İdeoloji ve Politika – Mühendisler ve Odaları – I – Armağan Öztuksavul
Spread the love

Akılcı  Karar Nasıl Olur?

İki farklı sistem düşünün; A sisteminin ilk yatırım maliyeti, B sisteminden daha az olsun.  

-Birisini tercih etmek durumda kalsanız, hangisini seçersiniz?

-“Ama ya işletme maliyeti?” diye sorabilirsiniz.

Tamam, A’nın işletme maliyeti de, B’den daha az olsun.  

O zaman işletme ömrünü de karşılaştırmak isteyebilirsiniz.   

Üstelik A’nın işletme ömrü B’den iki kat fazla olsun. Bunlar yetmiyormuş gibi A sistemi, B’ye göre daha az sağlık ve güvenlik riski taşısın. Çevreye daha az zararı olsun. A’nın konforunun, B’den daha iyi olduğunu da ekleyelim.

-Bu sistemlerden birine yatırım yapacak bir kullanıcı olarak, hangisini tercih edersiniz? A sistemini mi? Herkes de A’yı mı tercih eder? Emin misiniz?  

Görüldüğü üzere burada akılcı bir karar verebilme sorusu söz konusu. Mühendislerin de akılcı davranan bir meslek erbabı olarak A sistemini öneren, tercih eden unsurlar olduğunu ön görebilirsiniz. Peki, uygulama böyle midir acaba?

Isınmada Merkezi Sistem mi? Bireysel Sistem mi?

Şimdilik fosil yakıtlar, yenilenebilir enerjiler, enerji kaynakları sorununa çok fazla girmeden, merkezi ve bireysel ısınma sistemlerini karşılaştıralım örneğin. Bunu daha da somutlarsak apartmanlarda merkezi bir kazandan sıcak su dağıtarak tüm dairelerin ısıtılmasını sağlayan sistemle, dairelerin kombi denilen bireysel kat kaloriferi sistemleri ile ayrı ayrı ısıtılmasını ele alalım.  

Merkezi sistemlerin ilk yatırım maliyetleri, kombilere göre daha düşük. Daire sayısı arttıkça maliyet farkı da artıyor. Hele ki merkezi ısıtma sistemi kurulu bir yerde, -katı yakıttan, doğalgaza olduğu gibi- bir dönüşüm söz konusu ise, bu maliyet farkı karşılaştırılamayacak kadar fazla oluyor. Çünkü merkezi sistemde yapılacak bir dönüşüm sadece kazan dairesinde yapılırken, bireysel sisteme geçildiğinde tüm dairelerin içinde tesisat değişikliği gerekiyor.

Merkezi ısıtma sistemi, kombilere göre daha verimli olduğundan, işletme maliyeti açısından da avantajlı. Daha az yakıt ile daha iyi ısınma sağlanabilir. İşletme açısından da daire sayısı arttıkça, bu maliyet farkı artıyor. Bunu yanında merkezi sistemlerdeki kazanların işletme ömrü, 20 yıl olarak öngörülürken, kombilerinki yalnızca 10 yıl. Bu amortisman maliyetinin merkezi sitemlerde çok daha düşük olduğunu gösteriyor.  

Hangisi Güvenli?

Kombiler yakma birimini konutun içine taşırken, merkezi kazan, dairelerin dışında özel bir yerde yer alıyor. Dolayısıyla kombiler, zehirli gaz, yangın vb birçok riski yaşam mekânına sokuyor. Ayrıca kazanlar, güvenlik açısından çok daha iyi kontrol edilebiliyor. Bölgesel ısıtma sistemlerinde kazanların dolayısıyla yakma sistemlerinin tamamen yaşam alanları dışında olduğunu hatırlatalım.

Örnek olarak 20 Daireli bir apartmanı göz önüne alalım. Buraya bireysel ısınma sistemi kurulduğunda, merkezi sistemde 1 adet olan yakma birimi (brülör), 20 adete çıkmaktadır. Benzer biçimde 1 baca yerine 20 baca gerekmekte. 1 sirkülasyon pompası yerine 20 sirkülasyon pompası, 1 kontrol paneli yerine de 20 kontrol paneli kullanılmaktadır. Bunun anlamı 20 adet arıza risk noktası ve 20 adet teknik servis ihtiyacıdır. Bir de bu karşılaştırmanın bölgesel olarak bir çok apartmanın ısıtıldığı bir sistem ile yapıldığını düşünelim.

İşin başka bir yanı, kullanım sıcak suyu da merkezi sistemle hazırlandığında bireysel sistemlere göre çok daha konforlu olarak sağlanmaktadır.

Ekonomik ve risk değerlendirmelerinin yanında, merkezi sistem yerine kombi kullanılması aynı zamanda daha fazla karbon ve atık gaz salınımı, daha fazla enerji tüketimi anlamına geldiği için doğal çevreyi de olumsuz etkilemektedir

Uygulamada Ne oldu?

Bu gerçeklerin ışığında tercih ikileminde olanların merkezi ısıtma sistemine yönelmeleri beklenir. Ama ne yazık ki durum böyle olmadı. Doğalgazın temel enerji kaynağı olarak seçilmesine daha sonra değinelim. Özellikle doğalgazın bir ısınma kaynağı olarak seçilmesinden sonra, hem eski merkezi sistem kurulu binalardaki dönüşümlerde hem de yeni yapılan binalarda çoğunlukla kombili bireysel ısınma sistemleri tercih edildi. TOKİ’nin yaptığı yüksek katlı binalar bile neoliberal politikaların egemen olduğu dönemde, piyasacı anlayışla bireysel ısınma sistemine göre inşa edildi. TOKİ sosyal konut anlayışını, kooperatifçiliği terk ettiği için bunların bileşenlerini de terk etti. Eski uygulamalarında, enerjinin çok daha etkin kullanımını sağlayan yerel, bölgesel merkezi ısıtma sistemleri tercih ediliyordu.

Asıl olarak bireysel sistemin yapısal zaaflarından kaynaklanan ve bunun yanında uygun olmayan kurulumlarla da artan riskler, birçok kazaya yol açtı. Yurttaşlarımız, karbon monoksit zehirlenmeleri sonucu yaşamını yitirdiler. Kimi zaman, yırtık bir baca borusu, bazen bir usta, çoğu durumda ölenler suçlu olarak gösterildiler. Şimdi artık kombilerin kullanım ömürlerini tamamlıyor olması nedeniyle bu tehlike daha da artıyor.

Bu tercihte, ekonomik maliyet, sağlık, güvenlik riski, teknik avantajlar, toplumsal maliyet gibi nesnel olarak ortaya koyulabilecek ölçütler yerine, bireyci, öznel birtakım yargılar ön plana çıktı. En önemli argüman, bireysel sistemde istenildiği kadar ısınılacağı, yakılan kadar ödeneceği, başkasının “harcadığı” enerjinin ödenmek zorunda kalınmayacağı yalanıydı. Aidat toplama güçlükleri bu argümanların dayanağı oldu. Yakılan kadar ödense de, daha fazla yakılacağı gerçeği göz ardı edildi. Isıtılmayan daire ya da birimin diğer dairelere ek yük getireceği dolayısıyla, başkasının “harcamadığı” enerjisinin ödeneceği görülemedi. Bu yüzden daha fazla yakılmasına rağmen, özellikle dönüşüm yapılan yerlerde, yeterli ısınma sağlayamama olasılığı anlaşılamadı. Bireyci bir ideoloji, halkın aklını esir aldı. “Ben ısınma için daha fazla harcama yapayım, ama yeter ki, başkası için cebimden bir şey çıkmasın. Güvenli bir sisteme ortak olarak sahip olacağıma, daha riskli bir sisteme ben kendi başıma sahip olayım. Bu arada komşum isterse soğuktan donsun,”. Ne acı…

Ya Kazananlar?

Halk bu tercihle kaybederken elbette kazananlar da oldu. Kapitalist tahterevallide “kazan kazan” elbette mümkün değil. Kombi kat kaloriferi üreticisi tekeller, bu süreçte satışlarını, sürekli artırarak yılda 600.000 adetlik satış rakamlarına ulaştılar. 4,5 milyon kombiyi evlere soktular. Ancak bu yılki satışların 400-500 bin adet sınırında kalacağı görülüyor. Kriz olmasaydı 2010’da 1 milyon satış yapmayı hedefliyorlardı. Bu dönemde uluslararası kombi tekelleri gelip, yerli üreticileri satın aldılar ya da ortak oldular. Buradaki gerekçelerden biri Türkiye’deki ucuz işgücü olurken, diğeri “kombi pazarının gelişmesiydi”.  

Şimdi, sözünü ettiğimiz verimsizliği ödedikleri faturalarla halk da fark ettiğinde tasarruflu kombi, olarak adlandırdıkları yoğuşmalı kombiyi çare olarak gösteriyorlar. Elbette enerjinin etkin kullanımını ve enerjiyi etkin kullanan cihazların tercih edilmesini savunuruz. Yoğuşmalı kombiler, yanma sırasında ortaya çıkan su buharını yoğuşturarak, buharlaşma gizli ısısının bir kısmını geri kazanıyorlar. Ancak yoğuşmanın olabilmesi için konutu ısıtmakta kullanılan suyun sıcaklığının 50°C nin altında olması gerekiyor. Yerden ısıtma sistemlerinde kazan suyu sıcaklıkları en fazla 50° olduğu için yoğuşma özelliğinden yararlanılabilmektedir. Halbuki radyatörlü bir sistem, kazandan suyun 90° çıkış ve 70° dönüş sıcaklığına (ya da 80°- 60°) göre tasarlanmaktadır. Bu tasarım koşullarında yoğuşmanın dolayısıyla geri kazanımın olması mümkün değildir. Ancak mevsim geçişlerinde, -yakıt tüketimin az olduğu kısa dönemlerde- kazan suyu sıcaklığı düşük olduğu için bu özellik işe yarayabilir. Ya da radyatörlerin çok daha büyük seçilerek ilk yatırım maliyetinin artırılması gereklidir. Bu da yayılı bir ısı kaynağı olmayan radyatörlerin konfor sağlamalarında problem oluşturabilecektir. Bu teknik gerçek öne çıkarılmadan yapılan yönlendirme yeni bir aldatmacadır ve bireysel sistemlerin tercihine devam edilmesine yaramaktadır.  

Gaz Şirketleri de Kazandı

Enerjinin üretiminin ve dağıtımının piyasalaştırılması sonucu, doğalgaz dağıtımı da şirketler eliyle piyasa koşullarına terk edildi. Bireysel sistemler, hem gaz tüketimini artırarak hem de abone sayısını artırarak dağıtım şirketlerinin daha fazla kar etmesine yol açtı. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almaya dayanan gelir vergisi yerine, halkın zorunlu olarak yaptığı tüketim harcamalarından vergi elde edilmesi tercih edildiği için, daha fazla doğalgaz tüketildikçe iktidarlar daha fazla vergi topladılar.

Uygulama Değişikliği

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı  tarafından çıkartılan, “Bina Enerji Performansı Yönetmeliği”  5 Aralık 2008’de Resmi Gazete’de yayınlanmıştı ve 5 Aralık 2009’da yürürlüğe girecek. Buna göre;

* Yeni yapılacak binalarda; toplam kullanım alanının 1.000 m2’den büyük olması halinde merkezi ısıtma sistemi yapılacak.

* Merkezi ısıtma ve/veya kullanım alanı 250 m2’nin üstünde olup bireysel ısıtma sistemine sahip gaz yakıt kullanılan binalarda; yoğuşmalı  tip ısıtıcı cihazlar kullanılacak.

Bu geç kalınmış uygulama enerji etkin kullanımı açısından merkezi ısıtma sisteminin üstünlüğünü göstermektedir. Ancak kombi üretici ve satıcıları, uygulamanın yürürlüğe girmesine az bir zaman kala evlere bireysel ısıtma sistemlerini sokmaya hız verdiler.  

Yine yönetmeliğe göre, merkezi ısıtma sistemine sahip binalarda, merkezi veya lokal ısı veya sıcaklık kontrol cihazları ile ısınma maliyetlerinin ısı kullanım miktarına bağlı olarak paylaşımını sağlayan sistemler kullanılacak. Bu kullanılan kadar enerjinin parasının ödenebilmesi için bir çözüm olarak getiriliyor. Pay ölçer denen bu sistem çeşitli ülkelerde yıllardır uygulanıyor. Bakanlığa “Bu kadar çok bireysel ısıtma sistemi satılırken aklınız neredeydi?” diye sormak gerekiyor.  

Peki bu akıldışı yönelişte mühendisler ve onların üye oldukları odalar ne yaptılar? Ne yapmalılar?  Bu soruna nasıl yaklaşılmalı?

Sorulara ikinci yazıda yanıt arayacağım.

Armağan Öztuksavul – Makina Mühendisi


Spread the love