EMO: “Kadına Şiddet İçselleştiriliyor”
Spread the love

Kadına yönelik şiddetin her geçen gün artan bir ivme kazandığı KARANLIK günler geçiriyoruz. Gazete ve televizyonlarda bir kadının dayağa maruz kaldığı, tecavüze uğradığı, hatta öldürüldüğü yönünde haberleri duymak artık hayatımızın SIRADAN(!) bir parçası oldu.

Suçluların ifşa edilmesi bile mağdur için yeterince zorlu bir süreç iken, ifşa edilenlerin cezalandırılmaması, adeta ödüllendirilircesine kollanması, mağdurun mercek altına alınarak bir kere daha mağdur edilmesi sayesinde kadın, şiddetin açık hedefi haline geldi.

Hükümetin kadını bir birey olarak değil, “aile müessesesi”nin sadık bir hizmetkârı gibi görmesi nedeniyle gerek toplum yapımız, gerek yasalarımız, gerekse yargı kurumlarımız kadına düşman oldu.

Sağlık sistemimiz, hükümetin “kadını kürtaj ve sezeryan haklarından mahrum bırakma” politikasından cesaret alıp, kadınları normal doğuma zorladı. Pek çok kadın bu şekilde ya kalıcı hasarlara uğradı ya da hayatını kaybetti.

Medyanın hükümete hoş görünmek adına bu eril yaklaşımları benimsemesi, destekleyip topluma sunması ise sürecin tuzu biberi oldu. Artık, kadına yönelik şiddet haberleri bile, metalaştırılabilir oldu.

Aile hayatında, mesleki ve sosyal alanda taciz, tecavüz, fiziksel şiddet dışında bir de psikolojik şiddete maruz kalan kadın, sindirilmeye, eve kapatılmaya ve köleleştirilme çalışılmaktadır.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için basında boy boy elektronik kelepçe gibi uygulamalar tanıtılırken, diğer taraftan hem hükümet hem de medya eliyle kadına karşı şiddetin içselleştirildiği bir süreç dayatılmaktadır. Elbette kadına karşı şiddetle mücadele edilebilmesi için yasalar bazında ve uygulamada kadınları koruyucu pek çok önlem alınması gerekmektedir. Ancak öncelikle toplumda bilinçlendirmenin gerekli olduğu, kadına karşı dinsel ve eril bir bakış açısından kurtulunması gerektiği açıktır.

Kadın cinayetlerinin 2002-2009 yılları arasında yüzde 1400 oranında arttığı; resmi kayıtlara göre 2010 yılında erkekler tarafından 217 kadının öldürüldüğü, 164 kadının yaralandığı, 381 kadının tacize, 207 kadının da tecavüze uğradığı açıklanmıştır. Aile Bakanlığı‘nın web sitesinde yer verilen en son 2008 yılı verilerine sahip araştırmaya göre de kadınların yüzde 41.9‘unun yaşamının herhangi bir döneminde eşinden fiziksel şiddete maruz kaldığı, yüzde 13.7‘sinin ise şiddete son 12 ay içinde karşı karşıya kaldığı belirlenmiştir.

Ülkemizde artan bu şiddet eğiliminin gerisinde “zihniyet” sorunu olduğu açıktır. Ne yazık ki eğitim ve sağlık gibi temel insan hakları alanlarından başlamak üzere pek çok alanda kadını ve sorunlarını yok sayan hatta şiddete maruz bırakılmasını meşrulaştırmaya çalışan bir anlayış egemen kılınmaya çalışılmaktadır.

Biz kadınlar, buna sessiz kalmıyoruz, kalmayacağız! Evlerimizde, iş yerlerimizde, sokaklarda, mekânlarda var olma hakkımızı istiyoruz!

Dominik Cumhuriyeti‘nde 1960 yılında Diktatör Trujilo‘ya karşı mücadele eden 3 kız kardeşin tecavüz edilerek öldürüldükleri 25 Kasım tarihi 1999 yılında BM‘nin aldığı kararla “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” kabul edilmiştir. Mirabal kız kardeşlerin özgürlük ve insan hakları için verdiği mücadele bugün şiddet gören kadınların mücadelesinin simgesi haline gelmiştir. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele gününde, Elektrik Mühendisleri Odası ve Elektrik Mühendisleri Odası Merkez Kadın Komisyonu olarak, özellikle ülkemizin de içine çekilmeye çalışıldığı savaş ve şiddet ortamında en çok kadınların ve çocukların mağdur olduğunu hatırlatarak, Ortadoğu‘da çalan savaş sirenlerine karşı durulması gerektiğini hatırlatıyoruz.

Buradan bütün sorumlulara, hükümete, muhalefete, yargıya, medyaya, emek ve demokrasi örgütlerine sesleniyoruz:

KADINLAR VARDIR!

 


ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERKEZ KADIN KOMİSYONU


Spread the love