“Otomobilin geleceği bir modüldür; şehir trafiğiyle uyumlu ve gerektiğinde paketlenebilir. Kısacası: Küçük, kompakt ve toplu taşımaya uygun; bir nevi bebek arabası gibi.
En azından trafik uzmanı Frederic Vester’e göre geleceğin otomobili böyleydi. Otomobiller rahatsız edicidirler. Çoğu zaman kuru kalabalık oluşturup, sürmekten ziyade durmaya yararlar. Ayrıca çok yer kaplayıp yolumuzu kapatırlar. Yerlerinden kıpırdamaları için yollara ve otopark binalarına gerek duyarlar.”(1)
Otopark, motorlu araçların duraklamalar dışında bekledikleri alanlardır ve özellikle büyük şehirlerde trafik ile ilgili en büyük sorunlardan biridir. Toplu ulaşım sistemlerinin yetersizliği ile teşvik edilen bireysel taşıt kullanımının nüfusla birlikte artması otopark sorununu ortaya çıkarıyor.
Kentlerde dönüşümün bir parçası olan ve planlama ilkeleri yok sayılarak belirlenen yapılaşma izninin artışı; binalardaki kat sayılarının artmasına, altyapısı yetersiz olan bölgelerde daha fazla otoparka ihtiyaç duyulmasına neden oluyor. Bu kısır döngü artan yapılaşma, artan nüfus ve artan otopark ihtiyacı olarak karşımıza çıkıyor.
Parklara, meydanlara otopark
Karlı bir rant kapısı olarak görülen otoparklar aslında kentin sistematik dönüşümünün de bir parçası. Bu nedenle belediyeler kamusal alanları otopark projeleriyle dönüştürebilecekleri birer meta olarak görüyor. Kentlerde deprem, sel vb. durumlarda acil toplanma alanı olarak kullanılacak birçok park bölgesel olarak planlanan dönüşüm projesi çerçevesinde şu an otopark olma riskiyle karşı karşıya. İstanbul Fındıklı Parkı’nın Galataport Projesi ile uyumlu bir otopark alanına çevrilmesi planı son örneklerden biri.

AKP’li belediyelerin otopark rantı: Geçtiğimiz yıl Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin şehrin muhtelif yerlerindeki otopark alanlarını 10 yıl süreyle kiralama girişimi; buna karşı isyan eden esnaftan bir kişinin otopark mafyasının silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitirmesine yol açmıştı. Evlerinin önündeki otopark alanlarının paralılaştırılması ile Kennedy Caddesi sakinleri eylem yapmış; Melih Gökçek tüm otopark alanlarını ücretsiz hale getirmek sorunda bırakılmıştı. İstanbul’da ise otoparklar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) elinde. İSPARK A.Ş. otoparkların %90’ına sahip ve İBB’nin en önemli gelir kaynaklarından biri. Otopark ücretlendirmesi ise otoparkın bulunduğu mekanın rant değerine göre değişiyor. İSPARK, yoldan bağımsız otopark alanları dışında birçok yolun kenarında da ücretli otopark alanlarının işletmesini yapıyor. Yapılan bir araştırmada (2); İstanbul genelindeki acil ulaşım yollarının %12’si İSPARK tarafından işgal edilmiş durumda.
Yeni tasarlanan birçok meydan projesinin altına da otoparklar yapılıyor. Kentlerde yapılan meydan düzenleme projelerine bakıldığında bu uygulamayı görmek mümkün. Örneğin; İstanbul Aksaray’da İSKİ binası yıkılarak yerine “yeşil alanlar yapıyoruz” sloganıyla yer altı otoparkı yapılıyor. Özellikle rantın yüksek olduğu bu alanlarda otoparklar halka fahiş fiyatlarla hizmet veriyor.
Ortak kullanıma açık olan otopark alanları, bina için izin verilen yapılaşma alanından muaf tutuluyor. Yani planda otopark olarak gösterilen bir alana kar getirecek işlevler verilemez. Böyle bir kısıtlama yasal olarak var olmasına rağmen otopark olarak planlanan ama daha sonra konuta ya da mağazaya dönüştürülen projelerin sayısı da oldukça fazla. Soma Holding’in Spine Tower isimli kulesi bu usulsüz yolla inşaat hakkını iki katına çıkarmış bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Merkezi ve yerel yönetimler haksız kazanç sağlanan bu uygulamalara karşı denetim yapmak yerine çevredeki en yakın kamusal alanı otoparka dönüştürmenin yolunu açıyor.
Yaşanabilir kentler için…
Toplu ulaşım sistemleri yerine motorlu taşıtların bireysel kullanımının teşvik edildiği ulaşım politikaları kent politikalarıyla iç içe geçiyor. Kentler dönüşürken otopark projeleri de önemli bir araç oluyor, paralı hizmet vermesi de cabası!
Otoparklarla da betonlaşan kentlerde sağlıklı ve güvenli bir yaşamdan söz etmek ise mümkün değil. Ne trafik çilesi, ne de otopark çilesi yeni otopark projeleriyle çözülecek.
İktidarların/sermayenin kar odaklı kent planlamasına karşı insanları, doğayı ve tüm canlıları gözeten bir kent planlaması ile trafiğin, egzoz dumanlarının, otopark çilesinin olmadığı kent ulaşımı mümkün. Otopark ihtiyacını yaratan kent ve ulaşım politikaları yerine toplu ulaşımın esas alındığı; parkıyla, meydanıyla, acil toplanma alanları, acil ulaşım yollarıyla planlanacak sağlıklı ve güvenli kentlerde yağmur suları beton otoparklarla değil toprakla buluşacak.
Burcu Yanar/Şehir Plancısı
(1) Oswald, A., Otomobillerin Mimarlık ve Kentleşme Üzerindeki Etkileri
(2) Buldurur Aysan, M. ve Kurucu H. (2015), İstanbul’da Afet Yönetimi ve Acil Ulaşım Yollarının Değerlendirilmesi, Planlama Dergisi