TMMOB Mimarlar Odası 12 Haziran 2011 Seçimleri Raporu
Spread the love

ÜLKEMİZDE MİMARLIK / KENTLEŞME POLİTİKA VE UYGULAMALARI
DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER

24 Mayıs 2011

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 

KENTLEŞME VE PLANLAMADA YETKİ KARMAŞASI

KENTLERİN KİMLİKSİZLEŞMESİ

DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASININ ÖNÜNDEKİ TEHDİTLER

ULAŞIM SORUNLARI YENİ BOYUTLAR KAZANMIŞTIR

KENTLERİMİZ AFETLERE DAHA AÇIK HALE GELMİŞTİR

“KENTSEL DÖNÜŞÜM”, PLANLAMANIN REDDİ YA DA “RANTSAL DÖNÜŞÜM” OLARAK UYGULANMAKTADIR

TOKİ, KENTLERİN KİMLİK DEĞERLERİNİ VE  GELECEĞİNİ TÜKETMEKTEDİR

“KENTSEL YAĞMA” KARŞISINDA HUKUK SÜREÇLERİ DEVRE DIŞI BIRAKILIYOR

YASAMA SÜRECİ “YAĞMANIN GÜVENCESİ” OLARAK İŞLETİLİYOR
Kamu İhale Mevzuatı
TOKİ Yasası
Kentsel Yenileme / Dönüşüm
Kıyı Kanunu
Tarım Alanları ve Ormanlar
Turizmi Teşvik Kanunu

MİMARSIZ MİMARLIK ORTAMI MÜMKÜN DEĞİLDİR

MESLEK ODALARINA KARŞI ÇOK BOYUTLU BASKILAR GÜNDEMDE

 

GİRİŞ
Ülkemizde 1980’lerden bu yana küresel kapitalizmin kendini yeniden üretmek için dünya ölçüsündeki krizlerine çare olarak ortaya sürdüğü neo-liberal politikalar en hızlı ve engelsiz uygulama imkânını, 2000’li yıllardan beri halkın yoksulluğunu ve vicdani duygularını da kullanarak tek başına iktidar olmayı sürdüren AKP yönetiminde bulmuştur.

Temel amacı küresel kapitalizmin gelişmesi olan bu politikaların hiçbir engel tanımaksızın hayata geçirilmesi sonucu tüm dünyada özellikle de az gelişmiş ülkelerde büyük ölçüde kentsel, çevresel, kültürel kayıplar ve sosyo-ekonomik çöküşler yaşanmakta, yoksunluk ve yoksulluk derinleşmektedir.

Kapitalizmin dünya ölçüsünde yaşadığı bu krizlere çözüm bulabilmek adına tüm dünyada kendisini yeniden yapılandırdığı küreselleşme döneminde kentler, küresel ekonominin en kârlı alanlarından birisi olan servis sektörünün mekânları haline getirilmiş ve bu hizmetlerin sunumuna insan ve sermaye çekmek üzere kentlerin bütün olanaklarının seferber edilmesi öngörülmüştür. Bütün bu gelişmeler sonucunda sanayisizleşme olarak da adlandırılan bu süreç, gelişmiş veya gelişmemiş ülke kentlerinin ortak kaderi olmuştur.

Serbest piyasa ekonomisi olarak tanımlanan bu sosyal ve ekonomik seçim çerçevesinde küresel sermaye yaşamın her alanında gittikçe genişlerken, ülke ekonomisi borç sarmalına sürüklenmektedir. Devletin ve kamunun küçültülmesi söylemleri eşliğinde, başta barınma, eğitim ve sağlık olmak üzere bütün kamu hizmetleri ve kıyılar, ormanlar, kentsel alanlar, garlar, tersaneler, limanlar, okullar, hastaneler gibi kamu varlıkları özelleştirilerek küresel sermayenin yağmasına teslim edilmektedir.

Ülkemizin kaynakları, kentlerimiz, tarihsel ve doğal değerlerimiz “tüketimin örgütlendiği” alanlar olarak yağmalanmaktadır.

Kentler, üretimin örgütlendiği mekânlardan tüketimin örgütlendiği mekânlara dönüştürülmüş ve bu durum küresel bir politika haline getirilmiştir. Bu politikalara göre giderek azmanlaşan özellikle azgelişmiş ülke kentlerinde küresel sermayenin kentsel alanlara girmesinin yarattığı dinamiklere uygun olarak finansa, iletişime ve ulaşıma ilişkin altyapının geliştirilmesine, lüks barınma, konaklama ve eğlence tesislerinin kurulmasına yönelinmiş ve dış kaynaklı yatırımları çekmeye dönük girişimlere öncelik verilmiştir.

“Kentsel dönüşüm” adı altında yapılan imar ve yapılaşma uygulamalarıyla küresel sermayenin yönlendirdiği operasyonlar son yıllarda hızla ve daha kapsamlı biçimde çoğalmaktadır. Eski gecekondu ve kaçak kentleşme alanları sermayenin yeni yatırım alanları olarak önem kazanmaktadır. Sermaye birikim süreçleri açısından, bir kısmı kentin merkezinde olan eski gecekondu bölgeleri ve eski sanayi alanları değişim değeri kazanmışlar ve emlak geliştiricilerinin ilgisine neden olmuşlardır. Bu yaklaşımlar bağlamında, geçmişte plansız gelişmeyi, gecekondulaşmayı meşrulaştıran politikalar, günümüzde “varoş” söylemiyle bu alanlara el konulma süreçlerinin taşeronları haline gelmiştir.

Böylelikle bütünleştirici kentsellik anlayışı yerine, noktaya odaklanan ve bu nedenle eşitsiz sosyo-mekânsal yapıların ortaya çıkmasına neden olan parçacıl bir kentsel gelişme anlayışının izlenmesi yeni bir politika olarak kabul edilmiştir. Değişen bu kentsel politika ve planlama anlayışının sonucu olarak kentler ve çeperlerindeki ekolojik rezerv alanlarındaki en kapsamlı tahribat, yıllardır mücadele edilen gecekondu ya da kaçak yapılaşma yerine, merkezî ve yerel yönetimlerin meşruluğu tartışılır yasa, planlama ve proje kararları ile meydana gelmeye başlamıştır.

Tüm bu nedenlerle yaşanan küresel krizin odağında “mimarlık ve kent mekânı” bulunmaktadır.

Mimarlık, kültürel ve sanatsal bir ifade biçimi ve toplumsal bir kültür öğesidir. Mimarlık, hem kültürel bir öğe olarak bütün bir dünyaya aittir, evrenseldir; hem de ürünleriyle bir yere aittir, yereldir. Ülkelerin kültürel birikiminin en önemli bölümüdür, kentlerin ya da ülkelerin uygarlık düzeyini gösterir. Ülkelerin ve kentlerin dünyadaki yerlerini belirler. Ancak bugün kapitalist sistem, üretim, tüketim ve bölüşümü yeniden yapılandırmakla yetinememekte, sürdürülebilirliğine uygun bilinç ve kültürü de yeniden üretmektedir. Bilimsel bilgi birikim sürecinin dahi sistemin kendini yeniden üretebilmesine olanak sağlamak üzere piyasanın yeni koşullarına göre kendini uyarlayarak neredeyse her gün yeniden üretildiği günümüzde, insana, topluma ve doğaya ilişkin her alan gibi sanat ve kültür alanı da yeniden yapılandırılmakta, yeniden tanımlanmakta ve piyasa kuralları tarafından güdümlenen ekonomik bir sektöre dönüştürülmektedir.

Ülkemizde yatırımların büyük bir bölümü inşaat alanında gerçekleşmekte, mimarlık hizmetleri, tasarım, uygulama, yönetim ve denetim boyutuyla bu yatırımların en önemli bileşeni olmaktadır. Yönetimlerin de bu önemin farkında olmaları ve mimarlık hizmetlerinin niteliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmaları beklenmektedir. Ancak, ülkemizde birçok mekanizma doğasına aykırı olarak çalıştırılmaktadır. Yerleşmelerdeki mimarlık hizmetlerini desteklemek, mimarı kentsel gelişimin ayrılmaz bir parçası olarak görmek, niteliğin sağlanmasında yerel teşviklerin, mimari yarışmaların, iş sahiplerini bilinçlendirmenin önemli olduğunu benimsemek yerine, tasarıma saygı duymayan, meslek Odasının denetimine duyarsız kalan, mimarı ve meslek Odasını kentin ve gelişmenin karşısında gören bir propaganda pompalanmaktadır.

Raporun tümünü okumak ve indirmek için tıklayınız…


Spread the love