Site iconPoliteknik – Halkın Mühendisleri Mimarları Şehir Plancıları

Taşeron işçiye kadro müjdesinin özeti: Ne deve ne kuş – Erdoğan Demir* (Sendika.Org)


Meclis gündeminde kiralık işçi büroları tartışılırken, kıdem tazminatını kaldıracak düzenlemelerden bahsedilirken bu “taşerona kadro” masalına kanmamak gerek. Sadece Fırat’ın doğusu değil, bütün memleket kan gölüne dönmüşken, ortalık toz dumanken neoliberal ekonomi programlarından vazgeçmeyen AKP’den işçilerin hayrına bir düzenleme beklemek imkansız

taseron_son

22 Mart öğlen saatlerinde rutin işyeri gezilerimizi yapıp AKP hükümetinin başta özel istihdam bürosu düzenlemesi olmak üzere emeğe dönük saldırılarını konuştuğumuz sırada Başbakan Davutoğlu’nun AKP grup toplantısında sarf ettiği “tüm taşeron işçilere kadro” verildi haberlerini almaya başladık.

İlk düşüncemiz tabi ki yıllardır dediğimiz “İnsan ihaleyle çalıştırılmaz, güvenceli iş, güvenceli gelecek” mücadelesini hükümetin daha fazla görmezden gelemeyerek bu taleplerimizi gerçekleştirmek zorunda kaldığıydı.

Ancak bu halimiz çok uzun sürmedi, çünkü AKP ne zaman halk yararına, emekçiler yararına ‘iyi’ bir düzenleme yapsa, ‘müjde’ verse altından bir olumsuzlukla karşılaştık. Bu konuda o kadar çok örnek var ki: Mesela 2010 Referandumu’nda işçilere “Müjde, artık iki sendikaya birden üye olabileceksiniz” dediler; bugün memlekette bırakalım iki sendikaya, birine üye olanı hele DİSK’e bağlı sendikalara üye olanları neler beklediğini biliyoruz. “İşçilere müjde, sendikaya üyelikte noter şartını kaldırdık” dediler ama yapılan düzenlemelerle özellikle taşeron işçilerin SGK kayıtları taşeron şirketler tarafından farklı işkollarında gösterildiği için sendika üyelikleri yok sayıldı. Bir örnek daha; “Taşeron işçilere müjde, toplu sözleşme hakkı tanıdık” dediler ancak mevcut toplu iş sözleşmesi düzeneği bir orta oyunu olmanın ötesine geçemedi. Son örnek çok daha güncel; “Asgari ücreti 1300 yaptık” dediler ama daha önceden asgari ücret + asgari geçim indirimi şeklinde hesaplanan ücret toplamda 1300 olarak belirlenmiş oldu.

Davutoğlu’nun 22 Mart’ta AKP grubunda yaptığı açıklamayı da henüz detayları bilinmemekle birlikte bu çerçevede değerlendirmek yerindedir diye düşündük. Ancak zaman geçtikçe Başbakan Yardımcısı Lütfü Elvan’ın açıklamaları, daha sonra Maliye Bakanı Nabi Ağbal’ın açıklamaları düşüncelerimizin en azından biraz daha şekillenmesini sağlamış oldu.

Kadro için tek yol: Piyangodan çıkmasını beklemek değil mücadele

Başbakan Yardımcısı Lütfü Elvan asıl iş-yardımcı iş ayrımı olmaksızın kamuda çalışan taşeron işçilerin tamamına kadro verileceğini ancak “Belediyeler ve il özel idaresinde hizmet alım yoluyla çalıştırılan işçilerin bu kapsamda olmadığını ve bu kurumlar isterlerse kuracakları şirketler aracılığıyla işçi istihdam edebileceklerini’’ söyledi. Kamuda çalışan taşeron işçilerin sayılarına baktığımızda en fazla belediyeler ve Sağlık Bakanlığı’na ait işyerlerinde taşeron işçi çalıştırıldığını görmekteyiz. Hastanelerde yıllardır Devrimci Sağlık-İş Sendikası ile birlikte fiili mücadele veren taşeron sağlık işçilerinin elde edilen hukuki kazanımlar varken, Sağlık Bakanlığı’nı bu kadro söylentisi dışında tabi ki tutamazlardı.

Ancak belediyeleri dışında tutan verili durumda bile birçok belediyede piyasa şirketleri yerine belediyenin kendi kurduğu şirketler aracılığıyla çalıştırdığı işçiler mevcut. Yani aslında kamuda 700 binden fazla çalışan işçi içinde sayısal olarak çok büyük yer kaplayan belediyelerde çalışan işçilerin hayatında pek bir değişiklik öngörülmediğini de görmüş olduk. 700 bin içindeki diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan taşeron işçilerin ne koşullarda kadroya alınacağı, nasıl alınacağı konusunda bir şey göremedik. Sadece 1 Kasım 2015’ten önce işe girmiş olanlar ve halen çalışanlar faydalanacağını görmüş olduk. Akşam saatlerine doğru görüştüğümüz işçilerin tamamına yakını (taşeron belediye işçileri) kadro bizi vurmuyor ama bari belediyenin şirketine bağlı çalışalım kısmına razı gözüküyordu. Tıpkı piyango biletine para çıkmasını bekler gibi kadro bizi vuracak mı vurmayacak mı? Kısmını beklemiş olduk.

Kadro mu istiyorsun? O zaman birini seçeceksin: Kırk katır mı kırk satır mı?

Akşam saatlerinde bir diğer açıklama Maliye Bakanı Nabi Ağbal’dan geldi. Ağbal’ın açıklaması Davutoğlu ve Elvan’ın açıklamalarına nazaran daha detaylıydı, çünkü kadro demek işçileri açısından güvence olduğu kadar da ücretlerde de artış anlamına gelmekteydi. Ağbal’ın açıklamasını gördükten sonra bu dönemde AKP’nin neden böyle bir kadro atağına geçtiğini anlamak kolay oldu.

Gece 11 gibi işyeri ziyaretlerini bitirdikten sonra günün muhasebesini yapıp uyumaya hazırlanırken; gün içinde onlarca işçiyle yaptığımız görüşmeleri değerlendirdiğimizde bugün Meclis’teki kölelik büroları-kiralık işçi düzenlemeleri ve kıdem tazminatı meselelerinden bağımsız tüm taşeron işçilere kadro müjdesini açıklamak ya da işyerlerimizde anlatmanın mümkün olmadığının ayırdına vardık.

Maliye bakanı Nabi Ağbal’ın açıklamalarında daha fazla detay yer alıyordu.

Ağbal, kamu idareleriyle belediyeler ve il özel idarelerinin de dahil olduğu yaklaşık 720 bin asıl ve yardımcı iş yapan taşeron personelin kapsama girdiğini kaydederek, taşeron şirketler aracılığıyla çalıştırılan işçilerin kamuda “özel sözleşmeli personel” statüsünde istihdam edileceklerini duyurdu.

Kamuda istihdam edilecek taşeron personelle ‘özel sözleşmeli personel’ pozisyonunda 3’er yıllık sözleşme yapılacak. Sözleşme dönemleri her 3 yılda bir yenilenecek. Bu sözleşmelerin yenilenme Kriterleri ne olacak belli değil. Söz konusu kişiler, mali hakları bakımından 4/B kapsamındaki sözleşmeli personel gibi memurları toplu sözleşme düzenine tabi olacaklar.

Yani ne işçi ne memur olacağız. 720 bin taşeron işçi kadroya alınacak ama toplu sözleşme hakkı olmaksızın 4688 sayılı Kamu Çalışanları Sendika Kanunu’na tabi olarak hükümetin organik sendikası Memur-Sen’in insafına bırakılan grevsiz toplu sözleşme sarmalına teslim edilmiş olacak.

Ağbal’ın ifadelerine göre tüm taşeron işçilere kadro meselesinin detaylarını ise aslında şöyle özetlemek mümkün:

“Kapsama dahil personelin 1 Kasım 2015’ten önce işe girmiş ve halen çalışmaya devam ediyor olması gerekecek”

1 Kasım AKP’nin 7 Haziran seçimleri sonrasında kaybettiği iktidarını korkuyla kanla savaşla içimizde patlatılan bombalarla yeniden kurduğu tarih. 7 Haziran seçimlerinden önce asgari ücret, taşeron işçi gibi lafları ağzına almayan AKP 7 Haziran’da aldığı sonuçlardan sonra 1 Kasım öncesi en fazla ettiği laf asgari ücret ve taşeron işçilere kadro gibi laflar olmuştu.

“Şartları biçimi daha sonra belirlenecek bir sınav yapılacak”

KPSS’de ya da kamuya memur atamalarında AKP’nin karnesinin nasıl usulsüzlüklerle, nasıl torpillerle dolu olduğunu bildiğimiz için DİSK’in “Kayıtsız, şartsız tüm taşeron işçilere kadro” sloganını daha gür bir şekilde dillendirmek gerekecek.

“Taşeron işçiler atanmaları halinde geçmişe dönük hiçbir hak talebinde bulunamayacak”

Mahkeme kararlarıyla karayollarının asıl işçisi olarak görülen karayolu işçilerine kadro verilecek haberleri üzerine dönemin Çalışma(yan) Bakanı Faruk Çelik karayolu işçilerine şu öneriyi sunmuştu. “Ya şimdiye kadar olan haklarınızdan (başta kıdem tazminat ve ek tediye hakları olmak üzere) vazgeçip kadrolu çalışmaya devam edeceksiniz, ya da şimdiye kadar çalışmanızın karşılığı kıdem tazminatı ödeyeceğiz sizi işten çıkaracağız.” Bugünkü taşerona kadro tartışmalarında Nabi Ağbal’ın yaptığı açıklamada “Taşeron işçiler atanmaları halinde geçmişe dönük hiçbir hak talebinde bulunamayacak” ifadesi yıllar önce Faruk Çelik’in dediklerini yansıtıyor.

Kıdem tazminatını alıp işten ayrılmayı düşünen işçilerin yerine alınacak işçilerin ya da aynı işçiler ise özel istihdam büroları aracılığıyla istihdam edileceğini söylemek için de kahin olmaya gerek yok sanırım.

“Belediye ve il özel idarelerinde kapsama dahil olacak taşeron personel, bu kurumların şirketlerinde istihdam edilecek.”

Mevcut halde birçok belediye kendi şirketini, iştirakini kurup birçok personelini bu şirketler aracılığıyla çalıştırmakta. Belediyeler bu 720 binlik kamuda taşeron işçi ordusunun ise en önemli bileşeni. Net bir verimiz yok ama çalışma hayatından aldığımız deneyim belediye işçilerinin, toplam taşeron işçiler içindeki payının 3’te 1’e yakın olduğu izlenimi vermektedir. Bu durumda belediyede çalışan taşeron işçilerin hayatında çok da bir değişiklik olmayacak.

Mevcut aylıklar üzerinden maaş verilecek”

Hangi işkolunda, hangi kamu kurumunda çalışan taşeron işçiyle konuşursak konuşalım kadro deyince ilk önce iş güvencesi ardından maaşlarda artış beklentisi olduğunu görürüz. Çünkü taşeron işçiler aynı masayı, odayı paylaştığı, aynı işi yaptığı kadrolu işçilerle aynı maaşı almanın kendisinin hakkı olduğunu biliyor. Bu haliyle düzenleme yapıldığında taşeron işçiler bugün alacakları maaşları artmayacak. Zaten özel sözleşmeli personel sıfatıyla çalıştırılacağımız için toplu sözleşme grev vs. haklarımız olmadan kölece kadrolu çalışmaya devam edeceğiz.

Atama işlemi ise kapsama giren personel, yasa çıktıktan sonra 1 ay içinde talepte bulunmasıyla başlayacak. İlgili kamu kurumları başvuruları aldıktan sonra şartların oluşup oluşmadığını değerlendirecek, devlet memuru olmanın gerektirdiği güvenlik araştırmaları da ayrıca yapılacak. Kamu kurumları daha sonra kaç kişiyi istihdam etmek istiyorsa ilgisine göre Maliye ya da İçişleri Bakanlığı’na bildirecek.

Taşeron işçilerin kadroya alınmasındaki belki de en önemli kriter burada gizli: Güvenlik araştırmaları

AKP iktidarı kendisi gibi olmayan kendisi gibi düşünmeyen kendisinden olmayanlara karşı izlediği baskıcı politikaları her fırsatta muhalifleri ezmeye çalışan tutumu göz önüne alındığında nasıl bir atamanın olacağı bu güvenlik kriterinden kimlerin nasıl geçeceğini anlamak çok zor değil.

Son söz yerine gün içinde yaşadıklarımızı anlatarak başladığımız yazımızı çok büyük siyasi-iktisadi tahlillerle bitirmek doğru olmayabilir ancak meclis gündeminde kiralık işçi büroları tartışılırken, kıdem tazminatını kaldıracak düzenlemelerden bahsedilirken bu “taşerona kadro” masalına kanmamak gerek. Eskiler “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” derler. Sadece Fırat’ın doğusu değil, bütün memleket kan gölüne dönmüşken, ortalık toz dumanken neoliberal ekonomi programlarından vazgeçmeyen AKP’den işçilerin hayrına bir düzenleme beklemek imkansız. AKP de bu neoliberal yağma-talan-saldırı programlarını ancak bu kan gölü içinde yürütebileceğinin farkında.

Bu düzenlemeler de AKP iktidarının ne ilk ne de son saldırısı. AKP iktidarda kaldıkça ne gündelik hayatımız ne çalışma hayatımız normalleşecek. Çalışırken ya da durakta otobüs beklerken ölmek istemiyorsak, AKP’ye direneceğiz. Tüm taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro hakkı için AKP’ye direneceğiz, kiralık işçi olmamak için AKP’ye direneceğiz, iş güvencemiz olan kıdem tazminatımız için AKP’ye direneceğiz.

* DİSK/Güvenlik-Sen Örgütlenme Uzmanı


Exit mobile version