KOÜ Mühendislik Günleri Coşkuyla Sona Erdi
Spread the love

Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Günleri 25-28 Mayıs tarihleri arasında “Mühendislik Kavramı”, “Eğitimdeki Dönüşüm”, “İşsizlik ve Kariyer Kıskacında Gelecek”,  “Mühendislik ve Çevre” ana başlıklarında yapılan oturumlar ve yapılan bir şenlikle sona erdi. Yapılan tartışmalara 400’e yakın öğrencinin katıldığı mühendislik günleri,  300 kişinin katıldığı şenlikle coşkulu bir biçimde sona erdi. 
İlk gününü aktardığımız mühendislik günlerinin diğer oturumlardaki tartışmalardan ve gerçekleşen şenlikten norlar şu şekilde:     
2.gün: “Eğitimdeki Dönüşüm”
1.Oturum: “Bologna Süreci Ne Getiriyor? Mühendislik Eğitimi Nereye Gidiyor?”
Yaklaşık 80 kişinin katıldığı “Bologna Süreci Ne Getiriyor? Mühendislik Eğitimi Nereye Gidiyor?” adlı söyleşide, KOÜ Kimya Mühühendisliği Bölüm Başkanı Veli Deniz öncelikle mühendislik eğitiminden ve kimya mühendisliği bölümü ders müfredatının ve işleyişinin üniversitede nasıl olduğunundan bahsetti. Daha sonra Bologna Sürecini kendi bakış açısıyla aktarmaya çalıştı. Deniz, Bologna Süreci’ne tamamen karşı olmadığını; mühendislik eğitimine katkılarının olabileceğini, sosyal bilimlerdeki gibi tahribata da yol açmayacağını savundu. Fakat tartışmalı konuların olduğunu, değerlendirme ağırlıklı ders işleyiş mantığının olumlu olduğunu fakat söz hakkı konusunda, uygulanma konusunda çok tartışmalı yerlerin olduğunu söyledi. 
Marmara Ünviversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Fuat Ercan ise Veli hocanın eğitimi iç dinamikleriyle açıkladığından ve bunun eksik kaldığından bahsetti ve konuşmasına buradan yola çıkarak başladı. Okuyabilen öğrencilerin müşteri mantığıyla öğretim gördüğünü, yoksul öğrencilerin ise ucuz işgücü olarak üniversitelerde asgari ücret verme zorunluluğu olmadan çalıştırıldığını ve bu şekilde eğitim görebildiğini söyledi.  Bologna Süreci’nin nitelikli emek gücünün ihtiyaçlarını ön plana alan bir sistem olduğunu vurgulayan Ercan, diploma yerine sertifika nın ön plana çıkarılarak; akreditasyon ve değerlendirme sisteminin getirildiğini anlattı. Yaşam boyu eğitim kavramı, Girişimci Rektör, Girişimci eğitim sistemi, Girişimci öğrenci, İşyeri-Üniversite bağlantısının artırılması gibi mantıklarla üniversitelerin piyasalaşma sürecinin artık tam anlamıyla içselleştiğini söyledi. Sermayeyi üniversitelere girdiğinde kovarken, artık öğrencilerin bir kez daha düşünmesi gerektiğinden bahsetti. Üniversite kendisinin otomatik olarak şirketleşme sürecinin içinde olduğundan kaynaklı, süreci kavramanın zorlaşacağından bahsetti. Avrupa’da öğretim üyeleri ve öğrencilerin verdiği ortak mücadeleyle birçok yerde süreci durdurma aşamalarına gelindiğini söyleyen Ercan, Türkiye’de ise “Bologna Uzmanı” olma hayaline kapılarak bazı öğretim üyelerinin bu süreçten karlı çıkmaya çabaladığını anlattı. Daha sonra soru-cevap kısmına geçildi. 
Soru-cevap kısmında söz alan KOÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkan Onur Hamzaoğlu, kapitalizmin geldiği aşamaya çarpıcı bir örnek vererek katkıda bulundu. Hamzaoğlu, bilginin mülkiyetinin tamamen sermaye hegemonyasına geçmesiyle ortak yarar kavramının ortadan kalkacağından bahsederek; bazı ilaçların Hindistan’da ucuz üretilip (bin dolar) piyasaya sürülmesine engel olan tekel ilaç şirketlerinin, insanların ancak onbinlerce dolar vererek bu ilaçlara erişebileceği bir konum ortaya çıkardığını söyledi.
2.Oturum: İşsizlik ve Kariyer Kıskacında Gelecek
Fuat Ercan’ın konuşmacı olduğu söyleşide “gelecek” sorunu tartışıldı. Söyleşiye 50 kişi katıldı. Kariyerist bakış açısı mantığıyla hazırladığı sunumun üzerinden kritik yaparak giden Ercan; Kariyer Gelişimi, Kriz, İşsizlik, Teknoloji, Kapitalist üretim süreci kavramları üzerinde durdu. Soru-cevap şeklinde dinamik bir şekilde devam eden söyleşide “baltaya sap olma” kavramı üzerinde durarak; sapların neden azaldığını sınıfa sordu. Aldığı cevap ise; “1kişi 5 kişinin işini yapıyor” oldu.  Şirketlerin yüksek karlar elde etmek ve pazarda yer alabilmek için üretim sürecini daima sapları azaltma mantığıyla devam ettirdiğini anlattı. Ercan, kapitalist sistemin işsizlik ürettiğini ve bir baltaya sap olamama mantığı üzerinden yola çıkarak kişilerin kendini suçlu hissettiğini; aslında asıl sorunun örgütsüzlük ve süreci kavrayamamaktan öte geldiğini vurguladı. Önümüzdeki süreçte örgütlü olmanın bir zorunluluk haline geldiğini ve bunu ancak meslek örgütünde ve sendikasında örgütlenen mühendislerin başarabileceğini söyledi.
3.gün: “Mühendislik ve Çevre”
1.oturum: Bir Sanayi Kenti Olarak Kocaeli
Etkinliğe 50’nin üzerinde kişi katıldı. İlk konuşmacı KOÜ Kandıra MYO Öğretim Üyesi Ayşegül Kanbak; OSB’lerin kuruluş aşamalarını ve yer seçimini bizlere anlattı. 
KOÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Onur Hamzaoğlu ise, Kocaeli’deki sanayileşmenin insan sağlığına olan etkilerini araştırmalarıyla derlediği sunumundan çarpıcı bir şekilde bizlere aktardı. Dilovası’nda yapılan araştırmalar sonucu kanserojen madde içeren kimyasal madde ve ağır metallere anne sütünde ve bebeklerin kakalarında rastlandığını söyledi. Sanayileşmeye karşı olmanın mümkün olmadığını söyleyen Hamzaoğlu, istense birçok önlem alınabileceğini söyleyerek bu önlemleri sıraladı. Devletin mantığının buna göre işletilmediğini ve bu yüzden bu tür felaketlerle karşılaşıldığını söyledi.
TMMOB İKK adına konuşan Mimarlar Odası Temsilcisi Nilgün Öz Ak Can, Kente dair birçok sorunun varolduğunu, OSB’lerin öncelikli olarak bu kentin gerçeği olduğundan yola çıkarak anlattı. TMMOB’un Kent Sempozyumu kapsamında “Tarım Alanlarının Amaç Dışı Kullanımı ve Organize Sanayi Bölgeleri”, “Toplu Konut Alanları ve Kentsel Dönüşüm” , “Yoksa Engel Siz misiniz?” panel ve konferansları gerçekleştirdiğini söyledi.  6-7-8 Mayıs’ta Halk Eğitim Merkezinde gerçekleştirilecek olan 2.Kent Sempozyumu’nda “Kent ve Yapılı Çevresi, Ulaşım, Sanayi, Eğitim-Kültür-Sanat, Ekonomi, Doğal ve Kültürel Kaynaklar, Afetler, Çevre, Yerel Yönetim başlıkları altında birçok konunun işleneceğini vurgulayan Ak Can, herkesi sempozyuma davet etti.
2.oturum: HES’ler ve Su Hakkı Mücadelesi
Dereler ve İsyanlar Kitabı yazarı Mahmut Hamsici ile İnşaat Mühendisi ve Derelerin Kardeşliği Platformu Üyesi Özge Ozan’ın katılımıyla gerçekleşen söyleşi, oldukça dinamik ve keyifli geçti. Yaklaşık 60 kişinin katıldığı söyleşide ilk sözü Özge Ozan aldı. Suyun Ticarileştirilmesi ve Su hakkı kavramlarından bahseden Ozan, verilen mücadelelerin kararlı olmasının sebebini; insanların sadece suyuna sahip çıkmasından öte; kültürüne de sahip çıkmasına bağladı. Özellikle Karadeniz’de birçok yörenin ismini derelerinden aldığını, bunun da insanları yaşadıkları alanla özdeşleştirdiğini vurguladı. Referandumla değiştirilen maddeler ve getirilen yeni yasal düzenlemelerle fiili mücadelenin daha öne çıkmasının zorunlu hale geldiğinden bahsetti.
Mahmut Hamsici ise bölge bölge verilen mücadelelerden bahsetti. Mücadelelerin yerellerde nasıl bölünmeye çalıştığını anlattı. Bazı işbirlikçi STK’lardan örnekler verdi. İş dünyasıyla ortaklı çalışan ve mütevelli heyetlerinde, yönetimlerinde HES işine giren işadamlarının olduğu STK olan TEMA’dan bahsetti. Bu tür STK’ların artık günümüzde insanların bilinçlenmesi ve pratik anlamda mücadele içerisinde politikleşmesiyle ifşa edildiğini ve mücadeleyi kesintiye uğratmasının büyük oranda engellendiğine değindi. AKP iktidarının enerji alanındaki saldırılarının bilinçli olarak arttığını vurgulayan Hamsici, İkizdere örneğini vererek bu hırsın yola açtığı karşıtlıkları anlattı. Bazı bölgelerde AKP’li belediyelerin bile gizliden mücadeleleri desteklediğini söyledi. Hak mücadeleleri sayesinde yeniden kardeşleşmenin bir örneğinin Tekel sürecinde yaşandığını, sonrasında su hakkı mücadelesinde de bunun gözlemlendiğini bizlere aktardı. Daha sonra soru-cevap kısmına geçildi.
Soru cevap kısmında yöneltilen soruları cevaplayan Ozan, TMMOB’un HES’lerin yapımını öncelerinde bilinçsizce desteklediğini fakat artık net bir tavrı olmasa da birçok odanın HES’lere karşı tavır alabildiğini söyledi. Kadın emeğinden ve herhangi bir siyasi partiye oy veren insanların bu mücadelede özneleşerek politikleştiğini söyledi. Projeleri onaylayanların da mühendisler olduğunu, fakat süreci tersine çevirmenin biz mühendislik öğrencilerinin elinde olduğunu bizlere aktardı.
4.gün: “TMMOB, Mühendislik ve İş Yaşamında Örgütlülük” 
Mühendislik Günleri’nin 4. gününde “Mühendislerin İş Yaşamında Karşılaştığı Sorunlar” adlı panel gerçekleştirildi. Konuşmacılardan MMO Hukuk Bürosu danışmanı Av. Banu SÖZAL Mühendislerin iş yaşamında hukuksal olarak haklarını ve hukuksal süreci hakkında bilgi verdi.
ÇMO İstanbul Şube Başkanı Semra OCAK ise iş yaşamında  karşılaşılan cinsiyet ayrımcılığını ve kadın mühendislerin iş ortamında karşılaştığı zorlukları anlattı. Buna karşı yapılabileceklerden bahsetti.
Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden Ertuğrul BİLİR de “güvencesizlik”  kavramından yola çıkarak yaptığı sunumla; mühendislerin özel sektörde güvencesiz nasıl çalıştıkları hakkında bilgi verdi. Yaklaşık 60 kişinin katıldığıpanelimiz soru-cevap şeklinde devam etti.
Toplamda yaklaşık 400 kişinin katıldığı “Mühendislik Günleri” etkinliklerinin ardından coşkulu bir Kapanış şenliği gerçekleştirildi. Şenliğe 300 kişi katıldı. TMMOB İKK Öğrenci Komisyonları adına söz alan Taner Aktekin;  AKP’nin ve sermayenin her alanda saldırılarının arttığı bir dönemden geçerken böyle bir etkinliğin anlamından bahsetti. “Sermayenin Nesnesi Değil Toplumun Öznesi olmak için geldiklerini” vurgulayarak; Kariyer Günleri’ne karşı yapılan “Mühendislik Günleri” etkinliğinin başarılı olduğunu söyledi. 
İşçilerin, emekçilerin, Sağlık hakkı ve güvenceli bir gelecek için sokağa çıkan doktorların, güvencesiz çalışanların, AKP’nin şifresini kıran liselilerin, gazetecilerin, parasız eğitim ve demokratik üniversite mücadelesi veren üniversitelilerin 1Mayıs’ta alanlarda olacağını vurgulayan Aktekin; tüm Mühendislik öğrencilerinin de 1 Mayıs’ta  alanlarda olması ve 15 Mayıs TMMOB mitinginde Ankara’da buluşması için çağrı yaptı. “HES’lerin değil, sermayenin çıkarları için çalışan değil; toplumun mühendisi olacağız” diyen Aktekin, 15 Mayıs Mitinginin de odaların tasfiyesi için hazırlanan yasa tasarısına karşı güçlü bir yanıt olacağını vurguladı ve konuşmasını bitirdi.
Grup Elfida, Ahibba ve Bandista gruplarının şarkılarıyla coşan üniversiteliler, 1 Mayıs’ta coşkulu bir şekilde alanlarda olacaklarını bir kez daha herkese göstermiş oldular. 15 Mayıs yaklaşırken mühendislik öğrencilerinin odalarına sahip çıkacağını da AKP ve uşaklarına kanıtladılar.
politeknik.org.tr

Spread the love