‘İktidar, toplumsal mekanda yayılmış bir oluşumdur. Kentler de toplumun gerçek bir yansıtıcısı olduğu için iktidarın kimin elinde olduğunu, bazen anıtlarla bazen kulelerle bazen bayraklarla bazen yollarla bazen devasa binalarla bazen de karakter değiştirerek her türlü defoyu gizleyen parlak örtülü bir mekan biçiminde gösterir.’(1)
İktidarlar kent ve mekan üzerinden, mevcut ideolojisini halka empoze etmeye çalışmaktadır. Bu durum, monarşi dönemlerinde yüksek kaleler, şatolar şeklinde; rönesans döneminde insanı merkeze koyan tasarımlarla kendini göstermiştir. Faşist dönemde devleti simgeleyen yapılar çok büyük tutularak, halkın bu yapılar ve dolayısıyla iktidar karşısında güçsüz hissetmesi hedeflenmiş; sosyalist dönemde tüm estetik ve sanatsal kaygıların merkezini insanın bireysel ve kolektif anlamda ihtiyaçları belirlemiş, meydanlar ve parklar kentin en önemli bileşenleri olmuştur.
AKP’nin kentlere etkisine baktığımızda ise Selçuklu ve Osmanlı Türk-islam devletlerinin mimarlığını taklit eden, bu döneme ait yapıları kendi hizmetine sunarak gerici/otoriter iktidarını yaşam alanlarında cisimleştirme hedefi görmekteyiz. Bunlara; Dolmabahçe Sarayı’nın bir bölümünün halka tamamen kapatılmasını ve Yıldız Sarayı’nın devredilmesini örnek gösterebiliriz.
Yıldız Korusu’ndan Yıldız Sarayı’na
Beşiktaş’ta yer alan Yıldız Korusu, Sultan 1. Ahmed döneminde bir kasırla yapılaşmaya açılmış, daha sonraki padişahlar döneminde köşk, kasır, çeşme gibi yapılarla genişlemiştir. Sarayın asıl yapıları, Sultan II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) inşa edilmiş, buraya ‘Yıldız Saray-ı Hümayunu’ adı verilmiştir. Bu dönemde saray, padişahın özel yaşamına ait mekanlarla birlikte resmi görevlilere tahsis edilen binaları, atölyeleri, tiyatro, müze gibi kültür-sanat yapılarını da kapsamaktadır. II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesiyle Yıldız Sarayı önemini kaybetmiş, Cumhuriyet’le kamusal kullanıma açılmıştır. 1993’ten itibaren müze olarak kullanılan yapıların bir kısmı Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) başta olmak üzere farklı kurumlara tahsis edilmiştir(2).
Bir dönemin simgesi…
II. Abdülhamit saltanatı boyunca güvenlik nedeniyle Yıldız Sarayı’nda ikamet etmeyi tercih etmiş, sarayın merkezi Mabeyin’deki bir siyasi birim aracılığıyla yönetimini sürdürmüştür. Bu süreç, siyasal açıdan yoğun tartışmaların yaşandığı, uzun yıllar boyunca toplum üzerindeki baskının arttığı ve gerilemenin engellenemediği bir dönem olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte toplumsal örgütlenme artmış ve toplumun genelinde bir dönüşüm gerçekleşmiştir. Bu dönemin simgesi, yönetim anlayışı ile bütünleşen, hükümet biriminin yer aldığı, yargılamaların yapıldığı ‘Yıldız Sarayı’ olmuştur.
İktidarlar tören, toplantı gibi ritüeller için kendi ideolojisini yansıtan mekanları tercih etmektedir. Bu bağlamda, son zamanların gündemi olan Yıldız Sarayı’nın cumhurbaşkanlığına devri manidardır. Abdülhamit’ten sonraki padişahların bile tam anlamıyla sahiplenmediği saray Tayyip Erdoğan “vizyonu” ile günümüzde yeniden yönetim işleviyle kullanılmak istenmekte ve bu durum olması gerekenmiş gibi dayatılmaktadır. Otorite simgesel bir yapı üzerinden de canlandırılmak istense de aynı nehirde iki kere yıkanmak mümkün değildir. O nehirden çok sular akmıştır. Yıldız Saray’ı yerinde durmaktadır fakat kamusallaşmış, kentin ve toplumun belleğinde yer edinmiş, halkın yaşam alanı olmuştur.
Yıldız Sarayı’nın devri, kompleks içerisinde yer alan diğer kamusal yapılar; müze, kütüphane, park ve YTÜ yerleşkesi için bir tehdit oluşturmaktadır. İstanbul’un merkezinde kamuya açık bu alan, bir günde cumhurbaşkanlığına devredilmiş olsa da 90 yıllık kullanıcılarının, öğrencilerin, Beşiktaşlıların, İstanbulluların yani halkındır. Bu yapıların geleceğine iktidarın değil, halkın karar vermesi gerekmektedir. 80’li yıllarda Taşkışla Yerleşkesi’nin otele dönüştürülmek istenmesi ya da 2013’te Gezi Parkı örneklerinde kamusal alan, kendini oraya ait hisseden ve sahip çıkanların tavizsiz duruşu ve mücadelesi ile kurtulmuştur. Bize düşen üniversitemize, kütüphanemize, parkımıza dönüşmüş ‘Yıldız Saray Kompleksi’ne sahip çıkmak, yaşam alanlarımızın işgallerine karşı mücadeleyi sürdürmektir.
1-Tuncer, 2012. İktidarın mekansal örgütlenmesi. s.15
2-Yıldız Saray kompleksi içerisinde yer alan damatlar (şehzadeler) dairesi 1937’de üniversite binasına çevrilmiş ve o günkü ismi ile ‘İstanbul Teknik Okulu’ olarak eğitimine devam etmiştir. İstanbul Teknik Okulu, günümüzde Yıldız Teknik Üniversitesi’ne dönüşmüş, bina ise Mimarlık Fakültesi tarafından kullanılmaya devam etmektedir.
Nur Umar / Mimar
*Mimarlar Odası’nın kullanımındaki Yıldız Dış Karakol Binası’nı Cumhurbaşkanlığı’na devretmek için binayı hukuksuzca gasp eden ve binayı savunan Mimarlar Odası YK üyelerini, mühendisleri, yaşam savunucularını zor kullanarak gözaltına alan Saray’ın arzusunu, amacını anlatan 17 Aralık tarihli yazıyı yeniden yayımlıyoruz.