Balıkesirin Dursunbey ilçesinde yaşanan Grizu faciası ilgili ilgisiz herkesin içini acıttı, üzdü. Haberler, röportajlar, açıklamalar, bilir-bilmez kişilerin tespitleri, tahminleri havada uçuştu. Bütün önlemlerin alındığını, kontrollerin yapıldığını iddia edip işi allaha havale etme taktikleri izlendi. Başbakan ulusa seslenişe kazadan duyduğu üzüntüyü söyleyerek başladı. Her zamanki gibi işçi ailelerine rüşvet mahiyetinde para yardımları verildi. İşin bu bölümleri ile ilgili yazılacaklar uzadıkça uzar. Ama herkesin gözünden kaçan ve bir TV kanalının gece yarısı haberlerinde verdiği bir ayrıntı vardı ki insanı utandırıyordu.Yakınları ölen köylülerle röportaj yapıyordu muhabir ve hepsi birden ağız birliği etmişçesine “bak bu insanlar öldü ama sakın Madeni kapatmasınlar ha(!), orası bizim ekmek kapımız burada başka bir iş yok” diyordu (en dramatik olanı,bunu söyleyenlerden biri ölen işçilerden birinin babasıydı). Onlar için konu bu noktadaydı işte, ekmek tekneleri kapanmasın, ölenlerin,yaralıların yerini alacak bir sürü işsiz var sırada (son verilere göre 3,5 milyon). Ne önlemler, ne güvenlik, ne bilim ne de ölümler. Nasılsa allahın verdiği canı yine allah alıyordu, en azından karınları doysun.
Bir diğer utanç tablosu TRT 1 ve hükümet yandaşlarınca sergilendi. Amele pazarında iş bekleyen garibanlara Tekel işçilerinin durumu soruldu. Hepsi bir ağızdan “verin bize 4C’yi davul zurna ile gideriz hatta yarısına bile razıyız” diyordu. Ya da Tekel işçileri için internet portallarında verilen haberlere “biz burada açız, işsiziz, bizim vergilerimizle neden insanları besliyorsunuz, Tekel işçilerinin taleplerine karşıyım” yorumu yazdı insanlar.
Bu örnekleri tavırları daha da çoğaltmak mümkün, ama bu içimizi sızlatmaktan başka bir şeye yaramayacak. Buradan iki sonuç çıkarmak gerekiyor. Birincisi işsizlik ve yoksulluk toplumun bütün değer yargılarını erozyona uğratmış durumda, ikincisi mücadelenin ana ekseninde top yekün bir çözümün gerekliliği.
İlk sorun 1980 li yıllardan beri sürdürülen toplumu bireyselleştirme, çıkarcı bir yapıya büründürme çabalarının bir yansıması aslında. İşsizlikten,yoksulluktan çıkış yolunun başkasının elindeki ekmeği almak olduğu öğretildi bu topluma. Başarıya ulaşmanın yolu başkasını alt etmek olarak gösterildi. İlköğretimden başlayarak çocuklara başkaları ile yarışmaları ve ancak onları yenerlerse iyi bir geleceğe sahip olacakları ezberletildi. İş yerinde yükselmek için mesai arkadaşlarının sırtına binmek gerektiğini söyledi patronlar. Her birimiz yalnız olmalıydık, bize bizden başka dost yok denildi. Bu konuda belkide en önemli refleks, eylemdelerde haykırdığımız “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganı olmuştur. Bu slogan uzun yıllar sonra Tekel direnişi ile yeniden anlam kazandı. Toplumun çok değişik kesimlerinden farklı eğitim, gelir ve statüdeki insanlar bir başkasının kurtuluşu için bir araya geldi. Memurlar, emekliler, Mühendis-mimarlar, öğretmeler, farklı işkolu ve sendikalardan işçiler ve en önemlisi sokaktaki sade vatandaş bir hak mücadelesine destek verdi, yanında yer aldı. Bu konuda ne yazık ki en zayıf refleksi biz Mühendis-Mimar ve Şehir Plancıları verdik. Sosyal statüleri veya örgütlü yapılarının etkisiyle birkaç istisnayı saymazsak Meslek Odaları Tekel direnişinde sınırlı bir destek ve katılım gösterdi. İşsizliğin ve düşük ücretle çalışmanın kıskacındaki Mühendis-Mimar ve Şehir Plancıları örgütlü ve bireysel olarak geleceğe ışık tutacak bu tip eylemlerde mutlaka aktif olarak yer almalıdır. Önümüzdeki dönemde TMMOB ye bağlı odalarda toplumsal muhalefet bilincini savunan tüm devrimci-demokrat-ilerici-yurtseverlerin bu noktayı ön plana çıkarması ve mücadelesini vermesi gerekiyor. Aksi taktirde bugün yeniden yeşeren “ya hep beraber ya hiç birimiz” şiarı solup gidecektir.
İkinci sorun Mühendis-Mimar ve Şehir Plancıları Odaları için ütopik görünse de buradan atılacak her adım genele büyük bir katkı sağlayacaktır. Her Odanın her şubenin sorunların çözümünde genel perspektifi hedef alması Devrimci bir duruş sergilemesi gerekiyor. Odalarda verilecek mücadele temel olarak mesleki sorunlarla, meslektaşın sorunları ile ilgili olmalı ama sadece bunlarla sınırlandırılmamalıdır. Çünkü sadece kendi sorunlarınızı çözemezsiniz sorunların hepsi birbiri ile bağlantılıdır ve temelinde sistem vardır. Kendi alanınızda verilecek mücadeleden ancak kısmi kazanımlar/iyileştirmeler mümkün olacaktır. Kar amacıyla düşük ücretler, göstermelik güvenlik önemleri, sembolik yasalar oldukça bireysel kurtuluşumuz yaz yağmurları kadar kısa olacaktır.
Mehmet Ceyhan
Jeofizik Mühendisi
28 Şubat 2010