EMO: “Çevresel Etkileri Nedeniyle Akkuyu NGS Yapılmamalıdır”
Spread the love

Çevresel Etkileri Nedeniyle Akkuyu NGS Yapılmamalıdır Göstermelik ÇED Sürecine Hayır
Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, nükleer gerçekler gizlenemiyor. “Kontrol altına aldık” dedikleri Fukuşima‘da nükleer sızıntı devam ediyor. Dünyanın dört bir yanında insanlar, korku ve tedirginlikle Japonya‘daki “nükleer sızıntı” haberlerini okuyor. İnsanlık, yaşanan nükleer felaketin daha da büyümesinden endişeleniyor.
Evet, biz de tedirginiz, endişeliyiz. Tedirginliğimiz sadece Fukuşima‘da yaşanan nükleer sızıntıdan ibaret değil. Üzerinde yaşadığımız topraklarda Fukuşima inşa ediliyor; nükleer tesis kuruluyor. Artık tehlike Fukuşima kadar “uzak” olmayacak.
2011 yılında Japonya‘da yaşanan Fukuşima Nükleer Santral Kazası‘nın etkilerinin artarak devam ettiği haberlerinin geldiğini bugünlerde sessiz sedasız yapılan toplantılarla ülkemiz ve coğrafyamızdaki diğer halklar çok uzun yıllar korkulu rüyalar görmeye itilmekte. 
Olası bir nükleer kazanın etkisini hiç bir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu engellememiştir; hiçbir ÇED Raporu‘nda nükleer santral kazalarının gerçek riskleri anlatılmamaktadır. Tam tersine nükleer santralların güvenli olduğu yalanı söylenmektedir.  Nükleer kazaların olduğu santrallar kurulurken de bu tür raporlarda hep güvenli oldukları söylenmiştir. 
Kaldı ki Türkiye‘de siyasal iktidar Akkuyu Nükleer Santralı‘nı ÇED sürecinden muaf tutmak için her türlü yola başvurmuştur. Son olarak 5 Nisan 2013 tarihinde ÇED Yönetmeliği‘ne eklenen geçici bir madde ile değil projelerin inşaat sürecine başlamış olması, 1997 tarihinden önce planlama aşamasını geçmiş olması durumu bile ÇED sürecine gerek olmadığı yönünde karar vermek için yeterli sayılmıştır. Türkiye ÇED dışında tutmaya çalışmasına rağmen uluslararası zorunluluklar nedeniyle Rus şirketi ÇED sürecini yürütmektedir. Bu durum bile ülkemizdeki ÇED sürecinin göstermelik olduğunu ortaya koymaktadır. Gizli kapılar ardında yürütülen pazarlıklar ve özellikle dış politika kapsamındaki konjonktürel değerlendirmelerle ÇED sürecinin bir zaman kazanma süreci olarak işletildiği bile düşünülebilir.
Zaten Akkuyu Nükleer Santralı‘na ilişkin ÇED süreci de bugüne kadar demokratik bir şekilde işletilmemiştir: 29 Mart 2012 günü santralın yapılmak istendiği Büyükeceli Beldesi‘nde yapılan sözde halkın katılımı toplantısında halkın protestoları görmezden gelinmiş, gerçekte yapılamayan toplantı yapılmış ve halkın görüşü alınmış gibi gösterilmiştir. Madencilik, hidroelektrik santralları (HES), termik santral ve benzeri doğaya olumsuz etkiler içeren her türlü projede ÇED toplantıları  “Halkın görüşlerini alırım, bildiğimi okurum” anlayışıyla gerçekleştirilmekte; demokrasicilik oyunu oynanmaktadır. Halktan kaçırılarak, yaşam alanları üzerinde çok uzun yıllar etki bırakacak, hükümetler arası anlaşmalar ile gündemimize sokulan nükleer santral konusunda İnceleme Değerlendirme Komisyonu‘nun sağlıklı bir değerlendirme yapacağı da kuşkuludur. 
Akkuyu Nükleer Güç Santralı, Radyoaktif Atık Depolama Tesisi, Rıhtım, Deniz Dolgu Alanı ve Yaşama Merkezi projesine yönelik ÇED Raporu İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısına sadece kamu kurumları ve santralı yapacak şirketin davetli olması, hükümete bağlı bürokratlar tarafından yönetilen bu kamu kurumlarının görüşlerinin tarafsızlığı hakkında da derin endişeleri beraberinde getirmektedir.
ÇED Değil, Nükleere Methiye
Hazırlanan ÇED Raporu‘na göre “ÇED Olumlu” belgesi verilemez. Her ne kadar 3 bin 130 sayfa gibi oldukça kabarık bir metin olmasına rağmen, incelendiğinde, metnin kurum görüşleri taranarak verilen görüşler dışında, nükleere övgü düzen metinlerin eklektik olarak yan yana getirilmesinden ibaret olduğu görülmektedir.
Raporda yer alan nükleer santralların doğal ve ekolojik etkileri, depremsellik,  radyasyon etkileri, nükleer atıklar, sosyoekonomik etkiler, insan sağlığı ve maliyet analizi bölümleri onlarca eksikliği içinde barındırmaktadır. Bu haliyle rapor sadece nükleere övgü düzmekten öteye gitmemektedir. Maalesef insanların nükleer santrallara ilişkin kaygılarını derinleştirmektedir.
Akkuyu için 1976 yılında alınan yer lisansının günümüzde geçerliliği bulunmamaktadır. Yer lisansı olmayan Akkuyu Nükleer Santralı için gerçekte halk katılım toplantısı da yapılamamıştır. Hiçbir analiz, hiçbir değerlendirme nükleer santraları çevreye uyumlu hale getiremeyeceğinden, ÇED olumsuz kararı verilmeli ve nükleer santral yapımından vazgeçilmelidir.
Elektrik Mühendisleri Odası

Spread the love