Site iconPoliteknik – Halkın Mühendisleri Mimarları Şehir Plancıları

İTÜ Asistan Dayanışması Rektör Karaca’nın iddialarına yanıt verdi


İTÜ Asistan Dayanışması, Rektör Mehmet Karaca’nın iddialarına yanıt verdi. Asistan Dayanışması’nın açıklamasından önce İTÜ’de son bir haftadır yaşanan olaylara bir bakalım:

121115_okul2

Ne olmuştu?

İTÜ Asistan Dayanışması’nın yıllardır “Asistan kıyımına son” diyerek yürüttüğü mücadele son dönemlerde hukuki kazanımlarla devam etmiş; ancak mahkemeyi kazanmalarına rağmen iki araştırma görevlisi, Rektör Mehmet Karaca’nın özel çabası ile göreve geri dönememişti.

Bu hukuksuzluğa karşı kampanya başlatan İTÜ Asistan Dayanışması, 29 Eylül Pazartesi günü Çağlayan Adliyesi’nde Mehmet Karaca, Emine Çalışkan ve Gaye Onursal Denli hakkında suç duyurusunda bulundu ve 1 Ekim Çarşamba günü de #İTÜRektörüSuçİşliyor, #KaracaGörevdenAlınsın hashtagleri ile bir twitter eylemi düzenledi. Öğrenciler de #HocamaDokunma diyerek Asistan Dayanışması’na destek oldular.

490-260

Radikal yazarı Ezgi Başaran da Mehmet Karaca’nın şimdiye kadar yaptığı hukuksuzlukları ve yandaşlıkları kaleme alan bir yazı yayınladı. Ancak yazı, Rektör Karaca’nın 1.Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurması üzerine 2. gün sansürlendi. Ayrıca İTÜ Rektörlüğü yazı ile ilgili cevap niteliğinde bir yazı yazdı. Bu yazıda kendini aklamaya çalışan Rektör Karaca; göreve geri iadesi yapılmayan Araştırma Görevlileri Hüseyin Mercan ve Aykut Tunç Kılıç hakkında da kamuoyunu yanıltıcı iddialarda bulundu.

İTÜ Asistan Dayanışması ise Mehmet Karaca’nın iddialarına karşı bir açıklamaya yayınladı ve kamuoyuna açık bir yerde tüm bu iddiaları tartışmaya hazır olduklarını vurguladı.

Asistan Dayanışması’nın açıklamasının tam metni:

Ezgi Başaran’ın Radikal’de yayınlanan yazısının İTÜ Rektörü Mehmet Karaca tarafından sansürletilmesi iki yıldır türlü baskılara maruz kalan İTÜ’lüler için şaşırtıcı olmasa da, kamuoyunda fazlasıyla gündeme geldi. Bu tartışmanın yalnızca İTÜ’deki hukuksuzluklar açısından değil, akademinin mevcut halinin tartışılması açısından da oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Konuya gelirsek:

1- Rektör Karaca’nın “icraatlarıyla” ilgili Ezgi Başaran’ın yazısında (İTÜ Rektörü Karaca tarafından sansürlediği için linkini başka bir siteden vermek zorunda kalıyoruz: http://bit.ly/1tmDH35) bir kısmını sıraladığı hususlarla ilgili olarak Rektörlüğün yaptığı açıklamadaki (http://bit.ly/1mYjP9q) çarpıtmalara yeniden yanıt verecek bir sabır açıkçası bizde kalmadı. İki yılı aşkın süredir, bu konularda söylemediğimiz söz, yapmadığımız açıklama kalmamışken ve basında muhtelif kanallarda haberler yapılmışken, hangi yüzle bu yalanlara devam edilebildiğini anlamakta zorlanıyoruz. Bu nedenle ilk altı maddeye tek tek cevap vererek mevcut polemiğin odağının kaymasına ve mahkeme kararlarının uygulanmamasının kamuoyunda önemsizleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Fakat, sanılmasın ki Başaran’ın yazısında ifade edilenler Karaca’nın iddia ettiği gibi gerçek dışı. Başta iki yıldır yaşanan rezaletlere şahit olan İTÜ’lüler olmak üzere, kamuoyunun zekâsıyla dalga geçen bu maddeler internetin keşfini büyük bir talihsizlik olarak gören bir çaresizliği ifade etmektedir. Yazının sonundaki bağlantıları takip ederek bahsi geçen konularla ilgili kimin yalan söylediğini kolaylıkla görmek mümkündür.

2- Gelelim İTÜ Rektörlüğünün mahkeme kararlarının uygulanmamasıyla ilgili son maddede yaptığı açıklamaya. Karaca’nın sık sık “popülist bir yaklaşım” olarak vurguladığı, araştırma görevlilerinin 33/a kadrosuna “ilke” kararı alınarak geçirilmemesidir. Bu noktada Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ örnek olarak gösterilmektedir. Bu üniversitelerde çok uzun yıllardır uygulanan söz konusu model, İTÜ’de olduğu gibi bölüm iradeleri hiçe sayılarak oluşmamış, bu üniversitelerdeki akademisyenlerin büyük çoğunluğunun hemfikir olduğu kararlar neticesinde şekillenmiştir. İTÜ Rektörünün “İTÜ’nün geleceği ve bilimsel öncelik nedeniyle” yaptığını söylediği “asistan kıyımına” karşı İTÜ’lü asistanlar olarak defalarca “akademik yeniden yapılanmanın tüm akademik birimlerin katılımıyla gerçekleştirilmesi” çağrısı yapıldıysa da bu çağrıya hiçbir şekilde cevap alınamamıştır. Aksine, İTÜ’de bir “tek adam” rejimi inşa edilmiş ve birlikte çalışmak istediği araştırma görevlileri hakkında “olumlu görüş” vermemesi için bölümlere her türlü baskı yapılmıştır.

İTÜ Rektörlüğü açıklamasında iki araştırma görevlisinin işe iade edilmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu ifade ederek göz göre göre kamuoyuna yalan söylemektedir. Sırasıyla gidersek; Aykut Tunç Kılıç’ın “birbiriyle çelişen iki mahkeme kararı nedeniyle” atamasının yapılmaması ve “Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na izlenecek yol ile ilgili görüş” sorulması ancak art niyet olarak açıklanabilir. Söz konusu iki bağımsız mahkeme kararının çelişki barındırmadığı, hukuk bilgisi olmayan kişiler tarafından dahi kolayca anlaşılacaktır. Aykut Tunç Kılıç için verilen kararda “… Nitekim, bakılan davada da idarenin takdir yetkisi bulunduğu görülmekte olup, verilen bu yetkinin hukuka uygun kullanılmadığı ancak bu hukuka aykırılığın tazminat sorumluluğunu doğuracak nitelikte bir aykırılık olmadığı sonucuna varılmıştır.” denilmiştir. Kararın devamında ise “…işlem yönünden oyçokluğu ile iptaline, işlem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen parasal hakların iadesi talebinin oybirliği ile reddine” ifadeleriyle Rektörlüğün, bölümün iradesine rağmen asistan arkadaşımızı 33/a kadrosuna atamamasına ilişkin gerçekleştirdiği işlemin iptaline hükmedilmiştir. Nasıl ki, “parasal hakların iadesi talebinin” mahkemece reddedildiği açıksa, “işlem yönünden iptali” de bir o kadar açıktır. Süreç dayanaksız ve sahte bahanelerle uzatılmaktadır. Mahkeme kararları bu kadar açıkken, izlenecek yol ile ilgili Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na görüş sorulması, Rektörlüğün mahkeme kararlarını uygulamamakta diretme ve oyalama çabasından başka bir anlam taşımamaktadır.

Mahkeme kararı ile ilgili hukuki prosedürün henüz tamamlanmadığı iddiası ise bu oyalama taktiğinin en can alıcı noktasıdır. Öncelikle, personel daire başkanının Rektör’ün atamama konusunda ısrarlı olduğunu ve Danıştay kararını bekleyeceğini (!!) tarafımıza ifade ettiğinin bilinmesini isteriz. Hâlbuki, 4 Ağustos 2014 tarihinde İTÜ Rektörlüğüne tebliğ edilen mahkeme kararına istinaden, İTÜ Hukuk Müşavirliğinin dekanlık ve personel daire başkanlığına gönderdiği 8 Ağustos 2014 tarihli ve ACİL ibareli yazıda mahkeme kararının yerine getirilmesi gerektiği şu şekilde ifade edilmiştir:

“Söz konusu karara karşı Hukuk Müşavirliğimizce Danıştay nezdinde temyiz yoluna gidilecek olmakla birlikte temyiz, mahkeme kararının uygulanmasını geciktirmemektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama usulü Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca idarenin 30 gün içinde işlem tesis etmesi ve eylemde bulunması zorunlu olduğundan, bu süre içinde (son gün 03.09.2014) ilgili mahkeme kararı doğrultusunda davacı lehine mahkeme kararının uygulanması gerekmektedir. Söz konusu yargı kararının uygulanmaması halinde İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin uyarınca, Üniversitemiz ve kararı uygulamakla görevli kamu görevlileri aleyhinde maddi ve manevi tazminat davaları ile ilamı yerine getirmemek fiilinden ceza davası açılabilecektir.”

Bu satırların yazıldığı sırada tebliğ tarihinden itibaren 58 gün geçmiş olup, bilgimiz dâhilinde herhangi bir işlem gerçekleşmemiştir.

Ayrıca, Rektörlüğün açıklamasındaki “kurum içi prosedür” ifadesi, gizlemeye çalıştıkları hukuksuzluğu ifade etmektedir. 33/a kadrosuna atanma talebinin reddini doğrudan iptal eden her iki karar bölümlerden tekrar görüş istenerek “yeniden değerlendirme”ye tabi tutmaya çalışılmaktadır. Fakat idare, mahkeme kararlarında “yeniden değerlendirme” ibaresi bulunmadığı sürece idare kendisini mahkemenin yerine koyarak böyle bir işlem uyduramaz. Mahkeme kararlarının davacı lehine sonuçlanmasının nedeni bölümler tarafından verilen olumlu değerlendirmeler iken “yeniden değerlendirme” istemek mahkeme kararlarını hiçe saymaktır ve açıkça kanuna aykırıdır.

Defalarca skandallarıyla gündeme gelen Karaca’nın bir yönetici olarak basiretsizliği, eleştirilere tahammülsüzlüğü ve demokratik bir iletişim kurmaktaki acizliği bir kere daha açıkça görülmüştür. İTÜ Rektörlüğü, kendi yaptığı açıklamaların arkasında durabileceğini düşünüyorsa kamuoyuna açık herhangi bir yerde tartışmaya hazır olduğumuzun bilinmesini isteriz.
Kamuoyuna duyurulur.

İTÜ ASİSTAN DAYANIŞMASI

politeknik.org.tr


Exit mobile version