MMO Yönetim Kurulu, Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan hakkında “disiplin kovuşturmasına yer olmadığına” karar verdi.
29 Mayıs-1 Haziran 2008 tarihleri arasında toplanan TMMOB Genel Kurulu’nda en hararetli tartışmalardan birisi AKP hükümetinde yer alan mühendis kökenli 5 Bakan’ın ‘ihraç talebi ile Onur Kurullarına sevk edilmesi’ yolundaki öneri olmuştu. Saatler süren ve çok sayıda delegenin söz aldığı tartışma sonrasında yapılan oylama ile öneri kabul edilmişti. Oylama sonrasında delegeler, “AKP halka hesap verecek!” sloganları ile iradelerini belirtmişlerdi.
Ancak şu ana kadar bu bakanların üye olduğu Oda’lar Onur Kurulları’nı işletmediler. Bu Oda’lardan birisi olan Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Makina Mühendisi Zafer Çağlayan hakkında kovuşturmasına yer olmadığı kararı verdi.
MMO’nun ilgili yazısında “TMMOB ve Oda yönetmelikleri cezai yaptırım açısından siyaset ile meslek alanları arasında dolaylı bağlar kurgulamamakta, doğrudan mesleğin icrası ile ilgili yükümlülük ve yaptırımları tanımlamaktadır” denilerek “Zafer Çağlayan hakkında disiplin kovuşturmasına yer olmadığı” kararı açıklanıyor.
Bu karar açıklandıktan sonra da yazıda AKP hükümetinin icraatları eleştirilerek “TMMOB’nin AKP’ye karşı tutumunun hasıraltı edilmemesi’ isteniyor.
Sözkonusu TMMOB kararı aşağıdaki şekilde idi:
“17- b) 60. Cumhuriyet Hükümeti‘nin mühendis kökenli Bakanlarından, Metalurji Mühendisi Hilmi Güler (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı), İnşaat Mühendisi Faruk Nafiz Özak (Bayındırlık ve İskan Bakanı), Gemi Mühendisi Binali Yıldırım (Ulaştırma Bakanı), Makina Mühendisi Mehmet Zafer Çağlayan (Sanayi ve Ticaret Bakanı) ve İnşaat Mühendisi Veysel Eroğlu (Çevre ve Orman Bakanı) Bakanlık görevlerini yürütürken, doğal kaynaklarımızın ve doğal varlıklarımızın korunması, geliştirilmesi ve bu alanda kamusal ve toplumsal yararın öne çıkarılması yerine, bilime, tekniğe, mühendisliğin evrensel ilke ve doğrularına ve meslek etiğine aykırı uygulamaları ile doğal kaynaklarımızın yönetimi ve işletiminde, doğal varlıklarımızın, çevrenin, tarihi değerlerin ve kültürel mirasın korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara taşınması süreçlerinde, tam anlamı ile bir yağma ve tahrip etme döneminin önünü açan karar ve uygulamaların öznesi olmuşlardır. Bu noktada ve konumda bulunan, yukarıda isimleri ve meslekleri belirtilen mühendis kökenli Bakanların, TMMOB Yasası ve TMMOB‘nin ilgili Yönetmelikleri gereğince, üyesi bulundukları Oda‘ların Onur Kurulları‘na, ODA‘LARINDAN İHRAÇ talebi ile sevk edilmeleri hususunda 40. Dönem TMMOB Yönetim Kuruluna görev verilmesine,”
Oda Yönetim Kurulları Onur Kurulu Yerine Karar Alıyor
Oda Yönetim Kurullarının bu karar karşısında görevi, söz konusu Bakan’ları Onur Kurulu’na ‘ihraç’ talebi ile sevk etmektir. İhraç edip etmemek ise Onur Kurulu’nun kararına bağlıdır. Bu MMO Yönetim Kurulu kendisini Oda Onur Kurulu’nun yerine koymuştur. TMMOB Yönetim Kurulu’nun görevi ise Genel Kurul kararının uygulanmasının ısrarlı takipçisi olmaktır. Ama bu Genel Kurul kararı, TMMOB’nin çalışma programına dahi alınmamıştır. MMO’nun kararına karşı TMMOB yönetiminin itiraz hakkını kullanıp kullanmadığı bilinmemektedir.
Genel Kurul kararlarının Oda Yönetim Kurulları tarafından bu şekilde göz ardı edilmesi, Demokratik Merkeziyetçilik ilkesine terstir. Böylesi bir durumda herkes en geniş şekilde tartışılarak alınmış açık ve net kararları bile uygulamama hakkını kendinde görebilecektir. Üstelik, MMO yöneticileri, TMMOB Genel Kurulu’nda aynı gerekçeleri kürsüden savunmuş ve bu itirazlar, Genel Kurul tarafından kabul görmemiştir.
MMO’nun yazısında önergenin özensiz hazırlandığı, 5 Bakan’dan sadece Hilmi Güler hakkında somut bir dosya bulunduğu, diğer bakanlar hakkında dosya bile bulunmadığı ifade ediliyor. Evet bu ifade doğrudur. Ancak TMMOB Genel Kurulu’na katılan herkes sürecin nasıl işlediğini bilmektedir. Önergeler sunulurken içinde Kaya Güvenç’in de bulunduğu bazı delegeler Hilmi Güler hakkında bir önerge vermiştir. Başka delegeler ise 5 bakan için bir önerge vermiştir. Komisyonda önergeler tartışılıp geldiğinde ise önergelerin birleştirildiği, yani 5 Bakan hakkında önergeye dönüştürüldüğü, ancak birisi “teşhiri”, öbürü “ihracı” içeren iki şık haline geldiği görülmüştür. İhraç talebine ilişkin önergenin sahiplerinden Kaya Güvenç’in de Genel Kurul’da aktardığı şekilde önerge Himi Güler’e yoğunlaşmıştır. Ancak tüm odalardan gelen delegelerin bulunduğu ortamda önergeler değişmiştir. Genel Kurul delegeleri de herkesin düşüncelerini söylediği saatler süren bir tartışma sonucunda, önergeyi kabul etmiştir. Yani süreç canlı şekilde işlemiştir. Bu durum bir dosya eksiği oluşturmuş olmakla birlikte, isteyenin bir dosya oluşturmasının önünde engel yoktur. AKP hükümeti ve Bakanları yağma, talan ve halkın çıkarlarına ters uygulamalar açısından bolluk içindedir. Hatırlanılmalıdır ki geçtiğimiz günlerde Yargıtay, Tayyip Erdoğan ve bazı yetkililer hakkında Cargill’e ilişkin kararın uygulanmaması nedeniyle para cezası vermiştir. Burjuva mahkemelerin bile tespit edebildiği sorunlu uygulamalar konusunda demokrat bir TMMOB yüzlercesini -istedikten sonra- tespit edebilir.
Kavgaya Niyeti Olmayan Kaldıramıyacağı Taşa Sarılır
MMO Yönetim Kurulu’nun söz konusu Bakan’ların “ülke çıkarları”na aykırı süreçlerin başlatıcısı ve sorumlusu değil, ancak çok sayıdaki uygulayıcıdan birileri olduğu şeklindeki yaklaşımı, “ya hep, ya hiç; hepsine yaptırım uygulayamayacağıma göre hiçbirine yaptırım uygulamam” anlamına gelmektedir. Söz konusu mantığı izlediğimiz zaman, dünyadaki bütün nükleer santralleri engelleyemediğimize göre Türkiye’de kurulacak bir nükleer santrali engellemeye çalışmanın yanlış olduğu; sömürüyü bütün olarak kaldıramadığımız sürece işyerlerinde örgütlenerek grev yaparak, toplu sözleşme yaparak sömürüyü kısıtlamaya çalışmanın yanlış olduğu; tüm dünyada enerji sorununu çözemediğimiz sürece evimizin yalıtımını yapmanın yanlış olduğu gibi sonuçlara ulaşırız. Bu tavır eylemsizlik, hareketsizlik tavrıdır. Anadolu’da bu durum için, “kavgaya niyeti olmayan, kaldıramıyacağı taşa sarılır” derler.
Elbette ki sürecin bütün sorumluluğu bu bakanlara ait değildir. Ancak onlar da bu sürecin sorumlularındandır ve dahası TMMOB’nin yaptırım sahası içinde bulunmaktadırlar. Yıkım ve yağma süreçlerinin planlayıcı, örgütçü ve uygulayıcılarına karşı yıllardır mücadele sürmektedir. Miting ile, basın açıklaması ile, grevler ile, eylem ile, direniş ile, davalar ile vs… Sorun, bir yaptırım uygulamaya niyetimiz olup olmaması sorunudur. Sorun sadece (MMO Yönetim Kurulu yazısının yarısından çoğunun AKP’yi eleştirmeye ayrılmış olması gibi) laf mı edileceği, yoksa harekete mi geçileceği sorunudur.
MMO’nun yazısında söz konusu 5 Bakan dışında da suçlular sayılmaktadır. Örneğin önceki hükümetlerde bakanlık yapan 4 kişinin (Zeki Ergezen, İsmet Yılmaz, Ali Coşkun, Osman Pepe) neden AKP icraatlarının dışında tutulduğu sorulmaktadır. TMMOB Genel Kurulu’nun söz konusu kararı ilgili odaların bu kişiler hakkında da soruşturma başlatmasına engel olacak bir hüküm içermiyor; MMO Yönetim Kurulu’nun elini tutmuyor.
Solcu Mühendise Gelince…
MMO üyesi bir mühendis olan Önder Algedik, geçen dönem, bir mektup grubunda elektronik posta yoluyla TMMOB başkanını eleştirdiği için, söz konusu mektubu hakaret iddiasıyla, TMMOB Yönetim Kuruluna getirilmiş ve Yönetim Kurulu da bu başvuruyu MMO yönetimine sevk etmişti. Bakan Zafer Çağlayan ile ilgili TMMOB Yönetim Kurulu başvurusu geldiğinde eli titreyen ve Onur Kurulu’na sevk etmeyerek, geri gönderen MMO yönetimi, Önder Algedik’in meslekle hiç ilgisi olmayan dosyası önüne geldiğinde bunu Onur Kurulu’na sevk etmekte pek iştahlı davranmıştı. Ne yazık ki, Onur Kurulu, bu üyeye onbeş gün meslekten men cezası vermiş ve TMMOB Yüksek Onur Kurulu da cezayı onamıştı. İfade özgürlüğüne vurulmuş bir darbe olan bu tutum, şu soruyu akla getiriyor: “AKP’li bakan söz konusu olunca bin dereden su getiriyorsunuz, solcu mühendise mi gücünüz yetiyor?”
İlginç olan yakın bir zamanda TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, AKP’li Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan’a “kaçak yapılaşmaya izin verdiği” gerekçesiyle onbeş gün meslekten men cezası vermiş ve TMMOB Yüksek Onur Kurulu da bu cezayı onamıştır. O zaman soruyu yeniden sormak gerekiyor: “Gücünüz ancak ilçe belediye başkanına kadar mı yetebiliyor?”
Süleyman Demirel de İhraç Edilmişti
TMMOB ve MMO yönetimlerine biraz tarih hatırlatmakta yarar var. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, 1971 yılında Süleyman Demirel’i Oda’dan ihraç etmişti. İMO tarafından bu ihraç kararı, “Ülkemizde, mühendis memur ve teknik elemanlar, 10195 Sayılı Kararname ile ayrı bir statüde ücret alırken, Sayın Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu 1970 yılında, mühendis ve mimarların da 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası kapsamına alınması nedeniyle Başbakan Demirel, mühendislerin ve mimarların ücretleri reel olarak düşürüldüğü için 4.9.1971 tarihinde Oda’dan ihraç edilmiştir’’ denilerek açıklanmıştır. 1970’li yıllarda Başbakan olarak Süleyman Demirel, ülkenin emperyalist sömürüye uğratılmasında, işçi sınıfının ve emekçilerin ezilmesinde, faşist baskıların yoğunlaştırılmasında birinci derecede sorumluydu. Bu yüzden TMMOB, -Başkan Teoman Öztürk’ün adıyla anılan o dönemde- mücadelesinin önemli hedefi olarak Süleyman Demirel’i koymuştu. Yeniden üyeliğe alınması bir yana, Demirel, eleştirilerin ve eylemlerin karşı odağı idi. İlginç bir şekilde Süleyman Demirel daha sonra, bu olayı “beni, ülke kaynaklarını israf ediyorum diye Oda’dan ihraç ettiler” diye açıklamıştı. Dönemin mücadeleci TMMOB’si Demirel’in algısını bile etkilemişti.
TMMOB’de uzun dönem başkanlık yapmış, iki Teoman var. Biri, adı “devrimci TMMOB” ile özdeşleşmiş Teoman Öztürk, diğeri 12 Eylül 1980’den sonra beş dönem başkanlık yapmış olan Teoman Alptürk… 12 Eylül’den sonra Süleyman Demirel, yeniden üye yapılmakla kalmadı, Teoman Alptürk döneminde Genel Kurul açılışlarında konuşmacı da oldu. Bir anlamda “iade-i itibar” yapılmış oldu. İşte TMMOB’nin, emekten halktan yana geçmişinde, ülkenin başkakanını bile gerektiğinde üyelikten ihraç edebilecek bir irade ve bunun arkasında durabilecek bir kararlılık var. Ama aynı zamanda bu kararlılığa gölge düşürebilecek zaaf da var.
Bugün Teoman Öztürk’ün sözlerini dillerine pelesenk etmiş kimi TMMOB yöneticilerinin, eylemde hangi ‘Teoman’ın takipçisi olduğuna karar vermesi gerekiyor. Lafa gelince atıp tutmak, işe gelince bahaneler uydurmak yalancı pehlivanlıktan başka bir şey değildir. Devrimci Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının lafa karnı tok. AKP nasıl halka hesap verecekse, Genel Kurul iradesine aykırı hareket edenler de, TMMOB üyelerine hesap verecektir.
politeknik.org.tr yayın kurulu