Güvencesizliğin nedeni göçmen işçiler değil – İSİG (Özgür Gündem)
Spread the love

Türkiye tarihinde daha evvel iç göçler yaşanmıştı. 1950’li yıllarda birinci dalga, 1970’li yıllarda ikinci dalga ve 1980 darbesi sonrası hayata geçirilen neo-liberal politikalar sonrası süreklileşen son göç dalgası… Ancak sorunu doğru tarif etmek gerekir. Bugün yaşanan durum, Türkiye’nin tartıştığı, bir ‘uluslararası göç’ olgusudur ve tartışma konusu ‘Suriye/Suriyeliler’dir.

Sosyalist ülkelerin çözülmesi, Afganistan ve Irak savaşları ile beraber ülkemize birçok göçmen gelmiş ve bir kısmı da burada emek sürecine katılmıştır. Ancak hiçbiri Suriye Savaşı sonrası yaşanan Suriyeli göçü gibi kitlesel olmamıştır. Resmi açıklamalara göre ülkemizde iki milyon 700 bin Suriyeli, 300 bin Iraklı ve 30 bin Afgan var. Biraz etrafımıza bakınca Suriyelilerin sayısının daha fazla olduğu ve artacağı aşikar.

Suriye sorununun kökeninde ise ülke rejimi, emperyalist ülkelerin müdahalesi, bölge ülkelerinin politikaları gibi birçok belirleyen eşliğinde enerji yatakları ve koridoru, Doğu Akdeniz hakimiyeti, bölgesel dengeler gibi hedefler bulunuyor.

İşçilerin Suriye/Suriyeliler konusunu tartışmasının temelinde ise emek piyasalarında ücretlerin düşürülmesi ve hakların gaspı politikaları bulunuyor. Örneğin sosyalist ülkelerin çözülüşü ile birlikte birkaç bin Romen işçinin ülkemize gelmesi özellikle Trakya’da birçok gerilimi doğurmuştu. Ancak bu göçle kıyaslanamayan bir kitleselliğe sahip olan Suriyeli göçmen işçilerin varlığı, emek hareketi açısından ülke çapında bir tartışmayı beraberinde getirdi. Ücretlerin düşürülmesi ve genel olarak güvencesizleştirme politikalarının önemli bir sebebi olarak Suriyeli işçiler görülüyor.

Suriyeli göçünün bir tartışma konusu da toplumsal alanda yaşanıyor. Her hırsızlık, tecavüz ve şiddet olayında Suriyeliler sorumlu tutulur ve hedef gösterilir hale geldi. Bu tepkiler dile getirilirken, gündelik 10 TL’ye çalıştırılıp azami düzeyde sömürülen Suriyelilerin yaşamı, iş cinayetlerinde her geçen gün ölen Suriyeli işçiler, kamplarda tecavüze uğrayan Suriyeli çocuklar, başka bir ülkeye göç etmek isterken denizde can verenler unutuluyor.

Biraz da göçmen işçilere dair iş cinayeti verilerini inceleyelim. Bu yılın ilk 6 ayında en az 58 göçmen işçi iş cinayetlerinde can verdi. Son üç yılda ise sırasıyla yirmi iki, elli üç, altmış yedi göçmen işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmişti. Oransal olarak tüm iş cinayetleri içindeki payı ise sırasıyla yüzde 2, yüzde 3, yüzde 4 ve bu yılın ilk altı ayında yüzde 6 olmuştur. Yani her yıl göçmen işçi ölümleri sadece sayısal olarak değil oransal olarak da artış göstermektedir. Özellikle bu yıl bu durum daha belirgindir.

Milliyetleri açısından bakınca iş cinayetlerinde ölen göçmenlerin yüzde 61’i Suriyeli, yüzde 10’u Afgan, yüzde 5’i Gürcü, yüzde 3’ü Ukraynalı, İranlı vd… Bu durum ilk paragrafta söylediğimiz ‘sorun bir uluslararası göç olgusudur ve tartışma konusu ‘Suriye/Suriyeliler’dir’ tespitimizin somut göstergesidir.

Göçmen işçi ölümleri tarım ve inşaat işkolunda yoğunlaşmıştır. Bu yüzden havaların ısınmasıyla ölümler artmıştır. Düşme nedenli ölümler özellikle inşaat işkolunda yoğunlaşan göçmen emeği nedeniyle ilk sıraya çıkarken kalp krizi ve intihara bağlı ölümlerin de gerçekleşmesi dikkat çekicidir. Yine tarım ve inşaatlarda Suriyeli işçiler yoğun olarak çalışmaktadır. Avrupalı işçi ölümleri ise gemi ve taşımacılık işkollarında yoğunlaşmıştır.

Göçmen işçi ölümlerinde genç yaşta ölümler genel iş cinayetleri ortalamasının iki katıdır. Bu durum göçmen işçilerin Türkiye işçi sınıfına göre daha genç yaşta olduğunu ve sermaye tarafından da tercih nedenlerinden birisini gösteriyor.

Sonuç olarak ‘Suriye/Suriyeliler’ sorunu savaşın başlaması, Türkiye’nin tutumu, emek piyayasında güvencesizleştirme, göçmen işçiler, örgütlenme gibi sayacağımız birçok başlığın emek hareketi tarafından yeterince tartışılmadığı, ortak bir politika oluşturulmadığı açığa çıkıyor…


Spread the love