TBMM’de pek çok yasal değişiklik gündemde. Yasal değişiklikler-düzenlemeler OHAL ile baş döndürücü hızla görüşülüyor. Düzenlemelerde sermaye için sınırsızlaşan yağma-talan, diktatörlük inşası, demokrasiye, halkın yaşam hakkına, güvenceli çalışma hakkına sadırı var.
AKP-Saray iktidarı tarafından “Türkiye Varlık Fonu kurulması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı” adı ile hazırlanan ve TBMM’de kabul edilen torba kanun Plan Bütçe Komisyonu’nda (PBK), Varlık Fonu ile ilgili maddelerin çıkarılması ile “Yatırımların proje bazında desteklenmesi, iki il merkezinin değiştirilmesi ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı” adıyla son haline gelmişti.
Yasa, kentlerin ve doğanın yağma ve talanında ki tüm engelleri kaldırıyor. Çalışma yaşamında, sağlık alanında, inşaat-maden-enerji alanında sermaye lehine avantajlar için zemin hazırlıyor. Belediyelerin yetkileri kısıtlanıyor, yerel yönetimlerin güvenlik gerekçesiyle cezalandırılması sağlanıyor.
Yaşamımızı doğrudan etkileyecek yasayı madde madde incelemeye çalıştık:
4. madde ile, orman sınırları içinde kalan ve tapusu bu nedenle iptal edilen fabrika veya ticarethane niteliğindeki binaların, mahkemelerce beraat kararı varsa veya Cumhuriyet Savcılığı’nca kovuşturmaya gerek duyulmadığı durumda, 49 yıllığına kiralanması öngörülüyor. Ormanlardaki yapılaşmaya bu yolla göz yumuluyor. Yıkılması gereken bu yapılara yasal statü kazandırılıyor.
16 , 17 ve 18. maddelerinde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda değişilikler yapılıyor. Buna göre kentsel sit alanları ve kültür varlıkları korumasında belediyelerin yetkileri azaltılarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın (KTB) yetkileri artırılıyor. Yine belediyelerin aleyhine, doğal sit alanları ve tabiat varlıklarının korunmasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkileri artırılıyor. Kentsel sit alanlarında plan ve proje ve uygulamalarla ilgili üniversitelerin, meslek odalarının değerlendirmeleri koşul olmaktan çıkarılıyor. Kamu denetimi ortadan kalkarken, merkezileşme sağlanıyor.
19. madde ile “Kamu düzeni ve güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da doğal afet yaşanan yerlerde” korunması gereken taşınmaz kültür varlıklarının restorasyonu, proje ve uygulama işleri bina sahiplerinin onayı olmaksızın KTB tarafından bedelsiz olarak gerçekleştirilebilecek. Onarım süresince bu varlıklara el konulmuş olacaktır.
20. madde ile, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları’nda görev yapan başkan, danışma kurulu üyeleri ile eş güdüm ve denetleme kurulu üyelerinin görevleri sona eriyor, yerlerine Bakanlıkça 6 ay içinde atama yapılması sağlanıyor. Böylelikle koruma kurullarından çıkacak her aykırı ses susturularak, dikensiz gül bahçeleri yaratılmak isteniyor.
21. madde ile elektronik sistemlerin (trafik ve güvenlik amaçlı kullanılan görüntüleme-kayıt sistemleri, mobese’lerin) hasılat paylaşım yoluyla belediyelerce kurdurulması veya işletilmesi halinde belediyelere ödenecek tutar, elektronik sistemlerin yatırım maliyetine ulaşıncaya kadar %30, sonrasında %15 olarak uygulanmasını sağlıyor. Kısacası, trafik suçlarının tespiti ile düzenlenen idari para cezalarından koşulsuz %30 pay alan belediyelerin gelirleri azaltılıyor, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün geliri ise artırılıyor.
23. madde ile İçişleri Bakanlığı’nın güvenlik gerekçesi ile ihtiyaç duyduğu kamu kurum ve kuruluşlarına, belediyelere, il özel idarelerine, kamu tüzel kişiliklerine ait taşınmazlar Bakanlar Kurulu kararı ile İçişleri Bakanlığına tahsis edilebilecek. Bu amaçla ihtiyaç duyulması halinde yapılacak plan değişiklikleri de Belediyeler yerine doğrudan ÇŞB tarafından yapılacak. Bu madde ile AKP’li olmayan tüm belediyelerin taşınmaz mallarına el konulabileceği gibi, kentlerde toplumsal muhalefetin yükseldiği her semtte, mahallede okulların, sağlık ocaklarının karakollara dönüşmesinin yasal düzenlemesi yapılıyor.
29. madde ile Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) kuruluyor. UMREK bağımsız bir komisyon olarak tarif edilmekle birlikte yürütmesi Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün olacak. UMREK’in teşkili ve üyelerin atanması ve görev süreleri ile ilgili hususlar Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca yönetmelikle belirlenecek. Madenlerle ilgili üretim, planlama, raporlama, rezerv çalışmaları gibi her tür işin yetkili veya yetkilendirilmiş tüzel kişiliklerce yapılması, bu kişilerde aranan niteliklerin UMREK’çe belirlenmesi, sicil tutma, aidat toplama, sertifika verme, yetkilerin iptali gibi işlemlerin UMREK tarafından yapılması öngörülüyor. 6235 sayılı TMMOB kanununa aykırı biçimde UMREK meslek odalarının yerine işlevlendirilmekte. Yer bilimleri alanında kurulu meslek odalarına (Maden, Jeoloji, Jeofizik Mühendisleri Odaları’na) karşı paralel meslek odası yaratılıyor.
50. madde ile , 5233 sayılı ‘Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’a riskli alanlarla ilgili bir geçici madde ekleniyor. Bu madde ile Bakanlar Kurulu’nca riskli alan ilan edilen yerlerde binaların yıkımı, tahliyesi, imar planları, proje ve ruhsatlar gibi tüm işlem ve uygulamaları, mülk sahiplerinin mutabakatı aranmadan, belediyeleri devre dışı bırakarak, Çevre Şehircilik Bakanlığı yapacak. Belediyelerin, meslek örgütlerinin denetimi ortadan kalkıyor. Yıkıma uğramış kentlerde halkın iradesi ve talepleri, barınma hakları yok sayılıyor. Yapılacak imar çalışmaları ise Kamu İhale Kanunu’nun da dışında tutuluyor. Kentler sermaye için sınırsız yağma ve talana açılıyor.
53. madde ile Belediye Kanunu’nun 57. maddesi yeniden düzenleniyor. Kanuna “Belediye ve bağlı idarelerde, hizmetlerin aksatılmasının terör ve şiddet olayları ile ilgili mücadeleyi olumsuz etkilediğinin veya etkileyeceğinin valilik tarafından belirlenmesi halinde, belediye hizmetlerinin il özel idaresi ve ilgili kamu kurumlarıyla yapılmasını, kurumların bu amaçla oluşan maliyetlerinin belediyenin İLBANK’taki payından tahsil edilmesi” eklemesi yapılıyor. Belediye imkanlarının teröre ve şiddet olaylarına destek amaçlı kullanıldığının valilik tarafından tespiti ile bu araçlara el konulabilmesi, belediye personelinin görevden alınması sağlanıyor.
Tüm bu hükümlerle yargı kararı olmaksızın, subjektif değerlendirmelerle yerel yönetimleri etkisizleştirilecek, seçilmiş yöneticiler itibarsızlaştırılacak. Yerel yönetimlerin yetkileri vali ve kaymakama devredilecek. Yerel yönetimler hizmet sunamaz hale gelecek.
66. madde ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda değişiklik yapılıyor. Az tehlikeli 50 den az çalışanı olan işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğunun başlangıç tarihi olan 01.07.2016 tarihi bir yıl erteleniyor. Bir milyonu aşkın işyerini, 4,5 milyon çalışanı etkileyecek bu değişiklik AKP’nin işçi sağlığı ve iş güvenliğini maliyet olarak gördüğünü, 4,5 milyon çalışanın güvenliğini ve sağlığını sermayenin ve kendi iktidarının çıkarına feda edebildiğini bir kez daha gösteriyor. Oysa 50’den az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde iş kazaları sıklıkla yaşanıyor, işçilerde meslek hastalıkları sıklıkla gözlemleniyor.
70. madde ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda değişiklik yapılıyor. “Elektrikte arz güvenliği için yedek kapasite oluşturulması dahil, yeterli kurulu güç kapasitesinin oluşturulması veya sistem güvenliğinin oluşturulması için güvenilir kurulu güç kapasitesinin korunması amacıyla yerli kaynaklara öncelik veren kapasite mekanizmalarının oluşturulması, bunun için TEİAŞ tarafından yapılacak ödemelerin iletim tarifesi hesaplamalarında dikkate alınması” şeklinde düzenleme yapılıyor. Bu anlaşılmaz madde şu anlama geliyor:
-AKP’nin enerji politikaları sonucu Türkiye’de kamuya ait mevcut kurulu elektrik gücü halka, tüm kullanıcılara elektriği kesintisiz, sürekli sağlayacak bir durumda değil.
-Bunun için elektrik üretimi yapan şirketlere ek kaynak sağlanıyor. TEİAŞ’ın özel üretim santrallerini ihtiyaç anında devreye sokma yetkisi paralılaştırılıyor. Yani özel elektrik üretim santralleri hali hazırda zaten TEİAŞ’ın ‘devreye gir, enerji üret’ talimatını uygulamak zorunda iken, bu düzenlemeyle şirketler ek para alarak santralleri devreye sokacak.
-Bir kamu kurumu olan TEİAŞ üretici özel şirketlere ayrıca ödeme yapmış olacak.
-TEİAŞ’ın özel şirketlere ödediği bedel halktan alınacak, yani elektrik faturalarındaki iletim bedeline yansıtılacak, faturalardaki soygun artacak.
75. madde ile, “Proje bazında Ekonomi Bakanlığı’nın desteklediği yatırımlar için;
10 yıl süreyle KDV muafiyeti, kurumlar vergisi istisnası tanımaya,
Gelir vergisi stopajı teşvikinden yararlandırmaya,
Gümrük vergisi muafiyeti tanımaya,
Yatırımın hazine arazisine yapılması halinde 49 yıl süreyle bedelsiz tahsisine,
Yatırımın tamamlanmasından sonra öngörülen istihdamın 5 yıl süreyle sağlanması durumunda arazinin bedelsiz devrine,
10 yıla kadar sigorta primi işveren hissesinin devletçe karşılanmasına,
İşletme aşamasında enerji maliyetlerinin %50’sinin 10 yıl süreyle karşılanmasına,
10 yıla kadar faiz veya kar payı desteği ya da hibe desteği sağlanmasına,
Yatırım için özel önem taşıyan nitelikli personel için 5 yılı geçmemek üzere, asgari ücretin aylık brüt tutarının 20 katına kadar ücret desteği verilmesine,
Yatırım tutarının %49’unu geçmemek üzere 10 yıl içinde halka arz veya yatırımcıya satış şartıyla ortak olması için;
Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. “
“Proje bazlı yatırım konusu ürüne, Bakanlar Kurulunca alım garantisi verilebilecektir.”
“Proje bazlı yatırımlara diğer kanunlarla getirilen izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller ile kısıtlayıcı hüümler için Bakanlar Kurulu istisna getirebilecek, yatırımı hızlandırmak için idari süreçlerde düzenleme yapabilecektir.”
“Projenin gerektirmesi halinde Bakanlar Kurulu her türlü altyapı yatırımının yapılmasını kararlaştırabilir. “
“Yatırımın devri halinde, devralan kurum istisna, muafiyet ve desteklerden faydalanabilir.”
Bu madde ile kentlerde talanın, yağmanın önü tüm kanunlar yok sayılarak açılıyor. Üstelik arazi tahsisleri, altyapı yatırımları, ücret ve SGK prim ödemeleri, vergi muafiyetleri lütufları halkın parasından, yaşam haklarından çalarak yapılacak.
Politeknik