Eşme’de Hukuka Selam Üretime Devam

Uşak Eşme’deki Tüprag’a ait Kışladağ Altın Madeni, hakkında açılan davalar nedeniyle yıllardır gündemden düşmezken, ‘siyanür yığın liçi’ yöntemiyle altın üretimi ‘bakanlık izniyle’ sürüyor. Tüprag aleyhine açılan davalarda Ege Çevre ve Kültür Platformu ile Türk Mimar Mühendis Odalar Birliği Çevre, Jeoloji, Metalurji ve Kimya Mühendisleri Odaları ve onlarca çevreci taraf. Bu davaların avukatlarından Arif Ali Cangı, “Kışladağ Altın Madeni ÇED izni hakkında Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına karşın, verilen kanunsuz emirlerle hukuka aykırı biçimde çalışıyor. Buna dur diyecek kimse yok mu?” dedi. Tüprag yönetimi ise kanunsuz iş yapmadıklarını savundu.

Tüprag, Kışladağ Altın Madeni için 27 Haziran 2003’te Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararı aldı. Ancak siyanür yönteminin çevreye son derece zararlı olduğunu savunan çevreciler tarafından Kışladağ Altın Madeni’nin ÇED olumlu kararı hakkında dava açıldı. Manisa İdare Mahkemesi bu davayı reddetti. Ancak Danıştay 6. Dairesi, 9 Temmuz 2007’de Manisa İdare Mahkemesi kararını bozarak, ÇED olumlu kararının yürütmesini durdurdu. Gerekçe, ‘Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan ‘Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı’ydı. Bu arada maden kapanırken Danıştay’ın esas kararı da 6 Şubat 2008’de açıklandı. Danıştay, “Siyanür liçi yönteminin çevre ve insan sağlığı, toprak, su, hava, flora ve faunaya olan tüm etkilerinin ÇED raporu ile birlikte incelenerek açıklığa kavuşturulması gerekmektedir” dedi.

Valiliğe ‘özel izin’ emri
Kararın ardından yeni bir ÇED raporu için çalışma başlatılmazken, madeni altı ay boyunca kapalı kalan firmanın girişimiyle işe ‘Ankara’ karıştı. Çevre ve Orman Bakanlığı, Uşak Valiliği’ne gönderdiği yazıda Tüprag’ın faaliyetlerine devam edebilmesi için özel emir verdi. Uşak Valiliği, bu talimata uyarak madeni işletmeye açtı. Hukuki süreç henüz bitmedi ancak bakanlıktan alınan izne istinaden İl Özel İdaresi’nce verilen ‘yeni ruhsat’la maden faaliyetine devam ediyor.

Kışladağ madenine karşı yürütülen hareketin avukatı Cangı, Çevre Bakanlığı yazısının ‘kanunsuz emir’ olduğu görüşünde:
“Danıştay kararıyla maden kapatıldı. Danıştay’ın bozma kararı, kendi verdiği yürütmeyi durdurma kararını kaldıran değil, aksine perçinleyen bir karardır. Bozma kararından sonra hukuka aykırı bir şekilde Bakanlık tarafından Uşak Valiliği’ne emir verilerek madenin açılması sağlandı. Şu anda hukuken madenin çalışması için gerekli olan ÇED izninin yürütmesi durdurulmuş durumda. Yani ortada geçerli bir ÇED yok. Buna rağmen Bakanlık izin verdi. Şu anda hukuki süreç tamamlanmadı ancak maden faaliyetlerine devam ediyor. Buna artık birilerinin dur demesi gerekiyor.”

Avukat Cangı, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın verdiği izin konusunda da İdare Mahkemesi’ne dava açtıklarını hatırlattı:
“İdare Mahkemesi, Bakanlığın talimatı hakkında ‘kesin ve icrai nitelikte olmadığı’ndan davanın reddine karar verdi. Mahkeme kararının anlamı; ortada uyulması gereken bir emir yok, dolayısıyla ortada dava konusu yapılacak bir işlem de yok. Bir anlamda bizim ‘kanunsuz emir’ nitelememize mahkeme de katıldı. Bu durumda Uşak Valiliği Bakanlığın emrini dinlememeliydi. Valilik ise ‘Bakanlık emir verdiği için izin verdik’ savunmasını yapıyor. Yani ortada mahkemece de kabul edilen uyulmaması gereken bir emir var, bu emire dayanılarak verilen izinle maden çalıştırılıyor. Tam bir hukuksuzluk söz konusu.”

‘Uygulama kanunsuz değil’
Tüprag Madencilik İşletme Müdürü Mehmet Yılmaz ise uygulamanın kanunsuz olmadğı konusunda ısrarlı:
“ÇED olumlu belgesini 2003’te aldık. Yasal süre olan 60 gün boyunca hiçbir itiraz olmadı ancak yaklaşık iki yıl sonra buna itiraz edildi. İdare Mahkemesi ÇED iptali konusunda itirazı reddetti. Dava Danıştay’a gitti. Danıştay da konuyla ilgili iki karar verdi. Biri yürütmenin durdurulmasıydı. Bu kararın hemen ertesinde maden işletme kapatıldı. Sonra Danıştay esas kararını verdi. İkinci kararla yürütmeyi durdurma kararının da hükmü ortadan kalktı. Danıştay’ın asıl kararında çok açık ve net hükümler var. Danıştay madenin etkileri konusunda yeni bir bilirkişi heyeti istedi ve madenin işletme aşamasında da bilirkişi incelemelerde bulunarak rapor hazırlamasını istedi. Bu kararla Çevre ve Orman Bakanlığı’na başvurduk ve bakanlık ÇED raporunun geçerli olduğu görüşüyle Uşak Valiliği’ne madenin faaliyetlerini sürdürmesi için yazı yazdı.”
Kışladağ’daki madenin hukuk savaşı bitmiş değil. Tüprag kararın düzeltilmesi için Danıştay’a başvurmuş durumda.

‘Etkisi yüzyıllar boyunca sürer’
Jeoloji Mühendisi Tahin Öngör, Kışladağ altın madeninin doğaya vereceği zararın yüzyıllar boyunca süreceğini iddia ediyor. Altın madenlerinin çevreye etkileri hakkında makaleleri bulunan Öngör, Kışladağ’daki yöntemi şöyle anlattı:

“İşletme açık yapılıyor. Siyanür suya damlatılıyor ve toprak yığınları yıkanarak altın ve gümüş ayrıştırılıyor. Bu yıkım sırasında suda çözülmüş siyanürün bir kısmı zehirli bir gaz olan hidrojen siyanür olarak havaya karışıyor. Miktar olarak sınır değeri geçmese de tehlike yaratıyor. Altın madeninin uygulaması sırasında bu gibi riskleri var. Geçmişte ani gelen bir yağışla havaya hidrojen siyanür karıştı. Bölgedeki insanlar etkilenip hastanelere koştu. Gelecekte bu yığınların içindeki kurumuş ve ortaya çıkmayan siyanürün çok uzun yıllar boyunca yavaş yavaş doğaya salınma riski var. Bir ton altın elde etmek için 2 – 2.5 milyon ton kaya kazılıyor. Bunun yarattığı fiziki çevre tahribatı söz konusu. Ayrıca kullanılan su miktarıyla da bölgenin neredeyse tüm yeraltı suyunu tüketecek bir zararı var. Likya döneminden beri kullanılan yeraltı suları tükenecek.”

Kaynak: radikal.com.tr