Site iconPoliteknik – Halkın Mühendisleri Mimarları Şehir Plancıları

İkibe, beiki, iki be, 2barazi, be2, 2be, 2B, B–2, B2, 2/b, – Besim Sertok


Türkiye’de son yıllarda orman ve ormancılıkla ilgili bir konu açıldığında, 2/b konusunda hemen herkes bir görüş ileri sürüyor. Ancak 2/b’nin ne olduğunu sorduğunuzda hemen herkesin yanlış bilgi sahibi olduğunu görürsünüz. Bunun sonucunda da başlıktaki ifade biçimleri ortaya çıkıyor.

Başlıktaki ifadeleri ben uydurmadım. Tamamı 2/b ile ilgili yazılı kaynaklarda yer alan ifade biçimleri. Gerçekte bu konuda herkes haklı, çünkü 2/b diye bir gerçeklik yok. 2/b sanal bir durum. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesi b bendinde hükme bağlandığı için 2/b olarak anılmaktadır. Orman Kanunu’ndaki bu madde de dayanağını Anayasa’nın 169. maddesinden almaktadır. Tam anlamıyla bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış durumu. Topluma giydirilen bir deli gömleği olan 1982 Anayasasında her konuda olduğu gibi bu konuda da içinden çıkılmaz bir durum söz konusudur. Tüm bu tartışmalar, gerek Anayasada, gerekse Orman Kanununda bulunan “bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş” ifadesinden kaynaklanmaktadır. Gerçekte bir orman alanı hiçbir şart altında bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmez. Bu “icat”ın hiçbir bilimsel ve hukuki dayanağı yok. Tamamen yapay, sadece ormanları işgal edip ele geçirenlere kazandırmak için yaratılmış bir yoldur. Bu “icat”ı ilk yapanlar 12 Eylül Anayasasını yapanlar değil. 1961 Anayasasında da benzeri bir hüküm var ancak çok önemli bir farkla: “su ve toprak rejimine zarar vermeyen, orman bütünlüğünü bozmayan … yerler” önkoşulu var ’61 Anayasasındaki ilgili hükmün uygulaması için çıkarılan kanunda.

12 Eylül Anayasası ile yapılan bu ön koşulların kaldırılmasından daha önemli olan uygulama, bu işleme süreklilik kazandırılmasıdır. 61 Anayasasındaki orman niteliğinin kaybedilmesinin miladı olan 15.10.1961 tarihi 12 Eylül Anayasası ile 31.12.1981 tarihine çekilmiştir. Bu şekilde toplumda ormanları işgal edip ele geçirenlere: bundan sonrada bu işgali sürdürebilirsiniz,  31.12.1981 sınırı da yirmi yıl sonra değiştirilebilir ve işgal ettiğiniz orman alanı size bir ödül olarak verilebilir mesajı verilmiştir. Beklenen oldu ve yaklaşık yirmi yıl sonra, ikibinli yılların başında, ülkeyi yönetenlerin başlattığı yeni bir 2/b tartışması başladı. Bu yeni 2/b tartışmalarının içinde elbette tarihsel sınırın 2007’ye ya da 2009’a uzatılması konusu da var.

Neden ikibe?

2/b “icat”ının başlıca iki gerçek nedeni var.
-Popülist politikalarla toplumun gözünü boyayıp, oy avcılığı ile yönetimi elinde tutmayı sürdürmek.
-Kamu kaynaklarını rant çevrelerine aktararak, hükümetlere yakın sosyal kesimlere kolay yoldan sermaye edinme yolunu açarak, yönetimi elinde tutmayı sürdürmek.

1961 de ki uygulamanın görece “sosyal” bir yanı var. Orman içi köyler halkı toplumun en yoksul kesimleri. Orman içi köylerde tarım alanı yok denilecek kadar az. Bu insanlara ya devletin ormancılık örgütleri eliyle istihdam yaratılacak ya da tarım yapabilecekleri alanlar yaratılacak ki en azından geçimlerini sürdürebilsinler. Orman içi köylerde tarım yapılabilecek alan yaratmanın yolu da ormandan açılarak elde edilen tarım alanlarını görmezden gelmek. Türkiye’de yüzyıllardır ormanlar adeta insanlardan kaçarak yerleşim alanlarının uzağında bulunduğu için, 60’lı yıllarda da orman alanlarının tarım alanı olma dışında bir arsa değeri henüz yok.

Ancak 80’li yıllara gelindiğinde kente göçün hızlanmasıyla başta İstanbul olmak üzere, ülkenin birçok büyük kenti kent kavramıyla ifade edilemeyen, azgınca büyüyen garip yerleşim alanlarına dönüştü. Bu azgın yerleşimlerden bunalanlar, yerleşim alanlarının dışında ama aynı zamanda yakınında, “nefes alabilecekleri” dinlence mekânları aramaya ve buralarda konutlar edinmeye başladılar.  Böylece bu gibi alanların rant değeri hızla artmaya başladı. Aynı yıllarda üretime değil ranta dayalı ekonomiye yapılan teşviklerin artmasıyla, “nefes alma” amacı rant elde etme, kolay yoldan sermaye elde etme amacıyla birleşince bu gibi alanlara olan talep geometrik olarak artarak patladı. Ancak büyük kentlerin yakınında bu amaca hizmet edecek alanların hemen tamamı başta ormanlar olmak üzere doğal ve yabanıl alanlardı.

Aslında bu gibi alanlara yerleşenler doğayı ve ormanları “çok seviyorlardı”(!) ve bu yüzden kentten kaçıp buralara yerleşiyordu. Hem bunlar doğayı da bozmuyorlardı, 1981’den önce zaten orman niteliğini kaybetmiş 2/b alanlarına yerleşiyorlardı. Böylece yasal olarak kamu hazinesi adına orman sınırı dışına çıkarılan 2/b alanları şahıslar arasında alınır satılır oldu. Ancak bazı “kötü niyetli” kişiler bu “iyi niyetli”(!) doğaseverleri kandırarak 1981’den sonra orman niteliğini kaybettirdikleri alanları da bunlara satmaya başladılar. Öyleyse bu “iyi niyetli”(!) doğaseverleri aklamak gerekiyordu ve 2/b “sorunu” tekrar tartışmaya açılmalıydı.

Adama sormazlar mı; bu alanların orman niteliği kaybettirilirken, kamu hazinesi adına tescilli olduğu halde kişiler arasında alınıp satılırken, SEN MARMARİS’TE TAPU MEMURU MUYDUN?

Ülkeyi yönetenler tarafından sorulmaz; çünkü baştan beri bu uygulama, kamu kaynaklarını rant çevrelerine aktararak, hükümetlere yakın sosyal kesimlere kolay yoldan sermaye edinme yolunu açarak, yönetimi elinde tutmayı sürdürmek amacıyla başlatıldı.

Ne Yapmalı?

-1982 Anayasası’nın 169. maddesindeki “bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetme” kavramı ve buna bağlı hükümler yürürlükten kaldırılmalıdır.
-Yine 1982 Anayasası’nın 170. maddesi, 169. maddesindeki yapılacak değişikliğe uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.
– 6831 Sayılı Yasanın değişik 2/B MADDESİ İPTAL EDİLMELİ ve 2/B felaketine son verilmelidir.

2/B sorununun çözülebilmesi için acilen ve öncelikle bu değişiklikler yapılmalıdır. Yukarıda belirtilen değişiklikler uygulanmadan yapılacak 2/B tartışmaları sonucunda TÜRKİYE ORMANLARI birkaç yıl içinde yok olacaktır. Bunun tarihi ve siyasi sorumluluğunun altından kimse kalkamaz.

 


Besim S. SERTOK
TMMOB Orman Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi
Yönetim Kurulu Başkanı

 


Exit mobile version