24-25 Ekim 2009 Ankara
Türkiye Çevre Platformu’nun çağrısı üzerine 24-25 Ekim 2009 günleri Ankara’da yapılan “Çevre Sorunu Yaratan Yatırımlar ve Kirli Teknoloji Yatırımları Toplantısı” na
Batı Karadeniz Çevre Platformu, Doğu Akdeniz Çevre Platformu, İçanadolu Çevre Platformu, Marmara Çevre Platformu Temsilcileri yanında Alakır Nehri Özgür Aksın Platformu, Derelerin Kardeşliği Platformu, Fındıklı Derleri Koruma Platformu, Palovit Vadisi Koruma Platformu, Maden Köyü Çevre Platformu (MADÇEV), Ordu Temiz Enerji Platformu temsilcileri, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara Hayır Platformu Adına Ekoloji Kolektifi temsilcisi ve bölgelerindeki çevre sorunlarıyla mücadele sürecini aktarmak üzere katılan temsilciler katıldılar.
Mücadele süreçleriyle ilgili çok sayıda anlatım ve sunum yapılmış, aşağıdaki konuların kamuoyunun bilgisine sunulmasına karar verilmiştir;
Ülkemiz son yıllarda giderek artan bir şekilde ve toplumsal maliyetler göz ardı edilerek kirli teknoloji transferine hedef olmaktadir. Bunlar; nükleer santrallar, fosil yakıtlara dayalı termik santrallar, katı ve tehlikeli atık yakma tesisleri, çimento sanayii, demir-çelik sanayii, tersane adıyla kurulan gemi söküm tesisleri, siyanürle altın üretimi ve benzeri çevre sorunu yaratan tesislerdir. Sözde gelişmiş batı ülkeleri bu tür teknolojileri kendi ülkelerinde kullanmamakta ve bunları ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelere göndermektedirler.
Nükleer santrallar, enerji yerine silah ham maddesi olan plütonyum üretmek ve sözde gelişmiş ülkelerin nükleer atıklarının depolanması amacıyla kullanılacaktır.
Siyanürle altın üretimi en kirli bir teknolojidir. Bu konuda alınmış mahkeme kararları, yöre insanlarının ekonomisi yok sayılarak, ülkemizin pek çok yerinde üretim sürdürülmektedir. Günümüzde 1 gram altın yaklaşık 50 TL değerindedir ve yapılan hesaplamalara göre bu 1gram altını elde etmek için en az 7 ton, bir adet alyans için en az 18 ton toprak siyanürle kirletilmektedir. Ne yazık ki bu teknolojide ormanın, suyun, toprağın fiyatı, diğer bir deyişle toplumsal maliyeti yok sayılmaktadır. Altın’ın hiçbir kullanım değerinin bulunmamasına karşın toprak yüzlerce yıl kullanılabilen bir tarım aracıdır. Bu yönüyle siyanürle altın üretimi akıl dışı, insanlık dışıdır ve ekolojik değerlerin hiçe sayılmasıdır.
Ülkemizin pek çok yerinde fosil yakıtlara dayalı termik santarallar planlanmaktadır. Başta Doğu Akdeniz’de, İskenderun Körfezi’nde, Amasra, Gerze, Karasu’da olmak üzere ülkenin pek çok yerinde fosil yakıtlı termik santrallar için ruhsat verilmektedir. Küresel ısınmaya, iklim değişikliğine neden olan, çevre sağlığı açısından son derece tehlikeli olan bu yatırımlar çöp teknolojilerdir ve enerji üretiminde seçenek olmamalıdırlar. Bütün bunlara karşın hükümetin çok sayıda termik santral üretim ruhsatı verdiğini endişe ile izliyoruz. Yöre insanlarının ekonomisi yok sayılarak planlanan bu santralların çevreyi en çok kirleten yatırımlar olduğu bilim çevrelerince de ifade edilmektedir. Bu tür yatırımlar için artık ruhsat verilmemelidir.
Katı ve tehlikeli atıkları yakmak, atık maddelerden kurtulmanın en tehlikeli bir yoludur. Yakmanın atıkları yok etmek yerine öldürücü bir kirlilik tehditine dönüştürdüğü artık bilinmektedir. Atıklar yakıldığında tehlike katlanarak artmaktadır. Atık yakma sonucu çevreye yayılan dioksin, furan, sülfür ve nitrojen oksitleri, kurşun ve diğer ağır metallerin çok tehlikeli bir kirlilik etmeni olduğu bilinmelidir. Öncelikle yerel yönetcilerimizi atık yakma tesislerinin kurulmasından vaz geçmeleri konusunda uyarıyoruz.
Ülkemizin çimento ihtiyacı var olan fabrikalarımızdan fazlasıyla karşılanmaktadır. Son yıllarda verimli tarım topraklarımıza, kültür değerlerimizin üzerine ve ekolojik değerlerimiz göz ardı edilerek kurulan çimento fabrikalarının üretiminin tamamı ihraç edilmek üzere planlanmaktadır. Çimento üretimi kirli bir teknolojidir ve çok değerli tarım topraklarımızın kirletilmesine izin verilemez.
Enerji üretim şirketleri özellikle Doğu Karadeniz’de ve Akdeniz’de akarsulardan enerji üretmek için yatırım yapmaktadırlar. Akdeniz’de Alakır, Eskişehir’de Gürleyik, Doğu Karadeniz’de Fırtına, Fındıklı, İkizdere, Kemalpaşa, Hopa, Hemşin, Arhavi, Papart, Çayeli ve Trabzon Dereleri bu şirketlerce adeta yağma edilmektedir. Planlanan küçük hidro elektrik santralların sayısı şimdilik 600 ün üzerindedir. Bu yatırımlar yörenin ekolojik değerleri ve yöre halkının ekonomisi yok sayılarak yapılmaktadır. Dahası bu şirketler suyun kullanım hakkına da sahip olmaya çalışmaktadırlar. Temiz enerji seçenekleri gerçekten temiz olmalıdır. Her yeri ve her şeyi “paraya” ve “ranta” çevirmeyi amaçlayan yörenin doğal ve ekolojik değerlerini yok sayan bir teknolojiyi temiz olarak kabul edemeyiz.
Keza Munzur Barajları, Ilısu Barajı, Yortanlı Barajı örneklerinde görüleceği gibi kültür değerlerini, yaşam kültürünü, bir yörenin tüm yaşamsal ve ekolojik değerlerini yok sayan büyük hidro elektrik santrallarda insan ve kültür öğesi ön planda tutulmak zorundadır.
26 Ekim 2009 tarihinde beklentilerden çok uzakta ve tedirginlikleri arttıracak bir yönetmelikle GDO‘lu ürünlerin, hiçbir denetime tâbi tutulmadan ülkemize girmesinin yolu açıldı. Tüketicinin bilgilenme hakkını ve halk sağlığını hiçe sayan bu yönetmelik, ülkemizde tüketici ve üreticilerin geleceğini tehdit ediyor. Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı‘nın Bakanlar Kurulu‘nda olduğu ve TBMM‘ne sevkedilmek üzere imzaya açıldığı bir süreçte biyogüvenlik sistemi olmadan bu yönetmeliğin çıkartılması GDO ların izlenebilirliğini ortadan kaldıracaktır. Hükümet sözcüsü, konuyla ilgili konuşmasında, zaten ithalatı serbest olan ve tüketilen bu ürünlerin Türkiye‘de ekimine de serbestlik getirileceğini ifade etmiştir. Ancak bu yönetmelikle şu anda ülkemizde ekimi dışında GDO ların gıda ve yem olarak ithalatı serbest bırakılmıştır. Bu yemlerin tohum olarak kullanılmasını denetleyecek bir sistem de yoktur. Bu konuda toplumsal ve hukuki süreçleri işletmek sorumluluğumuzdur. Sağlıklı Bir Toplum, Çiftçiliğin Devamı ve Bağımsız Tarım İçin GDO’lu ürünlere hayır diyoruz.
Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) ve Çevre Sorunu Yaratan Yatırımlar ve Kirli Teknoloji Yatırımları Toplantısı Katılımcıları