Eski BM Konut Hakkı Raportörü Kothari, Türkiye’de kentsel dönüşümün Çin’den bile hızlı olduğunu ve 2020 Olimpiyatları’nın İstanbul’da yapılmasının felakete yol açacağını söyledi.
Eski Birleşmiş Milletler (BM) Konut Hakkı Raportörü Miloon Kothari ile BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği temsilcisi Bahram Ghazi İstanbul ve Ankara’da kentsel dönüşüme uğrayan mahallelerle ilgili rapor hazırlamaya geldi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Mimarlar Odası’nın davetlisi olarak gelen Kothari, “Çok rahatsız edici bir manzara” ile karşılaştığını söyledi.
Türkiye’de kentsel dönüşümün Çin’den bile hızlı gerçekleştirdiğini söyleyen Kothari, 2020 Olimpiyatları’nın İstanbul’da yapılmasının tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi kentte bir felakete yol açacağını söyledi.
BM’de sekiz sene görevde kalmış Kothari’ye Türkiye’de varolan dönüşümü ve olimpiyatların kentler üzerindeki etkilerini sorduk.
Olimpiyatlar Dönüşüme Bahane Oluyor
-Türkiye yıllardır olimpiyatlara seçilmek için çabalıyor. Spor organizasyonlarının kentlere heveslenildiği kadar olumlu etkileri yok mu?
Dünyada bütün büyük spor organizasyonlarının (olimpiyat, dünya kupası vb) yapıldığı kentlere baktığımızda bunların hep negatif etkisini görüyoruz. Dünyadaki bütün örnekleri inceledik, olumlu katkısının olduğu tek bir örnek yok. Bu kentlerde zaten öncesinde kentsel dönüşüm süreci başladıysa, yani fakir mahalleler çeşitli bahanelerle ayrıştırılarak kent dışına sürülüyorsa bu bir alışkanlık haline geldiyse, olimpiyat da bunun için başka bir bahane oluyor.
-Nasıl yani?
Hükümetler zaten içinde alışveriş merkezlerinin, lüks konutların olduğu ancak yoksulları görmek istemediği modern kentler yaratmak istiyorsa olimpiyatlar bunun için çok iyi bir fırsat sunuyor. Çünkü dış yatırımcıyı çekiyor, yeni altyapı projeleri ihtiyacı doğuruyor; stadyuma giden yolları, olimpik bir köy yaratılması vb. İşte tüm bunlar için normalde gereken şehir planlaması işlemez hale geliyor.
-Ne işliyor?
Normalde şehrin bir master planı vardır. Ancak olimpiyatlar gibi büyük spor organizasyonlarında birden tepeden inme planlar yaratılıyor ve süreci ele geçiriyor. Şehir planlamasını yapmakla sorumlu kişiler devre dışı kalıyor. Ve başka birileri giriyor devreye. Bazen uluslararası olimpiyat komitesi, bazen dış yatırımcılar vb. Tüm bunların insanlar için yıkıcı etkileri var.
Yeni Delhi’de 400 Bin İnsan Yerinden Edildi
-Dünyada ne gibi örnekler yaşandı?
Londra’da ihmal edilen mahallelerde yaşayanlara gidip “olimpiyatlarda bu mahallelere hayat vereceğiz, soylulaşacak, istihdam sağlanacak” dendi. Neredeyse her mahallede sonuç insanların yerlerinden edilmesi oldu.
Rio de Janeiro’da da aynı şey oldu. Favelalarda (gecekondu) zaten uyuşturucu trafiğinin önüne geçmek için hükümetin dönüşüm planları vardı. Dünya kupası ve olimpiyatların gelme kararıyla bu planların hepsi hızlandı. Pekin’de de olimpiyatlarda binlerce insan yerinden edildi.
Yeni Delhi’de yaptığım araştırmada 2010’daki İngiliz Milletler Oyunları sonrasında dört yılda 400 bin insan evinden çıkartıldı. Oyunlar sonrasında incelediğimiz 19 mahalleden 17’si boştu. Oysa bu yoksul mahalleler olimpiyatlar bahanesiyle boşaltılmıştı. Şimdi yerlerine yeni alışveriş merkezleri ve lüks konutlar yapılmaları için bekliyorlar.
Üstelik spor organizasyonları şehirleri çok yüklü borçlara sürüklüyor. Olimpiyat komitesi size stadyum inşa etmek için para vermeyecek. Bu devlet bütçesinden çıkacak. Yeni Delhi’de oyunlardan sonra elektrik ve su faturaları çok fazla arttı; hükümet de açık açık oyunların yükünü karşılamak için diye açıkladı.
-Ya İstanbul’da da olimpiyatlar yapılırsa?
Zaten İstanbul’da bunların hepsi oluyor şu anda. Çok ironik ama aslında olimpiyatlara ihtiyacı yok bunlar için çünkü zaten kentsel dönüşümün etkisi bu yönde. Olimpiyatlar olursa başbakan ve belediye başkanlarının projelerini tamamlamaları hızlanmış olur. Bu da İstanbul için felaket olacak. Umarım Türkiye olimpiyatları kazanmaz.
Türkiye dönüşümde Çin’den bile hızlı
-Türkiye’deki dönüşümü Çin ile karşılaştırırsak?
Çin’de kentsel dönüşüm 15 yıl önce başladı. Komünist bir yönetim biçimi olmasına rağmen neoliberal bir politika izliyorlar. Çin’e dış yatırım vardı, kenti marka kent, modern kent yapmak için çok hızlı bir dönüşüme gittiler. Sistematik olarak çok eski tarihi mahalleleri yıktılar. Tıpkı Sulukule’de olduğu gibi. Komünist sistemin kurduğu sadece yaşlıların yaşadığı yerleri bile boşattılar. İnsanlar şehirlerde yer bulamayıp köylerine, kasabalarına geri dönmek zorunda kaldı. Şangay’a gittiğin zaman şehrin dörtte üçünde yoksul insan göremezsin. Nereye gitti bu insanlar, inanılmaz bir şey.
İşte Türkiye dönüşümde Çin’den bile daha hızlı, dünyada bu hızın olduğu başka bir ülke yok. Beni en rahatsız eden de dönüşüm projelerinin insanların hayatlarını iyileştireceği söylemi üzerinden gerçekleşmesi. Tarlabaşı’nda uyuşturucu satıldığından bahsediliyor ancak oradan uyuşturucu çıkarılacağına insanlar çıkarılıyor. Bilerek bu mahallelere hizmet götürülmüyor, terk edilmeye bırakılıyor ki yenilemek için bir bahane olsun.
İnsanları zorla tahliye ediyorsan onların hayat şartlarını iyileştirmiş olman gerekiyor. Ancak Türkiye’de bunun olmadığını çok açık bir şekilde görebiliyoruz. Bu dönüşümler sadece güçlülerin işine yarıyor. Ve insanlar kendilerine kalacak yer bulamıyor. Zenginleri azınlıkları bir yere ayırıyorsunuz, bu da gettolaşmaya neden oluyor. Bu durum ileride kentlerde çatışmalara neden olacak ancak hükümetler hiç uzun vadeli düşünemiyor.
-Avrupa Birliği (AB) ve BM’nin Türkiye’deki dönüşümden haberi var mı?
Türkiye AB’ne girme sürecinde hep diğer insan hakları ihlalleri ile biliniyor. Ancak barınma hakkı ile ilgili altında imzası olan uluslararası hiçbir anlaşmanın kurallarına uymuyor. Ne yazık ki Avrupa Birliği’nin de bundan haberi yok. Oysa barınma hakkı da temel insan haklarından biridir ve hak ihlalleri içinde öne çıkmalıdır.