EMO İstanbul Şubesi üyeleri Abdülselam Sultan ile Mehmet Yeşiltepe 27 Nisan 2009’da “Bostancı Operasyonu” ile aynı zamanda yapılan operasyonlar sonucu evlerinden gözaltına alınarak tutuklandılar.
AKP iktidarı ile beraber hızla artan anti demokratik uygulamalar, kimi zaman polis kurşunuyla yaralanan ya da ölen insanlar kimi zaman da savunma hakkının gasp edildiği yargılamalarla karşımıza çıkıyor. AKP hükümeti, enerjiden sağlığa, barınmadan ulaşıma kadar insanca bir yaşam için temel hizmetler kapsamında yer alan bütün alanlardaki paralılaştırma saldırısını anti-demokratik uygulamaları şiddetlendirerek pekiştiriyor.
Gerçekleştirilen operasyonlarda gözaltına alınan 13 kişinin tamamının tutuklandığı soruşturmada gizlilik kararı alındığı için bilgi sahibi olunamıyor. CMK’nın 157. maddesinde yer alan soruşturmanın gizliliği konusu, çok sınırlı hallerde ve savunma hakkına zarar vermeyecek bir biçimde uygulanırken, AKP döneminde oldukça esnetilerek kullanılan bir alışkanlık halini aldı.
Konuyla ilgili olarak EMO İstanbul Şubesi 21 Mayıs 2009 günü bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında “üyelerimizin yargılanma sürecinin takipçisi olacağız” vurgusu yapıldı. Açıklamaya katılan İstanbul Tabip Odası YK Üyesi Nazmi Algan da tutuklanan kişilerin sağlık durumlarıyla ilgili takip sürecini başlattıklarını ifade etti. Abdülselam Sultan ve Mehmet Yeşiltepe’nin avukatlarının kısa açıklamaları ve Adbülselam Sultan’ın eşi Aşkım Sultan’ın kaleme aldığı açıklamanın okunmasıyla basın açıklaması sonlandırıldı.
politeknik.org.tr – İstanbul
Basın Açıklaması Metni:
ÜYELERİMİZ MEHMET YEŞİLTEPE VE ABDÜLSELAM SULTAN SERBEST BIRAKILSIN
Üyelerimiz (20765 oda sicil numaralı) Mehmet Yeşiltepe ve (38910 oda sicil numaralı) Abdülselam Sultan, 27 Nisan tarihinde Bostancı operasyonu ile eşzamanlı yapılan operasyonlarda gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmışlardır. Üyelerimizin tutukluluk hallerine itiraz edilerek tahliye edilmeleri isteği, 8 Mayıs günü, “Delil toplanma aşamasında bulunulduğundan, ayrıca olayın toplumda meydana getirdiği büyük sarsıntı ve infial de nazara dikkate alınarak” reddedilmiştir.
AKP siyasal iktidarının yürüttüğü neo-liberal programlarla halkın en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale geldiği bu günlerde, bu sürece karşı verilen tepkiler; tırmandırılan anti-demokratik uygulamalarla etkisizleştirilmeye çalışılıyor.
Uzun süredir ülkemizde muhalif kimlikli insanlar, aydınlar, bilim insanları sindirilmeye çalışılıyor. Daha 3 gün önce kaybettiğimiz topluma mal olmuş kimliği olan Türkan Saylan‘ın da evinin basılarak aranması, bu baskıların bir biçimini gözler önüne sermektedir.
Bilindiği gibi her 1 Mayıs öncesinde yapılan operasyon ve gözaltılar 2009 yılında da tekrarlanmıştır. 27 Nisan tarihinde gerçekleştirilen operasyonlar sırasında Bostancı‘da bir çatışma yaşanmış; üzücü ve sarsıntı yaratan ölüm ve yaralanmalara yol açmıştır.
Her türlü şiddete karşı olduğumuzu belirtirken; Bostancı operasyonunun toplumda yarattığı “sarsıntı ve infial” gerekçesiyle üyelerimizin tutukluluk hallerine yapılan itirazlar reddedilmiştir. Hukukta Masumiyet karinesi söz konusudur, kimse yargılama süreci sona ermeden suçlu ilan edilemez.
Üyelerimizin her ikisi de basın-yayın işlerinde çalışan, yerleri ve adresleri belli olan, delil karartma ihtimalleri bulunmayan kişilerdir. Aylardır teknik takip altında tutuldukları açıklanan üyelerimizin gerektiğinde bilgilerine başvurulması çok kolay olduğu halde sabaha karşı yapılan operasyonlarla ve adeta suçlu ilan edilerek gözaltına alınmaları, tutukluluk hallerinin kendilerinin yaratmadığı “infial” nedeniyle devam ettirilmesinin, toplum vicdanını zedelediğini düşünmekteyiz.
Üyelerimizle ilgili tutuklanma sonrasında yapılan açıklamalar, basına servis edilen gayri resmi bilgiler ve kimi basın yayın organlarının sorumsuz yayınları da bu hukuksuzluk ve peşinen suçlu ilan etme tutumunu devam ettirmiş, son yıllarda giderek artan bu uygulamalara bir yenisi daha eklenmiştir.
Süren bir yargılama hakkında görüş belirtmenin suç sayıldığı, kimi insanlar hakkında bu yönde soruşturmaların açıldığı bir süreçte, meslekleri, işyerleri ve evleri belli olan insanların bilinmeyen odakların kamuoyuna servis ettikleri uydurma bilgilerle yargı süreci tamamlanmadan mahkum edilmelerinin; üyelerimizin kişilik haklarını ve savunma haklarını tahribata uğratacağı şüphesindeyiz.
Üyelerimiz çalıştıkları işlerini kaybetmek durumuyla karşı karşıya kalmışlardır. Ayrıca ailesi tarafından belirtilen raporlarda, halen tedavisi süren hastalıkları (Boyunda ve belde fıtık, dalak büyümesi, hayati tehlike arzeden beyninde su toplaması denilen Hidrosefali hastalığı*) mevcut olan Mehmet Yeşiltepe için tutukluluk hali aynı zamanda yaşamsal bir konudur ve telafisi mümkün olmayan ciddi sonuçlara yol açacağı endişesini taşımaktayız.
Haksız ve adalet duygusunu zedelediğine inandığımız bu durumun; olayların gelişme şekli, tutukluluk gerekçeleri, ciddi sağlık problemleri göz önüne alınarak, bu davada üyelerimizin yargılanması sürecinin kurumsal olarak takipçisi olacağız.
Saygılarımızla…
Erhan KARAÇAY
Elektrik Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi
36. Dönem Yönetim Kurulu
Başkanı
(*) Hidrosefali hastalığı görme bozukluğu, bilinç kaybı, bayılma, sürekli baş dönmesi ve ağrı biçiminde ilerleyen ve herhangi bir darp durumunda ölüme sebebiyet veren bir seyir izlemektedir.