini korumak için kullanıldığı için, adeta şehir bize kalmıştı. Önce şehrin merkezi sayılan Ulusal Müze önünde toplandık. Çeşitli konuşmalardan sonra, hemen yakınlardaki Opera binasına gittik. Delegelerin aksam yapacakları galanın mekânı burasıydı. Kitle binanın çevresindeki caddelere oturarak işgale başladı. Toplantının bu günkü kısmının erken bitirildiği gelen haberler arasındaydı. Henüz arka kısımda oturma eylemi başlamışken son derece sik giyimli üç kişiyi taşıyan bir araç sokağa girdi. Burada Yunanlılar ve bizler vardık. Yoğun olarak slogan atılırken pankartımızla aracın önüne geçtik ve araç çevrelendi. Aracı ablukaya almıştık. Bir iki saldırı girişimi engellendi.15 dakika kadar sonra 15-20 polis geldi. Bunlar, çevik kuvvet değildi. Araçtakiler Rus olduğu için eylemcilerden biri onlarla Rusça konuştu. Delege olmadıklarını bankacı olduklarını söylediler. Sonuçta toplantı için burada olduklarından çok fazla bir şey değişmiyordu, ama eylem yeterli bulunarak bir süre sonra aracın geri gitmesine izin verildi. Yarim saat kadar sonra çevik kuvvet bölgeye geldi, fakat yaklaşmaya kalktığında kitle hemen üzerine doğru gitti ve onlar da uzakta kalmayı yeğledi. Cadde işgali sırasında başka ülkelerden gelen Türkiyelilerle halaylar çekip, türküler söyledik. Gala 06:30’da başlayacaktı. Saat 6 gibi televizyonlardan galanın iptal edildiği duyuruldu ve bu büyük bir sevinçle kutlandı. Metro halka kapatılmıştı ve delegeler metro ile kuşatmadan dışarı çıkartılıyorlardı. Metro istasyonlarında da bazı eylemler oluyordu. Bu arada mavi ve pembe gruplardan eylemcilerin bir kısmı aksam yemeğinin yapılacağı yere ve otellere giderken bir kısmı da opera binasına gelmeye başladılar. Böylece bizler de diğer hatlarda olanları öğrendik. Mavi grup sokaklarda uzun çatışmalardan sonra kongre merkezine kadar ulaşmış ve toplantıdakilere korku salmıştı. Pembe gruptaki çeşitli sosyalist ve otonom gruplar ise değişik sokaklardaki polis barikatlarıyla karşılaştıktan sonra uygun bir yol bularak kongre merkezinin hemen yanındaki delegelerin kaldığı otele ulaşmış ve oteli işgal etmişti. İlk gelen haberlerde 150 eylemci ve 60 polis yaralı, yaklaşık 20 civarında gözaltı olduğu açıklandı. Opera binası terk edildiğinde bizler de dillerini bilmediğimiz, ama kırk yıllık dost gibi birbirimize kenetlendiğimiz Yunan, İspanyol, İsveçli, Brezilyalı, İsrailli ve daha dünyanın kim bilir hangi kösesinden dostlarımızdan da ayrılmanın burukluğunu yaşıyorduk.

Oradan ayrıldıktan sonra, kalan bir grubun yeniden Müzeye doğru gittiğini ve burada çatışma çıktığını Mc Donalds’ın camlarının kırıldığını öğrendik. Aksam dokuzdan sonra TMMOB’li bes kisi, yeniden müzeye doğru gittik. Burada dağınık grupların beklediğini, zaman zaman polisle küçük grupların arasında gerilim olduğunu gördük. Müzenin önündeki Prag’ın en geniş caddesi olan Vaclevska’nin iki tarafından polis tarafından kapatıldığını gördüğümüzde buradan çıkmayı denedik fakat polis bırakmadı. Bir süre sonra polis çok sayıda ses ve gaz bombası atarak saldırıya geçti. Bir anda bir savaş ortamının içinde kalmıştık. Yoğun gözaltının yaşandığı bu caddede bir restorana girerek bekledik ve polis barikatı açılınca da çıktık. Devlet Başkanı Havel’in talimatıyla polis sertleşmeye başlamıştı. Bu saldırının ardından oradaki çeşitli bankaların ve bir KFC’nin camları kirildi.

27 Eylül Çarşamba Sabah delegelerin kaldığı Hilton oteline yapılan ablukayı öğrenerek, buluşma yeri Namesti Miru’ya gittik. Eyleme katılanların çoğu geri döndüğü için meydanda birkaç yüz kişi vardı. Türkiye’den birkaç kişinin de önceki günkü eylemlerde yaralandığını öğrendik. Burada beklerken polis, alanı kuşatınca oturmaya başladık. INPEG’ten görevliler, polisin kimlik kontrolü yapmak istediğini ve bunu yapabileceklerini bildirdiler. Buradaki kontrollerde beş Çek vatandaşı ve pasaportsuz bir kişi göz altına alindi. Polisin protestolar arasında çekilmesinin ardından gözaltındakilerle dayanışma için ne yapılabileceği tartışıldı. Bu tartışma sürerken polisin Convergence Center’I basarak, kapattığını ve oradakileri göz altına aldığını da öğrendik. Yürümek üzere alan dışına çıkma yolunda birkaç girişim sonuçsuz kaldı. Şehrin diğer bölgelerinde otonom eylemler sürerken, sivil polis ya da faşistlerin göstermeleriyle çok sayıda kişi gözaltına alınıyordu. Bu arada delegelerin yavaş yavaş Prag’ı terk ettiği haberleri geliyordu. Aksam ise, IMF DB toplantısınız  Perşembe günü yapılacak olan bölümünün iptal edilerek toplantının erken bitirildiği haberi ulaştı. Bu haberi, şehir merkezinde eski kent denilen yerdeki eylemle kutladık.

26 Eylül 2000’de Prag, yeni bir bahar yaşıyordu. Eylem başarı ile tamamlanmıştı. Kapitalist barbarların, silahlı polis güçleri şiddet uygulamış, yüzlerce gözaltı olayı yaşanmış, ciddi yaralanma olayları meydana gelmişti. 27 ve 28 Eylül günleri, bu gözaltıların ve polisin şiddetinin protesto edildiği eylemlerle geçti. IMF Toplantısı yarıda kesilmiş, IMF Başkanı Köhler, Kongre Merkezi’nden metro ile kaçırılmış, IMF Heyeti’nin akşam yemeği ve konser etkinliği iptal edilmiştir. Prag, IMF’cilere, Tahkim’cilere kabus haline getirilmişti.

TMMOB Heyeti,

“IMF’ciler, Tahkim’ciler; Altıncı Filo’yu Unutmayın!” sloganı ile, güne, geceye ayrı bir coşku, ayrı bir hava katıyordu.

Prag toplantıları bizlere göstermiştir ki, temel haklarımız olan sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, barınma elimizden alınmaya çalışılmaktadır. Bu konuda mücadeleye devam edeceğiz. Bağımsızlık için enerji, iletişim, ulaşım, madencilik alanlarında ulusal ve bölgesel politikaların ve uygulamaların takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Uluslararası sermaye her alanda kural tanımadığı için ülkemizde ki mahkeme kararları da uygulanmamaktadır. Bunun en belirgin örneğini Bergama’da yaşamaktayız.

IMF, DB ve benzerlerini yaptığı toplantılardan alınan kararların hiç bir alanda bizlerin yararına olmadığını uygulamalarında görmekteyiz.

Bu toplantılarda alınan yada alınmaya çalışılan kararların hepsi ülkemiz için daha da fazla yıkım demektir. Bu toplantılara katılanları kamuoyu önünde açık platformlarda tartışmaya çağırıyoruz.

Biliyoruz ki, o toplantılar aslında göstermelik toplantılardır. IMF ve DB kendi kararlarını dünya halklarının temsilcisi diye toplantılara katılanlara böyle yerlerde dikte etmektedirler. Bu durum aynı zamanda ve aynı yerde alternatif toplantıların düzenlenmesini zorunlu kılmıştır.

Bu uygulamalar her alanda yatırımı ve üretimi bitirdiği için ülkemizdeki mühendis ve mimarlarda gözden çıkarılmaktadır. Bu saldırı top yekun bir saldırıdır. Buna karşı duracağız.

Artık emperyalistler dünyanın neresinde toplanmaya çalışırlarsa çalışsınlar, insanlığın geleceğinin ve gezegenin yok edilmesine karşı emekçiler ve yoksul halkların elleri onların yakalarında olacak. Bu anlaşıldı. Ulusal, kültürel, siyasi onca farklılıklarına rağmen eylemciler omuz omuza bir mücadele verdiler. Sermaye küreselleşirken ortak sorunları ve düşmanları olan dünya halkları da uluslararası mücadelenin pekiştirilmesi yolunda bir adim daha attı.

YAŞASIN ULUSLARARASI DAYANIŞMA

YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ

 

İsmail KÜÇÜK                                                            Ethem TORUNOĞLU

Meteoroloji Mühendisi                                                Çevre Mühendisi

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi                                     TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi

PIRAĞ DEDİKLERİ

Pırağ dedikleri bir gümüş ayna.
Bir bakarım
yirmi yaşlarında gösterir beni bana.
sıçrayış gibiyim,
çürüksüz otuz iki diş gibiyim
                                   ve dünya bir ceviz.
Ama kendim için hiçbir şey istediğim yok,
yalnız sevdiğim kız dokunsun parmaklarıma
            parmaklarında dünyanın en büyük sırrı.
Ekmeği dostlara çok,
                       kendime az böler ellerim.
Tırahomlu bütün gözleri öperim
                                   Anadolu köylerinde.
Şehit düşerim dünyanın bir yerinde
                                               dünya inkılabı için.
Yüreğimi geçirirler
                       kadife bir yastığın üzerinde
                                               Kızılbayrak nişanı gibi.
Bandolar matem marşı çalar.
Ölülerimizi bir duvarın dibine gömeriz
                                               toprağın içine
                                               bereketli tohumlar gibi.
Ve toprağın üstünde türkülerimiz
            ne Türkçe, ne Rusça, ne İngilizce
                                   türkücedir.
Karlı bir ormanda hasta yatar Lenin.
çatılır kaşları: birilerini düşünür,
bakar beyaz karanlığa
                                   Görür gelecek günleri.
Sıçrayış gibiyim.
Çürüksüz otuz iki diş gibiyim
                       ve dünya bir ceviz
                                   demir kabuklu
                                               ama müjdelerle dolu.
Pırağ dedikleri bir gümüş ayna.
Bir bakarım
ölüm döşeğimde gösterir beni bana.
Alnımda mum damlamış gibi ter taneleri,
kollarım uzanmış iki yana.
Duvar kâatları yeşil.
Büyük bir şehrin kömürlü damları pencerede,
bu damlar İstanbul damları değil.
Gözlerim açık,
kapamamışlar henüz,
henüz kimse bilmiyor.
Eğil,
gözbebeklerimin içine bak:
Genç bir kadın göreceksin,
yağmurlu bir tramvay durağında bekliyor bir başına.
Kapa gözlerimi,
                       Çık odadan yoldaşım,
                                               Ayaklarının ucuna basarak
                                             
                                             
                                   Nazım HİKMET – 1957
                                   (Yeni Şiirler, Adam Yayınları, s.98-99)


Spread the love