COVİD -19 Pandemisi ile kentsel eşitsizlikler anlamında değişen ve değişmeyenler – Fatma Gül Eryıldız Şenvardar (Toplumcu Meclis – Toplumcu Seçenek E-Dergi)

“Peşlerinde kadim ve hürmete şayan bir önyargılar ve kanaatler silsilesini sürükleyen tüm durgun, donuk ilişkiler silinip süpürülüyor; yeni ortaya çıkan her şey daha kemikleşemeden miadını dolduruyor. Katı olan her şey buharlaşıp gidiyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve en sonunda insanlar hayatlarının gerçek koşullarıyla ve diğer insanlarla ilişkileriyle… yüzleşmeye zorlanıyor”

David Harvey Postmodernliğin Durumu’nda (2014) kapitalist toplumda ilerlemenin “mekânın zaman aracılığıyla yok edilmesini içereceğini” belirtir. Mekân aidiyetini ve eski anlamını kaybettiğinde kullanım değeri gider ve sadece bir meta olur. Bunun yanında kent sadece bir fiziksel alan değil, yaşanmış deneyimler ile fiziksel ve toplumsal katmanları olan, bellek ve yeniden üretilen ideolojilerden oluşur. Kent tarihinden getirdiği bir hafızaya yeni anlamlar yükleyerek mutlak olmayan sürekli değişen bir organizmadır. Marx, kapitalizmin modem hayatın her alanındaki hızı betimlerken toplumun da akıntıda sürüklendiğini, ona adım uydurup koşturduğunu, bu akışın içinde başımızın döndüğünü ve ürktüğümüzü hissettirmektedir.

Covid-19 sürecinde ülke sınırları, kent sınırları kamusal mekanlar belli sürelerde dışında kapatılmış ve kapatılmaya devam etmektedir. İş yaşamı, eğitim, alışveriş vb. kimimiz için evde online olarak yaşanmakta, kentte dair pratiklerimiz değişmektedir. Lefebvre toplum yaşamımız açısından fırsatlar ve kısıtları tanımlayan kentsel bir toplumda yaşadığımızı söylemektedir. Bununla birlikte Lefebvre, mekânın daha fazla çatışma ve mücadele alanları olduğunu, dijitalleşen mekânın ise yeni anlamları oluşturduğunu belirtmektedir. Küresel ile bağımız artarken yakın çevremiz ile fiziksel temasımız azalmaktadır. Jane Jacobs’ın dediği gibi, kent merkezi yaşamın kalbidir ve bu merkezi öldürmek, sosyal yaşantıya büyük bir darbe vurmak demek olacaktır.

Dünyada kent sorunları tüm mevcudiyetini korurken Covid-19 pandemisi, hem mevcut kentsel sorunlarla yeniden yüzleştirmiş hem de yeni sorunların olduğunu bize göstermiştir. Özellikle Türkiye’de büyükşehirler başta olmak üzere tüm kentlerde hızla artan inşaat, doğal alanların tahribatı, altyapı yetersizliği, kamusal mekanların azlığı, kentsel eşitsizlik ve demokratik katılım sorunları ile kentlerin kırılganlığı görünür olmuştur. Salgın afeti, evde kalabilen çalışanlar ve evde kalamayan çalışanlar ayrımında, yaşlıların ayrımında, derinleşen yoksulluk ve işsizlik ayrımında toplumsal sağlık eşitsizliğini derinleştirmiştir.

Mekânın zaman içinde anlamının değişmesini son bir yılda tüm hücrelerimizde hissedilmiştir. Gündelik hayatlarımızda ölçeğimiz gün geçtikçe ufalmış bir kısmımız için ev hem dinlenme, hem üretim, hem eğlence, hem alışveriş, hem sağlık hizmeti aldığımız alan olmuştur. “Semt bizim ev kira” dediğimiz kamusal mekanları ev aidiyeti hissettiğimiz zamanlardan sadece evleri sahiplendiğimiz zamanlara süresi belli olmayan bir şekilde geçiş yapılmıştır.

Kamusallık algımızın devamlı değiştiği bir zamanda Marshall Bergman’ın ‘Katı Olan Herşey Buharlaşıyor’ kitabında yazdığından hareketle “Sürekli değişen dünyada kendimizi nasıl evimizde hissedebileceğimiz” sorusunun cevabı aramaya başlanmıştır.

Bu sorunun cevabını ararken tarihsel olarak diğer salgınları kısaca incelemek yapılan mekânsal analizleri bilmek yerinde olacaktır. 1347 Veba Salgınının Avrupa’da kentlerin hayatını kökünden değiştirmiş, kentlerin varlığının tarımsal faaliyetlere bağımlı olduğu anlaşılmış, Floransa’da mağaza ve fabrikalar kapanmış ve fiyatlar artmaya başlamıştır. Sınıfsal ve kentsel eşitsizlikler daha fazla görülür olmuştur. Veba evlerinin birkaç battaniyesi ve çok az erzakı vardı ve tedbirler kapsamında evden çıkamamak vebadan daha beter olarak tanımlanmıştır. Yoksullar penceresiz kulübelerini kurutulmamış keresteyle yapmakta, damlarda saman kullanmaktadırlar. Bu da kara sıçanlar için iyi bir yuva, pireler için de aşağıdaki insanların üzerine toz gibi dökülecekleri bir zemin hazırlamaktadır. Zengin evleri ise kereste ile yapılmaktadır (Özden, K. ve Özmat, M., 2014). 14. ve 15. yüzyılda Kraliyetin vergi taleplerinin artışına salgın sonrasının kıtlığı eklenince isyanlar ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte 18. ve 19. yüzyıllarda yaşanan salgınlar büyük mekânsal dönüşümler ile birlikte isyanların ve toplumsal ayaklanmaların da geldiğini bizlere göstermektedir.

Engels “İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu’nda” halkın sağlık koşullarının iyileştirilmesi için kapitalizmdeki sınıf çelişkilerinin çözülmesi gerektiğini belirtmektedir. Derin kentsel eşitsizlikler, yüksek risk altındaki yerellere neden olmaktadır. Hava kirliliği, güvenlik endişesi, sağlıklı gıdaya erişememe, sağlık hizmetine erişiminin sınırlı olması, işsizlik kümülatif olarak kentlilerin sağlık konusunda yaşam kalitelerini azalmaktadır. Kentsel eşitsizliğin sağlık konusunda yarattığı farklılıklara yapılan bazı araştırmalar:

● 1832 yılında Leeds’de kolera salgını sonrası hazırlanan haritada ölüm oranları ile konut kalitesi arasında bir bağlantı olduğu belirlenmiş, en yüksek ölüm oranlarının en düşük konut kalitesine sahip alanlarda görüldüğü ortaya çıkmıştır (Chadwick, 1842 aktaran Corburn, 2013).
● Nairobinin gecekondu bölgelerinde bebek ölüm oranı daha yüksektir. (APHRC, 2002)
● San Franciscoda Oakland Hills’te doğan biri West Oaklan’da doğan bir kişiye göre 15 yıl daha fazla yaşamaktadır. (ACPHD, 2008)
● Emmanuel Vignerol 2011 yılında Paris metro hattı üzerinde gerçekleşen ölüm oranlarını gösterdiği haritada görülmektedir. Yüksek gelir grubuna ait insanların oturduğu bölgelerde ölüm oranları, düşük gelir grubun oturduğu bölgelere göre düşük çıktığını görülmüştür (Vignerol, E., 2011 aktaran Corburn, 2013).

Türkiye’de Covid 19’una dair kentsel eşitsizlikleri gösteren haritalama çalışmaları yapılmıştır. Aslı Odman ve Murat Tülek (2020) Hayat Eve Sığar uygulamasından elde edilen mekânsal verilerle, 2019’da tamamlanan İstanbul’un sosyo-mekansal profillerine dair güçlü bir temsil sunan ‘Veriye Dayalı Politika Aracı http://harita.kent95.org/]in verilerini çakıştırarak pandemi karşısında eşitsizliklere dair sorgulamalar yapmıştır. 6 Eylül 2020 itibarı ile en çok COVİD-19 vakasının görüldüğü ‘yüksek ısılı’ kırmızı bölgeler ile, kent95’de nispeten orta- orta altı sosyo-ekonomik konuma işaret eden mahalleler (orta/alt rayiç bedel / ağırlıkla alt yaş aralığında nüfusun ikamet ettiği yerler) büyük oranda örtüşmektedir. Salgın dışındaki ‘olağan halde’ de, çalışma koşulları, çalışırken ölme koşulları ve çalışma yerleri kamusal ilgi ve politikalardan uzak kalan çalışanlar, Covid-19 kaynaklı ölümlerde belirgin bir grup olarak görünmektedir.

Veloxity.Com Şirketi’nin 1 milyon akıllı telefon dolaşım verisinden 17 Mart -24 Mart tarihleri arasında derlerdiği ‘evde en çok ve en az zaman geçirenler’ haritasında ise orta üst raiç bedele sahip semtlerde evde kalanların oranı yüksek çıkmaktadır.

Diğer bir örnek ise BİMTAŞ’ın hazırlamış olduğu 4 ana gösterge, 22 alt göstergeden oluşan bu çalışma sonucunda İstanbul’un kırılgan bölgeleri tespit edilip mekânsal yayılıma bağlı kırılganlık haritası oluşturulmuştur. Esenyurt, Bahçelievler, Bağcılar, Esenler, Gaziosmanpaşa, Sultangazi, Zeytinburnu ve Fatih ilçelerinde yer alan mahallelerin kırılganlıkları daha yüksektir.

Şekil 2: Veloxity.com
Şirketi’nin derlediği
‘evde en çok ve en
az zaman geçirenler’
haritası.

Kentsel eşitsizlik koşullarımız hastalanıp hasta olmayacağımız belirleyebilmektedir. Sosyo- ekonomik koşulları ve donatıları düşük seviyede olan mahallelerin Covid-19 tablosunda çok riskli alanlarda kaldığını yapılan çalışmalarda ortaya çıkmaktadır. Özetle Dünya’nın farklı bölgelerinde farklı zamanlarından yapılan haritalama çalışmaları ile Covid-19 pandemisinde İstanbul’da yapılan haritalama çalışmalarından çıkan ana sonuç birbirleriyle paralel ve malumun ilamıdır.

Şekil 3: BİMTAŞ’ın hazırladığı Mekansal Yayılma Riskine Bağlı
Kırılganlık Haritası

Bireylerin kendi sağlıklarını koruyabilmeleri için bireysel yöntemlerin sınırları vardır. Bireylerin sağlıkların korunması iktidarın toplumsal bütüncül politikalar oluşturması sonucunda olabilir. Sağlıklı bir şehir planlaması için kırılgan mahallelere sadece daha fazla yeşil alan, sağlık tesis kurmak bir yöntemdir ama bütüncül bir bakış açısını kaçırmak anlamına gelmektedir. İktidarın hangi politikaların sağlık tesisine, sağlıklı gıdaya erişime engel olduğu, toplumsal stres düzeyini arttıran yoksulluk, işsizlik, güvenlik endişesinin nedenleri belirlenip çözüm yolları geliştirilmelidir.

Kentler oluruna bırakılamayacak ölümlü ve kırılgan, beslenmeleri ve özenle bakılmaları gereken organizmalardır. Kentsel dirençlilik kavramı mutlak olmaktan ziyade, dönüşümsel bir yapıdadır ve değişen şartlar karşısında kentsel sistemin kendisini değiştirmesini ve geliştirmesini içermektedir (Galderisi, 2013, aktaran Tuğaç 2019). Kentsel dirençlilik kavramı, afetler karşısında toplumun tüm kesimini gözetecek şekilde kentlerde fonksiyonlarını devam ettirmek risklere karşı uyum sağlama, sağlam olma, yedekli olma, esnek olma, kaynaklara sahip olma, kapsayıcı olma, entegre olma kapasitesininde sürekli bir gelişmeyi önermektedir.

Adaletli ve dirençli bir sağlıklı şehir planlaması için belirlenen temel ilkeler:
1. Demokratik katılım
2. Bütüncül karar alma
3. Çok yönlü izleme
4. Sosyal öğrenme
5. Uyumluluk ve yaratıcılıktır.

Daha adil kentlerde yaşamak mümkün mü sorusu üzerinden kent planlama aracılığıyla toplumsal adaletin sağlanabileceği dünyada tartışılmaktadır. Rioda sağlıklı ve eşitlikçi planlama için ağ tipi örgütlenen toplum katılımı, belediye politikaları ve merkezi yönetim taahhütleri sağlanmıştır. Mahalli kurumlar favela sakinlerinin yerelden fedarel düzeye karar alınan ölçekleri ilişkilendirerek yerel bir kapasite oluşturmuştur.

Salgınlar sonucunda iktidar dolayısıyla planlamanın toplumun tüm kesimleri için adil bir kent yaratmadığı aksine eşitsizlikleri derinleştirdiğini mekânsal analizlere bilinenleri görünür hale getirmiştir. Tarihsel bilgimizde derinleşen eşitsizlerin beraberinde dayanışma ve toplumsal hareketlerin arttığını bilmekteyiz. COVID-19 sonrasında uluslararası #LeaveNoOneBehind (#KimseyiGerideBırakma) kampanyası başlamıştır. Aynı zamanda Covid-19 pandemisinde, tüm dünyaya yayılan “kira grevi” ve “yerinden edilmelere karşı” hareketler ortaya çıkmıştır.

Yaşadığımız afet ilk değildir ve maalesef son olmayacaktır. Salgınla aslında afetlere hazırlıksız oluşumuza, eşitsizliklere, doğa talanına, tarımla ilişkisi koparılan kentlere parçacıl ve geçici çözümler yerine bütüncül çözümler sağlanmak zorundadır. Bu çözümlerin sağlanmasının yolu “Katı Olan Her Şeyin Buharlaştığı” mekânsal aidiyet algımızın zamanda değiştiği bu zamanlarda adil ve dirençli kent yaratmak için inadına tekrar tekrar kent hakkımızı savunmak kentler bizimdir dememiz gerekmektedir. Kent hakkımızı savunarak planlama süreçlerine katılarak, mahallelerden başlayan ağ örgütlenmeri ile yerel ve merkezi yönetim toplumcu politikaları tüm boyutlarıyla birlikte yürütmelilerdir. Bu sayede sürekli değişen dünyada kendimizi evimizde hissedebileceğiz.

Kaynaklar

ACPHD. (2008). Unnatural Causes: Healthand Social Innequality in Alameda Country.
APHRC. (2002). Population of HealthDynamics in Nairobi Informal Settlements.
Barton, H. and Grant, M. (2006) A health map for the local human habitat. The Journal for the Royal Society for the Promotion of Health, 126 (6).pp. 252- 253.ISSN 1466-4240 Available from: http://eprints.uwe.ac.uk/7863
Bergman, M. (1994). Katı Olan Herşey Buharlaşıyor. İletişim Yayınları
BİMTAŞ.(2020). Covid-19 Salgını Mücadele Sürecinde İstanbul Kırılganlık Haritası Proje Raporu.https://kirilganlik.istanbul/static/sf3/images/K%C4%B1r%C4%B1lgnl%C4%B1kaHaritas%C4%B1Rapor_OnIzleme.pdf
Corburn, J. (2019). Sağlıklı Şehir Planlaması Mahalleden Ülkeye Sağlıkta Erişim. İnsen Yayınları.
Engels, F. (2010). İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu. Sol Yayınları.
Harvey, D. (2014). Postmodernliğin Durumu. Metis Yayınevi.
Jacops, J .(2009). Büyük Amerikan Şehirlerinin Doğumu ve Ölümü. Metis Yayınları.
Kıygı, G. (2020). Salgının Mekânsal Hafızası: Norm, Ölçek, Adalet. Spectrum, Sayı 2 s.47-49.
Lefebre, H. (2013). Kentsel Devrim. Sel Yayıncılık
Odman, A.ve Tülek M. (2020) Covıd-19 Pandemisi Döneminde Sosyomekansal Eşitsizlikler Ve Veri / Halk Sağlığı İlişkisi. Türk Tabipler Birliği Altıncı Ay Değerlendime Raporu. https://www.ttb.org.tr/kutuphane/covid19-rapor_6/covid19-rapor_6_Part60.pdf
Özden, K. Ve Özmat, M. (2014). Salgın ve Kent: 1347 Veba Salgınının Avrupa’da Sosyal, Politik ve Ekonomik Sonuçları. İdeal Kent S:12 s.60-87. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/461752
Tuğaç, Ç. (2019). Kentsel Dirençlilik Perspektifinden Yerel Yönetimlerin Görevleri ve Sorumlulukları. İdeal Kent S: 2019-3, s. 984-1019. DOI: 10.31198/idealkent.634144
Türkoğlu, H. (2020). Covıd-19 Sonrası Kent ve Kent Planlama. ürkiye Sağlıklı Kentler Birliği http://www.skb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/09/COVID-19-Sonrasi-Kent-ve-Kent-Planlama-Prof.-Dr.-Handan-Turkoglu.pdf

İstanbul’da ‘Evde kal’ çağrısına en çok ve en az uyulan ilçeler belirlendi


https://www.birgun.net/haber/covid-19-kentsel-bir-gezegende-pandemi-299194

Korona Coğrafyası