Bir Truva atı olarak kıdem tazminatı fonu – Aziz Çelik (BirGün)

Kıdem tazminatının fona devri ciddi bir tuzaktır, Truva atıdır. Kıdem tazminatının fona devrine ilkesel olarak karşı çıkmak lazım. “Fon olsun ama nasıl bir fon tartışalım” yaklaşımı son derece tehlikelidir. Tartışmaya girmek sarı öküzü vermek anlamına gelir

İki önemli Cumhuriyet kurumu ve çalışanların Cumhuriyet dönemindeki iki önemli kazanımı olan kıdem tazminatında ve memurun iş güvencesinde çalışanlar aleyhinde köklü değişiklikler için düğmeye basıldı. Güvencesizliği ve esnekliği kurumsallaştıracak yeni bir çalışma rejimi için kritik adımlar atılıyor. Önceliğin kıdem tazminatına verileceği anlaşılıyor. Kıdem tazminatı konusunda henüz çalışma hayatının taraflarına sunulan bir taslak yok. Kapalı kapılar ardında yürütülen çalışmalara sendikalar dahil edilmiyor. Ancak bu çalışmalar kamuoyu oluşturmak amacıyla basına sızdırılıyor ve “müjde” olarak sunuluyor.

Ayrıntılar belli olmasa da net olan hususlar var. Hükümet kıdem tazminatını bir işveren yükümlülüğü olmaktan çıkarmaya kararlı, bireysel bir kıdem tazminatı fonu kurulacak ve bu fona devletin katkı yapması öngörülüyor. Kıdem tazminatında 30 gün koşulunun ve son ücretle bağın nasıl korunacağı ise belirsiz.

Bugüne kadar defalarca yazdık. Tekrar yazalım. Kıdem tazminatının fona devri ciddi bir tuzaktır, Truva atıdır. Kıdem tazminatının fona devrine ilkesel olarak karşı çıkmak lazım. “Fon olsun ama nasıl bir fon tartışalım” yaklaşımı son derece tehlikelidir. Fon tartışmasına girmek sarı öküzü vermek anlamına gelir ve arkası gelir. Fona devir kıdem tazminatının iş güvencesi işlevini ortadan kaldırır ve güvencesizliği artırır, 30 günlük kıdem tazminatını belirsiz hale getirir, kıdem tazminatının son ücretle ve toplu sözleşme düzeniyle bağını koparır. Fona işverenler ödeme yapmazsa kıdem tazminatı iyice hayal olur. Kıdem tazminatının bireysel fona devri kıdem tazminatı için sonun başlangıcı olur.

Kıdem tazminatında emek örgütlerinin tutumu ne olmalı?

Kıdem tazminatının fona devri tartışmalarının temelinde kıdem tazminatının sınırlanması ve azaltılması hedefinin yattığı sır değil. İşverenler ve hükümetler yıllardır kıdem tazminatından bir hak olarak değil “yük” ve “sorun” olarak söz ettiler. Ancak son günlerde emekçileri ikna etmek için bir Truva atı öne sürülüyor. Deniyor ki: “işçilerin kıdem tazminatına erişiminde sorun yaşanıyor, fon olursa bütün işçiler kıdem tazminatı alabilir.”

Evet, işçilerin kıdem tazminatına erişiminde sorun yaşandığı doğrudur ve bütün işçilerin kıdem tazminatı hakkının güvence altına alınması gerekir. Ancak bunun yolu fon değildir. Hem kıdem tazminatı hakkını korumak hem de bütün çalışanların erişimini sağlamak mümkündür.

Tane tane anlatalım! Kıdem tazminatında işçi haklarını korumayı hedefleyen bir tutum için aşağıdaki hususları savunmak şarttır:

1- Kıdem tazminatı doğrudan bir işveren yükümlülüğü olarak kalmalı. Fona devir gündemden çıkarılmalıdır.

2- Kıdem tazminatı 30 gün olarak korunmalı ve kıdem tazminatı hak etme koşulları kolaylaştırılmalıdır. Örneğin belirli bir kıdem yılı sonrasında istifa halinde de kıdem tazminatı ödenmelidir.

3- İşverenin ödeme aczine düşmesi durumunda (icra ve iflas) kıdem tazminatı alacağı, devlet alacakları ve bankaların ipotekli alacakları da dahil olmak üzere birinci sıraya yükseltilmelidir. Kıdem tazminatı dahil tüm işçi alacaklarına güvence getirilmelidir.

4- İşverenin ödeme aczine düşmesi durumunda kıdem tazminatı dahil tüm işçi alacaklarının, güvence altına alınmasını öngören 173 sayılı ILO sözleşmesi onaylanmalıdır.

5- İşverenin ödeme aczine düşmesi durumunda kıdem tazminatı alacağı ve diğer işçilik alacakları 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Ek 1. maddesinde yer alan ve yıllardır uygulanan ”ücret garanti fonu” kapsamına alınmalıdır.

6- Yasada var olan ücret garanti fonu uygulaması kıdem tazminatı dahil tüm işçi alacaklarını kapsayacak şekilde genişletilmeli ve yasada öngörülen üç aylık süre artırılmalıdır (Burada söz edilen fonun kıdem tazminatı fonuyla bir ilgisi yoktur).

7- Halka açık şirketler için getirilen kıdem tazminatı karşılığı ayırma uygulaması diğer şirketlere de yaygınlaştırılmalıdır.

Kıdem tazminatı fonu bir Truva atıdır ve sonu Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmakla, hüsranla sonuçlanacak bir maceradır. Türk-İş yönetimi, Genel Kurul kararlarını tartışmalı hale getirecek, tereddütlü tutumdan kaçınmalıdır. Kıdem tazminatında işçi lehine bir yol alınmak isteniyorsa çare yukarıda yazılanlardır. Kıdem tazminatı fonu sarı öküzün teslim edilmesi anlamına gelecek ve kıdem tazminatı adım adım ortadan kalkacak.

Türk-İş, Genel Kurul kararına uygun davranmalı ve fon pazarlığı yapmamalı

Kıdem tazminatının fona devrinin yeniden gündeme geldiği bugünlerde sendikaların duruşu büyük önem taşıyor. Bilindiği gibi Türk-İş ve DİSK kıdem tazminatının fona devrine ve bu yönde bir hak kaybına karşı çıkarken, Hak-İş kıdem tazminatının fona devrine sıcak yaklaşıyor. DİSK yaptığı çeşitli açıklamalarla kıdem tazminatının fona devri konusundaki net tutumunu sürdürüyor.

Türk-İş de bu konuda örgütsel olarak kararlı bir duruşa sahip. 20 Nisan 2017’de toplanan Türk-İş Başkanlar kurulu kıdem tazminatı tartışmaları konusunda şu kararı aldı: “TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, işçilerin geleceğine ipotek koymayı amaçlayan düzenlemelere dün olduğu gibi bugün de karşı çıkmaktadır. Kıdem tazminatı konusunda TÜRK-İŞ Genel Kurulunda alınan kararın gereğini yerine getirmekte kararlıdır. İşçilerin kazanılmış haklarını gözetmeyen, dikkate almayan yaklaşımların iş barışını da, sosyal barışı da zedeleyeceğine işaret etmektedir.”

Türk-İş Başkanlar Kurulu kararında atıf yapılan genel kurul kararını hatırlatmakta yarar var: Türk-İş’in 2011 tarihinde toplanan 21. Genel Kurulu’nda kıdem tazminatı konusunda alınan ve 2015’te toplanan 22. Genel Kurul’unda oybirliği ile yeniden kabul edilen kararın tam metni şöyledir: “Kıdem tazminatı, Türkiye işçi sınıfının ve TÜRK-İŞ’in kırmızı çizgisidir. TÜRK-İŞ Genel Kurulu bugün çalışanlar ve gelecekte çalışacak olanlar için kıdem tazminatının mevcut haliyle korunmasından yanadır. TÜRK-İŞ’in kıdem tazminatının fona devredilmesi, süresinin azaltılması gibi bu hakkın tasfiyesine ya da zayıflatılmasına yönelik her türlü girişimin karşısında cevabı genel grev olacaktır.”

Türk-İş Genel Kurulu iki kez oy birliği ile kıdem tazminatının mevcut haliyle korunmasından yana olduğunu, fona devri ve süresinin azaltılmasını kırmızı çizgi saydığını ve bunun genel grev nedeni olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek netlikte karar altına almıştır. Bu karar genel başkanından üyesine kadar Türk-İş için bağlayıcıdır. Ancak Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın son günlerde basına yansıyan demeçleri kafa karıştırıcı niteliktedir.

Atalay, 23 Nisan 2016 tarihli Sözcü gazetesinde yer alan demecinde kıdem tazminatı fonunu kimin yöneteceği, kaynaklarının nasıl değerlendirileceği, fonun herkes için zorunlu mu olacağı yoksa, isteyenlerin mi dahil olacağı, fonda biriken kıdemlerin hangi şartlarda ödeneceği gibi konuların daha sonra masada konuşulabileceğini ifa etti. Ancak o aşamaya gelebilmek için öncelikle kıdemdeki yüzde 8.33’lük oran ve bir yıla 30 gün şartının tutturulması gerektiğini söyledi.

Türk-İş Genel Kurul kararı fon tartışmasına kapıyı kapatmıştır. “Şu koşullar olursa fon olur” şeklinde bir yaklaşım yakayı kaptırmak anlamına gelir. Fon gündeme gelirse kıdem tazminatı ister istemez tırpanlanacak. Bunu bilmemek için çalışma hayatı gerçeklerinden bihaber olmak lazım. Bu nedenle sayın Atalay, Türk-İş Genel Kurul kararı doğrultusunda fon tartışmasına kapıyı kapatmalı ve tereddüde yol açacak açıklamalardan kaçınmalıdır. Fon teferruat değil esastır. Fona devredilirse kıdem tazminatının esası korunamaz.