BASINA VE KAMUOYUNA
Su, tüm canlılar için olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. En küçük mikro organizmalardan, en büyük canlılara kadar bütün canlı yaşamının sürdürülebilirliği ancak suyun varlığı ile olanaklıdır.
Dünyanın üçte ikisi suyla kaplıdır. Ancak bu su kaynaklarının yalnızca binde üçü kullanabileceğimiz ölçüde tatlı su kaynaklarından oluşmaktadır. Su kaynaklarının kıtlığı Dünya bankası raporlarında da yer almakta, bu raporlarda su; insan ve tüm canlılar için yaşamsal bir ihtiyaç olarak değil, ticari bir mal olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizin dereleri, nehirleri, gölleri ve yer altı sularına göz dikenler geçen yıl İstanbul’da düzenledikleri 5. Dünya Su Forumu’ndan sonra hedeflerine ulaşmak için derelerin ‘su kullanım hakkı sözleşmeleri ile birlikte özel sektöre devrini tüm Türkiyenin gündemine getirmişlerdir
Elektrik piyasası kanunu ile birlikte hızlanan liberalizasyon, özellikle hidrolik potansiyeli değerlendirme adı altında en küçük derelere kadar bütün temiz su kaynaklarını tehdit eder hale gelmiştir Hidroelektrik santrallerin yapımı ülkenin enerji politikalarındaki dışa bağımlılık ilişkilerinin bir çözümü olarak da sunulmaktadır. 1700’ün üzerinde HES projesinin büyük kısmının yapımına başlanmıştır.Hes için ne havza planları yapılmış, ne de bilimsel Çevre Etki değerlendirme raporları oluşturulmuştur.Dereler kaynağından alınarak borular içerisinde geçirilmekte ve su doğadan, yaşamdan, bölge halkından koparılmaktadır.
Derelerimiz üzerinde enerji üretme maskesi altında HES-Hidro Elektrik Santrali yapmak için sıraya giren sermaye sahipleri, elektrik üretmekten çok özellikle baraj gövdesinde toplanan suya sahip olma garantisini aldıkları için bu işe girişmişlerdir.
Son bir yıl içinde Doğu Karadenizden, Muğla’ya, Tunceli’den Antalya’ya kadar ülkemizin dört bir yanında vadilerinde,derelerinde,akarsu ve nehirlerinde sahip oldukları doğayla uyumlu insan ilişkisi geri dönüşsüz olarak yok edilmiş ve buraları şantiye alanına dönüştürülmüştür.
Uludağ Milli Parkı başta olmak üzere, ülke genelindeki pek çok doğal su kaynağı hızla sermayenin insafsızlığına terk edilmiştir.Yasa gereği kendi doğallığına bırakılması gereken, Milli Parklardaki doğal su kaynakları ticari çıkar ilişkilerine terk edilmiştir.
Geçmişte uygulanan hatalı su politikaları nedeniyle Marmara Denizi’nden büyük sulak alanlarımız kurutulmuş, yüzlerce nehir ve akarsuyun doğal yapısı bozulmuş, yer altı sularımız insafsızca kullanılmış ve kirletilmiştir.Devletin yetkili kurumları, bu kirletmeyi engellemek ve kirleteni cezalandırmak için gereken çabayı göstermemektedir.
Yakın zamanda su dağıtım şebekelerinin kamunun elinden alınıp şirketlere satıldığına tanık olacağız. Su ağaları istedikleri kalitede suyu istedikleri fiyattan bizlere pazarlıyor olacaklar. Derelerimiz, göllerimiz doğanın ve halkın elinden alınarak, kıyılarında mafya tarzı adamların kol gezdiği ticari şirketlerin malı olacaktır.
Su kaynak değil, bulunduğu havzaya ait doğal bir varlıktır.
Su, insan hakkı olduğu kadar tüm doğal yaşama ait bir haktır.
Yaşam için vazgeçilmez olan su kaynakları ve sulak alanların ticarileştirilerek alınır satılır meta haline getirilmesi yaşamın sürdürülebilirliği önünde büyük bir engel olacaktır.
Su kapitalizmin ticari malı değil, tüm canlıların yaşam kaynağıdır.!
Artvin’de, Tunceli’de, Rize’de, Muğla’da ,Erzurum’da Antalya’da ve tüm Türkiye’de yapılmak istenen ve bölge halkının onaylamadığı Hidroelektrik santral projelerinden vazgeçilmelidir,
Yerelde Bursamızda;
Uludağ Milli Parkı pınar kaynaklarının özel su şirketlerine olan kiralama süreleri uzatılmamalıdır.
Uludağ oteller bölgesindeki otel ve kamu tesisleri ruhsatsız kaçak yapılar olmasına rağmen Kaplıkaya ve Balıklı Derelerini kanalizasyonlarıyla kirletmelerine göz yumulmamalıdır.
Nilüfer Çayı’nı kirleten etmenleri ortadan kaldırmak için Bursa Valiliği öncülüğünde acil eylem planı hazırlanmalıdır.
DSİ izni olmadan kaçak olarak açılan Bursa ovasındaki derin kuyular ivedilikle kapatılmalı, atık suyunu derin deşarj yaparak yer altı suyunu kirletenler hakkında cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.
İnegöl Cerrah, Mustafakemalpaşa Suuçtu, İznik Dereköy, ve Bursa Çaybaşı Köyünde doğal yapıyı bozarak devam etmekte olan HES ve Kuvvet Tribün özelleştirme süreçleri iptal edilmelidir.
Tüm Türkiye’ de suyun ticarileşmesi için ortak bir saldırı başlatılmıştır. Bu saldırı bu ülkede yaşayan herkesin yaşam hakkına yapılmış bir saldırıdır. Bizler platformumuzu ,Bursa’ da suyun ticarileşmesine karşı gelen tüm halkı birleştirerek kurduk .
Saldırı ortaktır, mücadelemiz ve bu saldırıya karşı cevabımız da ortak olacaktır!
Bursa Su Platformu