Gıda fiyatları mütemadiyen yükseliyor. Şeker, yaş sebze-meyve, bakliyatlar, bitkisel yağlar… Listeyi uzatmak çok mümkün.
Son aylarda fiyatı hızla katlanan, satışında kuyrukların oluştuğu, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte iyice zamlanan ayçiçek yağında da kriz devam ediyor.
Ayçiçek yağı fiyatları neden bu kadar yükseldi, bugüne nasıl gelindi, tüketicileri daha neler bekliyor? Üretim durumu, şirketler, arz-talep başta olmak üzere ayçiçek yağında krizi yaratan koşullar, Türkiye’deki tarım politikalarıyla yok edilen gıda güvencesinin bir örneği.
Üreten ülkeden ithal eden ülkeye
Ayçiçeği, bitkisel yağ üretiminin en önemli sağlayıcılarından birisi. Ayçiçeği tohumları aynı zamanda bitkinin yağ üretilen kısmını oluşturuyor. Ayçiçeğinden yağ, yakıt ve posasından da hayvan yemi olarak kullanılan küspe elde ediliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de tarımsal amaçlı kullanılan alanlar giderek küçülse de ayçiçek üretiminin yapıldığı alanlar artmış durumda. 2002 yılında 26,5 milyon hektar tarım alanı varken bu değer 2020’de 23 ,1 milyon hektara düştü. Ayçiçeği ekim alanı 2012’de 605 bin hektar iken 2021’de 729 bin hektara yükseldi.
Türkiye ayçiçeği üretiminin en fazla yapıldığı iller Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Konya ve Adana. Ülke üretiminin %68’i bu illerde yapılıyor.
Türkiye’de 2019-2020 sez
onunda 2,1 milyon ton ayçiçeği üretildi. Bu ayçiçeği üretiminden 812 bin ton ham yağ elde edildi.
Aynı sezonda Türkiye’nin 1,9-2 milyon ton ayçiçek yağı ihtiyacı/arzı vardı. Bu ihtiyacın 812 bin tonu yani %41’i yerli ayçiçeği tohumlarından, kalan kısmı ise tohum ithalatı veya ham yağ ithalatı ile karşılandı.
Özetle, Türkiye AKP iktidarı döneminde; ayçiçek yağı ihtiyacının sadece %41’ini kendisi üretebilen bir ülke konumuna getirildi.
Tohumda ve yağda şirketlere ve ithalata bağımlılık
Ayçiçek yağı birçok emtia gibi dünya borsalarında fiyatları belirlenen bir ürün. Bunun nedeni çok uluslu şirketlerin tarımsal üretim sürecinin tamamında (tohum, gübre, ilaç, petrol) kontrolü elinde tutmaları. Dolayısıyla Ukrayna-Rusya savaşı vb. her türlü gelişmede fiyatları güncelleyerek fiyat artışını hızlıca yapabiliyorlar.
2021 yılında ham ayçiçek yağı ton fiyatı ortalama 770 dolar civarında iken bugünlerde 1350-1450 dolar seviyelerine gelmiş durumda.
Türkiye’nin ayçiçeğinde ithalata bağımlı hale getirilmesi ayçiçeği tohumu ve yağ fiyatlarının dünya fiyatlarındaki değişimlerden direkt olarak etkilenmesine neden oldu. Türkiye’nin ayçiçeğinde ithalata bağımlı hale getirilmesi ayçiçeği tohumu ve yağ fiyatlarının dünya fiyatlarındaki değişimlerden direkt olarak etkilenmesine neden oldu. Ayrıca Türkiye’deki üretim ithal girdilerle yapıldığı için ayçiçeği tohumu/yağ üretimi ve tedarik maliyetleri de çok fazla arttı. Bu da yağ fiyatlarına yansıdı.
Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 yılı verilerine göre Türkiye’de ayçiçek yağı tüketici fiyatları 2018 yılında ortalama 9 TL/kg iken dövizdeki hızlı yükseliş sonrasında 2021 yılı Ağustos ayı itibarıyla ortalama 18 TL/kg’ye yükseldi. Mart 2022 itibarıyla ayçiçek yağı 22-26 TL seviyelerine kadar çıkmış durumda.
İthalata bağımlı tarım politikası
AKP iktidarı, arz artışına rağmen tarımsal ürünlerde planlama yapmadığı için Türkiye yıllar içinde ayçiçeğinde bağımlı hale geldi. Üretimdeki sorunlar ve maliyet artışları sebepleriyle ayçiçeği üretiminde halkın ihtiyacı karşılanmadı. Başka bir ifadeyle yağ için ekilen ayçiçeği, alanındaki artış yağ ihtiyacını karşılamadı. İktidar, tarımsal üretimde çiftçileri desteklemek ve maliyet artışlarının altında üreticilerin ezilmesini engellemek yerine ithalatın önünü açtı.
Türkiye tohum ithalatında %27 olan gümrük vergisini Mayıs 2019 tarihinde sıfırladı. Bu nedenle 2019 yılı sonunda tohum ithalatı %42,6 oranında artışla 1,1 milyon tona çıktı.
2020 yılında da, ayçiçeği tohumu ithalatı gümrük vergisi oranı; mevzuat düzenlemesi ile 31 Mayıs 2020 tarihine kadar %9, 01-30 Haziran 2020 tarihleri arasında %13 olarak uygulandı.
25 Kasım 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile ham ayçiçeği yağı ithalatında alınan %36 gümrük vergisi %3’e düşürüldü. Çok uluslu şirketlerin fiyat politikasıyla belirlenen ithal yağ bedelleri piyasayı belirleyerek üreticiyi de tamamen baskılamış oldu.
Tohumda ve yağda şirketlerin hegemonyası
Tarım ve Ormancılık Bakanlığı’nın hazırladığı 2021 yılı raporuna göre Türkiye’nin ham ayçiçek yağı ithal ettiği başlıca ülkeler; Rusya, Ukrayna, Bosna-Hersek ve Bulgaristan. Ayçiçeği yağı ithalatının, %82,5’ini Rusya, %7,4’ünü Bosna-Hersek, %5,1’i Bulgaristan ve %2,5’ini Sırbistan karşılıyor, yani ithalatın %97,5’i bu dört ülkeden yapılıyor.
Ve şirketler. Ülkeler arası ve ülke içinde tohum sağlayıcılığı, üretim, yağ imalatı süreçlerini domine eden şirketler tarımsal emtia krizinin de başlıca nedeni olarak karşımızda duruyor.
AKP iktidarı; tarımsal üretimi, tohum üretimini, üreticileri kamusal güvence altına almadığı için hem tohumda hem de son ürün olan yağda ülkeyi ithalata bağımlı hale getirdi. Hem tohum hem yağ uluslararası şirketlerin borsalarda günlük hatta saatlik belirlediği fiyatlarla alınıp satıldığı için ülke sınırının dışındaki her gelişme fiyatları oynatır hale geldi.
Bilim ve meslek insanları ne diyor?
Yıllardır tarımsal üretimle ilgili çalışmalar yapan Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nden Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy yaşanan krizin köklü olduğunu söylüyor:
Ayçiçeği özeline geldiğimizde danelerinde yüksek oranda yağ içeren ayçiçeği en önemli yağ bitkilerinden birisi olup ülkemizin her bölgesinde ister kuru ister sulu ve en zorlu koşullarda yetişebilmekte ve çoğunlukla yağlık olarak üretilmektedir. Her yıl 1 milyondan fazla artan ve 85 milyona ulaşan nüfusumuzun bitkisel yağ gereksinimi artmakta, ancak yerli kaynaklardan üretilen yağ bu gereksinimi karşılayamamaktadır. Giderek artan yağ açığı ise ithalatla karşılanmaktadır. 2021/22 sezonu itibariyle Dünyada 57.3 milyon ton olarak gerçekleşen ayçiçeğinin üçte ikisinden fazlası Ukrayna (yüzde 31), Rusya (yüzde 27) ve AB’de (yüzde 18) üretilmiş olup, Türkiye yüzde 3’lük payıyla dünyada 6’ıncı sırada yer almıştır. Söz konusu veriler dikkate alındığında üretim gücünü elinde bulunduran ülkelerde yaşanacak en son Ukrayna – Rusya savaşının sonucunda beklendiği gibi hammadde (gıda) arzını olumsuz etkileyecek kuraklık, savaş vb. sorunların tüm dünyayı olduğu kadar en fazla bizim gibi üretemeyen, ithalata bağımlı hale getirilmiş ve ekonomisi iyi yönetilmeyen ülkeleri etkileyeceği görülür. Hem pandemi sürecinde yaşananlar hem de Ukrayna-Rusya savaşının tartışılan sonuçları ‘gıdada kendi kendine yeterlilik’, ‘gıda güvencesi’, ‘gıda egemenliği’ konularının önemini gündeme getirmiş, geçmişten günümüze ‘kendine yeterliliği’ savunanların haklılığını ortaya koymuştur.
Tohum bağımlılığı son bulmalı, üreticilere kamusal güvence sağlanmalı
Tarımsal üretimde tohum temininin çok uluslu şirketlere verildiğini, şirketlerin fiyatları belirleyen tekellere dönüştüğünü vurgulayan ziraat mühendisi Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy üreticilerin kamusal güvence altına alındığı, desteklendiği tarım politikasına ihtiyaç olduğunu belirtiyor:
“Ülkemizde uygulanan destekleme modelinin, üretimi ve üreteni değil ithalatı temel alan tarım politikalarının, çiftçilerimizi üretemez hale getirdiğinin, üretime uygun olduğu halde tarım arazilerini boş bıraktıklarının, her geçen gün artan sayıda üreticinin üretimden vazgeçtiğinin en çarpıcı göstergesidir. Uygulanan destekleme modelinin ve ithalata dayalı politikaların dışında sadece ayçiçeğinde değil, hemen tüm ürünlerde girdi temininden (tohum (tahıl gurubu hariç), gübre, pestisitler), üretim, dağıtım ve pazarlamaya kadar üretim zincirinin tüm aşamalarına çok uluslu şirketler hakimdir. Üretimin belirleyicisi olan bu şirketler özellikle üretim ve pazarlamadaki hakimiyetlerini kullanarak halkın sağlıklı, yeterli ve ucuz gıdaya erişimlerini engeller iken üreticilerin de borçlanarak yoksullaşmalarına, üretimden çekilmelerine veya kendi arazilerinde küresel sermayenin bir çeşit işçileri olmalarına, ırgatlık yapmalarına neden olmaktadır. Bu durum ülkeyi yöneten siyasi anlayışın planla programı haline gelmiştir.
Ülkeyi ne bekliyor, ne yapılmalı?
Ayçiçeği özelinde tüm ürünler için tartıştığımız sorunlar ‘gıda egemenliği’ veya kendine yeterlilik bağlamında ele alınarak çözülebilir. Mevcut kriz bu biçimde devam ederse ülkemiz insanları, tarımı ve üreticileri için telafisi ve geri dönüşü mümkün olmayan bir felakete, gıda krizlerine ve en ileri boyutta da açlığa neden olacağı söylenebilir.
Üretimin ve üreticilerimizin gerçek anlamda desteklendiği, söz konusu desteklere ek olarak üretim desenini yönlendirici teşviklerin yürürlüğe konduğu, girdiler ( özellikle mazot, gübre, enerji) üzerindeki vergi yüklerinin kaldırıldığı, üretim maliyetlerinin düşürüldüğü, taban fiyat uygulamasına geçildiği, üreten ve tüketen arasındaki mesafenin kısaltıldığı, özellikle tohumda yerliliğin artırılarak dışa bağımlılığın azaltıldığı, sahada her an üreticinin yanında olan, sorunlarına çözüm bulan bir kurumsal yapıyla desteklenen tarım politikası gerekmektedir.
Son olarak meslektaşlarımıza da bir çağrı yapalım. Mühendisler, gıda güvencesi mücadelesinin bir parçasıdır. Örgütleyeceğimiz ve yaygınlaştıracağımız her mücadele halkın güvenli, erişilebilir gıda hakkını savunmak anlamına gelir.“
politeknik.org.tr