TMMOB Çevre Mühendisleri Odası 8. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi; ekonomik ve ekolojik krizin yaşamın her alanında en derin hissedildiği, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO), nükleer enerjinin, savaşların, su kıtlığı ve yoksulluğun yaşam tehdidini sürdürdüğü bir dönemde gerçekleştirildi. Kongreye katılan çevre mühendisleri ve araştırmacılar; Türkiye’de yaşanan çevre sorunlarını ve çözümlerini meslek odası örgütlülüğü çerçevesinde ve çevre hukuk siyaset diyalektiğinde tartıştı.
İçinde bulunduğumuz dönemde doğal, kültürel ve tarihi varlıklarımız hızla tahrip edilmekte, ormanlarımız, kıyılarımız, tarım arazilerimiz yanlış politikalarla yok edilmektedir. Ekolojik krizin sınır tanımadığı günümüzde yoksul, aç, asgari hijyen ve sağlık koşullarından yoksun bir toplum yaratılmaktadır.
Hem meslek alanımız hem de çevre alanı bilimi ve hukuku yok sayan örneklerle doludur. Özellikle enerji ve madencilik alanında, su ve su hizmetlerinde yaşanan fiili durumlar çevre hukuku ve çevre hakkı kavramlarının uygulamasının sorgulanmasına neden olmuştur.
Tüm bu sorunların ve hukuksal karmaşanın hakim olduğu bir dönemde gerçekleşen ve pek çok bilimsel çalışmanın yer aldığı, deneyimlerin paylaşıldığı kongredeki tartışmalar ışığında; çevre sorunlarına sadece piyasa odaklı yaklaşımlar üretilmesinin var olan sorunları çözmek yerine daha da derinleştirdiği; doğal varlıkların ticarileştirilmesinin, kapitalizmin içinde bulunduğu krizi aşmaya yetmeyeceği, aksine tüketimi körükleyerek doğa üzerindeki sömürünün daha da arttıracağı görülmektedir. Bu nedenle hem üretimde hem tüketim aşamasında doğal kaynakları korumaya ve iyileştirmeye yönelik politikaların uygulanması gerekmektedir.
Ekolojik bir krize dönüşen çevre sorunlarının sadece teknik ve teknolojik yaklaşımlarla aşılmasının, toplumsal bir konu olan çevre sorunlarının çözümü için yeterli olmayacağının altı çizilen kongrede; çevre mühendislerinin çevre ve halk sağlığı için toplumcu politikaları hayata geçirebilmesi için toplum bilimlerİ de dahil olmak üzere diğer alanlarla ilişkisi üzerine tartışmalar yapıldı. Çevre mühendisliğinin ayrılmaz bir parçası olan çevre hukukunu oluşturan mevcut politika ve ilkeler masaya yatırılarak çevre alanının hukuk ve siyaset alanlarıyla ilişkisi irdelendi. Kongrede çevre tahribatında en önemli etkenin yanlış siyasi uygulamalar olduğu ve bu yanlışlıkların aşılmasında “hukuk toplumu” olabilmenin önemi vurgulandı.
Plansız ve çarpık kentleşme süreçlerinin yarattığı tahribat irdelenerek kent hizmetlerinde yerel yönetimlere düşen görev ve sorumluluklar tartışıldı. Toplumun sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı için yerel yönetimlerin sunacağı hizmetler, alt yapı olanakları gibi halk sağlığını tehdit eden uygulamaların kontrolü, katı atıkların düzenli toplanması ve bertarafı gibi uygulamaların yanı sıra, kıyıların ve doğal kaynakların korunması ve iyileştirilmesi, tarihi ve kültürel varlıkların korunmasına doğru planlamaların yapılması için yerel yönetimlere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Unutulmamalıdır ki; yerel yönetimlerde su, atıksu, katı atık gibi çevresel hizmetlerin taşeronlaştırılması, özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi egemen anlayışın iddia ettiği gibi hizmet sunum niteliğini yükseltmemekte, aksine bozmaktadır. Bu nedenle yerel yönetimler çevresel hizmetleri piyasa odaklı değil toplumcu yaklaşımlarla sunmalıdır.
Bu hizmetlerin sunumunda etkin rolü olan çevre mühendisliği hizmetlerinin de diğer mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerinde olduğu gibi usul ve esaslarını belirlemek özerk bir kamu tüzel kişiliği olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne aittir. Çevre mühendisliği meslek alanında son mevzuat uygulamalarında olduğu gibi başka bir kamu kuruluşunun bu alanda politika saptama doğrultusunda karar vermesi yetki gaspına yol açmaktadır. Her geçen gün karşımıza çıkan “yeni” yönetmelikler ile bu ihlal aşkın hale gelmiştir.
Meslek alanımızdaki gasp ve ihlalleri önlemenin yolu örgütlü mücadeleden, çevre mühendisleri için örgütlü mücadelenin yolu Çevre Mühendisleri Odası’ndan geçmektedir. Çevre Mühendisleri Odası ise bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da toplumun sorunlarını mesleki sorunlardan ayrı tutmamakta kararlı olacaktır. Çevre mühendisleri çevre mevzuatının hazırlanması ve uygulanması süreçlerine daha çok katılım sağlanmanın yollarını zorlayacaktır.
Bugün ekolojik bir krize dönüşen sorunların çözümünde tüm alanları birlikte irdeleyen politikaların, hukuksal ve kurumsal düzenlemelerin geliştirilmesi ve uygulanması gereği açıktır. Çevre Mühendisleri Odası bu politikaların üretilmesi ve uygulanması için bilimin ve hukukun yol göstericiliğinde örgütlü yapısı ile mücadelenin her alanında yer almaya devam edecektir.