Güvencesizlik oyunları – Burak Ergene

Belgrad Ormanları’nda güzel bir ilkbahar pazarı. Ülkenin önde gelen şirketlerinden birinin pazarlama departmanı çalışanları, ormanın ve doğanın ruhuna yakışır bir şekilde İnsan Kaynakları’nın belirlediği t-shirtleriyle, şirketin her bahar tekrarladığı doğa koşusu öncesi ısınma hareketleri yapıyorlar. Daha önce onlarca kez bu organizasyonda yer alan tecrübeli ekip şeflerinden birinin iyi ısınılmazsa koşarken sakatlanmalara varan sorunlar yaşanabileceği uyarısıyla hareketler ciddiyetle tekrarlanıyor. Kimi bir önceki gün mesaiye kalmanın vermiş olduğu yorgunlukla, kimi sırf bu şirket organizasyonları için aldığı ayakkabısının verdiği rahatsızlıkla, kimi ilk defa bu ormana hem de şirket tarafından getirilmenin verdiği memnuniyetle, birçoğu günün 12 saati masa başından kalkmayan beden, az sonra tüm hantallığını ormanın derinliklerine bırakarak, huzur dolacak.

bur_1

Sosyal etkinlikleri, tercihleri, beğenileri şirketin hedef ve kurallarıyla belirlenen beyaz yakalıların iş güvencesi mücadelesi, aslen özgürce ve insanca bir yaşam mücadelesini barındırıyor

Sağlıklı yaşamın formülünü ‘takım’ olarak hep beraber bulmayı başarmış, daha koşunun ilk yarısında yorgunluğa yenik düşmüş ya da kondisyonu yüksek müdürü geride bırakmış çalışma arkadaşları hakkında konuşulacak. “Ne iyi oldu da geldik”, “aslında ara ara yapmak lazım” denilerek (eğer hala aynı şirkette çalışıyorlarsa) gelecek seneye kadar uğramamak üzere ormandan ayrılarak eve dönüş yoluna geçilecek. Henüz yolda birkaçı ayrılmaz bir parça olarak gördükleri laptoplarını açarak yeni hafta öncesi eksik kalan işlerini tamamlamaya koyulacak.

Biz bir aileyiz, birlikte yer, içer, eğleniriz
Günümüz dünyasının kurumsal şirketleri çalışanlarını kendilerinin düşündüğünden çok düşünmeye başladı. Verimli bir iş ortamı için çalışanların mutlu olması gerektiği kabulünden ve bu mutluluğun ‘aile’ haline gelmiş takım arkadaşlarıyla anlamlı olacağı düşüncesiyle planlanan ‘moral/motivasyon arttırma’ etkinliklerinin sıklığı artıyor. Fazla mesai, mesai sonralarına taşınan işler ya da yeni günün işlerine hazırlanma gibi tüm güne yayılan iş hayatı içerisinde bu etkinlikler bazen birkaç saatlik moladan ibaretken bazense iş planının bir parçası oluyor. Çalışanların giyimlerinden, yeme-içme alışkanlarına ve çalışma ortamı dışı tüm sosyal faaliyetlerine kadar uzanan bir dizi faaliyette çalışan söz sahibi olamıyor.

br_2

Verimli çalışma için koyulan kurallara ‘uyum’ sağlayan, fazla mesaiye kalmadığı için kendisini rahatsız hisseden, ‘performansı’ düşük kaldığı için kendisini yetersizlikle suçlayan bir çalışan profili yaratılıyor

Sade ve renksiz giyinen bir çalışan kendini bir anda hayatı renklendirmek için ‘kırımızı’ gününde parlarken, iş arkadaşlarıyla tarzı olmayan bir gece kulübünde eğlenirken ya da hiç futbol maçına gitmese ve o takımı tutmasa dahi ekip şefi ile birlikte heyecanlı bir maçta atkı sallarken bulabiliyor. Eğlence de, mutluluk da, hüzün de artık iş yaşantısının maksimum performans kriterlerine göre şekilleniyor. ‘Beyaz yakalı’, hayatını bu kontrol mekanizmalarına göre düzenleme ihtiyacı hissediyor. Şirketin maksimum performans için tüm olanakları sunduğu ve bundan sonrasının bilgi, beceri ve çalışkanlığa bağlı olduğu gerekçesiyle ‘beyaz yakalı’nın tüm şikayetlerini öncelikle kendisine yönlendirmesi, hatayı önce kendinde araması isteniyor. ‘Beyaz yakalı’ işçilikten uzaklaşıyor, ‘birey’ oluyor.

Performans yüksek değilse moral sıfır!
Madalyonun diğer yüzü biraz daha yalın. Bunca moral ve performans arttırıcı etkinlik yanında ‘mutsuz görünmek’ ya da öğle arasında ‘tost yiyerek’ tüm işyerini ‘kokutmak’ işten çıkarmanın haklı gerekçesi haline gelebiliyor. Topluca gerçekleştirilen bir etkinlikte ‘tek tip giyinmeyi’ reddetmek şirkete bağlılığı zedeleyen dolayısıyla iş güvencesini tehdit eden bir tercihe dönüşebiliyor. ‘Beyaz yakalı’ya, olduğu ya da hissettiği biçimde değil şirketin, müdürün ya da dolaylı olarak çalışma arkadaşlarının istediği/onayladığı biçimde davranması dayatılıyor.

br_3

Beyaz yakalı’ işçiler güvence mücadelelerinde daha sık görünmeye başladı. İstanbul IBM’de, Kalkınma Ajansları’nda sendikalaşma mücadeleleri, çağrı merkezi çalışanlarının dernekleşmesi ‘beyaz yakalı’ işçilerin iş güvencesi mücadelesinin örnekleri. 2013 Haziranında işyerlerini, penguen belgeseli gösteren medya kuruluşlarının önlerini eylem alanı haline getiren, mühendislerin de aralarında yer aldığı beyaz yakalılar, Plaza Eylem Platformu gibi güvencesizlik deneyimlerini paylaştıkları zeminler yaratmaya başladı.

Mesleki yeterlilikler, verilen emekler iş güvencesinin teminatı olmaktan çıkarılarak şirketin/amirin çalışan için sürekli değişen kural ve hedefleri, güvencenin ön şartı haline getiriliyor. Sürekli diğer çalışanlarla kıyaslanma ve performans ölçme ile başarıda şirket ve ekip, başarısızlıkta çalışanın yetersizlikleri ön plana çıkarılıyor. Özgüveni ve kendisine olan saygısı azaltılan ‘beyaz yakalı’ böylelikle çok daha rahat yönlendirilebiliyor. Olası bir itirazda ise güvencesizlik amirin/şirketin elinde bir sopa olarak bekletiliyor. Dışlanma, yükselememe, işten atılma ve hatta çalıştığı alandaki diğer şirketlere yansıyacak şekilde isminin itibarsızlaştırılacağı korkuları ‘beyaz yakalı’yı bu itirazdan uzak tutuyor. Dolayısıyla ‘güvenceli iş’ talebi ‘beyaz yakalılar’ için aslen özgürce, insanca yaşam talebi ve bir onur kavgası haline dönüşüyor.

Burak Ergene
Makina Mühendisi