İzmir İKK:”TMMOB Üyesi Mühendis, Mimar Ve Şehir Plancıları Ülkemize İnsanımıza Doğal Varlıklarımıza Mesleğimize Sahip Çıkmaya Devam Ediyor”

Değerli basın mensupları,

Sözlerime başlamadan, TMMOB‘in onurlu yürüyüşünde yitirdiğimiz tüm değerlerimizi bugün ölüm yıldönümü olan Elektrik Mühendisi Hasan BALIKÇI‘nın şahsında saygıyla ve özlemle andığımızı ifade etmek istiyorum. Onların onurlu mücadelesi rehberimiz olmaya yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir. 

27 Ocak 1954‘te Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde kabul edilen 6235 sayılı “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu” 4 Şubat 1954 tarihinde 8625 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Aynı yıl yapılan düzenlemelerle Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde bir kurucu genel kurul oluşturulmuş ve bu genel kurul 18-21 Ekim tarihleri arasında toplanmıştır. O günden sonra 18 Ekim tarihini kapsayan hafta TMMOB‘nin Mühendislik ve Mimarlık Haftası olarak kabul edilmiştir.

Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, Mühendislik Mimarlık Haftası‘nda Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren, bir çalışma anlayışı ile dünyamız ve ülkemize ilişkin tespit ve önerilerini kamuoyuyla paylaşmaktadır.

Sevgili arkadaşlar;

Hepimizin bildiği gibi 12 Eylül‘de bir Anayasa Değişikliği Referandumu yaşadık. TMMOB 41. Olağan Genel Kurulu‘nda oy birliğiyle kabul edilen sonuç bildirgemizde Anayasa referandumu ile ilgili;

“12 Eylül anayasasına da, onun bir devamı olan AKP anayasasına da “hayır” diyoruz. Eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa ancak demokratik katılımın bütün kanalları açılarak yapılabilir. Demokratik katılım olanaklarının önünü açmak üzere başta yüzde onluk seçim barajı, siyasi partiler ve seçim yasaları olmak üzere toplumun siyaset yapma olanaklarını engelleyen tüm yasaların değiştirilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadele edeceğiz”  demiştik.  

Referandum sürecinde de basın açıklamaları, salon ve alan etkinlikleri ile bunu üyelerimiz ve kamuoyuyla paylaştık. Geldiğimiz süreçte mücadele devam ediyor. Çünkü 12 Eylülle hesaplaşma iddiasıyla Anayasa Referandumunu gündeme getirenler 12 Eylül‘ün bir ürünü olduklarını unutturarak muhafazakarlık temelli yeni sömürü düzeninin yaratıcısı ve sürdürücüsü olmuşlardır. 12 Eylülle hesaplaşmak için öncelikle ülkemizde yapılan darbelerin gerçek sorumlusunun üç beş general değil emperyalizm ve uluslarüstü büyük sermaye grupları olduğunu görmek ve 12 Eylül‘ün getirdiği düzenin tüm kurumlarıyla ortadan kaldırılması için mücadele etmek gereklidir. 

Ülkemizin önemli sorunlarından bir tanesi olan Kürt sorunu hak ve özgürlükler temelinde çözülmeli ve silahların susması sağlanarak güzel ülkemizde bir arada yaşamanın temelleri atılmalıdır. Bunu AKP‘nin içi boş demokratik açılımları sağlayamaz. AKP‘nin geliştirdiği bölgenin emperyalizmin çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi ve ‘ılımlı İslamcılık‘ içerisinde ümmetçi temelde bir arada olma politikaları bugünkü karanlığının katmerlenmesi ve geleceğimizin teslim alınmasından başka bir anlama gelmeyecektir.

Değerli basın mensupları

2008 yılının son çeyreğinde dünyada başlayan ve derinlemesine süren dünya ekonomik krizi kapitalizmin kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa‘yı da kasıp kavuran, Yunanistan‘la gün yüzüne çıkan ekonomik kriz bize de yansımaktadır. Dünya kapitalizminin belirli aralıklarla yaşamış olduğu kriz, ülkemiz için kronikleşmiş ve yaşamımızın bir parçası olmuştur. Kriz tüm emekçi kesimleri işsizleştirip, yoksullaştırdığı gibi biz mühendis, mimar ve şehir plancılarını da işsizleştirmiş veya çalışan yoksullar haline getirmiştir.

2009‘da ekonominin yüzde 4,7 oranında küçüldüğü ülkemizde yeni büyüme oyunlarının sıcak para ve yüksek ithalat bağımlılığına bağlı olduğu gerçeğinin üzeri örtülmek istenmektedir. Gerçek göstergeler olan işsizlik ve çalışan kesimlerin yoksulluğu ise göz ardı edilmektedir.

Diğer yandan Gayri Safi Milli Hasıla‘dan emekçilerin aldığı pay giderek düşmektedir. Emekçilerin 2006 yılında GSMH‘dan aldığı pay yüzde 35 iken günümüzde yüzde 17‘lere kadar düşmüştür.  Düşük ücretlerin ve işsizliğin yarattığı yoksulluk ve açlık toplumda insan onurunu ayaklar altına alacak boyutlara ulaşmıştır.

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu olarak, uygulanan neoliberal politikalar sonucunda Dünyanın sürüklendiği kriz ortamında üretimden ve sanayileşmeden hızla uzaklaşan ülkemizde, bilim ve teknoloji politikaları temelinde ulusal kalkınma stratejilerinin uygulanmasının ve yeniden üretim, yatırım, istihdam ve hakça bölüşüm temelinde politikalara dönülmesi gerektiğini dile getiriyor aşağıdaki görüşlerimizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz.

-DDK raporu başta olmak üzere, TMMOB örgütlülüğüne siyasi iktidar eliyle yapılan tüm saldırılara son verilmelidir.

– Ülkemizin tüm varlıklarının özel sermaye istismarından kurtarılarak özelleştirmelerin durdurulması, özelleştirilen halka ait varlıkların kamulaştırılması ve kamu kuruluşlarının yeniden güçlendirilmesi gerekmektedir.

– Toplumsal gönencimizin arttırılmasına yönelik ulusal, bölgesel ve kentsel düzeyde planlı ve kamusal bir ekonomi politikası doğrultusunda, kamusal kaynaklara dayalı ve planlı modeli esas alan istihdam odaklı sanayileşme ve kalkınma politikaları gecikmeksizin uygulanmalıdır.

– Ülkemize dayatılan dışa bağımlı enerji politikaları terk edilmelidir. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik veren bir enerji politikası gözetilmelidir nükleer santral macerasına son verilmelidir..

– Yabancılara imtiyaz tanıyan maden aramalarından vazgeçilmesi ve ulusal kaynaklara dayalı, maden arama, işletme ve enerji politikası izlenmelidir, doğal varlıklarımızın yağmalanması durdurulmalıdır.

– Üniversitelerde özerk ve katılımcı bir eğitim ortamı sağlanması için 12 Eylül düzeninin bir ürünü olan YÖK kaldırılmalıdır.

– Barınma, sağlık ve eğitimin temel insan hakları olduğunu esas alınarak, her türlü özelleştirmeye son verilmelidir.

– 12 Eylül Anayasası ile gasp edilen grevli, toplu sözleşmeli sendikalaşma hakkı bütün çalışanlara yeniden tanınmalıdır.

– Bir deprem ülkesi olan ülkemizde deprem gerçeği siyasi iktidarlarca umursanmamakta ve kabul edilmemektedir. Deprem gerçeğini sürekli gündemde tutmaya yönelik çalışmalar etkin olarak yapılmalı, konunun bütün aktörlerinin katıldığı Ulusal Deprem Konseyi yeniden kurulmalıdır.

– Tarım arazilerinin yok olmasına, kirlenmesine, GDO‘lu gıdaların ülkemize sokulmasına neden olan, çiftçimizi üretimden, tarlasından koparan işsiz, yoksul bırakan politikalara son verilmeli, üreticiler desteklenerek et ve süt ithaline son verilmelidir.

Değerli Basın mensupları,

TMMOB 56 yıllık şanlı geçmişinden damıtarak oluşturduğu onurlu duruşuyla kamu çıkarlarını korumaya, mesleğin ve meslektaşın haklarını savunmaya, emekten ve emekçiden yana politikalar üretmeye, eşit özgür ve demokratik bir Türkiye‘de barış içinde bir arada yaşamı savunmaya devam edecektir.

Yaşasın Mühendis-Mimar-Şehir Plancısı Örgütlülüğü!-Yaşasın TMMOB!

TMMOB İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU