Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.‘de (DEDAŞ) usulsüzlük ve yolsuzlukların üzeri sürgünlerle örtülmeye çalışılıyor. Yaptığı usulsüz faaliyetleri müfettiş raporlarıyla tespit edilen ve haklarında TEDAŞ Genel Müdürlüğü‘nce suç duyurusunda bulunulan DEDAŞ yöneticileri makam koltuklarında oturmaya devam ederken, bölgedeki elektrik kesintileri ve gerilim dalgalanmaları sorununu ortak basın açıklaması yaparak gündeme getiren demokratik kitle örgütleri hedef seçilmiştir.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), KESK‘e bağlı Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) ile İnsan Hakları Derneği‘nin Diyarbakır şubeleri ve Tes-İş Diyarbakır 1 No‘lu Şube‘nin 25 Temmuz 2012 tarihinde yaptıkları ortak açıklama ile dile getirdikleri Diyarbakır başta olmak üzere bölgede yaşanan elektrik kesintileri ve gerilim dalgalanmalarına çözüm bulunması taleplerine sürgünle yanıt verildi. EMO Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Başkanı İdris Ekmen, Başkan Yardımcısı Murat Çelik, ESM Diyarbakır Şube Başkanı Alican Çetinkaya, TES-İş Diyarbakır 1 No‘lu Şube Mali Sekreteri Hüseyin Pınar, EMO ve aynı zamanda ESM üyesi olan Uğur Yaka ile Onursal Turgut çalıştıkları Dicle Elektrik Dağıtım AŞ‘den (DEDAŞ), 18 Ekim 2012 tarihinde gerekçesiz olarak çeşitli illere tayin edildiler.
“İleri demokrasi”nin her geçen gün başka bir ileri örneğini yaşadığımız ülkemizde kamunun çıkarlarını korumak üzere hareket eden örgütler ve yöneticileri yalnızca fikirlerini beyan ettikleri için cezalandırılmışlardır. Hatta yapılan basın toplantısına dinleyici olarak katılanlar bile sürgün edilmişlerdir. Bu cezalandırmanın ardında Diyarbakır‘da soruşturma ve suç duyurusu konusu olan ilişkileri gizleme telaşı yatmaktadır.AKP Hükümeti döneminde yanlış enerji politikalarının bedeli elektrik kullanıcılarına pahalı ve kalitesiz elektrik sunumu nedeniyle can ve mal kaybı olarak yansırken, çalışanlar da liyakat esası yok sayılarak siyasal yandaşlık gözetilerek atanan yöneticilerin elinde pek çok baskıya maruz kalmaktadır. Hakkında TEDAŞ Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından Savcılığa suç duyurusu yapılması ve disiplin cezası uygulanması istenen DEDAŞ yöneticilerinin bu denli koruma altına alınmasının nedenleri kamuoyuna açıklanmalıdır.
Liyakat esası gözetilmeksizin siyasal yandaşlıkla yapılan atamaların yanında hukuk kurallarını hiçe sayan yönetim anlayışı da yaşanan sorunların temelini oluşturmaktadır. Her seferinde hukukun ve yasal mevzuatın arkasından dolanılmakta, siyasal iktidar yargı kararlarını hiçe saymaktadır. Enerji alanı da bütünüyle denetimsizliğe mahkûm edilmiştir. Böyle bir ortamda usulsüzlük ve şaibelerin üzerine gidilmesi bir yana bunu gören ve uyaran örgütlerin üzerinde baskı uygulanmaktadır.
Yaşanan acı olaylardan ders çıkarılmamakta, kamu yararı esasıyla çalışanlar cezalandırılmakta, ne yazık ki usulsüzlük ve çeşitli şaibeler aydınlatılmak bir yana sözü dahi edilemeden kapatılmaktadır. Usulsüzlüklere ve yolsuzluklara karşı verdiği mücadelede önce sürgünlere uğramış, ancak pes etmemiş olan Üyemiz ve TEDAŞ çalışanı Hasan Balıkçı‘nın 10 yıl önce uğradığı hain saldırı sonucunda yaşamını yitirdiği 18 Ekim gününde, DEDAŞ‘ın EMO ve sendika yöneticilerini sürgün etmiş olması da ayrıca bizim için manidardır. Hasan Balıkçı‘nın onurlu mücadelesinin izinde olan EMO‘nun bu tür ilişkilere bugüne kadar göz yummadığı ve bundan sonra da göz yummayacağı bilinmelidir.
Bölgedeki enerji sorunu giderek artmakta, sorunların çözümü için uğraşmak yerine bu sorunların çözümü için çaba harcayan, bu sorunları dile getiren kişiler ve kurumlar cezalandırılmaktadır. Burada cezalandırılan yalnızca kişiler değil, bugüne kadar aldıkları tavırla kamu çıkarlarını korumaya çalışan emek ve meslek örgütleridir. AKP Hükümeti doğrudan hak arama mücadelesi yürüten demokratik kitle örgütlerini hedef almaktadır. Başbakan‘ın 20 Ekim‘de Elazığ‘da yaptığı “Bu güzel ülkemizde işlerin artık geçmişle mukayese edilemeyecek derecede düzgün yürüdüğü ortada. Vicdan sahibi herkes artık bunu kabul ediyor. Türkiye‘de herhangi bir hak mücadelesine şiddetle karşı çıkan bir hükümet vardır” açıklamasıyla ortaya koyduğu demokrasimizin “ilerlediği” bugünkü ortamda yalnızca şiddete başvuranlar değil, fikir beyanları ve her türlü hak mücadelesi cezalandırılmaktadır. Diyarbakır‘da yaşanan bu sürgünler de faşizan bir yönetim anlayışının göstergesidir.
AKP Hükümeti‘nin her alanda yürüttüğü piyasacı zihniyet; kamu kurumlarına dönük olarak önce kadrolaşma ardından kanun hükmünde kararnamelerle yeniden yapılandırma adı altında yürütülen uygulamalarla somutlaşırken, ülkenin kaynakları rant amaçlı olarak dönüşüme ve el değişimine tabi tutulmaktadır. Emek ve meslek örgütlerinin bu rant paylaşımına karşı her türlü platformda gösterdikleri dik duruştan rahatsız olunmaktadır. Sendikalar ve meslek örgütlerine yönelik olarak sistemli saldırılar gerçekleştirilmektedir. İşte bu sürgünler de sistemli saldırıların bir parçasıdır. Kurumlardaki haksız uygulamalara karşı seslerini çıkaranların gözlerini korkutmaya yönelik alınan sürgün kararlarını kınıyor ve protesto ediyoruz. Kimsenin konuşmadığı; siyasal iktidarın her yaptığının, her dediğinin alkışlanarak göklere çıkarıldığı bir ortamın yaratılmasından amaçlanan nedir? Bugün gelinen noktada bu sorunun gerçekten sorulması gerekmektedir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı başta olmak üzere TEDAŞ ve DEDAŞ‘ı derhal bu sürgün kararnamelerini geri almaya; çalışanların, emek ve meslek örgütlerinin sesini kısmaya çalışmak yerine ülkenin enerji sorunlarını çözmek, yolsuzluk ve usulsüzlükleri önlemek için mesai harcamaya çağırıyoruz. Diyarbakır Şubemiz nezdinde yapılan saldırıyı tüm örgütümüze yapılmış bir saldırı olarak görüyoruz. Bu tür saldırılar bugüne kadar EMO‘yu yürüttüğü mücadeleden geri döndürememiş ve döndüremeyecektir. Ne bu saldırının ne de bundan sonra yapılacak baskı ve tehditlerin EMO‘nun sesini kısamayacağını kamuoyuna duyuruyoruz.
Elektrik Mühendisleri Odası
43. Dönem Yönetim Kurulu