TMMOB: Kamu İhale Kanunu’nda Değişiklik Yapan Yasa Tasarısı Yeni Yolsuzlukların Önünü Açmaktadır

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TBMM’de görüşülmekte olan Kamu İhale Kanunu’nda Değişiklik Yapan Yasa Tasarısı üzerine 14 Kasım 2008 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

KAMU İHALE KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK YAPAN YASA TASARISI
YENİ YOLSUZLUKLARIN ÖNÜNÜ AÇMAKTADIR

TBMM’de görüşülmekte olan Kamu İhale Kanunu’nda Değişiklik Yapan Yasa Tasarısı, ihalelerde kamu denetimini ortadan kaldırmakta, Kamu İhale Kurumu’nu by-pass etmekte ve mühendis-mimarlar açısından önemli hak kayıplarına yol açmaktadır.

Hazırlanış sürecinden itibaren tartışmalı olan bu tasarı, Devletin kendi kurumlarından dahi görüş alınmadan Meclis’e sevk edilmiştir. Hükümetin sermaye çevrelerinin hazırladığı taslak metni kabul etmesi ve tasarının yalnızca bu çevrelerin istekleriyle sınırlı kalması demokratik yöntem açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Sermaye çevrelerinin isteği ile hazırlanan yasa tasarısıyla bir anlaşma mı sağlanmıştır? Haklı olarak akıllara takılan sorulara siyasal iktidarın yanıt vermesi gerekmektedir. Bu yasa sadece iktidar ile sermaye çevrelerini mi ilgilendirmektedir? Hizmeti sunan mühendis ve mimarların örgütü olan TMMOB’den niçin görüş sorulmamış, sürece dahil edilmemiştir? Kısacası, yasanın hazırlanış süreci katılımdan ve saydamlıktan yoksundur.

2002 yılında kabul edilen 4734 sayılı Kamu İhale Yasası ile ihale süreçlerinin saydam ve denetlenebilir hale getirildiği dönemin siyasal iktidarı tarafından deklare edilmişti. 1999 Marmara Depreminde ihale usulü ile yapılan kamu yapılarının ayakta kalmaması, hatta en fazla yolsuzluğun bu alanda yaşanması bu yeni yasal düzenlemeyi güdüleyen en temel nedenlerden biriydi. Diğer bir neden de AB’ye entegrasyon sürecinin yarattığı baskılanmaydı.

Örneğin, müteahhitlik hizmeti sunabilmek için hiçbir kriterin aranmaması, parası olan herkesin kolayca elde ettiği müteahhitlik karnesi ile her işi yapabilmesi Marmara Depremi sonrasında ağır eleştirilere konu olmuş, bu da mühendis ve mimarların yapım ihalelerine katılmalarını olanaklı kılan yeni düzenlemelerin yolunu açmıştı.

Mühendis ve mimarların sürece aktif biçimde katılmaları, yukarıda kısaca değindiğimiz kamu ihalelerinin kamuoyu denetimine açık olmasını kolaylaştıran yollardan biridir. Aynı zamanda kaliteli hizmetin üretimi anlamına gelmektedir. Ancak, yasanın kabul edildiği tarihten bu yana yasa ve yönetmeliklerde yapılan bir dizi değişiklik sonucunda hem kanun kapsamına giren işler daraltılmış, hem de mimar ve mühendisler dışlanarak süreç tersine döndürülmüştür. Hatta TBMM’de şu anda görüşülmekte olan Yasa Tasarısı kabul edilirse 2002 şartlarından daha da geriye gidilmiş olunacaktır.

Tasarının en çarpıcı noktası, Kamu İhale Kurumu’nun görev ve yetkilerinin by-pass edilmesidir. Görev ve yetkileri kısıtlanan Kurul üyelerine çok boş zaman kalacağı düşünülmüş olmalı ki, bilimsel yayın ve ücretli ders verebilmelerinin önündeki engeller kaldırılmıştır. İdareye şikayet ve Kurul’a itirazen şikayet başvuruları caydırıcı hale dönüştürülmüştür. Gerek şikayet hakkını kullanacak kişilerdeki daralma, gerekse şikayet başvuru harçlarının yüksekliği, şikayet ve itiraz yolunu kapatmaktadır.

Tasarının yasalaşması halinde Kamu İhale Kurumu ve Kurulu’nun varlığı tartışmalı hale gelecektir. Çünkü, kamu adına ihaleleri re’sen inceleme yetkisi ve görevi artık yoktur. Basında çıkan bir yolsuzluk haberi, iddiaların incelenmesi kapsamında değerlendirilemeyecektir, çünkü Kurul yetkili ve görevli değildir. Ama Kurul üyeleri ihaleye girmiş isteklilere kamu ihale hukuku konusunda ders verebilecektir.

Tasarı tüm kamu hizmetlerinin ihaleye çıkarılmasını öngörmektedir. Bir kamu idaresinde yeterli donanımda ve sayıda personel olmasına karşın hizmet alımlarında ihaleye çıkılması abesle iştigaldir. O zaman sormak lazım, istihdam edilen personel niçin istihdam edilmektedir. Kendi personelini atıl bırakarak ve dışarıdan hizmet satın alarak kamu kaynaklarının heba olmasına hangi kamu yönetimi icazet vermektedir? Bugün belediyeler, bakanlıklar, İller Bankası, DSİ gibi kurumlarda çalışan teknik personelin atıl bırakıldığı, projelerin piyasadaki yerli, yabancı firmalara yaptırıldığı ve kendi personeline projeleri denetleme görevi dahi verilmeyen bir kamu yönetimi ile karşı karşıyayız.

Tasarı, kamu kurumlarında çalışan mühendis ve mimarların teknik yeterliliklerini ve sayılarını devre dışı bıraktığı gibi serbest çalışan mühendis ve mimarları da dışlamaktadır. Kanun kapsamında sayılan bütün yapım işleri ve danışmanlık hizmetleri, mühendislik ve mimarlık hizmeti olmasına karşın, Yasa bu meslek grubunu görmezden gelmektedir. Bu meslek grubu ve örgütlerinin görüşü alınmaksızın, sermaye çevreleri ve Kurul üyelerinin istekleri ile sınırlı kalan bir tasarının kamu yararına yapıldığını söylemek mümkün değildir.

Kamu İhale Yasası’nın çıkarılış gerekçesi, yapım işleri ve danışmanlık hizmetlerine daha çok mühendis ve mimarın katılması amaçlanmış iken, bu değişiklik ile Yasa’nın amacı ortadan kaldırılmaktadır.

Yerel yönetim seçimlerine giderken ihalelerde Kamu İhale Kurulu’nun ve kamuoyunun denetiminin ortadan kaldırılması ve ihaleyi yapacak idarelere çok fazla takdir hakkı tanınması, yeni yolsuzlukların önünü açmaktan başka bir anlama gelmemektedir.

Mehmet Soğancı
TMMOB
Yönetim Kurulu Başkanı

KAMU İHALE KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK YAPAN YASA TASARISI ÜZERİNE TMMOB GÖRÜŞÜ

Bilindiği üzere, kamu alımlarında ödenen bedeller talep edilen mal, hizmet ve yapımın kamu hizmetlerinde kullanılması nedeniyle kamu kaynaklarından karşılanmaktadır. Alımların niteliği ne olursa olsun, sonuçta bunları kullanacak olan yurttaştır ve zaten onlardan alınan vergilerle karşılanmaktadır. Bu nedenle, kamu hizmetlerinde kullanılacak işlerin gerçekleşme biçimi, yürütülüş süreci ve buna dönük harcamalar kamusal denetim yanında yurttaşların denetimine de açık olmalıdır. Bugün için bunun yeterli ölçüde sağlandığı söylenemez.

Kamu İhale Yasasında yapılacak uygun düzenlemelerle kamuoyunun denetimini engelleyecek, perdeleyecek süreçlerin ortadan kaldırılması, ihale yoluyla alımları gerçekleştiren idarelerin sağlıklı kararlar vermelerine, ihtiyaçları doğru tanımlayıp ellerindeki kaynakları öncelik sırasına göre akılcı biçimde kullanmalarına yardımcı olacaktır.

Nitekim, bu gerçekten hareketle, 2002 yılında kabul edilen 4734 sayılı Kamu İhale Yasası ile ihale süreçlerinin saydam ve denetlenebilir hale getirildiği dönemin siyasal iktidarı tarafından deklere edilmişti. 1999 Marmara Depreminde kamu binalarının ayakta kalmaması, hatta en fazla yolsuzluğun bu alanda yaşanması bu yeni yasal düzenlemeyi güdüleyen en temel nedenlerden biriydi. Diğer bir neden de AB’ye entegrasyon sürecinin yarattığı baskılanmadır.

Örneğin, müteahhitlik hizmeti sunabilmek için hiçbir kriterin aranmaması, parası olan herkesin kolayca elde ettiği müteahhitlik karnesi ile her işi yapabilmesi Marmara Depremi sonrasında ağır eleştirilere konu olmuş, bu da mühendis ve mimarların yapım ihalelerine katılmalarını olanaklı kılan yeni düzenlemelerin yolunu açmıştır.

Mühendis ve mimarların sürece aktif biçimde katılmaları, yukarıda kısaca değindiğimiz kamu ihalelerinin kamuoyu denetimine açık olmasını kolaylaştıran yollardan biridir. Aynı zamanda kaliteli hizmetin üretimi anlamına gelmektedir. Ancak, yasanın kabul edildiği tarihten bu yana yasa ve yönetmeliklerde yapılan bir dizi değişiklik sonucunda hem kanun kapsamına giren işler daraltılmış hem de mimar ve mühendisler dışlanarak süreç tersine döndürülmüştür. Hatta TBMM’de şu anda görüşülmekte olan Yasa teklifi kabul edilirse 2002 şartlarından daha da geriye gidilmiş olunacaktır.

Yasa değişikliği teklifinin en çarpıcı noktaları, KİK’in görev ve yetkilerinin by-pass edilmesidir. İdareye şikayet ve Kurul’a itirazen şikayet başvuruları caydırıcı hale dönüştürülmüştür. Gerek şikayet hakkını kullanacak kişilerdeki daralma gerekse şikayet başvuru harçlarının yüksekliği, şikayet ve itiraz yolunu kapatmaktadır.

Tasarının yasalaşması halinde Kamu İhale Kurumu ve Kurulu’nun varlığı tartışmalı hale gelecektir. Çünkü, kamu adına ihaleleri re’sen inceleme yetkisi ve görevi artık yoktur. Basında çıkan bir yolsuzluk haberi iddiaların incelenmesi kapsamında değerlendiremeyecek çünkü, Kurul yetkili ve görevli değildir. Ama ihaleye girmiş isteklilere kamu ihale hukuku konusunda ders verebilecektir.

Bugün Mecliste tartışılan tasarının hazırlanması süreci baştan sakatlanmıştır. Hükümetin sermaye çevrelerinin hazırladığı taslak metni kabul etmesi ve Meclis’e sevk etmesi, Yasa tasarısı teklifinin yalnızca bu çevrelerle sınırlı kalması demokratik yöntem açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Devletin kendi kurumlarından dahi görüş alınmadan Meclise sevk edilen bu yasa tasarısı baştan tartışılmalı bir konumdadır. Tasarı sahibi sermaye çevrelerinin isteği ile hazırlanan yasa teklifi ile bir anlaşma mı sağlanmıştır? Haklı olarak kafalara takılan sorulara siyasal iktidarın yanıt vermesi gerekmektedir. Bu yasa sadece iktidar ile sermaye çevrelerini mi ilgilendirmektedir? Hizmeti sunan mühendis ve mimarların örgütü olan TMMOB’den niçin görüş sorulmamış, sürece dahil edilmemiştir? Kısacası, yasanın hazırlanış süreci katılımdan ve saydamlıktan yoksundur.

TASARININ MADDE BAZINDA İNCELENMESİ

1./ Tasarının birinci maddesinde 4734 sayılı Yasa’nın 3. maddesinde düzenlenen kanun kapsamı dışında kalan istisnalara yeni üç istisna daha eklenmiştir. Bunlar, TÜBİTAK tarafından yapılacak araştırma-geliştirme hizmet alımları, sağlık hizmeti sunan ve bu kanun kapsamında bulunan idarelerin birbirlerinden yapacakları hizmet ve mal alımları, uluslararası veya ulusal amaçlı, güvenlik, insani yardım gibi durumlarda mal ve hizmet alımları. Yasanın çıkarılış sürecinden bu yana istisnalar o kadar çoğalmıştır ki kanun kapsamı dar bir çerçeveye sıkıştırılmıştır.

2./ Tasarının 2. maddesine yeni tanım bentleri eklenmiştir. İstekli olabilecek, ön ilan, elektronik kamu alımları platformu, dinamik alım sistemi, elektronik eksiltme tanımları eklenmiş ve çerçeve sözleşme tanımı da çerçeve anlaşma biçimine dönüştürülmüştür.

3./ Tasarının 3. maddesi ile 4734 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda 30 Temmuz 2003 tarih 4964 sayılı Yasayla yapılan değişik 7. madde “Birinci fıkranın (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde belirtilen belgelerden, yapım ve yapımla ilgili hizmet işlerinde, denetleme veya yönetme görevi nedeniyle alınanlarda gerçek kişinin mühendis veya mimar olması şartı aranır. İş bitirme, yönetim veya denetim suretiyle elde edilecek belgeler, belge sahibi kişi veya kuruluşların dışındaki istekliler tarafından kullanılamaz, belgeler devredilemez, kiraya verilemez ve satılamaz. Bu belge sahiplerinin kuracakları veya ortak olacakları tüzel kişiliklerin ihaleye girebilmesinde tüzel kişiliğin yarısından fazla hissesine sahip olmaları, her ihalede bu oranın aranması ve teminat süresince bu oranın muhafaza edilmesi zorunludur. Yönetim faaliyetleri nedeniyle alınacak belgeler, en fazla beşte bir oranında dikkate alınır.” hükmü ile işin tamamını yönetmesi veya denetlemesi mecburi olmayan yönetici ve denetleyiciler için asgari gerçekleşme oranı %50 olarak belirlenmekte ve yöneticilerden farklı olarak fiilen işin başında bulunan denetleyicilerin (mühendis ve mimarlar) iş deneyimlerinin herhangi bir oran sınırlamasına tabi olmaksızın dikkate alınması sağlanmak istenmiştir. Fiilen işin başında bulunan denetleyicileri bir oran sınırlamasına tabi tutmamak aynı zamanda yasanın gerekçesini oluşturmaktaydı. Yasa koyucu bu yolla, ülkemizdeki müteahhitlik karnesinin yükselmesi yani mimar ve mühendisleri müteahhitlik işlerine teşvik ederek müteahhitlik işlerinde kaliteyi yükseltmek istemiştir. Ayrıca, iş denetleme ve iş yönetme mekanizmaları kapsamına girmekte olan görev tanımları, söz konusu görevlerin sorumluluk ve iş ilişikliği göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. Değişiklik teklifi ile kontrol amiri, şube müdürü, il müdürü ve yardımcıları, bölge müdürü ve yardımcıları gibi görevlendirmelerin iş denetleme kapsamından çıkarılması mühendisler ve mimarlar yönünden haksız bir durum yaratmaktadır. Yalnızca parasal olarak güçlü olanların bu alanda iş yapması yaşanan felaketlerin önemli nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Bu nedenle bu alanda teknik donanımlı unsurların iş yapması gerekmektedir. Bu nedenle de, yasa koyucunun belgelendirme konusunda iş bitirme ve iş denetleme belgelerinde bir oran sınırlamasına gitmemesi gerekir. Mühendis ve mimarların iş bitirme ve denetleme belgeleri tasarıda 1/5 oranına düşürülmüş olup, açık ifade ile ihalelere giremezsiniz denilmektedir.

Tasarıda dile getirilen “en fazla 1/5 ” deyimi aynı zamanda kötüye kullanılabilecek bir madde olup, uygulama yönetmeliklerinde bu takdirin keyfi olarak daha da düşürüleceği açıktır.

4./ Tasarının 5. maddesi 4734 sayılı Yasa’nın “ihale ilan süreleri ve kuralları ile ön ilan” 13. maddesinde değişiklik yapmıştır. Ön ilan bu değişiklik ile yasaya girmiş olup, ön ilan yapmış olan idarelere ihale yükümlülüğü getirilmemiştir. İlan sürelerinin kısaltılabileceği de öngörülen madde değişikliğinin, kötüye kullanılıp kullanılmayacağı zaman içinde görülecektir. Burada önemli değişikliklerden biri de Resmi Gazete’de yayım yükümlülüğünün kaldırılmasıdır.

5./ Tasarının 6. maddesi 4734 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde değişiklik öngörmüş olup, 3. fıkraya eklenen cümle ile idareye teklife çağrılacak istekliler arasında seçim yapma hakkı tanınmıştır. Bu takdir hakkı kötüye kullanılabilecek bir hak olup, yeterlilikleri tespit edilmiş isteklileri teklife davet ederken idarenin eleme yapması düşünülemez. Bu madde ile idareye ihale yöntemlerini seçerken ve değerlendirme aşamasında fazlaca takdir hakkı tanınmaktadır.

6./Tasarının 7. maddesi ile 4734 sayılı Yasa’nın “pazarlık usulü” başlıklı 21. maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 21. Madde’nin 3. ve 6. fıkralarının çıkarılış gerekçesi doyurucu değildir. (a) bendinde bir isteklinin teklif vermesi durumunda ne olacağı açık değildir.

7./Tasarı’nın 18. Maddesi 4734 Sayılı Yasa’nın 48. maddesini değiştirmekte olup, mühendislik ve mimarlık hizmetlerini “Danışmanlık Hizmetleri”nin içine almıştır. Danışmanlık hizmetinde yaklaşık maliyet Yasa’nın 13. maddesinin (b) bendinin (2) no’lu alt bendinde 122.000 YTL’ye indirildiğinden, puanlama sistemi kötüye kullanılabilecek bir durum ortaya çıkarmaktadır. Puanlama sisteminde bir kriter olmadığından, kısa liste oluşturulurken keyfi elemeler olacaktır. Eşik değerin düşürülmesi, bu alanın yabancılara da açılması anlamına geldiğinden, işsizlik içinde olan ülkemiz mimar ve mühendislerinin aleyhine bir düzenlemedir. Bu madde konusunda İller Bankası’nın görüşü alınmış mıdır? Bu maddenin kamu hizmetlerinin sürdürülmesini zora sokabileceği konusunda görüş alınmış mıdır? Tekliflerin iki aşamalı olarak değerlendirilmesi ve puanlama esaslarının belirsizliği imar planları konusunda sıkıntıların yaşanacağına işarettir.

8./ Tasarı’nın 19. Maddesi Yasa’nın “Tekliflerin değerlendirilmesi ve ihalenin yapılması” başlıklı 52. maddesinde değişiklik yapmaktadır.

Yaklaşık değerin gizliliği esas olmasına karşın, teklif zarfları ile yaklaşık maliyetin isteklilere açıklanması bir çelişki olup, ihalenin iptal edilmesi durumunda dışarıda kalanlar için haksız rekabet doğuracaktır. Yaklaşık maliyet açıklanacak ise ihale dokümanı ile birlikte herkese açıklansın, açıklanmayacak ise tüm aşamalarda gizli kalması gerekir.

9./ Tasarı’nın 20 maddesi, 4734 sayılı Yasa’nın 53 maddesinde değişiklikler öngörmektedir. 53. maddenin (b) fıkrasının (9) no’lu bendinin ikinci paragrafında düzenlenen Kamu İhale Kurulu’nun re’sen inceleme yetkisi kaldırılmaktadır. Kamu İhale Kurulu, ihalelerin kanunda belirtilen esas, usul ve işlemlerin doğru olarak uygulanmasında görevli ve yetkili kılınmıştır. Oysa, değişiklik ile Kurul’un re’sen tespit yetkisi ya da kendisine ulaştırılan iddiaları inceleme yetkisi elinden alınmaktadır. Yani Kurul’un kamu adına inceleme ve denetleme yapma yetki ve görevi ortadan kaldırılmaktadır. Burada kamu yararı ilkesinin gözetilmediği ortaya çıkmaktadır.

53. maddenin (c) bendinde yapılan değişiklik ise kişiye özel bir değişiklik niteliğindedir. Bir başkanın görevinin devamına yönelik yasa değişikliği teklifi, hukuk devleti ilkesine aykırıdır.

(e) fıkrasında yapılan değişiklik ile dava açma, icra takibi, temyiz ve karar düzeltme haklarından vazgeçmeyi herhangi bir esas belirlemeden Kurul’un takdirine bırakmak aynı zamanda görev ve yetkinin takdire bırakılması anlamına gelir ki bu da hukuk devletinin kabul edebileceği bir düzenleme değildir.

Kurul Başkan ve üyelerinin asli görevlerini aksatmamak kaydıyla ücret karşılığı ders vermesi onaylanabilecek bir düzenleme değildir. Kurul Başkan ve üyelerinin kimlere ve nerede ders vereceğine ilişkin bir ibarenin yer almadığı bu düzenleme istekli firmalarla Kurul üyelerinin bir arada olacağı platformları çağrıştırmaktadır. Kurul üye ve Başkanı’nın isteklilere ve firmalara ders verdiğini düşündüğümüzde, yüzyüze etkilenmeler kaçınılmaz olacaktır. Tarafsızlığı etkileyecek düzenlemeler tasarı metninden çıkarılmalıdır. Kurul üye ve Başkanı’nın ücret karşılığı ders verme istemleri etik ve kamusal bir yararla örtüşmediğinden düzenleme konusu yapılmamalıdır. Kurul üye ve Başkanı’nın ücreti düşük ise, bu konuda Hükümete düşen görev, ücret iyileştirmesinde bulunmaktır.

Başkan yardımcıları ile daire başkanlıklarının, Başkanın önerisi ile Kurul tarafından atanacağı, diğer tüm personelin ise Başkan tarafından atanacağı düzenlemesi de, Kamu İhale Kurulu’nda tek yetkili Başkanlık sisteminin hakim kılınmasının esas alındığını düşündürmektedir. Bu kadar olağanüstü yetkinin tek kişinin elinde toplanması sakıncalı olacaktır. Liyakat ve üstlenilen görevin önemini kavramak esas olması gerekirken Başkana yakınlık her şeyin önüne geçebilecektir. Bunun açık anlamı ise, Başkan ve beş üyelerinin yani Kurul’un çoğunluğunun siyasal iktidarca atandığı bir ortamda personelin de siyasal iktidarca belirlendiği bir düzenlemeyi ifade etmektedir.

10./Tasarının 21. maddesi, 4734 sayılı Yasa’nın “İhalelere Yönelik Başvurular ve İnceleme” başlıklı 54. maddesini değiştirmektedir.

Tasarı ile idareler ve ihale komisyonlarının sorumlulukları kaldırılmış ve ihaleye yönelik şikayet ve itirazen şikayet yolu daraltılmıştır. Şikayetleri daraltan bir ihalede kamu yararı ve saydamlığın olmayacağı açıktır. Kurul’un re’sen inceleme yetkisi elinden alındığı gibi iddiaları inceleme yetkisi de ortadan kaldırılmıştır.

11./ Tasarı’nın 22. maddesi Yasa’nın 55. maddesini değiştirmiş olup, bu madde de şikayet ve itirazen şikayet değerlendirme sürelerini kısaltmış ve yine alınan kararın bildirimi yapılacak kişileri dar kapsamda tutmuştur. İdarelerin verecekleri kararlardaki aleniyet ortadan kalkmış olup, bildirim ihaleye katılmış ve doküman almış olanlarla sınırlı tutulmuştur. Kamuoyunun yanında istekli olabilecekler de karardan haberdar olamayacaktır.

12./ Tasarının 23. maddesi, 4734 sayılı Yasa’nın 56. maddesini değiştirmeyi öngörmektedir. Bu madde de yine itirazen şikayet yolunu daraltmıştır. İdarenin ihaleyi iptal etmesi durumunda bu işlemin itirazen şikayete konu edilemeyeceği belirtilmektedir. Yine inceleme süreleri kısaltılmıştır. Kurul’a 45 gün yetmez iken ve bu süreyi disipliner süre olarak kabul ederken bu sürenin 20 güne indirilmesindeki acelecilik anlaşılamamıştır. Kurum, itirazen inceleme süresini 20 güne indirmiş, buna mukabil, tarafların dinlenmesi ve bilirkişi incelemesi yaptırılması konularında yeni yetkiler almıştır. Bu, Kamu İhale Kurumu’nun itirazen incelemeyi ciddiye aldığını değil, dışarıdan hizmet satın almayı ve yeni bir sektörün doğmasını özendirdiğini göstermektedir. Bünyesinde uzman kişiler çalıştıran bir kurumun dışarından “ihalesiz” hizmet alması düşündürücüdür. Kurum parasal ilişkilere girmek konusunda istekli gözükmektedir.

13./ Tasarının 24. maddesi, 4734 sayılı Yasa’nın 62. maddesinde değişiklik öngörmektedir. Tasarı tüm kamu hizmetlerinin ihaleye çıkarılmasını öngörmektedir. Bir kamu idaresinde yeterli donanımda ve sayıda personel olmasına karşın hizmet alımlarında ihaleye çıkması abesle iştigaldir. O zaman sormak lazım, istihdam edilen personel niçin istihdam edilmektedir. Kendi personelini atıl bırakarak ve dışarıdan hizmet satın alarak kamu kaynaklarının heba olmasına hangi kamu yönetimi icazet vermektedir? Bugün belediyeler, bakanlıklar, İller Bankası, DSİ gibi kurumlarda çalışan teknik personelin atıl bırakıldığı, projelerin piyasadaki yerli, yabancı firmalara yaptırıldığı ve kendi personeline projeleri denetleme görevi dahi veremeyen bir kamu yönetimi ile karşı karşıyayız.

Tasarı, kamu kurumlarında çalışan mühendis ve mimarların teknik yeterliliklerini ve sayılarını devre dışı bıraktığı gibi serbest çalışan mühendis ve mimarları da dışlamaktadır. Kanun kapsamında sayılan bütün yapım işleri ve danışmanlık hizmetleri, mühendislik ve mimarlık hizmeti olmasına karşın, Yasa bu meslek grubunu gerek kurumsal gerekse meslek grubu olarak görmezden gelmektedir. Bu meslek grubu ve örgütlerinin görüşü alınmaksızın, sermaye çevreleri ve Kurul üyelerinin istekleri ile sınırlı kalan bir tasarının kamu yararına yapıldığını söylemek mümkün değildir.

Bu nedenle de, iş denetlemeleri en fazla beşte bir oranında iş deneyimi olarak değerlendirilen mühendislere, mezuniyetlerinden sonra geçen her yıl için 122.387 YTL (2008 yılı için) olarak belirlenen tutar, yapılmak istenen bu değişiklikle toplam 15 yılla sınırlandırılmak isteniyor. Bu düzenleme, teknik yeterliliği ortadan kaldırmak olur. Kamu İhale Yasası’nın çıkarılış gerekçesi, yapım işleri ve danışmanlık hizmetlerine daha çok mühendis ve mimarın katılması amaçlanmış iken, bu değişiklik ile Yasa’nın amacı sakatlanmaktadır.

14./ Tasarı’nın 25. maddesi ile 4734 sayılı Yasa’nın düzenlediği tebligat hükümleri değiştirilmektedir. Kurul kendine özgü bir tebligat usulü belirlemiş olup, yerli ve yabancı istekli arasında ayırım yapmıştır. Yerli istekliye 7 gün, yabancıya 19 gün belirlenmesinin gerekçesi de anlaşılamamıştır.

15./Tasarının 26. maddesi 4734 sayılı Yasa’nın Ek-1 maddesini değiştirmiştir. Bu kanun kapsamında yapılan ihalelerin tüm süreçlerinin “Elektronik Kamu Alımları Platformu” adı verilen yöntemle ilan edileceği belirtilmektedir. Gazete ilanı kalktığından, kamuoyunun bilgilenmesi ve bu süreci denetlemesi de ortadan kalkmaktadır.

16./ Tasarının 27. maddesi 4734 Sayılı Yasa’nın Ek-2’nci maddesini değiştirmektedir. “çerçeve sözleşmeler”, “çerçeve anlaşmalar” olarak değiştirilmiş olup, anlaşma yapılan kişinin harç ödemesi de bu hükümle ortadan kalkmıştır. 24 aylık süre 48 aya çıkarılmış olup, bu uzun süre hangi ihtiyacın karşılanmasına yöneliktir?

Sonuç olarak; Yasa teklifi ile amaçlanan ihale süreçlerinin şeffaflığı değil, ihaleyi yapacak idareye keyfi davranma yolunu açmaktır.. İdareye istediği kişiye ihale yapma serbestisinin getiren bu yasa tasarısı, ihale süreçlerini denetleyebilecek kişi, kurum ve kuruluşları da devre dışı bırakmaktadır. Bunun da yetmeyeceği düşünülmüş olmalı ki, fahiş harçlarla itiraz hakkı da caydırıcı hale getirilmiştir. İdarenin ihaleyi iptal etmesi durumunda ise hiç kimseye itiraz hakkı tanınmamıştır. Mühendis ve mimarlar ise ihale süreçlerinden tamamen elimine edilmiş olup, mühendis ve mimarların kazanılmış hakları yok sayılmıştır. Bizzat hizmet sunucusu olan mühendis ve mimarların hakkı olan iş bitirme ve iş denetleme belgeleri sermaye çevreleri lehine düşürülmüş ve meslek mensuplarının bu sürece girmeleri engellenmiştir. Hizmette kalite aramayan, kamu harcamalarının denetimini engelleyen bu yasanın, kamu yararına olmadığı, olamayacağı açıktır.