Dünyanın son otuz yılına damgasını vuran neoliberal dalga, Türkiye’de de AKP eliyle kurumsal bir kimlik kazanma aşamasında bulunmaktadır. AKP hükümetinin güçlü bir muhafazakârlık kozasıyla çevrelediği bu neoliberal yapılanma; köklü bir zihniyet değişiminin yanında, toplumsal kurumlar açısından da önemli dönüşümleri beraberinde getirmektedir.
Üniversitelerimiz, söz konusu süreçten en fazla etkilenen kurumların başında yer almaktadır. Toplumun bilim, üretim ve düşünce merkezleri olması beklenen üniversiteler bugün bir yandan bilim-karşıtı fikirlerin ve gerici odakların merkezi haline getirilmeye çalışırken, diğer yandan, giderek artan bir biçimde sermayenin ihtiyaçları etrafında örgütlenmekte, piyasalaştırmanın en görünür kılındığı alanlardan biri olarak şekillenmektedir.
Bu çerçevede, Öğrenim Katkı Payının artırılması planı yeni öğrenim döneminin hemen öncesinde yine gündeme getirilmiştir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da, harç adı altında toplanan “haraçlar” artırılmıştır. Fakat bu yıl YÖK tarafından kararlaştırılan zamlı “öğrenim bedelleri”, nüfusunun yarısı açlık sınırı altında yaşayan bir ülke için dehşet ve hayret verici boyutlardadır.
Yeni düzenlemede ikinci öğretimler ile yüksek okullara dair özel uygulamalara gidilmiş, bazı bölümler için 8.605 TL gibi rakamlar belirlenmiştir. Biz mühendislik öğrencileri için ikinci öğretimlerde 2.400 TL gibi rakamlar açıklanmaktadır. Bu miktarların, dönemlik olarak yılda iki kez ödendiği düşünüldüğünde, bir öğrencinin mezun olana kadar (yıllar içinde miktarlarda hiçbir artış olmasa bile) en az 20.000 TL ödemesi söz konusu olacaktır. Hali hazırda yüksek olan harç ücretlerinin yanı sıra karşılamakta zorluk çektiğimiz barınma, gıda ve kırtasiye giderleri de hesaba katıldığında durumun yakıcılığı daha açık ortaya çıkmaktadır.
Söz konusu düzenleme, üniversite kapılarının ve eğitim olanaklarının yoksullara tamamen kapandığının açık bir tescilidir. Yalnızca bir dönemlik har(a)çların bile, asgari ücretin 5 katı olarak belirlendiği bir düzenleme, topluma karşı girişilen vahşi yıkımın en küstah ifadesi olabilir ancak. Açıktır ki; hepimiz için anayasal bir hak olan eğitim hakkı, YÖK ve Hükümet eliyle fiilen gasp edilmektedir.
Bu, adım adım özelleştirilen ve ticarethaneye çevrilen üniversitelerin artık tam anlamıyla “paralı” olduğunun resmileşmesidir. Yeni belirlenen astronomik harç bedelleri bugün ülkemizde eğitim veren özel üniversitelerin dönemlik fiyatlarıyla hemen hemen aynıdır ve bu düzenlemeyle birlikte öğrenciler özel üniversitelere yönlendirilmektedir. Bu, eğitimin piyasalaştırılmasının son halkasıdır.
Ekonomik krizin en ağır hissedildiği, üretimin son yılların en düşük değerlerine gerilediği ve ekonomik daralmanın dünya rekoru kırdığı Türkiye’de AKP hükümeti, sermayedarları korumak için ardı ardına teşvik paketleri açıklayıp vergi indirimlerine ve ertelemelerine giderken çalışan ve ücretli kesim için kılını kıpırdatmamakta, işçiyi, memuru, asgari ücretle çalışan milyonları sefalete mahkum etmektedir.
Bütün bu iç karartıcı tablonun içinde piramidin en altında kalanlar kaderine terk edilirken özelleştirmeler ve taşeronlaştırmalara hız verilmiş, sonunda üniversiteler de artık (özel üniversiteler seviyesinde) paralı hale gelmiş, parası olmayanlara üniversite kapıları duvar olmuştur. Bunun adı eğitimin özelleştirilmesidir.
Biz, inşaat mühendisliği öğrencileri olarak bu gelişmelere seyirci kalmayacağımızı, eşit, demokratik, parasız eğitim hakkımızı her platformda sonuna kadar savunacağımızı ve mücadelemize kararlılıkla devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyor; YÖK ve Hükümeti halk çocuklarını eğitimden tasfiye eden bu uygulamayı durdurmaya çağırıyoruz.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!